7. Alevi Çalıştayı umut verici başladı

Asya Termal Otel'de düzenlenen, basına kapalı olarak 3 gün sürecek 7. Alevi Çalıştayı başladı. Bakan Çelik, sorunun belli bir çerçeveye oturtulması konusunda verimli ve kalıcı bir müzakere yapılacağından umutlu..

GİRİŞ 28.01.2010 12:11 GÜNCELLEME 28.01.2010 12:11
Bu Habere 1 Yorum Yapılmış

Asya Termal Otel'de düzenlenen, basına kapalı olarak 3 gün sürecek  7. Alevi Çalıştayı başladı.

Değerlendirme çalıştayına TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Başkanı Zafer Üskül, eski milletvekillerinden Arif Sağ, gazeteci Oral Çalışlar, Dünya Ehlibeyt Vakfı Başkanı Fermani Altun, Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Hamza Aktan, AK Parti İstanbul Milletvekili İbrahim Yiğit, Cem Vakfı Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan'ın da aralarında bulunduğu davetliler katılıyor. 

Devlet Bakanı Faruk Çelik, ''Gelinen noktada problemlerin çözümüne ilişkin olarak toplumumuzun tüm kesimlerinde belli düzeyde bir makuliyet ortamı sağlanmıştır'' dedi.

Çelik, Kızılcahamam Asya Termal Otel'de düzenlenen 7. Alevi Çalıştayı'nın açılış konuşmasına, bundan önceki çalıştaylarda ilgi ve katkı sunan ve sürecin olgunlaşmasını sağlayan katılımcılara, konunun kamuoyunda yankı bulmasını sağlayan medya mensuplarına ve süreci duyarlılıkla takip eden tüm kesimlere teşekkür ederek başladı. 

Gerçekleştirilen çalıştayları milli birlik ve beraberlik sürecinin başarıyla tamamlanabilmesi için vazgeçilmez bir hazırlık süreci olarak gördüklerini belirten Çelik, amaçlarının kökleri yüzyıllara dayanan sorunu açık yüreklilikle ela alarak, konuyu derinlemesine inceleyerek kavramak, boyutlarını tarihin yüklerinden kurtararak anlatmak ve toplumsal huzur ve güveni sağlamak için kalıcı adımlar atmayı amaçladıklarını söyledi.

Hükümet olarak şimdiye kadar devlet katında yeterli ilgiye mazhar olamamış tüm vatandaşlarla konuşmak, onların talep, beklenti, sıkıntı ve şikayetlerine kulak vermek ve bunlara bir hal çaresi bulmak için samimi bir gayret içinde olduklarını dile getiren Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Sorunların zaman içinde kronikleşmesi, giderek karmaşık boyutlar kazanmış olması, uygulama düzeyinde kimi yol ve yöntemlerin başarısız olması ve bütün bunların ürettiği maliyet sonuçta sosyal kesimler arasında ciddi güven kaybına yol açmıştır. Sorunların ulaştığı boyutlar bizi ürkütmemelidir, ürkütmemektedir. Kayda değer bir çabanın şimdiye kadar ortaya konmaması bizim cesaretimizi kıran bir gerekçe olmamalıdır, olmayacaktır.

Mevcut sorunlarla yaşamayı bir alışkanlık hatta bir yaşam tarzı haline getirenler, bu sorunların varlığından nemalananlar ve ihtiraslarını kurumsallaştıranlarını, çözüm konusundaki ayak direyici duruşlarıyla toplumun sağduyusuna havale ediyoruz. Ayrıca mevcut sorunların asla çözülemeyeceği noktasında, üzerine titrenerek oluşturulan havayı, her vesileyle karartmaya çalışan bir tür öğrenilmiş çaresizlikle toplumda umut yerine kaygı ve tepki üretenlerin durumlarını da bir hayli sorunlu bulduğumuzu ifade etmek istiyorum.''

Toplumsal sorunların tümünde olduğu gibi Alevi ve Bektaşi vatandaşların insan hakları ve vatandaşlık temelinde maruz kaldıkları sıkıntıların ortadan kaldırılmasının sadece siyasi iradenin kararlılığıyla çözülemeyeceğini vurgulayan Çelik, her vatandaşın taşın altına elini koyması gerektiğini söyledi.

-''DEMOKRATİKLEŞME ARZUSUNUN GEREĞİ''-

Çalıştaylarla demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkelerine bağlı kalarak vatandaşların sorunlarını çözmeyi ve toplumsal barış için tehdit üreten engelleri aşmayı istediklerine dikkati çeken Bakan Çelik, Aleviliği bir tür inanç, bilgi ya da yaşam biçimi olarak algılayan vatandaşların her fırsatta dile getirdikleri problemleri çözmek için doğrudan inisiyatif almayı her alanda gerçekleştirmeye çalıştıkları demokratikleşme arzusunun gereği olduğunu kaydetti.

Çelik, ''Alevi Çalıştayları''nın son oturumunda, sorunun belli bir çerçeveye oturtulması konusunda verimli ve kalıcı bir müzakere gerçekleştirmeyi umduklarını söyledi.

Süreci başlatırken ilk olarak Alevi vatandaşlarla bir araya geldiklerini hatırlatan Çelik, ilgi, bilgi, misyon ve söylem çeşitliliği dikkate alınarak davet edilen katılımcılarla Alevi söyleminin sınırlarını, kimi hassas noktaları ve çözüme en yakın unsurlarını ele aldıklarını anlattı. Çelik, devlet olarak bu çeşitlilik içinde Alevilerle ilk kez bir araya gelindiğine işaret etti.

Problem alanının diğer paydaşlarıyla da bir araya gelmeyi önemsediklerini ve bu kapsamda, bilim adamları, ilahiyat dünyasının, medyanın, sivil toplum örgütlerinin temsilcileriyle siyasetçilerin katıldığı çalıştaylar düzenlediklerini anımsatan Çelik, sadece çalıştaylarda değil, sürecin her aşamasında Alevi ve Bektaşi vatandaşları dinlediklerini söyledi.

Geçtiğimiz haftalarda Alevi ve Bektaşi inanç önderleriyle çalışma yemeğinde bir araya geldiklerini anlatan Çelik, inanç önderlerinin ''doğru yolda olduklarını'' söyleyerek, kendilerine moral destek sağladığını ifade etti. Toplumdaki diğer inanç kesimleriyle de bir araya geldiklerini belirten Çelik, konunun toplumun sadece belli bir kesimiyle değil, tamamıyla ilişkili olduğunu bildiklerini, ''birini ihya ederken diğerini mahrum etmenin değil, 72 milyon insanın tamamını kucaklayıcı bir çözümün peşinde olduklarını'' kaydetti.

-''KONU ŞU YADA BU GRUBUN TEKELİNDE DEĞİL''-

''Gelinen noktada problemlerin çözümüne ilişkin olarak toplumumuzun tüm kesimlerinde belli düzeyde bir makuliyet ortamı sağlanmıştır'' diyen Çelik, bu ortamı değerlendirmek ve vatandaşların sorunlarını istismar, aldatma ve oyalama içinde olmaksızın gidermekle yükümlü olduklarını dile getirdi.

Çalıştay sürecinin başarıyla yol alabilmesi için herkesin üzerine düşeni yapması gerektiğini vurgulayan Çelik, ''Bu konu şu yada bu grubun, zümrenin tekelinde değildir. Bütün bir ülkeyi ilgilendiren toplumsal meseleleri ele alırken yeni bir dil yeni bir bakış açısı ve her şeyden önce güven tazeleyici düzeyde iyi niyet beyanına duyulan ihtiyaç had safhadadır. Çözüm yolunda önce dinlemeye, kavramaya sonra da tatminkar adımlar atmaya mecburuz. Kırmadan, dökmeden, sabırla diyalog zeminini geliştirerek bu konuda mesafe almak istiyoruz'' değerlendirmesinde bulundu.

 

KAYNAK: AA
YORUMLAR 1
  • mete han 14 yıl önce Şikayet Et
    Demorasilerde İnançları devlet yaşatamaz. Devletin insanların inancıyla ilgili uygulamalarını doğru bulmuyorum. Demokratik devletim insanların inancını yaşamasını sağlıyorum, aleviliği din derslerine sokacağım giibi uygulamalara başlarsan yarın bir gün bir grup veli gelip &quotBen ateistim, çocuğuma ateizm dersi verilmesini istiyorum" veya bu ülkede gayri müslüm insanlarda var onlar da &quotBenden topladığın vergilerle imamların maaşını veriyorsun benim din görevlilerimin maaaşını da ver" diyebilir. İnancın devlet eliyle yaşanmasına karşıyım.
    Cevapla
DİĞER HABERLER
İsrail'den nokta atışı katliam: Balkonda oturan Filistinli ve evi hedefte
Türkiye'nin en zengin isimleri güncellendi! İşte o isimler...