Ordu'dan Menderes'e tefeciliği önle telgrafı
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri uzmanı Adnan Yıldız, Ordu milletvekillerinin Başbakan Adnan Menderes'e tefecilik hakkında acil önlem alınmasını isteyen telgraf çektiklerini ortaya çıkardı.
Ordu Kent isimli internet sitesindeki köşesinde yayınlanan incelemede Yıldız, tefeciliğin Ordu'da fındıkla anılan bir faaliyet olduğunu ve yüzyılı aşkın bir süredir de Ordu'nun kanayan yarası ve aynı zamanda gelişmesinin önündeki en büyük engeli oluşturduğunu belirtti.
Tefeciliğin fındıkla bağlantılı hale gelmesinin fındık ticaretinde toplu sermaye hareketlerinin Türkiye'deki başlangıç tarihinin 1840"lı yıllara kadar inebildiğini belirten Yıldız, "Bu dönemde 'Ticaret Sözleşmeleri' ile imtiyazlı hale gelen gayrimüslim unsurların oluşturduğu tüccarlar, Osmanlı topraklarındaki ticaretin kontrolünü ellerine almışlardı. Yeterli sermaye birikimine sahip olmayan küçük üreticiler, bu tüccarlara yüksek faizlerle borçlanarak varlıklarını korumaya çalışıyorlardı. Fakat bu kesim içinde belki de en büyük sıkıntıyı çiftçilik yaparak yaşamını sürdüren üreticiler yaşamaktaydı. Yüksek faizle kredi veren tefeci, tüccar, toptancı, komisyoncu ve kabzımal gibi kişiler, tarımsal üretimin yavaş yavaş yok olmaya başlamasını da kolaylaştırıyordu." dedi.
"ŞİRKETİ İTTAFAKİYE SAYESİNDE AVRUPA'YA FINDIK İHRAÇ EDİLDİ"
Fındık ticaretinde de durumun farklı olmadığını aktaran Yıldız, "İnsiyatif 'Avrupa Tüccarları' olarak adlandırılan grupların kontrolündeydi. Bu dönemde Türklerin fındığın ticaretindeki rolü daha ziyade kırıcı ve hazırlayıcı olmaktan ibaretti. Daha sonraki yıllarda Türklerin kurduğu bazı firmalar da piyasa girdiler. Türkler tarafından piyasaya giren ilk şirket 1879 yılında 'Şirketi İttafakiye' adıyla kurulan şirkettir. Bu şirket Avrupa ülkelerinin değişik yerlerine transit olarak fındık sevkiyatları yaptı. Bundan sonra birçok şirket bu şekilde fındık ticaretinde söz sahibi olsa dahi kurulan sistemin dışında hareket edememişlerdir." açıklamasında bulundu.
Yıldız, "Bu yıllarda fındık ticaretinde sistem şu şekilde oluşturulmuştu. Şirketler üreticiden fındık tedarikini aracılar vasıtasıyla gerçekleştirmekteydi. Aracılara ürün garantisi sağlamak üzere şirketlerce önceden verilen paralar üreticiye hiçbir ölçüsü olmayan bir faiz oranıyla dağıtılmaktaydı. Bu paralar verilirken aynı zamanda gelecek yılki ürünün de parayı veren bezirgâna onların belirlediği fiyattan getirilmesi taahhüt altına alınmaktaydı. Bezirgânlar ve uzantıları bu yöntemle borçlu üreticiden iki türlü haksız kazanç sağlamaktaydı. Birincisi yasal değerinin üzerinde alınan faiz, ikincisi de piyasa değerinin altında alınan üründen elde edilen kazanç. Bu durum aslında o günkü politik ve ekonomik uygulamaların fındığa yansıyan yüzüydü. Bu yöntemlerle devlet 'Galata Bankerleri', millet de onların aracıları vasıtasıyla ipotek altına alınmaktaydı. Bu çarkın dişlilerine kapılanların ise kurtulması çok zor olmaktaydı." değerlendirmesini yaptı.
Ülkenin tamamında bu durumun yarattığı rahatsızlığa çare olmak amacıyla Osmanlı döneminde bazı çalışmalar yapıldığını dile getiren Yıldız, "Ziraat Bankası'nın kurulması bunlardan bir tanesidir. Bu dönemde tarımın devlet tarafından desteklenmesi ve çiftçiye ucuz ve uzun vadeli kredi sağlanması amacıyla 1863 yılında çiftçilerin oluşturduğu kaynakla devlet himayesinde 'Memleket Sandıkları' kurulmuştur. Memleket Sandıkları, 1883 yılında merkezileştirilerek 15 Ağustos 1888 tarihinde Ziraat Bankası adını almış ve bu adını günümüze kadar korumuştur. Yine tefeciliği önlemek amacıyla 1887 yılında. 'Murabaha Nizamnamesi' adıyla bir nizamname de yayımlanmıştır. Bu nizamname ile ödünç para verme işlemlerine kurallar getirilmiştir." ifadelerini kullandı.
Yıldız, "Cumhuriyet döneminde ise ilk olarak 1933 yılında 2279 Sayılı Ödünç Para Verme İşleri Kanunu çıkarılmıştır. Daha sonra 1983 yılında 90 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yeni düzenlemeler yapılmış ve 21 Aralık 1994 tarih ve 22148 sayılı Resmi Gazete'de bir yönetmelik yayımlanmıştır. 19 Ağustos 2000 tarihinde bu yönetmelikte bazı değişiklikler yapılarak 24145 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır. Bu düzenlemelerin genel hükmünü yasal faizin üzerinde bir oranla borç para verilemeyeceği ve işlemlerin kayıt altına alınması oluşturmaktadır." bilgisini verdi.
ORDU MEBUSLARI TEFECİLİĞİN ÖNLENMESİ İÇİN MENDERES'E TELGRAF ÇEKMİŞ
Yasaların tam olarak önleyemediği tefeciliği doğuran sisteme karşı yine Cumhuriyet döneminde kooperatifleşme devreye sokulduğu bilgisini veren Yıldız, şöyle devam etti: "Aslında fındık kooperatiflerinin kurulduğu yıllarda büyük bir başarı sağlanmıştır. Fiskobirlik II. Dünya Savaşı yıllarında fındığın fiyatını düşürmemiş ayrıca üreticilerin temel ihtiyaç maddelerini temin etmek suretiyle tefecilerin faaliyetlerine darbe vurmuştur. Ancak tam olarak başarılı olunamamıştır.1951 yılında dönemin milletvekillerince Başbakan Adnan Menderes'e acil olarak çekilen telgraf da tefeciliğin bu yıllardaki boyutlarını ortaya koymaktadır. Telgraf şu şekildedir: 'Acele Muhterem Adnan Menderes Başbakan Ankara, Bazı sebepler dolayısıyla Ordu'da zayıf bulunuyoruz. Çok acele yardım ve müzaheretinizi bekliyoruz. Beş seneye taksitlenen borçlu vatandaşlara eski kredilerinin hemen kullandırılması tefeci tüccara ipotekli vatandaş mülklerinin aynı şartlarda Ziraat Bankası'na süratle devri. Fakir vatandaşa kredi ve otuz kuruşa mısır verilmesini emri ısrarını derin hürmetlerimizle arz ederiz. Ordu Mebusları: Rafet Aksoy, Bekir Baykal, Feyzi Boztepe, Selahattin Orhon. Aceledir. "
"Tefecilik, değerlerden yoksun, sadece başkalarının sırtından kazanmaya alışmış ve çağlar boyunca birçok topluluğun sonunu hazırlamış bir kültürün adıdır." diyen Yıldız, sözlerini şu uyarıyı yaparak tamamladı: "Maalesef bu kültür ülkemizde ve özellikle de fındıkla anılan Ordu ve Giresun illerimizde birçok ocağın sönmesine neden olmuştur. Bu illerimizde bugüne kadar sosyal patlama olarak adlandırılabilecek birçok olayın da ortaya çıkış nedeni olmuşlardır. Ne kadar mücadele edilirse edilsin, tefeciliği körükleyen fındık politikaları değişmediği müddetçe bu çark bu şekilde dönecektir. Fındık politikalarının değiştirilmesi ve dolayısıyla tefeciliğin ortadan kaldırılmasında hiç kuşkusuz en büyük pay üreticinin olacaktır. Kendi meselelerine doğru teşhisler koyabilen topluluklar bu meselelerin çözümünde de başarılı olabileceklerdir. Geçtiğimiz günlerde bir toplantıda ordu Belediye Başkanı Seyit Torun"un da bahsettiği gibi tefecilik Ordu'nun gelişmesinin önünde bugüne kadar engel olmuştur. Böyle gittiği müddetçe de engel olmaya devam edecektir."