Başbakan Yardımcısı Canikli, Hatay'da: (2)
Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, "Birden fazla kişi olduğu zaman herhangi bir yerde son kararı verecek, son noktayı koyacak birinin olması gerekiyor, aksi halde orada yönetim olmaz, ilerleme olmaz. İşte bizim getirdiğimiz sistem de bu." dedi.
Canikli, Hatay Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığında (YİKOB) düzenlenen "Son Ekonomik Gelişmeler Işığında Hatay Buluşması Toplantısı"nda yaptığı konuşmada, kentin 400-450 bin Suriyeliyi misafir etmek durumunda kaldığını söyledi.
Suriyeli misafirlerin yük olarak görülmemesini isteyen Canikli, "Bizim bir tarihimiz, geçmişimiz var ve ondan kaçamayız, istediğimiz kadar kopmak istesek de kaçamayız. Dün Adana'da arkadaşlarla konuşurken Suriye'den gelen bir misafir talepte bulunuyor. 'Benim ailem Halep'te kaldı, lütfen yardımcı olun, ailemin getirilmesini sağlayın.' Yani böyle bir talep. Dedim 'Sen tam Osmanlı mevzusu oldun.' Öyle yani, istediğiniz kadar siz 'Yok kardeşim burası bize yeter, başkası bizi ilgilendirmez, bizim derdimiz bize yetiyor' deyin kurtulamazsınız, tarihimiz çünkü kaçamayız. Bunlar gerçekler, bakın nasıl yüz yüze geliyoruz. Suriyeliyi almama, kapı dışarı etme, barındırmama gibi bir seçeneğimiz, imkanımız var mı, olabilir mi? Kapımıza dayanmış, komşumuz yani can havliyle. İnsanlar çok zor durumda kalmazsa kendi toprağını bırakır mı bırakmaz ama gelmiş ne yapacaksınız? Mecbur ve bir de geliyor diyor ki 'Biz size güveniyoruz.' Bakın başka yerlere gitmiyor, gidebilir ama buraya geliyor çünkü bunlar da tarihimizin bize bıraktığı miras, yük gibi görmeyin ama yük gibi görülebilir ama esasında öyle değil." diye konuştu.
Canikli, Suriyelilerin dışında her yıl ihtiyacı olan ülkelere de ortalama 3,5-4 milyar dolar hibe aktarıldığını söyledi.
Türkiye'nin 50 milyon dolar kredi bulmakta zorlandığı günlerden bugünlere geldiğinin altını çizen Canikli, "Her ülkenin milli geliri dikkate alarak yapılan yardımı kıyasladığınızda bir numarayız. Tüm bu gelişmelerin hepsi 14 yıla sığdırılabildi ve 14 yılda Türkiye 3'e katladı." ifadelerini kullandı.
"Dostların sayısının arttırılması düşmanların sayısının azaltılması" kuralı çerçevesinde çok yoğun şekilde diğer ülkelerle görüşmeler yaptıklarını kaydeden Canikli, bunun sonuçlarını kısa sürede alacaklarını vurguladı.
- Halk oylaması süreci
Canikli, mevcut yönetim yapısıyla Türkiye'nin ileri gidemeyeceğini, ayrıca her türlü krize davetiye çıkarıldığını belirtti.
Türkiye'de 1982'den 2002'ye kadar başbakanlarla cumhurbaşkanları arasında kavganın hiç eksik olmadığını anımsatarak, şöyle devam etti:
"Sorun onlarda değil, sorun sistemde. Bu sistem kriz üretiyor, nasıl üretiyor? 1982 Anayasası cumhurbaşkanına çok büyük yetkiler veriyor, hiçbir parlamenter sistemde olmayan yetkiler veriyor. O nedenle bizim sistemimiz parlamenter sistem falan değil kesinlikle. Çünkü parlamenter sistemde cumhurbaşkanlarının hiçbir yetkileri, sembolleri yok. İngiltere, gerçekten bir parlamenter sistem. Bütün yetkiler başbakanda. Kraliçenin hiçbir yetkisi yok, eğer yetkisi olsaydı inanın her gün kavga ederlerdi, kesin garanti veriyoruz size ve orada başbakan tek adam, kraliçe sadece sembolik, magazin yani. Aynı şey Almanya'da da geçerli, Almanya'da cumhurbaşkanı var, başbakan var ama cumhurbaşkanının hiçbir yetkisi yok fakat bizde inanılmaz, yürütme yetkilerinin çok büyük bölümü cumhurbaşkanına verilmiş ama aynı zamanda başbakana da verilmiş. Aynı yetki cumhurbaşkanın da başbakanın da idari bir işlem bizden bir kişinin kararıyla netleşmiyor, kesinleşmiyor, yani başbakan isterse tamamlanmıyor, cumhurbaşkanı isterse de tamamlanmıyor, ikisinin bir araya gelmesi gerekiyor, yani ikisinin birlikte aynı noktada buluşması gerekiyor."
Herhangi bir şekilde iradelerden bir tanesi farklı olursa krizin meydana geleceğini vurgulayan Canikli, geçmişte bu sıkıntıların yaşandığına dikkati çekti.
- "Son noktayı koyacak birinin olması gerekiyor"
Canikli, tüm bu sebeplerden ötürü Türkiye'nin bir an önce mevcut sistemden kurtulması gerektiğine işaret ederek, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Yoksa, yok efendim 'Recep Tayyip Erdoğan'a yetki veriyorsunuz.' Ya ne alakası var? Recep Tayyip Erdoğan'ın yetkiye ihtiyacı yok ki. Her türlü yetki var zaten şu anda. Hepsini de kullanıyor sonuna kadar ve hatta doğrudan halk tarafından seçildi. O dediğimiz çatışmalar, cumhurbaşkanının da Meclis tarafından seçildiği dönemlere ait kavgalar. Şimdi 2007'de biz anayasa değişikliği yaptık, yüzde 69'la kabul edildi, cumhurbaşkanlarını doğrudan halk tarafından seçilir hale getirdik, ilk uygulaması da 2014'te oldu. Şimdi daha da güçlü cumhurbaşkanı, yetkiyi doğrudan halktan alıyor, başbakan da öyle, nasıl olacak bu iş? Bu iş yürümez, gitmez. Tek adamlılık falan değil, yani herkes tek adam. Cumhuriyet Halk Partisinin genel başkanı tek adam değil mi? Cumhuriyet Halk Partisinin yönetiminde Kılıçdaroğlu. Tek adam öyle mi? Koyun ikinci adamı yanına, aynı yetkileri de ona verin, eş başkanlık gibi buyurun yürütsün bakalım Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanlığını, öyle bir şey olur mu? Sonuç itibarıyla birden fazla kişi olduğu zaman herhangi bir yerde son kararı verecek, son noktayı koyacak birinin olması gerekiyor, aksi halde orada yönetim olmaz, ilerleme olmaz. İşte bizim getirdiğimiz sistem de bu."
Canikli, yeni sistemi yapabilecek bir iradenin ortaya çıktığını aktararak, "Bakın eğer Milliyetçi Hareket Partisi bu talepte bulunmasaydı, bu çağrıyı yapmasaydı, bizim bunu tek başımıza değiştirme imkanımız yoktu. Sayın Bahçeli'nin hakikaten takdire şayan bir şekilde bu sorunu çözmek amacıyla Türkiye Cumhuriyeti devletinin, milletinin geleceğini gerçekten karartma potansiyeli taşıyan bu sorunu çözmek amacıyla çağrısı olmasaydı bizim bunu tek başımıza değiştirme imkanımız yoktu ama bu çağrı geldikten sonra bizim kayıtsız kalmamız mümkün değildi. Çünkü yarın başka kim değiştirecek bunu, kolay değil. Bu çoğunluğu sağlayacaksınız, değiştireceksiniz, hem de referandumdan milletin onayına sunacaksınız." ifadelerini kullandı.
Canikli, daha sonra katılımcıların sorularını yanıtladı.
(Bitti)
YORUMLAR