Yavuz Sultan Selim Han-Davasına Adanmış Bir Ruh
Mustafa Armağan, Osmanlı’yı yeniden kuran Yavuz Sultan Selim’in hayatını, bilinmeyen yönleriyle Yavuz Sultan Selim Han kitabında anlatıyor.
Dokuzuncu Osmanlı padişahı olarak 1512 yılında tahta geçen ve 8 yıllık hükümdarlığı süresince Osmanlı Devleti’ni maddi ve manevi olarak asırlarca ayakta tutacak sağlıklı bir bünyenin temellerini maharetle döşeyen Yavuz Sultan Selim’i hiç böyle okumadınız! Fatih’in kalem ve kılıç örsünde dövdüğü, Bayezid’in sabır ateşinde şekillendirdiği bu “altın zincir”in halkaları nihayet Yavuz’un usta ellerinde titizlikle işlenmiştir. Mustafa Armağan, Osmanlı’yı yeniden kuran sıra dışı sultan, zamanın İskender’i, şarkın fatihi Yavuz Sultan Selim’in hayatını, bilinmeyen yönleriyle Yavuz Sultan Selim Han kitabında anlatıyor.
* 40 bin Alevi’yi kesti mi?
* Portekizlilerin Peygamber Efendimiz’in mezarını kaçırma girişimine nasıl dur dedi?
* Hilafeti devralmadı mı?
* Neden Batı’ya değil de Doğu’ya seferler düzenledi?
* Küpe takar mıydı?
* İnsan olarak nasıl bir padişahtı? Hobileri ve ilgi alanları nelerdi?
* Suriye-Mısır seferlerine dair bilinmeyenler...
* Ders kitaplarında neden yanlış anlatılıyor?
* Okur ve “kitap kurdu” olarak Yavuz’u ne kadar tanıyoruz?
* Kürtler aleyhine söylediği iddia edilen sözlerin gerçeği...
* Can dostu Hasan Can’ın kaleminden Yavuz Sultan Selim!
Kafanızı karıştıran tüm bu soruların cevabı ve daha fazlası Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı, Ufukların Sultanı Fatih Sultan Mehmed kitaplarıyla Osmanlı Padişahları’nı gerçek yönleriyle okurlarına sunan Mustafa Armağan’ın Yavuz Sultan Selim Han kitabında…
Peki Mustafa Armağan Yavuz Sultan Selim Han: Davasına Adanmış Bir Ruh’u neden yazdı?
Bir: Tarihle ilgilenen herkesin yanından geçtiği ama pek dikkatle bakmadığı bir padişah olduğu için. Fatih, evet, Kanuni tabii ama sanki zamanın mermer teninde bir şimşek gibi göründüğünden mi yoksa tarihin zembereğini bir hamlede kurduğundan mı nedir, geneli bilinmekle ve büyük ölçüde sevilmekle birlikte yaptıkları yeterince takdir edilmemiş bir yönetici olduğu için.
İki: Kısa sayılabilecek bir iktidar devrine sıkıştırılan üç büyük ve risklerle dolu zaferin mimarı ve vizyoneri olduğu için. Aslında dört büyük savaş demek lazım, zira piramitlerin yer aldığı Gize’de yine Tomanbay ile Yavuz’un kuvvetlerinin çarpıştığı ve bizim kaynaklarımızda fazla önemsenmeyen Kumü’l-Hamem Savaşı Mısırlı Çerkes tarihçi İbn İyas’a bakılırsa Ridaniye’den daha şiddetli geçmiştir ve hatta Memluk döneminde gerçekleşen en önemli savaşlardan biridir.[1]
Üç: Hâlâ dört başı mamur bir Yavuz biyografisi yazılamamıştır. Bunun için yalnız Türkçe Selimnâmelerin değil, zengin Fars ve Arap kaynaklarının da tamamen ortaya çıkarılması gerekmektedir.
Dört: Sırlı bir tarafı olduğu kesin olan Yavuz’un manevî boyutu yine birinci el kaynaklardan ama menkıbe diye bir kenara atılmadan yeterince incelenmemiştir. Hasan Can’ın oğlu Sadeddin Efendi’nin naklettikleri dahil bunlar, üzerinde titizlikle çalışmamız gereken materyallerdir ki, Sultan Selim’i ‘Yavuz’ yapan sırrın anahtarları biraz da onlarda gizlidir. Bunun için gerekirse Kahire’ye giderken çölde bir ara yaya yürümeye başladığı, neden böyle yaptığı sorulunca da, “Görmüyor musunuz önümüzde Resulullah (sav) yürüyor, ben nasıl atımda giderim?” dediğini bildiren halk arasındaki rivayetleri bile onun pırıltılı portresini inşa etmekte yardımcı malzeme olarak kullanmalıyız. Kaldı ki kitabımızın sonuna koyduğumuz Hasan Can’ın anlattıklarını okuyunca bu rivayetin çok daha fazlasının bu azılı kaynakta mevcut olduğunu göreceksiniz.
Beş: Eleştirebilmek için bile belli bir bilgi temeli lazımdır, aksi halde attığınız okla hedefi de vuramazsınız. Bu kuşatıcı bir fikrî kaidedir. Trabzon’da başlayan fütuhat ateşinin Kırım, İstanbul, Diyarbekir, Maraş, Malatya üzerinden Halep, Şam, Kudüs, Gazze ve Kahire’ye ulaşması nasıl olmuştur? Bu tekâmül süreci dikkatle incelenmeden Yavuz Sultan Selim’in ruh profili hakkıyla çıkarılamaz, dolayısıyla konuşmalarımız, yazılarımız boşlukta kalmaya mahkûmdur.
Demek ki deşifre edilecek nice boyutları bulunan, hâlâ kapalı bir kutu gibi önümüzde duran bir hükümdar var karşımızda ve biz bu kitapta o hükümdarın resmi üzerindeki tozları almak ve hakiki yüzünü biraz olsun göstermek, yani kendi sesiyle konuşmasını sağlamak istedik.
Amar Elhossary, “Memlük Kaynaklarına Göre Yavuz ve Kanuni Dönemlerinde Mısır ve Şam’da Çıkan İsyanlar”, FSM Vakıf Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi, 2015, s. 47.