Şiirimizin savunma hattı
Sema Noyan’ın “Modern Türk Şiirinde Ötekileştirme / Sosyolojik, Kültürel ve İdeolojik Ben / Biz ve Öteki Söylemi” adlı kitabı alanında önemli bir çalışma olarak karşımıza çıkıyor.
Türk Romanında Mistisizm(1923-1980) teziyle doktora derecesi alan, MEB’in çeşitli okullarında Türkçe / Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği yapan, 2014 yılından beri Karabük Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev çalışan Sema Noyan’ın “Modern Türk Şiirinde Ötekileştirme / Sosyolojik, Kültürel ve İdeolojik Ben / Biz ve Öteki Söylemi” (Hece Yayınları, Şubat 2022) adlı çalışmasını ilgiyle okudum. Sema Noyan, Türk şiirinin toplumsal işlevinin adeta haritasını çıkarmış. Yazar, Tanzimat’tan günümüze şiirimizin “Ötekileştirmeye” karşı nasıl bir savunma hattı oluşturduğunu titiz bir çalışmayla ortaya koymuş. Ben / Biz ve Öteki kavramlarının şiirimizdeki karşılıklarını örnekler üzerinden irdelemiştir.
Giriş bölümünü saymazsak, kitap dört bölümden oluşuyor. Sema Noyan, giriş bölümünde İbrahim Kalın’dan başlayarak, Gadamer, Levinas, Gasset, Buber, Hegel, Freud, Zygmunt Bauman, Dominique Schnapper gibi düşünürlerin görüşlerinden hareketle “Ben / Biz ve Öteki” söyleminin felsefî ve psikolojik temellerine ışık tutuyor ve bu söylemin Doğu-Batı, Oryantalizm ve kimlik kavramları üzerinden dünden bugüne geçirdiği aşamaları ve olguları irdeliyor.
İbrahim Kalın “her “ben” iddiasının bir “öteki”nin varlığını kapsadığını, her “öteki” vurgusunun da bir “ben” tasavvuru inşasını zorunlu kıldığını ifade eder.” Kalın’ın bu tespiti Gadamer, Levinas, Gasset ve Buber gibi düşünürlerin görüşleriyle örtüşür.
Gadamer “ ‘ben’in ‘öteki’ni anladıkça kendini de anlamaya ve tanımaya başladığını” belirtirken, Levinas “Zıddı olmadan diğerinin anlamı olmadığı gibi ‘öteki’ olmadan da ‘ben’in anlamı yoktur” der. Gasset “ ‘ben ve öteki’nin birlikte bir şey yaparken ‘biz’e dönüştüğünü ve ilk toplumsal ilişkinin de böylece geliştiğini ifade eder.” Martin Buber ise “ Ben- o temel kelimesindeki ‘ben’, bir ego (benlik) olarak görünür ve kendi kendisinin bir özne (tecrübe ve kullanmanın öznesi) olarak bilincine varır” der. Zygmunt Bauman “Dostlar ve düşmanlar vardır. Bir de yabancılar vardır” diyerek ‘öteki’ kavramını yabancı kavramıyla özdeşleştirir.
FARKLILIK BİRBİRİNİ ANLAMAK İÇİN
Düşünürlerin üzerinde sıklıkla durduğu ‘Ben / Biz ve Öteki’ kavramları aslında yaratılışla ilgili ve yaratılışla ortaya çıkan kavramlardır. Hucurât Suresi 13. ayette: “Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir kadından yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na karşı derin bir sorumluluk bilincine sahip olanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilir, her şeyden haberdardır.” buyrulur. Peygamberimiz de Veda hutbesinde “Ey insanlar! Şunu iyi biliniz ki Rabbiniz birdir, babanız birdir. İslâm’da insanlar eşittir. Hepiniz Adem’in çocuklarısınız. Adem ise topraktandır. Arap’ın başka ırka, başka ırkın Arap’a siyahın kızıl tenliye, kızıl tenlinin siyaha dindarlık ve ahlâk üstünlüğü dışında bir üstünlüğü yoktur.” buyurur.
İnsanların kabile kabile, kavim kavim yaratılması Batı’nın binlerce yıl yaptığı gibi bir birlerini yok etmek için değil, ayette de belirtildiği gibi bir birleriyle tanışmak içindir. Burada geçen “tanışmak” sözcüğü dar anlamının ötesinde karşılıklı iletişim içinde olmayı, kültürel, ticari alışveriş içinde olmayı ve bir arada yaşamayı içerir. Dolaysıyla İslâm, insanların yaratılıştan eşit olduğuna vurgu yapar ve birbirlerine üstünlük taslamamalarını öğütler. Üstünlüğün tek ölçütü var, o da Allah’a karşı sorumluluklarımızı yerine getirmedeki gayretimizdir. Oysa Batı, üstünlüğü kendinden menkul bilerek etnik kökenini, başkalarını sömürerek elde ettiği ekonomik gücünü, askerî gücünü üstünlük vesilesi sayarak ötekini yok etmeye çalışmıştır asırlar boyu.
ŞAİRLERDEN KÖTÜYE TEPKİ
İslâm’da savaşın bile koşulları vardır. Birileri yurdunuzu işgal eder, din, namus, can ve mal güvenliğinizi tehdit ederse bu durumda savaş zorunludur. Savaş zulme karşı, zalime karşı yapılır. Savaşın da kendi içinde de kuralları vardır. Sivil halk katledilmez. Yağma yapılmaz. Mabetlere, hastanelere, tarım alanlarına dokunulmaz. Esirlere kötü muamele yapılmaz. Tarihte bu ilkelere aykırı hareket edenler olmuşsa, onların yanlışı bu ilkelerin geçerliliğine halel getirmez.
Batı elbette ürettiği kavramların içini kendi anlayışına göre dolduracaktır. Tıpkı ‘Ben / Biz ve Öteki’ kavramlarında olduğu gibi. Üreten de kendisi, kötüye kullanan da. Sözgelimi, demokrasi götürüyorum diyerek ülkeleri işgal etmesi, yardım yapıyorum diyerek tefecilik yapması görünen, bilinen, yaşanan acı gerçeklerdir. Şairlerimiz bu gerçeklerin farkında olarak, şiirleriyle bu sapkınlığa, bu barbarlığa karşı çıkmışlardır. Sema Noyan, Tanzimat’tan günümüze, şiirimizin ‘Ben / Biz ve Öteki’ söylemini geniş bir şairler kadrosuyla şu alt başlıklarla irdelemiştir: 1. Ben ve Öteki İlişkisinin Felsefî v Psikolojik Temelleri, 2. Batı’nın Doğu’yu Ötekileştirme Biçimi: Oryantalizm, 3. Yenileşme Dönemi ile Başlayan Yeni Kimlik ve Benlik Algısı, 4. Modern Türk Şiirinde Yeni Kimlik ve Benlik İmajlarının Sunuş Biçimi: Ben / Biz ve Öteki Söylemi.
Ben ve Öteki İlişkisinin Felsefî ve Psikolojik Temellerine yazının başında değinmiştik. Batı’nın Doğu’yu Ötekileştirme Biçimi: Oryantalizm başlığı altında Sema Noyan, Antik Yunan’dan günümüze Oryantalizm’in geçirdiği aşamaları çeşitli düşünürlerin görüşleri doğrultusunda değerlendirir. Hıristiyanlığın Batılı devletlerin ortak unsuru olduğuna değinen yazar, İslâm’ın yedinci yüzyıldan itibaren Doğu ve İslâm dünyasının Avrupa’nın “ötekisi” haline geldiğini vurgular. Batı, Doğu’yu rahat sömürebilmesinin önünde tek engel olarak İslâm’ı gördüğü için bugün olduğu gibi dün de İslâm’ı ve onun Yüce Peygamberini itibarlaştırma faaliyetlerine girişir. “Batı medeniyeti, Abdülkerim Suruş’un da vurguladığı üzere ‘çatışma kavramını temel alan bir medeniyettir.’ Ona göre ‘Karl Marks’ın, sınıf çatışması üzerine kurulu bir tarih okuması inşa ettiği 19. yüzyıldan, Samuel Huntington’ın medeniyetler çatışması tezini ortaya attığı günümüze kadar çatışma hep ana unsur olagelmiştir. (…) Hep bir düşmana ihtiyaç duymuşlardır.” (Noyan, s. 25)
Akademik çevrelerde her ne kadar “Yenileşme Dönemi” dense de bu dönem Batı’nın üstün görülmeye başlandığı bir “köleleşme” ve “körleşme” dönemidir. Kimliğimizden bu dönemde kopmaya başladık. Kafalar karışık, arayışlar beyhude… “Sonuç olarak Batı’yı başlangıçta askerî alan ve eğitimde; sonrasında ise ilim, teknik ve kültürde örnek alma ile başlayan yenileşme dönemi, Batı medeniyetinin ‘en üstün ve tek medeniyet’ olarak kabul edilmesiyle sonuçlanır.” der, Sema Noyan.
BATI DÜNYASINA KARŞI DURUŞ
Bu dönemde Namık Kemal, Ahmed Midhat Efendi ve Mehmed Akif Ersoy gibi sanatçılar Batı’ya karşı oluşu onun bilim ve tekniğini almak düşüncesiyle sınırlandırırlar.
Modern Türk Şiirinde Yeni Kimlik ve Benlik İmajının Sunuş Biçimi: Ben / Biz ve Öteki söylemi başlığı altında dönemin şairleri, Batı kavramlarını şiirlerine taşırken Ziya Paşa örneğinde olduğu gibi Batı’ya övgüler düzülürken, kendi medeniyetimiz virâne olarak anılır:
Diyâr-ı küfrü gezdim; beldeler, kâşâneler gördüm
Dolaştım mülk-i İslâm’ı bütün virâneler gördüm
Mehmet Akif ise her ne kadar Batı’nın bilimini, tekniğini alalım dese de emperyalist Batı medeniyetini “Tek dişi kalmış canavar” olarak tasvir eder.
Şiiri “Mutlak Hakikati aramak” işi olarak gören Necip Fazıl Kısakürek, Batılcığa karşı “Büyük Doğu” idealini, Sezai Karakoç da “Diriliş” düşüncesini ortaya koyar. Dönemin şairleri, Batı’nın mazlum insanları sömürmesine, onlara zulmetmesine şiirleriyle karşı dururlar.
Kitabın diğer bölümlerinde yer alan başlıklar şunlar:
- Modern Şiirde Toplumsal, İdeolojik ve Kültürel Farklılıkların Ben / Biz ve Öteki Söylemi
- Zengin- Fakir / İşçi- Patron / Köylü-Şehirli Karşıtlığında Ötekileştirme.
- Kültürel Yabancılaşmanın ve Yerli Oryantalizmin Bir Sonucu Olarak Ötekileştirme.
- Batı’nın Nesne-Öteki’si Olmaya Direnen Doğulu Özne-Ben.
- Emperyalist Batı’nın Ötekileştirmesine dair Ben / Biz ve Öteki Söylemi,
- “Öteki” ve Sömürge Afrika.
- Batı’nın Petrol Kaynağı “Öteki”: Orta Doğu.
- Batı’nın ve İsrail’in Kıskacında: Kutsal Filistin.
- Batı’nın ve Orta Doğu’nun Kaosa Sürüklediği “Öteki”: Beyrut.
- Batı’nın Medeniyet Vaadiyle Sömürdüğü “Öteki”: Irak.
- SSCB’nin ve 11 Eylül’ün Günah Keçisi “Öteki”: Afganistan.
- Avrupa’nın Ortasında Bir “Öteki”: Bosna Hersek.
Bu başlıkların her biri üzerinde durulabilinirdi ne ki o zaman da tanıtıma ayrılmış sayfa sınırını aşmış olurduk. Başlıklardan da anlaşılacağı gibi Sema Noyan, iğneyle kuyu kazarcasına başarılı ve verimli bir çalışma ortaya koymuş. Her bir başlıkta gündeme getirilen konu, şairlerin şiirleriyle örneklendirilmiştir.
Sema Noyan, sonuç bölümünü şu cümlelerle tamamlar: “Sonuç olarak modern şiirde şair-ben’in özdeşleştiği ben / biz söylemi, şairin beslendiği kültür ve medeniyet değerlerini, iktidarların ideolojilerini, toplumsal anlamda yeni insanın kimlik inşasında beslenilecek aidiyet bağlarını işaret etmektedir. “Öteki” ise kimliğin inşasında, ideolojilerin benimsenmesinde büyük bir role sahiptir. Nitekim şairlerin “ben / biz” bilinci, “öteki”nin varlığı, kimliği ve nitelikleri üzerinden şekillenmektedir. Dolaysıyla “ben / biz” kadar “öteki” de medeniyet değerlerinin oluşmasında, ulusal benlik ve kimlik inşasında önemli bir role sahiptir.”
Modern şiirimize “ben / biz ve öteki” söylemi üzerinden farklı bir bakış açısı getiren ve bu anlamda şiirimizin toplumsal yönünü ve işlevini görünür kılan çalışmasından dolayı Sema Noyan’ı kutlarım.