Ahmet Haşim ve Kafka akrabalığı
Şair-akademisyen Mehmet Sümer, Modern Türk Şiiri Üzerine Yazılar altbaşlığıyla yayımladığı Tehlikeli Sınırlar kitabında hem kendi çağının şiir meselelerine ve şairlerine dair yorumlar getiriyor.
Mehmet Sümer’in bir şair olması, onun akademisyen olarak Türk şiirine yaklaşımında gözden uzak tutulamayacak bir farkı ortaya çıkarıyor. Şiiri ve akademik terbiyeyi bir arada yaşatanlar, buna romancı, hikâyeci akademisyenler de elbette dahil edilebilir, sanatçı kimliklerini terk edip didaktik ve kuralcı metinler ortaya çıkarırken şahsilikten kopamıyor, ele aldığı meseleye bağımsız bir nazarla yaklaşamıyor, sanatın yüceliği karşısında farkında olmadan bugünün ya da geçmişin edebiyatını, kendilerini ve yazdıklarını büsbütün zayıflatarak okuyorlar. Bir akademisyenin şair, romancı, hikâyeci olması bu bakımından beni tereddüde düşürür. Edebiyatın bir organizma olarak tıpkı diğer canlılar gibi geliştiğini düşünen teoriye inançla, bir dilin edebiyatı içerisinde sözgelimi şiirin tarihini bilmekle şiirin “nasıl yapılacağını” bilmeyi eş görenler bu tereddüdümü haklı çıkarıyorlar. Bugün modern edebiyatı akademik bir bakışla yorumlayan profesyonellerin çok azı şiirle meşgul olurken bu iki kutbu birbirinden ayırmayı başarabiliyor. Bu başarıda en büyük payın sanatı ve akademiyi bir arada, belli bir dengede tutabilmek olduğu görülüyor. Mehmet Sümer de şair ve akademik kimliğini birbirlerini besleyecek bir ayarda yaşatıyor. Modern Türk şiiri üzerine yazdıklarını Tehlikeli Sınırlar adıyla kitaplaştıran Sümer, özellikle kendi kuşağından geriye doğru 90’lara kadar ele aldığı şairlere yaklaşımda şairliğinin imkânlarından faydalanıyor. Daha eskilere gidişte ise akademik bilgi ve araştırmanın sunduğu evrakı, kompozisyona sanatçı kimliğini dâhil etmeden yorumlayabiliyor.
KAFKA VE AHMET HAŞİM
Mehmet Sümer, sıkça tekrarlanan, çokça kullanılan kaynakların dışına çıkarak geçmiş dönem edebiyatını tahlil ediyor. Bu, kitabı zenginleştirdiği gibi yazarı çalakalem yazmaktan, malumatfuruşluktan da koruyor. Turgut Uyar’ın, Türkçenin sadeleşmesine ilk saldırı olarak 1950 seçimlerinden hemen sonra ezanın Arapça okutulmasını göstermesi buna bir emsal teşkil ediyor. Kitaba dayalı bilgi yanında Mehmet Sümer’in bilgi üreten bir disiplinle yazdığını da ifade edelim. Benim için bundan sonra Ahmet Haşim’e dair bir fikir ileri sürüleceğinde Sümer’in Kafka ve Haşim arasında kurduğu irtibat gözden uzak tutulamayacak. Milliyetçiliğin yükseldiği çağda lirik bir şair olarak Ahmet Haşim’in trajedisini anlattığı göz dolduran sayfalardan sonra Sümer, dağılmakta olan bir imparatorluğun vatandaşı olarak Kafka’nın anadilinden başka bir dille yazmak baskısı ile Haşim’in Arap kimliğini birbirine yaklaştırır. Bu yakınlığı minör edebiyat üzerinden de ayrıntılandırır. Hatta Ahmet Haşim’in, “Kafka’nın yoğun eğretilemeli diline yakın bir dil” kullandığını da tespit eder.
Kitabın dikkat çeken yazılarından biri de Baki Ayhan T.’nin Hileli Anılar Terazisi kitabına dair kaleme alınan psikanalitik eleştiriydi. Mehmet Sümer kendisinin de ifadesi olduğu üzere geniş bir değerlendirmeyle Freud ve Jung’un sanatçıya bakışını, sanat üretimine dair değerlendirmelerini, nevrozun yaratıcılıktaki tesirini, meseleyi en baştan kavramaya çalışanlara anlatacak kadar sarih bir dille ortaya koyuyor. Daha sonra Baki Ayhan T.’nin kitabındaki çocukluk hatıralarına, ölüm ve intihar karşısındaki dizelerine sözü getiriyor. Bu oldukça kuşatıcı yazının bir özelliği daha var. Mehmet Sümer, aynı zamanda bir akademisyen olan Baki Ayhan’ın öğrencisi. Bir öğrencinin hocasının şiirini yıllarca dikkatle takip ettiği, röportajlarını okuduğu, daha da önemlisi hocasına rağmen metne sadık kalmak iddiasıyla onun birtakım beyanlarını reddederek yeniden yorumlaması, şiirin ayrıcalığına inanmış iki şair ve akademisyenin eleştiri söz konusu olduğunda hiyerarşiyi devreden çıkarmaları, bu yazıya ayrı bir anlam katıyor. Tehlikeli Sınırlar’ın bende iz bırakan bir başka yazısı ise her ne kadar bir kitabın eleştirisi olsa da Türk şiirinde modernizm ve estetik özerklik kavramına yeni yorumlar getiren kitabın son metnidir.
BİR TEKLİF
Tehlikeli Sınırlar, daha önce farklı dergilerde kaleme alınmış kimisi birkaç sayfalık, bazısı makale hacmini de zorlayan uzunlukta metinlerden oluşuyor. Merkezde şiir, Türk şiiri ve şairi olsa da kitabın bu bakımdan bir bütünlük taşıdığı iddia edilemez. Çeşitli gerekçelerle kaleme alınmış yazıların kitaplaşırken dışarıda kalmaması kaygısı bu türden kitaplarda sıkça rastlanan bir durum. Ancak bir numune olması bakımından lirik şiir, 27 Mayıs darbesi karşısında İkinci Yeni ve 90 şiirini arka arkaya getirmek yerine kitapta da yer alan Karakoç’un “Balkon” şiiri incelemesi ve Turgut Uyar yazısı, daha sonra kaleme alınacak birkaç yazı ile birlikte müstakil bir çalışmada değerlendirilebilirdi. Yine Şeref Bilsel, Gonca Özmen, Vural Bahadır Bayrıl ve Baki Ayhan T. şiiri 90 kuşağı ve sonrasına dair kaleme alınacak yazılarla daha etraflıca incelenebilirdi. Hele ki edebiyat ve mimari ilişkisi üzerine olan yazı kitapta hephepine yalnızlığını koruyor. Bu nazar kabilinden eleştiriler göz ardı edildiğinde Mehmet Sümer’in metin inşasının, malzemeyi yorumlamasının, bugünün edebiyatına dair dikkatlerinin sıkça okur karşısına çıkması gerektiği görülecektir.