Dünyanın ilk romanı bin yıl sonra Türkçe'de
Vakıfbank Kültür Yayınları “Dünyanın İlk Romanı’ olarak bilinen ‘Genji’nin Hikâyesi’ adlı kitabı ilk kez Türkçe olarak okuyucuyla buluşturdu.

Genji'nin Hikâyesi sadece Japonya'nın değil dünya edebiyat tarihinin en büyük hazinelerinden biri. Bin yıl önce yazılan ve dünyanın ilk romanı olarak kabul edilen bu muhteşem eseri, Prof. Dr. Oğuz Baykara 15 yıla yayılan bir süreçte titizlikle çevirerek Türkçe'ye kazandırdı. Dünyanın ilk romanı olarak kabul edilen Genji'nin Hikayesi, yazıldıktan 1000 yıl sonra Türkçe'ye çevrildi.
Eser, üç kuşağın anlatıldığı toplam 54 bölümden oluşan, 450 aktörün boy gösterdiği, dünya edebiyatının kurgu alanında öncü gösterilen bir çalışma.
Düzyazı ile şiirin harmanlandığı kitap VakıfBank Kültür Yayınları tarafından yayınlandı. Bu muhteşem kitap hakkındaki tanıtım yazısındaki gibi; Genji'nin Hikâyesi, yakışıklılığı ve yetenekleriyle tanınan aristokrat "Işık Saçan Prens" Hikaru Genji'nin yaşamını ve 41. bölümden sonra da onun soyundan gelen bazı karakterlerin hikâyelerini anlatıyor. Genji'nin karmaşık romantik ilişkileri, siyasi çabaları ve kişisel mücadelesinin yanısıra Heian dönemi Japonya'sındaki imparatorluk sarayının yaşamı hakkında da zengin tasvirler sunuyor. Roman, duygu, düşünce ve güzelliğin derinliğini yakalayan 800'den fazla geleneksel waka şiiri de içeriyor. Yazarı, 10. yüzyılın son çeyreğinde Kyoto'da doğmuş ünlü bir Japon romancı, şair ve Heian sarayında nedimelik yapmış soylu bir kadındır. Doğum tarihinin 973-977 yılları arasında, ölüm tarihinin ise 1014-1025 yılları arasında olduğu rivayet edilmektedir. Çince ve Çin klasikleri üzerine iyi bir eğitim alan yazarın, kültür ve edebiyatla genç yaşta ilgilenmesi dikkatleri çekiyor. Dönemin önemli devlet adamlarından birinin himayesine alınarak o sırada imparatoriçe olan kızına başnedime olarak atanıyor. Bu mevki ona Genji'nin Hikâyesi'ni yazması için gerekli maddi, manevi kaynakları ve izleyici kitlesini sağlar. Eserin yazım sürecinin muhtemelen 1001-1010 yılları arasında gerçekleştiği tahmin ediliyor. Kitabı, Oğuz Baykara'nın çevirisi ile okuma şansı bulmak kitapseverler için büyük bir şölen ve ayrıcalık...
Hikayeleri okumaya başlayınca okuma zevkinin farkına varıyorsunuz. Ve arkasındaki emeğe, adanmışlığa, disipline, edebiyata olan tutkuya saygı duymamak mümkün değil.
Prof. Dr. Baykara'nın modern Japonların bile anlamadığı bin yıl önceki Japon dilinde yazılan kitabın çevirisiyle ilgili yaşadığı süreç ise özellikle ele alınıp konuşulmaya değer. Japonya'da 1998-2002 yılları arasında doktora yaparken tez danışmanı profesörden "kitabı neden kendi diline çevirmiyorsun" önerisi gelir. Dilinin eski olması ve doktora tezinin yoğunluğundan vakit ayıramayacağı cevabına rağmen çeviri fikri hep aklında kalır.
15 YILLIK TİTİZ ÇALIŞMA
Türkiye'ye döndükten sonra İngilizce ve modern Japonca çevirilerini toplamaya başlar. 2008'e kadar incelemeyi sürdürür. Üç İngilizce çeviri arasından Edward Seidensticker'i temel kaynak olarak almaya karar verir. 2009 yılında başladığı çeviriyi 2011'de tamamlar. Her yıl kaynak metinlerle karşılaştırmalar yapmayı ve Türkçe metin üzerinde düzeltmeler yapmayı sürdürür. Özellikle şiirler çok önemli olduğu için 2016'da Kyoto'da klasik Japonca eğitimi alır. Dönüp 1600 şiiri tek tek yeniden gözden geçirir. Türk şiir geleneğine uygun şiirler olması için özel bir çaba gösterir. Ve tam 15 yıla yayılan bir çalışma sonucu bu muhteşem eseri Türkçe'ye kazandırır. Çevirinin birçok yöntemini strateji olarak kullanan Prof. Baykara, ilke olarak anlamsal olmasını benimsediğini belirtiyor. Ve okuyucuda estetik duygular uyandırmasını amaçlıyor. Prof. Baykara'nın temel kaynak olarak aldığı kitabı 1987 yılında çeviren Edward Seidensticker giriş yazısında, eserin içeriğiyle ilgili önemli bir saptama yapıyor: "Murasaki Shikibu bu eserini yazarken bir Aristocu gibi hareket etmemiş, kâğıdını ve yazı fırçasını eline aldığında, üreteceği romanın giriş-gelişme, düğüm-sonuç olarak taslağını çıkarmamıştı. Genji tereddütlerle, duraksamalarla, yanlış yönelimlerle ve tekrarlarla doludur. Yüzen Düşler Köprüsü bölümünü sonuna kadar okuyanlar şayet fırsatları olup yazara "Hepsi bu kadar mı" diye sormuş olsalardı, yazar onlara "Yarın ola hayrola, hele bir yarına çıkalım öyle karar veririz" diye cevap verirdi.
Murasaki Shikibu; Çin tarihini, Çin ve Japon lirik şiirini çok iyi biliyordu. Yapıtının en büyük erdemi gerçek durumlarda gerçek insanları alıp sahneye çıkarmasıydı. Roman güzel günlerin "mazide" kaldığını anlatan bir destandır."
İngiliz feminist, yazar, romancı ve eleştirmen Wirgina Woolf, 1925 yılında kitabı övgülerle karşılayarak kendi meşrebince bir yazı kaleme almıştı:
"Leydi Murasaki, gerçekten de, bir sanatçı için ve özellikle kendi cinsinden bir sanatçı için en uygun dönemde yaşamıştı. Hayatın ritmi savaşla kesişmiyordu; erkeklerin ilgi alanları siyaset etrafında dönmüyordu. Bu iki zorbanın şiddetli baskısından kurtulmuş olan yaşam, artık insan davranışlarının inceliklerine yöneliyordu. Acaba erkekler ne söylemişlerdi? Kadınlar ise tam olarak neyi söylememişlerdi? Sessizliğini yüzeyini gümüş dokunuşlarla kıran şiirlerde, dansta, resimde ve insanların kendini tamamen güvende hissettikleri zaman gelen vahşi doğa sevgisinde hayat kendini ifade ediyordu. Murasaki ancak böyle bir çağda, insan doğasının çelişkilerine ve tuhaflıklarına, otlar ve rüzgarların arasında çürüyen eski evlere, vahşi manzaralara, suların şırıltısına, döven tokmaklara, yaban kazlarının çığlıklarına ve prenseslerin kırmızı burunlarına, gerçek güzelliğe ve güzelliği daha da güzel kılan uyumsuzluğa olan tutkusuyla, abartılı nefretini, mizah anlayışını, sağduyusunu kısacası, tüm gücünü kolayca devreye sokabiliyordu."
GENJİ'NİN BÜYÜLÜ DÜNYASI
Japonya 19. yüzyılın sonunda küresel siyasete adım attığında, yeni idareciler ulusal dil ve debiyatın, yeni bir ülkenin inşası için vazgeçilmez unsurlar olduğuna inanıyordu. Genji'nin Hikayesi önemli bir metin haline geldi. Modern Japonca'ya birçok kez çevirileri yapıldı. 25 dile çevrilen eserin, yeni uyarlamaları, serbest çevirileri, film, anime ve çizgi romanlarıyla son yıllarda daha da ünlendiğini belirten Prof. Baykara bizleri, Genji'nin büyülü dünyasında keyifli bir yolculuğa çağırıyor.
O halde Pavlonya Sarayı adlı ilk bölümle o dünyaya adımımızı atalım: "Ülkelerden birinde İmparator, aristokrat sınıftan olmayan bir kadına aşık olmuştu, onu bütün diğer kadınlardan daha fazla, daha çılgıncasına seviyordu."