Polat Alemdar'ın okuduğu kitap VİDEO
Kurtlar Vadisinin kahramanı Polat Alemdar, Abdülhey'in yasını tutarken görevi bıraktığını açıkladı. O sırada okuduğu bir kitap vardı ki adı hayli ilginçti! Bakın o kitap kime ait ve kitabın içeriğinde neler yer alıyor?
Kurtlar Vadisi'nde Abdülhey'in yası var! Dizinin fenomenleri arasında yer alan Abdülhey'in ölümü, Polat Alemdar'ı derinden yaraladı. Polat, görevi bıraktığını açıklarken eşiyle birlikte inzivaya çekildi. Polat'a burada Kurtlar Vadisi'nin senaryo ekibinden Ahmet Turgut'un kitabı eşlik ediyor.
Kurtlar Vadisi'nin senaryo grubunda yer alan Ahmet Turgut'un kitabı "Bozkırın Sırrı", Polat'ın elinden düşürmediği kitap oldu. Abdülhey'in ölümünden sonra inzivaya çekilen Polat Alemdar, balık tutarken okuduğu kitapla, Ahmet Turgut'a destek çıktı.
Peki Polat'ın okuduğu kitabın konusu ve içeriği neydi diyorsanız işte kitabın konusu:
Bozkırın Sırrı başkarakteri itibariyle Türk Edebiyatında farkını ortaya koyan bir roman. Daha önce hiçbir roman ‘anadili Türkçe olan bir Peygamber’ konu edinmemişti.
Romanda Türklere henüz Türk denilmediği çağlarda, Orta Asya steplerinde kendi töreleri ve oba kültürü ile yaşarken vahiy alan Öktem ve eşi Gülçiçek ile onların akrabaları, oba halkı. dostları, düşmanları arasında gelişen olaylar konu ediniliyor.
Kitap okurların zorlanmaması için Orta Asya Türk Kültürü ve gerek İslamiyet gerekse diğer dini inaçlara ait kavramları ve inançları dipnotlarla açıklamayı da ihmal etmiyor.
Kitabın önsözünü sizler için alıntıyoruz. Çünkü yazar bu romanda neler anlattığını ve amacının neler olduğununun ipuçlarını veriyor:
3000 YIL ÖNCE DÜNYA VE ORTA ASYA
Sümerlerle başlatılan binlerce yıllık medeniyet macerasına rağmen M.Ö.10. asırda alışverişlerde resmi para kullanımı hâlâ başlamamış, tekil şekilli olgun alfabeler henüz oluşturula¬mamıştı. Kuzey Hindistan, Güney Çin ve Orta Amerika yerle¬şikleri bronz çağ nimetleriyle yetinirken Mısır, Mezopotamya ve Anadolu gibi ileri tarım bölgeleri ön-demir çağma ulaşmıştı.
Verimli nehir deltalarının sağladığı organize tarım imkân¬larına sahip olmayan Orta Asyadaki insanlar alabildiğine gür orman ve meraların nimetlerinden faydalanıyordu. Tarım odak¬lı yerleşik hayatın kökleşmesini imkânsız kılan bu şartlar nede¬niyle altışar aylık aralarla yaylaklar ve kışlaklar arasında göçler yaşanırdı.
Belirli iki nokta arasında gelgitler yaşadıkları için bugün "yarı-göçer" diye tanımladığımız bu insanlar yüz- yüz elli çadırlık "oba" denilen yaşam birimleri kurmuştu. Obadakiler yakın veya uzak akraba olurdu ve obalar aklına, görgüsüne itibar edi¬len "Aksakal Heyeti" tarafından yönetilirdi. Her Aksakal, kendi akraba grubunun ileri geleni olsa da heyetin ana kaygısı obanın geniş ve gür otlaklarda kimseyle kavga etmeksizin yaşamına de-vam edebilmesiydi.
Buna rağmen bazen meraların paylaşımı konusunda obalar arasında tartışmalar çıkar, anlaşmazlıklar büyüdükçe kanlı savaşlar yaşanırdı. En geniş ahlak ve tutum birliği olan "töre", fert¬ler ve obalar arası ilişkileri düzenlerdi. Töreye aykırı hareketle¬rin en yaygın yaptırımı 'ayıplanmak' olsa bile bazı durumlarda töreyi bozanlar obalardan dışlanıp sürgüne gönderilir, hatta or¬tak kararlar neticesinde idam bile edilebilirdi. Bu yüzden kesin kanaatlerin oluşmadığı konularda insanlar keyfi davranabilirdi. Ancak töreye dâhil olan hususlarda ataların ve kamunun hoş-gördüklerini tekrarlamakla yetinilirdi.
Kız alıp vermeler yoluyla birçok oba arasında akrabalıklar kurulmuş, soyca yakınlaşmış obalar boyları meydana getirmişti. Boyların yönetimini üstlenen veya kendi otoritesini diğer obala¬ra da dayatabilen yöneticilere "Tigin" denirdi. Bazen Tiginlerden biri rakiplerine üstünlük sağlar ve bölgesel bir yönetim oluştu-rurdu. Günümüz algısıyla "konfederasyon" diyebileceğimiz bu obalar ve boylar üstü yönetim, otoritesi altındaki insanlara asa¬yiş sağlamakla yükümlü olur, karşılığında "beç" denilen bir çeşit vergi alırdı. Zaten töre de asayişi kim sağlarsa beçi onun hakkı sayardı.
Genelde hayvan yetiştiriciliği ve avcılıkla uğraşan bozkır ev¬latları maden işçiliği, halı, kilim dokuması ve deri-kürk işleme¬ye bağlı zanaatlarla da uğraşırdı. Hatta döneme dair en nadide ziynet eserlerini yaratmış olan Saka Medeniyeti meyve tarımıyla uğraşıldığını belirten izler de bırakmıştır günümüze.
Uçsuz bucaksız bozkırda tabiatla doğrudan ilişki içinde olan bu insanlar, din tarihçilerinin genel anlamıyla "Şamanizm" de¬dikleri "doğa ruhları ve atalara saygı-korku" içeren bir inanışa sahipti. Haliyle bu din, öz itibariyle dünyanın diğer bölgelerin¬deki putperest inançlardan farksızdı. Akdeniz havzasındaki yer¬leşik toplumların inşa ettiği devasa tapınak ve ilah heykellerine nazaran Orta Asya Şamanistleri "sanem" veya "tin" dedikleri putçuklara tazim gösterirlerdi.
Günümüzde pek yaygın bir hatayla "Şaman" diye adlandırı¬lan ama dönem insanlarının "Kam" dediği din adamlarının başhca iddiası insanların doğayla ilişkisini sorunsuz hale getirmek, büyü yoluyla şifa dağıtmak ve gelecekten haberler verebilmekti. Kamlar defin ve evlilik gibi sosyal ritüelleri de yönetirdi.
Klasik anlamıyla Ortadoğu'da yaşanan "Çok Tanrılı" (Politeist / Paganik) ve "Tek Tanrılı" (Monoteist / Hanif) dinler çatışması Çin'de, Amerika'da, Afrika'da ve dünyanın her yerinde olduğu gibi Orta Asya'da da yaşanıyordu. Soylarının Hz. Nuh'un oğlu Yafes'ten geldiğine inanan bozkır insanlarının öz lisanında -kadim Sami dillerde1 rastlanan- "Peygamber, Kadir, Hikmet, Cebrail, Ruh, Nefis, Şeytan" gibi dini terimlerin birebir karşı¬lıklarının bulunması Kuran-ı Kerim'e de şahitlik eder nitelikte¬dir. Çünkü Kutsal Kitap tüm peygamberlerin halklarına onların dilleriyle yollandığını söylüyor2. Zaten "Hatem-ül Enbiya" olarak anılan Hz. Muhammed de kendisinden evvel yüz yirmi dört bin nebi yaşadığını rivayet etmiştir.
(Haber 7)
Not: Haber gazeteciler.com sitesinin haberi genişletilerek yapılmıştır, galerimizdeki resimler gazeteciler.com sitesinden alınmıştır.
-
ismilazimdegil 14 yıl önce Şikayet EtMEVLANA ve Kurtlar Vadisi. Mevlananın Mesnevisi, Ahmet Yesevinin Divan-ı Hikmeti olacak değil ya. Alimallah satış rekorları, anlaşılma rekorları kırar bu kitaplar. Dizide gördüğü için bu kitabı alan kişilere de şaşarım. Anlamıyorlar ki kendilerini bir yere yönlendiriyorlar. Daha öncesinde bir kitap, şimdi bir kitap. Beni anlamak istiyorsan, bu diziyi daha iyi anlamak istiyorsan bu kitabı oku şeklinde diziye bakmak ne kadar elzem verici.Beğen
-
Kadir Baran 14 yıl önce Şikayet EtBırakın artık..... şu ırk zihniyetinden çıkamadık artık nedir ırk bir hristiyana en yakın bir hristiyandır bir müslümanada en yakın bir müslümandır. türkiyede bir zihniyet hakim olmuş bu eskiden yoktu olsa idi kurtuluş savaşında bu ülke çoktan teslim olmuştu. ve halen anlamayan insanlar var dinden zaten türkiyeyi soğuttular birde ırk ayrımı dahil olmaya başladı BIRAKIN ARTIK BU BAYRAK KANLA OLUŞTU KÜRDÜN TÜRKÜN LAZIN ZAZANIN KANI İLE onlar bizim için akıttılar kanını. JAPONYAYA BENZİYECEZ YAKINDA AZ KALDI.....Beğen
-
yusuf san 14 yıl önce Şikayet EtSözün Özü.... Vadi yine herkesin dilinde olmak için bir yol buldu. Adamlar bu işi iyi biliyorlar.Beğen
-
Üsame-i Kurdi 14 yıl önce Şikayet EtPeygamberimiz hiç bir zaman Ben Arabım dememiştir.18:28 de yazan ziyaretçiy. Allah aşkına siz hiçmi peygamberimizin hayatını okumadınız.peyamberimiz şöyle buyuruyor Arabı seviniz çünkü ben arabım.birde bir yorumcu şöyle diyor. 3 dinin atasi hz. ibrahim bunu diyen önce imanından şüphe etsin hz ibrahimin dini DİNİ İSLAMDIBeğen
-
Hakki Bekar 14 yıl önce Şikayet EtAnormal Bir Şey Yok. Ekranda kitabı gördüğümde aklıma Hz. Ademin Türk olduğunu iddia eden bazı komik tipler gelmişti ama bu normal. Çünkü peygamberler kavimlere geliyordu. Aynı anda birden fazla peygamber de olabiliyordu. Hem babası, hem oğlu gibi... Reklam da acayip oldu. Kesin satış rekoru kırar şimdi :)))Beğen