''Kitabınızı düzeltin veya yayımdan çekin''
Neslişah Sultan’ın kuzeni ve anneannesinin yeğeni Nemika Deryal Marşanoğlu, Murat Bardakçı'ya "kitabınızı düzeltin veya yayımdan çekin" çağrısı yaptı.
Tarih araştırmacısı ve Yazar Murat Bardakçı, Neslişah Sultan'ın hayatını romanlaştırdı.
Son padişah Sultan Vahdeddin ile son halife Abdülmecid Efendi'nin torunu olan Neslişah Osmanoğlu, altı asırlık Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışından önce dünyaya gelmiş son prenses ünvanına sahip.
Eser her ne kadar roman üslubu taşısa da Bardakçı'nın Neslişah Osmanoğlu ile yaptığı röportajdan ve onun hakkında doerlenen belgelerden oluştuğu için tarihi belge niletiği de taşıyor... Ancak Murat Bardakçı'nın hemen hemen tüm kitaplarında olduğu gibi bu kitabında da baltayı taşa vuran hatalar yaptığı ve tarihi gerçekliklerle çelişen ifadeler kullandığı belirtiliyor...
Neslişah Sultan'ın halen hayatta olan yakınları bu ifadelerden en çok incinenler arasında.
Kuzeni ve Neslişah Sultan’ın anneannesi Nazikeda Kadınefendi'nin yeğeni Nemika Deryal Marşanoğlu, kitabın sadece kendi ailesine değil, Çerkezlere, Abhazlara ve Osmanlıya saygı ve sevgiyle bağlı herkese eleştiri hakkı doğduğunu belirtiyor.
Nemika Deryal Marşanoğlu Hanımefendi Haber 7 aracılığı ile Murat Bardakçı'ya açık bir mektup yazdı ve "kitabınızı düzeltin veya yayımdan çekin" çağrısı yaptı.
İşte o mektup:
MURAT BARDAKÇI’NIN “NESLİŞAH” ADLI KİTABINA AÇIK MEKTUP
Geçenlerde bir akrabam beni aradı ve Murat Bardakçı’nın yeni bir kitap yayımladığını ve adının da “Neslişah” olduğunu söyledi.
Kuzenim olan Neslişah Sultan hakkında bir kitabın yayımlanmasına sevindim ve çok enteresan bulup derhal kitabı tedarik ettim.
Keşke okumaz olaydım! Çünkü bu kitap beni hayal kırıklığına uğrattığı gibi ailemin hakarete maruz kaldığını da gördüm.
Öncelikle şunu belirtmem lazım, ben sayın Neslişah Sultan’ın kuzeniyim. Neslişah Sultan’ın anneannesi Nazikeda Kadınefendi benim büyük halam olur. Aramızda hafif de olsa bir kan bağı bulunuyor. İşte bu sıfatla bana da eleştiri hakkı doğuyor.
Aslında sadece bana değil kitapta hakarete maruz kalan tüm Çerkezlere, Abhazlara ve Osmanlıya saygı ve sevgiyle bağlı olan herkese bu hak doğuyor.
Niçin mi? İzah edeyim:
Murat Bardakçı’nın kitabı aslında Neslişah Sultan ile yaptığı röportajlardan ve tercüme ettiği dökümanlardan meydana geliyor. Yani kendisi bir kitap yazmamış, daha doğrusu hazırlamış, fakat az da olsa yazdığı şeyler hiç de hoş değil.
Kitabın 167. sayfasında Şehzade Burhanettin Efendi’nin güya gözdesi ve aslen çerkez Ubuh boyundan olan Cenan Kalfa’dan bahsederken, “Kimsesi yoktu” diyor. Hâlbuki akrabaları vardı.
Bardakçı daha da ileri giderek 168. sayfada, yaşlanmış kadıncağızın akli dengesini kaybetmesiyle beraber kullandığı bir yersiz cümleyi de kitaba ekliyor.
Ben şimdi buraya o yersiz cümleyi eklemek istemiyorum ama bu cümlenin ne boyutta olduğunu açıklamak acamıyla 168. sayfasındaki o pasajı aynen ekliyorum: “1942 de Maraşal Rommel’in kumandanlığındaki Alman birliklerinin Kahire’ye yaklaşmakta olduğunu işiten yaşlı kalfayı bir telaş ve korku sarmıştı: Alman’ların Kahire’ye girer girmez ilk iş olarak kendisine tecavüz edeceklerine inanıyor ve ailesi ile beraber artık Mısır’da yaşamakta olan Faruk Efendi’ye ‘Eyvaah! Gelip ırzıma geçecekler!’ diyordu...’Aman efendi, Rommel’den önce bari gel sen yap da, gavur yapmasın!’”
Benim hicap duygum, terbiyem, saygım bu cümleyi kitaba eklemeye mani olurdu. Ama burada esas hata kimde? Murat Bardakçı’da mı yoksa Neslişah Sultan’da mı?
Çünkü olayları anlatan Neslişah Sultan, Murat Bardakçı ise gazetecilik sıfatıyla anlatılanları kâğıda dökmüş. Tabii bu demek değildir ki Murat Bardakçı suçsuz. Bunu yazarken, aklıma bir başka olay daha geliyor: Murat Bardakçı Hanedan hakkında bir programda bahsederken, “Bu insanlara gazeteci olarak değil, her zaman bir dost olarak yaklaştım” gibisinden bir söz kullanıyor.
Peki, bir dost gibi yaklaşıyorsunuz da niçin kitabınızda medya gazetecisi gibi davranıyorsunuz?
Nitekim Neslişah Sultan 90 yaşını aşmış bir insan, muhtemelen dikkatsizlikle, güvendiği insana geçmişinden bahsederken olayları böyle detaylıca anlatmış ama güvendiği insanda bu güveni fütursuzca kullanması bir dost gibi yaklaştığının göstergesi midir? Peki, niçin böyle davranıyor? Tarihe hizmet etmek istediğinden mi? Yoksa yaşlanıp aklını kaybetmiş bu bahtsız insanın anısına leke sürmek için mi? Veya Çerkez Kalfa’nın mensup olduğu halk’a, yani Çerkezlere, bir gönderme de bulunmak istediğinden mi? Unutmayalım ki Murat Bardakçı ile Çerkezler arasında bir süre önce bir anlaşmazlık olmuştu.
Hakaretler devam ediyor.
Kitabın 198. sayfasında gene Neslişah Sultan anlatıyor ve kendi düğününden bahsederken anneannesi, yani benim öz be öz halam için, “Kadavra gibi” diyor. İşte tam burada benim de ağzım açık kalıyor!
Şaşkınlığımın, üzüntümün ve hayal kırıklığımın hangi boyuta ulaştığını artık sayın okuyan, siz düşünün!
Ailemin her daim saygı duyduğu, hürmet ettiği, ta çocukluğumdan bu yana cici teyze olarak bildiğim bu büyük prensesin, kendi anneannesi ve benim de halam hakkında kullandığı kelimenin saygısızlığını görüyor musunuz?
Ve Murat Bardakçı’nın da bunu yayımlaması! E, buna da yazacak bir söz bulamıyorum. Kim kendi anneannesini tarif ederken kadavra gibiydi der? Peki, Neslişah Sultan yaşlıdır, konuşurken hata yapabilir, o halde Murat Bardakçı dikkat edecek. Şayet bir dost gibi yaklaşıyorsa, muhterem bir prensesin dikkatsizliğinden istifade etmeyecek.
Hakaretlern ve göndermeleri gösterdikten sonra biraz da Neslişah kitabının bilgi doğruluğunu kontrol edelim. Kitapta çok yanlış var: mesela rahmetli halam Nazikeda Kadınefendi’nin ölüm tarihi yanlış. Kitapta 1944 yazıyor, hâlbuki halam 1941’de vefat etmiştir.
Bunu Neslişah Sultan da doğrulayabilir, kendisiyle bir konuşmamızda bu konu hakkına bana şöyle demişti: “Anneannem vefat ettiğinde ben birinci çocuğuma yeni hamileydim”. Şimdi hemen Kavalalı Hanedanı’nın seceresini gösteren bir kitabı açıp bakabilirsiniz, hatta internette dahi bu secereyi doğru listeleyen siteler var, oradan da bakabilirsiniz. Kimmiş Neslişah Sultan’ın ilk çocuğu!
Adı: Abbas Hilmi ve Abbas Hilmi Bey 16.10.1941 tarihinde dünyaya gelmiş. Rahmetli halam da 1941 senesinin Nisan ayında vefat etti. Rahmetli dedem Ali Marşanoğlu, halası Nazikeda Kadınefendi’nin ölüm tarihini bizim nüfusa kayıt ettirdiğinde Mısır Devletinden aldığı ölüm belgesine göre yaptırmıştı. Şu an elimde Nüfus Dairesinden aldığım bir Nüfus Kayıt Örneğini tutuyorum ve bu belgede büyük halam Nazikeda için 4 Nisan 1941 tarihinde vefat ettiği yazıyor. Mahkemelerden çıkartılan Veraset ilamlarında da hep bu tarih yazıyor Hatta ve hatta rahmetli Sabiha ve Ulviye Sultanlar tarafından çıkarılan babaları Sultan Vahdettin’in Veraset ilamında da 1941 yazıyor. Ayrıca o tarihlerde dedeme gönderilen başsağlığı telgrafları bendedir. Bunların arasında muhtelif hanedan mensupları tarafından gönderilen telgraflar da var, hepsinin tarihi Nisan 1941 olarak kayıt edilmiş. Daha ne diyeyim?
Devam edelim, kitabın 24. sayfasında gene halam için, “...taşıdığı Kafkas ismi hemen bir saray adıyla değiştirilmiş ve Emine Nazikeda yapılmıştı” yazıyor. Bu bilgi yanlış. Halama bir saray adı verilmişti evet, ama bu sadece Nazikeda idi. Esas ismi ise Fatma Emine’ydi.
Şimdi bu ismin neresi Kafkasca? Gayet yaygın bir İslam adı değil mi? Ayrıca halamın adı değiştirilmedi, sadece adına bir saray ismi daha eklendi. Rahmetli halam alelade bir hizmetçi miydi ki, adı değiştirilsin! Tabii ki hayır. Hatta sonraki senelerde Sultan Vahdettin’nin ölümünden sonra halamın ve diğer aile efradının İngiliz Hükümet’ine yazdıkları bir yardım mektubunda, halamın adı Fatma Emine olarak geçiyor, Nazikeda ismi hiç söz konusu bile değil. Şayet Murat Bardakçı belgeler üzerinden çalışıyorsa o halde bu belgeyi de bilmesi lazım değil mi?
Murat Bardakçı, Sultan Vahdettin’in eşlerinden bahsederken kitabının 26. sayfasında eklediği dipnotunda İnşirah ve Nevvare Hanımları padişahın Türkiye’den ayrılmasından seneler önce boşadığını yazıyor. Evet, İnşirah Hanım’ı çok seneler önce boşamıştı, aslında boşayıp boşamadığı da pek belli değil ya neyse, ama Nevvare Hanım’ı Türkiye’den ayrılmasından sonra boşamıştı ve bunu da Nevvare Hanım’ın isteği üzerine yapmıştı. Nitekim burada verdiği bilgi de yanlış. Sonra Sultan Vahdettin’in üçüncü eşinin adını Şadiye Meveddet olarak yazmış ama doğru şekli Şadiye Müveddet’tir. Belki bu ismin esas yazılışı Meveddet olabilir, ama bütün resmi kayıtlarda Müveddet olarak geçiyor, Neslişah Sultan da Müveddet Hanım diye bahsediyor. Daha böyle çok hatalar var. Hangi birini sayayım?!
Kitabın 328. sayfasında Murat Bardakçı rahmetli halam Nazikeda Kadınefendi’nin bir mektubunu tercüme edip eklemiş ve mektuba şöyle bir açıklama yapmış: “Emine Nazikeda Kadın’ın damadını sükunete davet eden ve özür dileyen bu mektubunun üslubu, kadınefendilerin padişah eşleri olmalarına rağmen protokolde şehzade ve sultanların, hatta kendi oğullarının, kızlarının ve damatlarının bile nasıl çok gerisinde bulunduklarını açıkça gösteriyor.”
Şimdi Hanedan protokolüne, yani imparatorluk protokolüne bir bakalım, birinci sırada Padişah var, sonra Valide Sultan, sonra Veliahd, sonra Şehzade ve Sultanlar ve bunlardan sonra kadınefendiler geliyor. Damatlar ise çok çok sonra protokolde yer alıyorlar, hatta Hanedan Damatları Gözdelerden sonra sıralanıyorlar. Netice olarak Murat Bardakçı’nın açıklaması yanlış ve halamı küçük düşürmekten başka bir şey değil.
Dikkat ederseniz, kitabın hemen bütün hataları ve yanlış bilgileri ya halamla veya Hanedan gelinleriyle alakalı. Niçin?
Bu kadar uzun bir izahattan sonra esas diyeceğime geleyim: Rahmetli halam Nazikeda Kadınefendi’yi hiç kimse sahipsiz zannetmesin, hatta bu bütün padişah ve şehzade eşleri için geçerlidir, hepsinin de aileleri var ve ardında duruyorlar.
Harem hakkında birşeyler yazanlar ve TV de Harem’i Film veya dizi olarak görselleştirenler, kim olursa olsun çok dikkat etsinler. Her an bir şikâyet ile karşı karşıya gelebilirler.
Ben buradan Osmanlı Hanedanına gelin vermiş bütün ailelere, özellikle Kafkas kökenli olanlara sesleniyorum: halalarınızın, teyzelerinizin basit bir köle olarak tarif edilmelerine müsade etmeyin. Namlarına leke sürdürmeyin.
Biz Marşan ailesi olarak Hanedan’a gelin verdiğimiz büyüklerimize her zaman sahip çıkacağız. Nazikeda Kadınefendi, Deryal Hanım, Mislimelek Hanım, Neylan Ahu Hanım, bu hanımların hepsi de Osmanlı Hanedanına gelin verdiğimiz Marşanoğlu prensesleridirler.
Halalarıma leke sürdürmem, karşınızda beni bulursunuz.
Murat Bardakçı’ya sesleniyorum, kitabınızı düzeltin veya yayımdan çekin.
Marşanoğlu ailesi adına Nemika Deryal Marşanoğlu
-
WiTaMiN 12 yıl önce Şikayet EtAhmet Muman Aygül'e. Cumhuriyetin ilanından sonra şapka giyilicek diye kanunda çıkarıldı, efendi,bey beyefendi hanım hanımefendi demekde yasak ona bakarsan ama Kimse uygulamıyo bunları :)kimse kimseyi gaza getirmiyo, o kadar çok cumhuriyetçiysen sen önce inklapları uygulaBeğen Toplam 1 beğeni
-
yusuf tekil 12 yıl önce Şikayet Etbardakci arastirmaci degil. hele tarihle hic alakasi olmayan,ondan bundan arsiv arakliyan birisi.cok kiside ve kurumda olan belgeleri gösterip sadece bende var,ben bilirim diyen yalanci bir ukala.Beğen Toplam 1 beğeni
-
Doğrucu Davut 12 yıl önce Şikayet Ethatalar.... hatalar çok büyük gibi gelmedi bana. ancak haber7'nin "murat bardakçı baltayı her kitabında olduğu gibi taşa vurdu" yorumu gerçektende akla ziyan.Beğen
-
Nizâmülmülk 12 yıl önce Şikayet Etabdulkerim arkadaş... çerkez ve abhazların osmanlı hareminde cariye olmadığını bilmeyen mi var demişsin, osmanlı veya diğer dünyevi güç sahiplerinin haremlerinde savaş ganimetleri olarak çerkez abhaz türk kürt moldova rus boşnak arnavut arap... say say bitmez her yerden cariye bulundu, her ırktan her çeşit insan çıkabilir bir türk hırsızlık yaptı diye ingiliz biri türklerin hırsızlık yapmadığını bilen var mı derse tepkiniz ne olur, genelleme yapmak bir iki değil onbinlerce kul hakkı demektir, mahşer hesabında acınacak halde kalırsınız genelleme yapıp fitne yaymayın, yeryüzünde fitne ve bozgunculuk yapanlara vaadedilenler hakkında biraz daha düşünün bunları gerçek bir kardeş nasihati olarak söylüyorum, biliyorsun ki kardeşlik ırkla değil, ayet var biliyorsunuz müminler kardeştir diye, peygamber efendimizin kaşlarını çatıp karşısında durmasından rahatsız olduğu tek insan ırkçılık yapmış biridir araştırın..Beğen
-
abdulkerim 13 yıl önce Şikayet EtKitabı okumadan yorumlayamam. Ancak çerkez ve abhazaların osmanlı hareminde cariye olarak bulunduklarını bilmeyen var mı? Ayrıca hanedan ailesinden daha bir çok kişi varken bu kadının konuşması yersiz.Beğen Toplam 1 beğeni