Liderler neden yalan söyler?

Liderler neden yalan söylerler? Özellikle uluslararası ilişkilerde kendilerini neden yalana mecbur hissederler? Yalan onlar için olmazsa olmaz mı?

Liderler neden yalan söyler?
Liderler neden yalan söyler?
GİRİŞ 27.02.2012 16:51 GÜNCELLEME 27.02.2012 16:51

"Bir kişinin olguları ifade etmek için elinden geleni yapması ve bir hikayeyi apaçık ve dürüst bir şekilde anlatmasını" Hakikati Söylemek olarak tanımlayan yazar john j. Mearsheimer, yalan söylemeyi ise şöyle tanımlıyor: "Bir kişinin diğerlerinin doğru olduğunu düşünmesi umuduyla yanlış olduğunu bildiği veya şüphelendiği bir beyanda bulunmasıdır. Yalan hedef kitleyi aldatmak için tasarlanmış pozitif eylemdir. Yalan, bir kimsenin yanlış olduğunu bildiği olguları uydurması veya doğru olduğunu bildiği olguları" inkar etmesidir"

Mearsheimer, Liderlerin neden yalan söylediğini analiz ettiği kitabında, her ne kadar ayrı ayn tanımlasa da çarpıtma ve gizlemeyi de yalan kategorisine alıyor doğal olarak.

ULUSLARARASI POLİTİKADA YALAN GERÇEĞİ

Chicago Üniversitesi’nde Uluslararası Güvenlik Siyaseti Programı Müdür Yardımcısı ve Siyaset Bilimi’nde R. Wendell Harrison Profesörü olarak; Conventional Deterrence (1983), Liddell Hart and the Weight of History (1988), The Tragedy of Great Power Politics (2001) adlı kitaplarını kaleme almasının yanı sıra Stephen M. Walt ile birlikte hazırladığı The Israel Lobby and U.S. Foreign Policy (2007) isimli kitabı (İsrail Lobisi ve Amerikan Dış Politikası ismiyle 2009 yılında Küre Yayınları’nca yayımlanmıştı) da bulunan  John J. Mearsheimer'in Liderler Neden Yalan Söyler adlı "Uluslararası politikada yalan gerçeği" alt başlıklı çalışması Nejat Özberk tarafından Türkçeleştirilerek Küre yayınlarınca neşredildi.

Yazar kitabında yalan söylemenin müessif görüldüğünü ancak çarpıtma ve gizleme yapmanın kabul edilebilir bulunduğuna dikkat çekiyor...

Öyle ya da böyle sonuçta şurası bir gerçek ki uluslararası ilişkilerde olsun, kendi iç politikalarına yönelik olsun liderler gerekli gördüklerinde yalan söylüyorlar... Onlar bir şekilde belirli şartlarda yalanın anlam taşıdığına inanıyorlar. "Buradaki kilit nokta, yalanın ne zaman ve nasıl pozitif faydası olduğunu tespit etmektir" noktasına dikkat çekmiyor yazarımız ve konuya nasıl yaklaştığını şu ifadeleriyle izah ediyor: "Esasında bunu meşrulaştıran mücbir sebeplerin bulunması ve doğal olarak tarihsel kayıtlarda önemli bir miktarda bulmamız­dan dolayı, uluslararası yalan konusuna tamamen faydacı bir ba­kış açısından bakıyorum. Pek çok insan dünya politikasında yala­nın geçerli olduğu şartların varlığına inanır. Ancak bu, önümüzde­ki olgunun ahlaki boyutlarının incelenmesinin önemin inkâr et­mek anlamına gelmez. Ne var ki bu görev, bu kitabın kapsamı dı­şında kalan farklı bir dizi hesaplamayı ve değerlendirmeyi içerir.

Çok genel olarak, liderler uluslararası yalanlan farklı iki neden­le söylerler.

Birincisi, yalanlan milli menfaatlere hizmet için söyle­yebilirler. Bunlar liderlerin devletlerarası ilişkilerin intizamsız ve kuralsız dünyasında ülkelerinin hayatta kalmasına yardım etmek amacıyla söylediği stratejik yalanlardır.

İkincisi, liderler raison d'etat (hikmet-i hükümet) ile ilgisi olmayan, bunun yerine, kendi kişisel veya dostlarının menfaatlerini korumak amacıyla bencil ya­lanlar da söyleyebilirler.

Burada bizim temel konumuz, liderlerin bencil amaçlar için değil, kolektif iyilik için söylediği yalanlardır. Dolayısıyla, uluslararası yalan terimini kullanırken bencil yalanlar değil, stratejik yalanlardan bahsediyoruz.

John J. Mearsheimer, analizlerinin ilk bölümünü dört soru üzerine inşa ediyor:

Birincisi, liderlerin söylediği uluslararası yalanların farklı türle­ri nelerdir?

İkincisi, neden yalan söylerler? Her bir yalan türünü motive eden stratejik mantık nedir? Özel olarak, liderleri iğrenç değilse bile hoş olmayan bu davranışa sürükleyen yalanın potan­siyel faydalan nelerdir?

Üçüncüsü, her bir yalan türünü daha az veya çok mümkün lalan koşullar nelerdir?

Dördüncüsü, bir dev­letin iç politikası yanı sıra dış politikası açısından da yalanın po­tansiyel maliyetleri nelerdir? Başka bir deyişle, uluslararası yalan­lar söylemenin sakıncaları nelerdir?

Yazar, diplomat ve dev­let adamlarının birbirlerinin yanı sıra kendi halklarına da söyle­dikleri çeşitli yalanların, hem potansiyel faydalarını hem de maliyetlerini ele alıyor ancak, esasında iyi bir yanıt bulamadığı için her bir yalan çeşidinin ne zaman istenen sonucu verebilece­ğine dair önemli soruya cevap aramaya gerek görmüyor,,, .

Liderler iyi stratejik sepepler için yalan söylerler

Yazar analizinde çok sayıda iddiada bulunuyor fakat  bunların beş tanesini diğerlerinden daha önemli görüyor:

Birincisi, ulus­lararası yalanlar çeşidi formlarda ortaya çıkabilir; fakat en önem­li ayrım liderlerin birbirlerine söyledikleri yalanlar ile kendi halk­larına söyledikleri yalanlar arasındadır.

İkincisi, liderler genellikle korkak, namert veya kötü tabiatlı oldukları için değil, iyi stratejik sebepler için yalan söylerler. Yan­lış anlaşılmasın, yalan söylemenin büyük bir erdem veya ulusla­rarası yalanların çok olmasının az olmasından daha iyi olduğu­nu kastetmiyoruz. Biz sadece ve sadece, yalanın tehlikeli bir dün­yada bazen faydalı bir devlet yönetimi aracı olduğunu söylüyo­ruz. Gerçekten bir lider, Eflatun'un "asil yalan" dediği meşhur ya­lanlan zaman zaman söyleyebilir, örneğin, Franklin Roosevelt, Ağustos 1941 'de USS Greer savaş gemisine yapılan Alman saldırısı hakkında Amerikan halkına yalan söylemiştir. Başkan, Bir­leşik Devletleri o sıralar tüm Avrupa'yı fethetme yolundaki Nazi Almanya'sına karşı ikinci Dünya Savaşı'na sokmaya çalışıyordu. Roosevelt'in hedefi doğru bir hedefti ve bu durumda yalan söyle­mek ona göre uygun bir davranıştı.

Üçüncü olarak, yalan devletlerarasında uluslararası politika­nın değişmez bir unsuru olmakla beraber, sıradan bir şey değil­dir. Üçüncü bölümde yapılan devletlerarası yalanlara ilişkin tar­tışmada, bir devletin liderlerinin diğer bir devlete yalan söyledi­ği çeşidi durumları tasvir edeceğiz. Bu bölümü okurken devletle­rarası yalan söylemenin diplomatlar ve devlet adamları arasında rutin bir davranış olduğu izlenimi edinebilirsiniz. Ama bu olgu- lan bulmakta ziyadesiyle zorlandık ve üstelik söz konusu bölüm, tespit edebildiğimiz hemen hemen tüm örnekleri kapsamakta­dır. Devletlerin, pazarlık durumlarında birbirlerine karşı blöfe kalkıştığı örneklerin kanıtlarını bulmanın zorluğu bizi özellikle şaşırttı. Aslında, liderlerin rakip devletlerden daha ziyade ken­di halklarına yalan söylemesi daha muhtemel görünüyor. Bu du­rum, özellikle Birleşik Devletleri gibi demokrasiler için geçerli gö­rünmektedir.

Dördüncüsü, en tehlikeli yalanlar liderlerin kendi vatandaşla­rına söyledikleri yalanlardır. Liderlerin diğer devletlere söyledik­lerinden ziyade bunların umulan sonucu vermeme ve bir devle­tin stratejik konumuna zarar verme ihtimali vardır. Üstelik gün­delik hayat için zararlı pek çok sonuç doğurabilecek bu türden yalanların ülke içerisindeki politik ve sosyal hayatı yozlaştırma­sı daha muhtemeldir.

Beşincisi, Birleşik Devletler çok güçlü olduğundan ve küre­sel gelişmelerle yakından ilgilendiğinden, ülkenin liderleri ya öte­ki devledere ya da Amerikan halkına yalan söylemeyi gerektirecek güçlü dürtülerin bulunduğu durumlarla sık sık karşı karşıya gel­mektedir. Uluslararası yalanların özellikle Birleşik Devletler gibi demokrasiler için vahim menfi sonuçları olabileceğinden bu du­rum ciddi bir kaygı konusudur.

Kitap (giriş kısmını hariç tutarsak) dokuz bölümden oluşmakta: Yalan nedir? Uluslararası Yalan Envanteri, Devletlerarası Yalanlar, Korku Tellallığı, Stratejik Kılıflar, Milliyetçi Efsaneler, Liberal Yalanlar, Uluslararası Yalanların Sakıncaları ve Sonuç...

19 Mart 2003 öncesi Amerika Birleşik Devlerini Irak'ı işgale zorlayan Bush Yönetiminin kilit şahsiyetlerinin, Saddam Hüseyin'in elinde KitLe İmha Silahları olduğuna emin olduklarını ve bunların sağlam kanıtlara dayandığı yalanını enine boyuna irdeleyerek işe başlayan yazar, aynı süreçte Saddam'ın neden elinde bu silahlar varmış izlenimi verdiği yönüne de dikkat çekiyor...

Daha sonra yalanı ve diğer iki al­datma türünü, gizleme ve çarpıtmayı tanımlayan eserin bir sonraki bölümü, bu uluslararası yalanlar envanterinin bir dökü­münü vermekte....

Kitap yalan söylemenin liderler ve devletlere ne yararlar sağlayacağını uzun uzun irdeledikten sonra sakıncalı yönlere de değiniyor ve diyor ki: "Zehirli bir sahtekarlık kültürü yaratması nedeniyle yaygın yalan söyleme, kaçınılmaz olarak devlet ve topluma vahim zararlar verecektir. Bu nedenle, liderler ve vatandaşlarının ülkelerinde gerçekleşen yalan miktarını minimize etmeye çalışmaları ziyadesiyle büyük anlam ifade eder. Ancak böylesi bencil bir davranış, genel olarak tüm toplum için kötü olsa bile bazen bireylerin öne geçmek üzere yalan söylemesi ve hile yapması için güçlü dürtüler bulunduğundan bu basit bir görev değildir."

Bu kitabı okuduktan sonra liderlerin neden peynir ekmek yer gibi kolaylıkla yalan söylediğini ve neden kolay kolay doğru konuşmayı göze alayacaklarını anlayacak ve hatta onların ne söylerken aslında neyi istediklerini de anlama konusunda ipuçları elde etmiş olacaksınız....

(KitapCafe)

Kitapla ilgili teknik bilgiler ve internat üzerinden sipariş şartlarını görmek için bu linki kullanabilirsiniz

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Yenidoğan Çetesi'nde Esenyurt Belediyesi detayı: Başkan olmak istiyordum
Putin'den son dakika savaş duyurusu: Küresel boyut kazandı! Kritik 'Oreşnik' hamlesi