Allah'a kavuşma zikri ve mana şöleni "Sema"
ABDULLAH ÖZKUL - ABDULLAH DOĞAN - Mevlana'nın "fanilik içinde beka zevkini tatmak, Allah'ın sırrına aracısız ulaşmak, Allah ile buluşmak ve aşkı kucaklayıp bağrına basmak" ifadeleriyle tanımladığı sema, görselliği ve estetiğiyle izleyenlerde büyük etki uyandırıyor.
Mevlana'nın yaşadığı dönemden günümüze kadar Mevlevilerle özdeşleşen, içerdiği manası ve görselliği dışında apayrı bir anlamı olan semada, semazenler bedeniyle dönerken kalbi ve diliyle de Allah'ı zikrediyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu sanatçılarından Mehmet Mithat Özçakıl, semanın şifrelerini AA muhabirine anlattı.
Özçakıl, Mevlevilikte dervişlerin, cennet için değil Allah'ın yüzüyle dünya ve ahirette müşerrref olabilmek ümidiyle yaşadıklarını söyledi.
Dervişlerin beş vakit namazın yanında nafile ibadete de ağırlık verdiklerini aktaran Özçakıl, "Buna ne kadar dikkat ederseniz, o kadar semaya yansır. Sema, bir zikirdir. Bu insana apaçık şekilde sirayet eder ve kişi bunu anlayabilir" dedi.
Özçakıl, Hz. Mevlana ve Sultan Veled'in vasiyetleri üzerine semada oruçlu olmanın önemine işaret ederek, semazenlerin eskiden olduğu gibi vaktin namazını kılarak semaya başladıklarını, ayin öncesinde abdest tazelemenin gerekliliğine dikkati çekti.
- Semadan önce hırka öpülüyor
Semaya başlamadan önce her hareketin ayrı bir prensibi olduğuna işaret eden Özçakıl, "Görüşmek, Mevlevi selamlaşmasıyla hırkayı öpmektir. Semaya başlamadan evvel yerle de görüşüyoruz. Çünkü yer Allah'ın arşıdır ona saygıda bulunuyoruz. Hırkamızı, elfi-nemedimizi (kuşağı), destegülümüzü, ayağımıza giydiğimiz mestimizi dahi öpüyoruz çünkü hiçbir şey yoktur ki Allah'ı ziktretmesin" diye konuştu.
Özçakıl, Mevlevilikte elbiselerin de derin anlamları olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Başımızdaki 'sikke' nefsimizin mezar taşıdır. Hırka, toprak gibi bedenimizi örtüyor. Yani sürekli ölümü hatırlatma var ama bu dünyada ölmek... Ölmekten kasıt, nefsi eğitmek, gerekirse bazı yerlerde nefsi öldürmek anlamına geliyor. Beyaz uzun tennure, bazı peygamberlere önemli zamanlarda giydirilmiştir. Belimize bağladığımız siyah kuşak insanı ikiye böler. Vücudumuzun alt tarafı şehvani, nefsi ihtiyaçları temsil eder. İnsanı insan yapan, kuşağın üst tarafıdır. Dolayısla gönül, Allah'ın tecelli ettiği yerdir. Kuşak yani elfi-nemed insanı ikiye ayırır ve Allah'ın vahdetine işaret eder."
- Mana şöleni "sema" başlıyor
Bütün semazenlerin bir araya geldiğini ifade eden Özçakıl, semayı şöyle anlatıyor:
"Semazenbaşı sesli şekilde 'eyvallah' çeker ve postnişin efendi de yapılacak niyazın, muradların kabul olması, şerlerin deffiyle alakalı kısa bir dua yapar. Bazı tabirler kullanılır, 'aşk olsun' gibi. Karşıdaki de 'aşkınız cemal olsun' der. Buna ithafen karşıdaki de 'cemaliniz nur olsun, nurunuz da ayin olsun' şeklinde Mevlevi usulu vardır. Postnişin efendi, fatiha vermesinden sonra derviş, Al-i İmran suresinden bir ayet okur. Daha sonra 'destur ya Hz. Pir' diyerek, Hz. Mevlana'dan izin alıp kırmızı postu yerine serer. Bu Meydan-ı Şerif'in uyandırılmasıdır. Yani burası artık bir sahne, kültür merkezi değil. Burası bir semahanedir, semaya başlamak üzereyiz anlamına gelir."
- Kırmızı post Mevlana'yı temsil eder
Daha sonra kıdem sırasına göre tüm semazenlerin posta selam vererek yerlerine geçtiğini belirten Özçakıl, şöyle devam etti:
"Peygamberimizin yolunu takip eden kişi olduğu için, en kıdemli yer kırmızı posta oturan kişinindir. Semaya başlamadan önce siyah postlarımızla semazenler birbirlerine baş keserler. Allah insanın gönlüne tecelli etttiği için insanın insana secde etmesi değil karşıda 'Allah'ın tecelli ettiği yere secde etmesi' diyebiliriz. Semazenler yerlerine geçer ve ayini şerif başlar. Hırkalar çıkarılır, artık üzerimizdeki dünyaya ait olan siyah hırkaları atıp zikre başlamış kabul ederiz. Semazen hırkasını çıkararak kalkar, mana alemine doğmuş olur. Zikir başlamıştır artık. Kıdem sırasına göre postnişin destur verir. Dervişin sikkesini öper. Dervişler aralarında fazla konuşmazlar. Çünkü Mevleviler sessiz bir şekilde zikrederler. Bazen de dervişler kendini mana alemine kaptırarak sesli olarak zikredebiliyorlar. Allah'a yakınlaşma söz konusu olduğu için dervişler kendi hallerinde istediği gibi bu zikrin tadına varıyor."
- Semazenbaşı ayağıyla ayini yönlendiriyor
Semazenbaşının ortada dolaşmasının da anlamları olduğunu ifade eden Özçakıl, şöyle konuştu:
"Semazenbaşı, sema esnasında kendinden geçen birisini sakinleştirip ya da beklenmeyen bir durumda usulünce dervişleri kenara çekmek için semazenlerin arasında dolaşır. Bu manevi sebebidir. Diğer bir sebebi ise dervişler semazen başının ayaklarına bakarak nereye geçeceğini anlar. Çünkü 50 kişiyle semaya çıktığımız oluyor. Bunu koordine etmek zorunda. Semazenbaşı, sema esnasında konuşmadan ayağıyla işaret ederek, 'sen şurada sema et sen burada sema et' şeklinde yer tayininde bulunur."
- Semanın geçmişi
Mevlana'nın vefatından sonra halefi Hüsameddin Çelebi tarafından cuma namazını müteakip, Kur'an okunduktan sonra, toplu bir halde sema yapılması bir gelenek haline getirildi.
Bununla beraber belirli bir zaman ve mekana bağlı kalmaksızın, çeşitli vesilelerle sema yapıldığı da biliniyor. Semanın özellikle Mevlevi tekkelerinde adap ve erkana riayet edilerek bir ayin halinde icra edilmesinin hangi tarihte başladığı bilinmiyor.
Mevlana zamanında belli bir düzene bağlı kalmaksızın dini ve tasavvufi bir coşkunlukla icra edilen sema, sonradan Sultan Veled ve Ulu Arif Çelebi döneminden başlayarak Pir Adil Çelebi zamanına kadar tam bir disiplin içine alınıp, sıkı bir düzene bağlandı.
YORUMLAR