Ekrem Arslan'dan çok özel sergi

Ekrem Arslan henüz çok genç ama tecrübesi yılların deneyimli isimleri kadar hızına hız katacak cinsten

Ekrem Arslan'dan çok özel sergi
Ekrem Arslan'dan çok özel sergi
GİRİŞ 04.12.2015 13:09 GÜNCELLEME 04.12.2015 13:09

Yıllarca özel projeler, yönetmenlik, yapımcılık ve akedemisyenlik derken, Türkiye'nin en çok izlenen kanallarından birinde iç yapımlar yönetmeni, sanatçı Ekrem Arslan.
Henüz çok genç ama tecrübesi yılların deneyimli isimleri kadar hızına hız katacak cinsten ve o aslında kurucusu olduğu Zifirhane'nin tüm sanat severlerle buluşmasından yana. Öyle bir yolculuğu var ki can güvenliğinin olmadığı dünya ülkelerinin bazılarının sokakları onun bu durumuna şahitlik eder cinsten. Bu özel röportajı herkesin bilmeye hakkı var diye düşünüp bendeniz de siz güzel haber7.com okuyucalarımız için sordum.

Ekrem Arslan kim sorusu ve sanat bize ne anlatmalı, sizi biraz tanısak?

Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunuyum ve Ortadoğu Araştırmaları Yüksek Lisansı yaptım. Lisans ve Yüksek Lisans öğrenimi sırasında özellikle zihniyet tarihi üzerine akademik çalışmalar yaptım. Toplumların zihiniyet yapısının göstergesi olan kültür ve dilin, günümüzde en önemli üretim ve tüketim merkezinin medya olması sebebiyle sinema,tv ve görsel sanatlar alanında kendimi geliştirmeye ve yer edinmeye çalıştım. Yaklaşık 2002 yılından beri iletişim sektörü ve sanat faaliyetleri içerisinde olmaya çalışıyorum. Şu an yönetmenlik, yapımcılık ve öğretim görevliliği yapmaktayım.

Sanat bize ne anlatmalı sorusu bir röportajın içeriğine sığmayacak büyük bir konu olmasının yanında ayrıca bir tartışma alanı. Bu sebeple kısaca ve sadece sanat; hakikati anlama arayışının kısayollarından biridir, diyerek müsaadenizle bu konuyu sanat ve hakikat ilişkisinin yalnızca altını çizmekle yetinerek geçiştiriyorum.

İki özel sergi ve şimdide İstanbul'un göbeğinde özel bir proje, üstelik de birbirinden özel destek verenleri ile. Fotoğraf yolculuğu nasıl başladı?

Yaptığımız çalışmalara destek verenlere İstanbul Medya Akademi başta olmak üzere tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Neticede bu tip üretimler, üretim maliyetleri yüksek ve fakat tüketim faydaları ücrete dönüştürelemeyecek etkileşimler. Bu sebeple destekçileri olmadan yapılabilmeleri imkansız. 

Fotoğrafla ilişkim için ; çocukluğumdan beri fotoğrafla uğraşıyorum, onsuz yapamıyorum, yaşam tarzım vb. hamasi cümleler kuramam. Benim için fotoğraf önemli bir iletişim aracıdır, insanlarla çabucak etkileşime geçebilir ve anlık algı süreli içerisinde büyük etkiler bırakabilir. Diğer sanat ve iletişim araçları gibi fotoğrafında biçim, teknik ve içerik olarak bir  felsefesi ve düşünme aritmetiği vardır. Bu sebeple fotoğraf doğru bir şekilde kullanıldığında size insanlarla iletişime kolayca geçiren ve fikir aktarımı yapabilmenizi sağlayan en pratik iletişim araçlarının başında gelmektedir. Kısaca her insanın olabileceği gibi benimde fotoğrafla ilişkim anlatacak, düşünecek ve tartışacak bir şeylerim olduğunda duyuduğum iletişim gereksinimi sonucunda başladı diyebiliriz.

Fotoğraflarınızı çekerken hissedilenler ve hikayeleri, en ilginç anınız? Fotoğraf çekiminde başınıza gelen en özel an ya da unutulmaz diyelim var mı?

Fotoğraf çekerken yaşadıklarınızda bir tanesini eleyip en özeli bu demek oldukça zor. Ölüm tehlikeleri geçirmek, göz altına alınamak, şiddet içerebilecek tepkilere maruz kalmak bir çok fotoğrafçının başına gelen durumlar olduğu için benim başıma gelen bu tip olaylara özel diyemiyorum.

Ancak beni en çok etkileyen durumlar, çok kişisel bir tecrübe olarak söyleyebilirim, fotoğrafladığınız kişilerin hayatla olan irtibatlarının kesilmesi. İnsanların, en fazla evinizde saklayabileceğiniz suretlere dönüşmesi, duygusal olarak sizi yorabilecek bir durum.

Neden Zifirhaneyi kurdunuz? Mesleğinizle iç içe girmiş hobiler sizi nasıl besliyor?

Zifirhane'yi kurma sebebim sanatsal üretim gerçekleşitirme isteği ve yeteneği olan insanların, Patron ve Müşteri ilişkilerinin olmadığı steril bir ortamda sadece istedikleri şeyi üretebilmelerini sağlamak ve bu motivasyonlarını canlı tutmak. Maddi kaygılar sebebiyle bir çok kabiliyetli insan sanatsal yeteneklerini sektörel malzeme ve ürün olarak kullanmak zorunda. İyi bir ressam olabilecek bir kişi, maddi ve motivasyon olarak dooğru koşulların oluşmamasından ötürü, sanat üretimi yapamadığı için en fazla adına grafiker denilen bir ara elamana dönüşebiliyor. Zifirhane bu noktada zaten sektör içerisinde para kazanmaya çalışan ancak sanat üretimi yapma heveside geçmemiş kişileri bir araya toplamaya çalıştığımız bir psikolojik birliktelik diyebiliriz.

Fotoğraf, resim ya da videoart gibi örneklerini çoğaltabileceğimiz alanlara hobi olarak kesinlikle bakmıyorum. Özellikle fotograf için söylemek gerekirse, bir hobi olarak bu alanı görmek ağır derecede nekrofili tehlikesi içerir. İnsan içinde bulunduğu ve buluştuğu anda tüketmediği, sevmeyi ertelediği bir varlığı, yapıyı, canlıyı artık her neyse, suretini eve götürüp tüketiyorsa bunun adı hobi olmaz hastalık olur.

Netice olarak sizin de söylediğiniz gibi mesleki olarak iç içe geçmiş bu alanlar, birbirlerini besledikleri gibi aynı zamanda da bir bütün olarak mesleğimin kendisinide oluşturmaktalar.

Biz okumaktan bazen kaçmayı seviyoruz, istiyoruz ki hep bakalım. Sizce, sanatınızda çektiğiniz fotoğraflar size göre de her şeyi anlatıyor mu, anlatıyor olmalı mı?

Yazı gibi görüntü de düşüncenin araçlarından biri. Bir klişe olarak bakmak ve görmek arasında ki farktan sıklıkla bahsedilir. Ancak bu bağlamda önemli nokta, aynı zamanda insanın bir vazifesi olarak da sırtınada yüklenmiş olan müşaade etme eylemidir. Çektiğim fotoğrafların yada genel olarak çekilen fotoğrafların her şeyi anlatması teknik olarak mümkün değil. Burada varlığını reddedemeyeceğimiz kadraj problemi karşımıza çıkıyor zaten. Zaruri olarak seçilmiş bir alanda gösterebilinen durumun kendisi her şeyi bize sunmaktan çok uzaktadır. Sadece müşaade etmeyi kolaylaştırabilir ve anlatmaya çalıştığı şeyin hakikatine dair ipuçları verebilir.

Bu yüzden yapılan sergiler mecburen bir yazıyla sunulmak zorunda. Bu yazının uzunluğu önemli değil, tek kelimede olabilir. En azından serginin bir ismi olmalı. Bu size gördüklerinizi nasıl yorumlamanız gerektiğini gösterecek anahtar olarak karşınıza çıkar.

Benim bu sergim için takdim yazısını yazan Suheyb Öğüt' e çok teşekkür ediyorum. Onun yazısı eşliğinde sergi, anlatmak istediği konu itibariyle nasıl anlaşılması ve değerlendirilmesi gerektiği sorularına cevap buldu.

En son sergi ve bir sonraki de olacak. 01-11 Aralık tarihinde devam eden ve özellikle 'Aidiyet' ismi verdiğiniz serginizi nasıl tanımlarsınız?

Aidiyet, biçim ve yapı olarak sanatsal denilebilecek bir çalışma olmasının yanında konu itibariyle sosyolojik ve tarihsel bir çalışma. Bir şehri, şehir yapan nedir? sorusunu sorarak yola çıkıyor ve mekanın zamanı, kültürü ve zihniyeti koruyabilen bir güç olarak karşımıza nasıl çıktığını gösteriyor. Bu durumun kapsadığı anlanda insanın, mekana bağımlı olarak nasıl anlam kazandığını ve hiç bir katkısı olmadığı halde medeniyet geçmişinin mirasçısı ve temsilcisi olarak nasıl karşımıza çıktığını yorumlamaya çalışıyor.

Ve fotoğrafseverlere, eli cebindeki akıllı telefonlarla fotoğrafçılığı seven bizlere son olarak ne mesaj verirsiniz?

Fotoğraf iktisadi olarak büyük bir parodoks. Dünya üzerinde üretildiğinden daha az tüketilen çok az şey var. Fotoğraf bunlardan biri. Talebin üzerine çıkan bir arzı gerçekleştirmenin doğru bir tutum olmadığını düşünüyorum. Bu sebeple yaşantılarımızın kopyalarını evde biriktirmek yerine, gerçek olarak yaşamak doğru bir tercih olabilir. 


 

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Bakan Yerlikaya açıkladı! Cumhuriyet tarihinin en büyük uyuşturucu operasyonu
150'ye yakın şubesi vardı: Baklava zincirinin deposunda kurtlanmış cevizler!