Osmanlı sarığı nasıl türban oldu?

Gündemden inmeyen türban bu kez farklı bir tartışma konusu olacağa benzer. İlginç araştırmaya göre kelime Fransızca'dan Türkçe'ye geçmedi, tam tersi oldu.

Osmanlı sarığı nasıl türban oldu?
Osmanlı sarığı nasıl türban oldu?
GİRİŞ 04.10.2007 14:35 GÜNCELLEME 04.10.2007 14:35
Bu Habere 6 Yorum Yapılmış

Türk Dil Kurumu’nun sözlüklerine göre Türban Fransızca’dan Türkçe'ye kazandırılan bir kelime. Oysa bu kelimenin Fransızcaya Türkçe'den geçtiği tesbit edildi. Yerel bir sitenin ortaya çıkarttığı bulguya göre, Türban kelimesinin aslı Farsça ama Türkçe'de yaygın bir kelime olarak kullanılırken Fransızlar tarafından alınarak Türban şeklinde kullanılmaya başladı.


İşte Sariyersentez.sitesinin ilginç iddiası:


Türban kelimesi Avrupa toplumlarında ilk defa 16. yüzyılda kullanılmaya başladığı Fransızca Petit Robert Sözlüğü (Paris 1989) bu kelimenin Fransızca’ya hangi dilden geldiğini verirken önce İtalyanca’da turbant, tourban şeklinde 1538 yılında kullanıldığını belirtir. Yine Farsça asıllı olduğu halde Türkçe’de yaygın kullanılan tülbend kelimesinin 1490’larda Avrupa dillerinde kullanıldığını, 1540 yılında ise bu kelimenin biraz söylenişini değiştirerek tulban, tolliban şekline dönüştüğünü bildirmektedir.
Yine Petit Robert’de turban kelimesi için dört farklı anlam verilmektedir. Bunlardan birincisine göre erkeklerin başlarının etrafına yuvarlak bir biçimde sardıkları bir başlıktır. Bizim kültürümüzde buna sarık denilmektedir. Kelime batıda ikinci bir anlam daha kazanarak doğu kültürlerinde erkek başlığını çağrıştırmasına rağmen bu defa yeni anlamıyla kadınların kafalarına koydukları başlığı ifade etmektedir. Burada taklit edilen kıyafet aslında erkek giyimine olan bir özentiyi ifade etmektedir.
Fransa’da 1804-1814 yılları arasında Napolyon’un kurduğu Birinci İmparatorluk döneminde ve 1940-1945 yılları arasında yaygın olan modada sarığa benzeyen kadın başlığı türban kullanmak oldukça yaygındı. Üçüncü manası ise kelimenin iyice genelleşmesine sebep oldu ve başın etrafına sarılan her şeye türban denilir hale geldi. Dördüncü manasına göre ise yine başa sarılan bizim sarık, batılıların ise türban dedikleri kumaş parçasına şeklen benzeyen lale ve benzeri çiçekler ile kabuklu hayvanlara da deniliyor olmasıdır.


Şemseddin Sami Bey’in 1901 yılında İstanbul’da bastırdığı Fransızca-Türkçe sözlüğünde türban kelimesinin karşılığı olarak kelimenin kökeninin Farsça’daki dülbend kelimesinden alındığını, böyle olduğu için de sarık anlamına geldiğini, ikinci manasının da sarık şeklinde bir tür lale ismi olduğunu belirtmektedir.


Türk Dil Kurumu’nun hazırladığı sözlüklerde kelimenin aslının Farsça ve Türkçe’de olduğuna hiç değinilmeden Fransızca’daki türban kelimesinden geldiği ve “ince kumaştan yapılmış, başı sıkıca kavrayan bir tür başörtüsü” olduğu şeklinde yeni bir mana verilerek sarıkla irtibatı tamamen koparılmıştır. Aynı şekilde Mehmet Doğan’ın Büyük Türkçe Sözlüğünde (İstanbul 1996) de “Başa dolanan dülbend” denilmekte ve kelimenin aslının Fransızca olduğuna işaret edilmektedir.


Son yıllarda batılı devletlerin Ortadoğu uzmanları tarafından bu kelimeye beşinci bir mana daha eklendi ve bir siyasi simge unsuru olarak algılanması istendi. Kelimenin zaman içinde kazandığı ilk dört manası etimolojik olarak makul bir seyir takip ederken siyasi simge olarak tarif edilmesinin ne etimolojik ne de siyaset bilimi bakımından bir değeri bulunmamaktadır. Çünkü iyiden iyiye kadınların başörtülerine verilen bu kıyafetin üzerinde herhangi bir siyasi simgeyi temsil edecek en ufak bir işarete rastlanmamaktadır.


Pek çok kelime gibi türban da asırlar içerisinde böylesine farklı anlamlar kazanmış oldu. Osmanlı erkeğinin sarığından esinlenen türban iki asır önce Avrupalı kadınların moda kıyafeti için kullanılırken 20. yüzyılın ikinci yarısında İslam ülkelerinde de kadınların başörtülerini ifade etmek için kullanılmaya başlandı. Kısa bir süre içinde de asırlardır sadece başörtüsü denilen kadınların başlarına örtükleri her türlü kıyafet günümüzde kısaca türban kelimesiyle algılanır oldu. Oysaki geleneksel kadın başörtülerinin değişen şekillerine ayrım yapmadan türban demekle ciddi bir hataya düşülmektedir. Hatta daha da ileri gidilerek bir kadın başörtüsü olması dışında özel bir anlamı olmayan bu kıyafete “siyasi simge” gibi tuhaf bir yakıştırmada da bulunulmaktadır. Günümüzde giyilen ceketler, pantolonlar, gömlekler, kravatlar, mantolar simge olmuyor da sadece başa konulan örtü simge oluyor diye kimse itiraz etmiyor. Eğer kıyafet bir simge olacaksa öncelikle bedenin diğer kısımlarını örtenlerin olması gerekmektedir. Çünkü onlar daha fazla yer kaplamaktalar ve giyilmedikleri takdirde toplum içinde rezil olmak çok kolaydır.


Avrupa dillerine asırlar içinde doğu kültürlerinden geçen tek kelime elbetteki türban ile sınırlı değildir. Sayıları yüzlerle ifade edilen Arapça, Türkçe ve Farsça asıllı kelimeler bu dillere geçti ve hala etimolojik anlamlarını muhafaza ediyorlar. Cafetan, kief, kilim, kiosque, sorbet, tarif ve benzeri çok kelime bunlardan sadece bir kaçıdır.


Türban kelimesinin geçirdiği bu değişim bazen batı kültüründen doğu kültürüne geçen diğer kelimeler için de geçerlidir. Bunların en bariz örneklerinden birisi de medeniyet kelimesidir. Büyük bir kültüre sahip Osmanlı aydınları 18. yüzyılın sonlarında batıda kullanılmaya başlayan ve 19. yüzyılın başında iyice yaygınlaşan “civilisation” kelimesine çok farklı anlamlar yüklediler. Bugün gelinen noktada bu kelime belki bu anlamların bir kısmını kaybetse de genelde hepsini içeren geniş bir yelpazeye dönüştü. Böyle olduğu için de günümüzde ciddi anlam kargaşası içinde boğulmuş durumdadır. Mesela sömürgecilik döneminde Afrika ve Asya toplumları medenileştirilme adına köleleştirilip ülkelerindeki bütün zenginliklerin talan edilmesi bunun en güzel örneğidir.


Bugün Müslüman kadınların başlarını örtmek için kullandıkları örtüleri ve bunların bağlanış biçimlerini başka dinlerdeki kıyafetlere benzetip doğrudan bir etkileşimin olduğunu iddia etmek son derece yanlıştır. Sebebine gelince örtünme fiili insanlık tarihi kadar eski olup hem kadınların, hem de erkeklerin içinde bu geleneklerini ısrarla yaşatan pek çok toplum bulunmaktadır. Kadınların başlarını örtmeme adetinin en yaygın olduğu Avrupa ülkelerindeki rahibelerin belli bir kısmı başlarını örterken bazı Hıristiyan mezheplerinin bu kurala uymadığı görülür. Haliyle kendi içlerinde bile çelişki bulunan rahibe sınıfının başını örten kadınların örtüleriyle Müslüman kadınların başörtülerinin kıyaslanması imkânsızdır. Kiliselerde görev yapan çoğu hanımların da yine dini kıyafet giymedikleri bilinmektedir. Ancak bunlar son yıllarda din adına örtünmenin yeni algılanış biçimleridir.


Hazreti Meryem’i kiliselerinde başı açık resmeden Hıristiyanlar olduğu gibi yüzü ve elleri hariç bütün organlarının örtülü vaziyette resmeden veya heykellerini yapanlar da bulunmaktadır. Bu tür örtünme biçimleri herhangi bir dine has olmayıp bütün ilahi dinlerin özünde olduğu için sonuçta birbirlerine yakın kıyafetler giyinmeleri birilerinin diğerlerinden doğrudan etkilendiği anlamı çıkmaz.


(www.sariyersentez.com)

YORUMLAR 6
  • m.furkan8 17 yıl önce Şikayet Et
    yeter. oloüyoloak
    Cevapla
  • yeşiltuna 17 yıl önce Şikayet Et
    tülbent -- tulban -- tulip (lale). her ne kadar konuyla alakasızsada söyleyelim... aslında yabancıların kullandığı pek çok kelime türkçeden geçmiştir. osmanlının lalenin bin türlü çeşidini yetiştirirken avrupalı ziyaretçiler daha laleyi ilk defa görmüştür ve sarıklı bir çiftçinin başındaki laleyi gören avrupalı sorar, başındaki nedir? çiftçi sarığı sorduğunu zannederek \"tülbent\" der. bundan sonra avrupalılar laleye tülbentten köken alan tulban ve nihayet tulip ismini verirler. böylece yanlış anlaşılma neticesinde lale,tulip adını alır
    Cevapla
  • Yılmaz Çelik 17 yıl önce Şikayet Et
    Karanlıkta olan yorumcu. Türban ne, başörtüsü arkadaş!! Ayrıca araştır bakalım Asr-ı Saadet\'te kadınların örtünmeleri nasılmış, zifiri aklın biraz aydınlanır belki!! Mantığı din yapmak ne cahilliktir!!
    Cevapla
  • Utku Keskin 17 yıl önce Şikayet Et
    ya sıkmabaş. Acaba sıkmabaş ın etimolojik kökenlerini de yazar mısınız?
    Cevapla
  • Ayhan Tüzün 17 yıl önce Şikayet Et
    TAKMIŞSINIZ TÜRBANA !. Türban türban diyip bir yaygaradır gidiyor.Yok fransızcadan gelmiş yok bilmem nereden.Kimse beni ikna edemezki zifiri karanlık örtünün altında ne olduğu belli olmayacak şekilde Peygamber efendimiz zamanında gezilmiş.Tabiki kimse açık seçik gezilsin demiyor ama kapanmanında bir sınırı var !
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Ahlaksız 23 Nisan gösterisine tepkiler büyüyor! CHP'ye ateş püskürdüler
Tsunaminin etkileyeceği ilçeler! İşte Marmara Bölgesinde tehlikeli yerler...