Ulak, ne anlatıyor ne anlatamıyor?

Çağan Irmak'ın Ulak'ı yola çıktı ve ilk hafta hatırı sayılır bir seyirciye ulaştı... Ardından Ulak'ın zuhru konusunda ilginç yorumlar zuhur etti. Bir yorum da haber 7 farkıyla yapılsın istedik:

Ulak, ne anlatıyor ne anlatamıyor?
Ulak, ne anlatıyor ne anlatamıyor?
GİRİŞ 07.02.2008 16:53 GÜNCELLEME 07.02.2008 16:53
Bu Habere 7 Yorum Yapılmış

Yaşar İliksiz'in film yorumu


“Babam ve Oğlum” ile “militarizme” karşı duruş sergileyen herkesin kahramanı haline gelen Çağan Irmak, son filminde “cepheyi” böldü ve büyük çoğunluğun kafasını karıştırdığı gibi kendi siyasi duruşu da  sorgulanır oldu.


Aynı dili konuşmayı dahi beceremeyen insanlara tek (ve üstelik yapay) bir dille “bir gerçeği” anlatmak isteyen Çağan Irmak, doğal olarak hayli yadırgandı.  Üstelik bu yadırganmaya, “yanlış anlaşılmamak için teferruatlı anlatmaya” itina göstermek için yer yer senaryonun görselliğinin içine okuduğu halde maruz kalıyor…  


Yani her ne kadar film içinde masalcıya (üstelik iki kez) “dilim olmasa ben neyim ki?” dedirtse de aslında bir sonraki filminde  “Dinleyen kulak yoksa ben ne anlatıyorum ki?” diye sordursa daha doğru olacak...


Kendilerine gönderilen peygamberlerin evrensel mesajlarını, kendilerini kurtarmaya soyunan kahramanların masum çağrılarını bile anlamayı başaramayan coğrafya insanlarının yapay bir dille anlatılan "bir gerçeği" bütün çıplaklığıyla kavramalarını beklemek zaten safdillik olurdu.


Bir sanat eserinin ne olduğundan önce ‘kimin’, ‘farklı ne söylüyor?’ yerine ‘ne için söylüyor?’ şeklinde ele alındığı bir ortamda filmin olumsuz eleştiriler alması oldukça normal. Ancak filmi içinde barındırdığı artıların, çokluğuna rağmen bu denli olumsuz eleştirilerin artıyor olması şaşırtıcı…


Belki de bunun en büyük nedeni Çağan Irmak’ın reklâm kampanyasını, herkese kendi “ulak”ını vaat ederek yapmasıydı. Aslında kendi “ulak”larını aramayan, onu bulmuş olduğunu sanan ve kafalarında şekillenmiş “ulak”ı filmde bulmaya gidenler, karşılarına “o ulak” çıkmayınca afalladı ve siyasi duruş sergileyerek, yönetmene “sen kimsin?” deme ihtiyacı hissetti…


Oysa “ulak" aslında, herkesi kendi düşüncesini sorgulamaya çağıran bir “metafor” olarak algılanır ve filmde ana tema değil yalnızca enstrüman olduğu göz ardı edilmezse sanırız filmi okumak biraz daha kolaylaşabilir…


Fakat ne kadar kolaylaştırsanız kolaylaştırın, filmi hakkıyla okuyabilmeniz için dini inançları, toplum yaşantısını ve tarihin akışını etkileyen temel mitolojik simge ve sembollere vakıf olmak şart…  


ULAK’IN SEMBOLLERİ


Filmdeki olayların gelişiminden, kullanılan isimlere kadar, hemen her unsur bir sembol denilebilir. Öyle ki Ömer’in babasına isyan sahnesinde, Mao’nun babasına isyanını, Mehmet’in kitabını okumaktan korkan ispiyoncuda Hz. İsa’nın hain havarisini, Mehmet’in evine düzenlenen baskında Hz. Muhammet’i öldürme girişimini göremezseniz işiniz zor…


Fakat eğer dünyaya tek cepheden bakan biriyseniz, bunları biliyor ve görüyor olmak da bir o kadar zararlı. Çünkü bu kez de o işaretleri gerçekleri ile kıyaslayıp, “ne demek ulak gelecek kötüleri yenecek?” demek diye abes sorular sorabiliyorsunuz…


Aslında bu sembollerin kimisinin filme bilinçli ve doğru safhalarda yerleştirildiğini düşünmeme rağmen çoğunun seyircinin gönlünü kazanmak için kullanılmış birer “makyaj” olduğunu da iddia ederim.


Mesela Mehmet’in kitabını çoğaltanların evden kitabın etrafında halkalanarak halk arasına çıkışı ve hücumlara maruz kalmaları ile İslam Peygamberine ve Taif hadisesine yapılan gönderme ile “Ulak”ın “Mavi gözlü bir dev” olarak tanımlanması ile Nazım Hikmet’e yapılan telmihler tamamen farklı siyasi mecralara ait seyircilerin gönlünü kazanmaya yönelik “yapımcı hileleri” olarak sırıtıyor…   


ULAK NE ANLATIYOR?


Çağan Irmak, Babam ve Oğlum filminde ana hatlarıyla gözler önüne serdiği “hesaplaşmayı” bu kez; devleti, zamanı ve mekânı devre dışı bırakarak doğrudan kendi halkı ile gerçekleştiriyor. Kendilerini kurtarmak isteyenleri anlamayan ve kavgasında yalnız bırakan insanlarının içine bir ayna tutarak birbirlerini nasıl yediklerini anlatmaya çalışıyor.  


Çağan Irmak; “siyasi olarak nerede durursa dursun, sosyal konumu ne olursa olsun insanların birbirini anlayıp dinlemedikleri takdirde hem toplum mutluluğunu yıkacaklarını hem de kendi benliklerini çürüteceklerini” işaret ediyor. “Elleriyle bozdukları o mutluluğu yeniden yakalamak için de kendilerini düzeltmek yerine dışarıdan gelecek kurtarıcılara umut bağlandığı” hatırlatıyor…


Ama ne yazık ki Irmak;  “ulak”, insanların kendi hayal dünyalarında yarattığı bir hayal kahramanıdır” derken, insanlar hâlâ “ulak”ı doğuran şartları değil, “ulak”ın ne olduğunu, kim olduğunu tartışıyor.  


Kısacası bir anti-ütopya olan film ütopya olarak izleniyor ve “teşhis raporu”, “tedavi reçetesi” gibi algılanmak isteniyor.


Benim algılayabildiğim kadarıyla, Ulak’ın toplum bütünlüğünü bozan ve bireyleri çürüten hastalıkların teşhis raporunun ötesinde bir misyonu ve mesajı yoktur. (Tıpkı Marx'ın Kapital'i gibi) Bunu söyleyen yönetmeni bile olsa yanılıyordur… Adamı yapay din ve çok inançlı Mehdi oluşturmaya çalışmakla itham eden yorumlar gördüm, hayretler içinde kaldım. (Ee, ütopyası olmayana antiütopya algılattırmaya kalkarsanız böyle çakılırsınız kuma sayın Çağan. Bu kadar yanlış anlaşılmaya da katlanacaksınız artık..)


Bu açıdan özellikle bu filmde Çağan Irmak’ın siyasi duruşunu sorgulamak son derece yanlış bir tavır ve hatta dünyaya nereden baktığını sormak kusura bakmayın küstahlıktır. Zaten adamcağız sosyalist çizgilerini ana hatları ile gözler önüne sererek bir kimlik kaygısı gütmediğini de ayan beyan ifade etmiş…


Çağan Irmak, bu filmde açıkça “merhemim olsa kendi kelime sürerdim” diyerek bir reçetesi olmadığını  ama tedavinin ilk adımı olan teşhisi tamamladığını ima ediyor.. Teşhisin doğruluğu yanlışlığı tartışılabilir… Bana göre Çağan Irmak’ın teşhisi yanlış değil.  


Bu Ulak bizim Ulak olmayabilir, Bu masal bizim masalımız olmayabilir ama şu konuda filmin hakkını verelim: Bu köy bizim köyümüz, bu cehalet bizim cehaletimiz, bu cehennem bizim cehennemimiz ve filmde insanın insana ettiği zulüm, bizim kendi gerçeğimiz...


GÖRSEL ŞÖLEN


Ulak dört dörtlük bir yapım değil ama kötü denilecek bir yapım da değil. En azından bazı ilkleri deniyor olmasını da göz önüne alarak filme iyi not vermek gerektiğini savunuyorum.


Tamam, sık sık tekrar edilen replikler ve seyirciye kör gözüm parmağına mantığıyla gösterilmek istenen açık mesajlar var. 12 Eylül öncesi sokak duvarlarına yazı yazarak devrim yapmaya çalışan ruh, henüz bunun faydasızlığına tam kanaat getirmemiş olmalı ki beyazperdeyi kullanırken de mesajları oraya buraya savurmaktan kaçınmıyor... Ama Beyaz Sinema denemelerinde sloganların şahı atılırken gıkı çıkmayanların, bu filmde bu noktayı bir hata gibi göstermeye hakları yoktur... (Ama ben o filmleri de eleştirdiğim için bunu da gönül rahatlığı ile eleştirebilirim :) ) 


Filmin içine girmeyi bırakın, kıyısına bile varamamış bir yazarımızın saptadığı gibi müsamereyi andıran sahneler de yadırganmayacak gibi değil. Ama o yazarımızın yetiştiği ve yaşadığı coğrafya bu masalın coğrafyasıyla taban taban zıt olduğu için diğer eleştirilerini çok önemsemeyin...


Görsel bir şölenin ortasında, dünya çapında yönetmenlerin bile cesaret edemeyeceği kadar geniş plan çekimleriyle cesaretini dile getiren yönetmenin artılarının eksilerinden fazla olduğunu bir kez daha belirteyim . Hatta bu kadar geniş plan çalışacak kadar kendine güvenen bir yönetmenin daha söylecek çok sözü var demektir gibi alakasız bir kehanette de bulunayım. (Bu filmin devamı gelirse şaşmayın...)


Müzik kullanımı ve efektler açısından da Ulak sınıfı geçmiş bir film… Zaten müzik konusunda sinemamızın hayli mesafe kaydettiği bir gerçek. Son dönem filmlerinin izlediğim en kötü örneklerin bile müzik açısından başarılı buluyorum.  


ULAK NE ANLATMIYOR


Ulak, Mehdi’nin kim olduğunu anlatmıyor hatta Ulak insanlığı ancak Mehdi ve Mesih ile kurtulabileceğini gibi bir noktaya da işaret etmiyor…


Ulak bir fantastik masal anlatmıyor. Fantastik görünen bir masalı olta olarak kullanıp insanı sosyal gerçekliğin içine çekmeye çalışıyor. Ancak bunun için köyün ve kahramanların yeterli derecede yabancılaştırılıp, bizim dışımızda bir dünyanın insanları olduğu hissi yeterince uyandırılmıyor. Aslında filmin etrafındaki gereksiz tartışmaların pek çoğu da bu “bizim dışımızda bir toplum” yanılsamasının başarısızlığından kaynaklanıyor... Hani mekan belki dünya değil de uzay olsa uçuk bir senaryo olurdu ama bu şartlarda gereken yabancılaştırma ancak öyle sağlanabilirdi diye düşünüyorum…  


Ulak insanları gözyaşlarından yakalayarak, onları bir baba oğul hikâyesi ile avutmuyor bu yüzden de ortalama Türk seyircisinin gönlünü okşayamıyor. Ancak 12 Eylül’ü ve öncesini yaşamış olup da, o kavgaların ortasında kalmış olanların gözleri mutlaka yaşarıyor.... 


Velhasıl, Ulak ne ihmale gelir ne de abartmaya… Yerden yere vuranı da öve öve bitiremeyeni de boş verin… İzleme şansınız varsa da mutlaka izleyin…


(Haber 7)

YORUMLAR 7
  • hanif koray 17 yıl önce Şikayet Et
    ulaktan ekmek yenir mi?. cündioğlu ulak hakkında iki yazı yazdı. merak ettim, tatih ve mistisizm bilirkişisi olarak danışman falan mıydı acep? yani o kadar övmesine pek anlam veremedim. filmde ilim irfan keşfetmiş, o bizim masalımızmış... olsa olsa old ya da neopaganistlerin masalı olur. zaten filmin sonunda da fazıl say gibi köyü terkedip gidiyorlar.böyle çocukça şeylerle uğraşmamak lazım. ne kadar kör, kötürüm,bebe, şebe varsa filmde bunlar iyi, adem gibi bir peygamber kötü olyor nedense!rasül adlarıyla doluköy neden kötü olsun
    Cevapla
  • PaSHa_86 17 yıl önce Şikayet Et
    Ulak\'tan Mesaj Geldi Hanııııııııım... Aynı \"saçmalıktaki\" matrix i deli gibi izledik..En az onun kadar fantastik bir film ulak..Zamansız,mekansız kahramanların hikayesi..İzledim ve çok beğendim..Ve yukarıdaki editör yorumunun hiçbirini düşünmedim filmden sonra..Made in USA olunca bi \"mesaj\" algılamaya gerek yok da biz yapınca mı \"aha mesaj veriyo lan bu film\" diyoruz..Ve esasında ironik olarak düşünecek olursak düzlüğe çıkmanın yolu birilerini beklemek değil mücadele etmek birbirimizi sevmektir diyor film..Mesaj kaygısına son..Film hoş gidin..
    Cevapla
  • kenan acemi 17 yıl önce Şikayet Et
    nasıl yani..!. yorumcu mesaj aramayın demiş! ancak kendisi o kadar mesaj aramış ki o fazlasıyla uzatmış lafı:)
    Cevapla
  • enes özsoy 17 yıl önce Şikayet Et
    bence . cok basarılı olms.sinemadaki diğer filmlere bakarsak harika..
    Cevapla
  • hanif koray 17 yıl önce Şikayet Et
    mesihe ne hacet. cündioğlu \"ulak\"ın elçi- resul demek olduğunu, mesih- mehdi demek olmadığını anlatabilmek için bin dereden su getirmiş. bal gibi bu filmde \"mesih\" demek. matrixteki mesih gibi, \"herkesin irade edip olabileceği bir mesih.\" kendilerini peygamber-mesih zannedenlere ilham verebilebilecek bir film. bu konuda patlama yaşanabilir. ulaka mesihe ne hacet, peygamberimiz var. herkes filme fantastik ya da mistik derken yorumcu \"bizim hayatımız\" demiş. bence de çok güncel bir film. fazıl sayı hatırlatıyor.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Son dakika: Kütahya'da peş peşe korkutan depremler
Türrkiye İsrail'e karşı devrede! Hesap vakti yaklaşıyor