Raşit Küçük Hoca ile hayat hikayesini konuştuk - 35
- GİRİŞ12.10.2025 09:10
- GÜNCELLEME12.10.2025 09:10
Türkiye'nin yetiştirdiği en değerli ilim insanlarımızdan Prof. Dr. Raşit Küçük Hoca, Hadis konusu başta olmak üzere çok yönlü bir alim olarak birçok alana damgasını vurmuş, mebzul miktarda insan yetiştirmiştir.
Bugün ülkemizi yöneten en üst düzeydeki şahısların gerek yetişmesinde, gerekse onlara danışmanlık yaparak yönetme başarılarında önemli pay sahibidir. Hocanın hayat hikayesine dair kendisi ile yaptığımız konuşmalarımızı yani hayat hikayesini burada her pazar sizlerle paylaşmaya çalışacağız.
Hoca ile yaptığımız bu konuşmalarımızı, “Raşit Küçük, Hatırımda Kalanlar” adı ile Hayat Yayınları kitap olarak yayımladı.
Yine bu fakir kardeşiniz Hoca’nın panel, makale ve bilimsel yazılarını toparlamaya çalıştım, o da Hayat Yayınlarından kitap olarak çıktı.
İnşallah bu vesile ile kitaplar gündeme gelir ve umuyor, diliyoruz ki, Hocamızın; Türkiye’nin en ücra köylerinden birinden başlayan, başarılarla dolu hayat hikayesi genç nesillerimize yol gösterici olsun.
OSMANLI BAKAYASI HOCALARDAN DERS ALDIK
FK: Öyle anlaşılıyor ki çok iyi hocalarınız varmış. Günümüzdeki eğitim sisteminin en önemli sorunu iyi öğretmen yetiştiren kurumlarımızın eksikliği.
RK: Öyle ama bu okullarda hem dini ilimleri, hem fenni bilimleri diyeyim veya modern bilimleri okuyan yerlerdir buralar. İmam Hatiplerde de matematikten, fizikten, biyolojiden felsefeye, mantığa kadar hepsi var. Yüksek İslam Enstitülerinde de aynı şekilde. Yine kadim zamanda kurulan İlahiyat Fakültesinin oturtulduğu üç temel ayak var; Temel İslami Bilimler, Felsefe ve Din Bilimleri, İslam tarihi ve sanatları diye üç temel ayak. Bunun içinde çeşitli bilim dalları var. Bu hep devam edegelmiştir. Buralarda yetişen insanların doğru bir anlayış geliştirmesinde, Türkiye’nin birliğine, bütünlüğüne, İslam dünyasına ve bütün dünyaya bakışlarında, bu ilimleri doğru dürüst okumuş olmalarının katkısını görüyorum.
Hocalarımızın da burada etkisi vardır. Bir birikimi yansıtıyorlardı aynı zamanda.
Mesela ilk hocalarımız arasında Osmanlı bakayası dediğimiz hocalar da vardı. Bunlar İmam Hatiplerde de vardı, Yüksek İslam Enstitüsünde de. En azından 1920’li yıllarda okumuş insanlardı bunlar. Dolayısıyla hep hatıralarında ve hafızalarında o yılların zorluklarını da tutarak derslerini yapıyorlardı. Hem İmam Hatipler hem de diğer Yüksek İslam Enstitüsü veya İlahiyatlar insanlarımızın her bakımdan yetişip gelişmemizde ve sosyalleşmemizde, sosyal hayata girişimizde, yaklaşımımızda, hizmet anlayışımızda büyük merhaleler kat etmemizin vesilesi olmuşlardır. Talebe teşkilatlarında yaptığımız çalışmalar, halka yönelik yaptığımız irşad faaliyetleri, siyasi zeminlerin müsaade ettiği ölçüde Türkiye için de çok değerli şeylerdir. Ben şahsen sadece öğrencilik yıllarımda Konya’nın neredeyse bütün ilçelerini ve buraların aşağı yukarı merkez köylerini gördüğümü söyleyebilirim, oralarda arkadaşlarımızla birlikte insanları iyiye, doğruya, birliğe, kardeşliğe yönlendirerek Türkiye’nin daha dengeli bir şekilde olmasına önemli bir katkı sağladığımızı söyleyebilirim.
YENİ KURULAN İLAHİYATLARDA KALİTEDEN BAHSETMEK ZOR
FK: Anlaşılan çok aktifmişsiniz. Peki şimdiki İlahiyatlarda okuyan öğrenciler aynı hizmetler için emek veriyorlar mı Hocam?
RK: Bilemiyorum tabi, bunu söylemek çok iddialı bir şey olur herhalde, ama Türkiye’de çok İlahiyat Fakültesi kuruldu, sayıları yüzü buldu neredeyse. Burada şu anda kaliteden bahsetmek zor, özellikle yeni kurulanların birçoğu için. Hepsini kastetmiyorum çünkü çok isabetli yerlerde kurulmuş fakülteler de var. Mesela kadim ilim merkezlerinde veya cazip olan yerlerde kurulan fakülteler çok çabuk gelişiyor. Sözgelimi Sakarya.
Sakarya’daki İlahiyat çok iyi bir İlahiyattır çünkü merkezi bir yerdedir ve İstanbul, Bursa, Ankara gibi bir gelişim sağlamıştır. Çok sonra kurulmuş olmasına rağmen Kütahya’daki İlahiyat da iyi bir İlahiyattır. Çünkü Kütahya da, Ege’de bir iç bölgedir ve kültür havzasıdır, kadim dönemden beri böyle bir özelliği var. Amasya da böyledir, Manisa da. Mardin de çoğulcu bir kent; çok ırklı, çok dilli, çok dinli bir yer. Bu da önemli bir hususiyettir. Orada İlahiyatın kurulması isabetlidir. Mesela Edirne’de bir İlahiyat hep arzu ettiğimiz bir şeydi, ne yazık ki çok geç kaldı. Orada kurulmaması yönünde önceki Rektörler direndiler. Hâlbuki mesela Makedonya’nın çocukları, Yunanistan’daki, Bulgaristan’daki, Romanya’daki Türk unsurların çocukları çok daha kolay oraya gelip gidebilirlerdi. Gecikti fakat kuruldu neticede, inşaallah gelişmesini tamamlar.
Sadece İlahiyatlar değil, son kurulmuş fakülteler ilmi altyapıdan mahrumdur. Ayrıca bunlar kuruluyor fakat binaları yok. Bir yere sığınıp kuruluyor çok kere. Kütüphanesi yok, kadrosu yok. Açılması için bir fakültenin, kaç hocaya ihtiyaç var diye düşünülüyor, altı tane, yedi tane oldu mu açılıyor, devamı gelmiyor. Bu aslında çok engelleyici bir şeydir. Her yerde mi böyle? Hayır, bazı yerlerde böyle.
(Devam Edecek)
Ferman Karaçam / Haber7
YouTube : youtube.com/c/Ferman Karaçam
Twitter : twitter.com/fermankaracam
Instagram : instagram.com/fermankaracam
Facebook : facebook.com/karacamferman
E-mail : fermankaracam@gmail.com
Web Sitesi : fermankaracam.com
Yorumlar2