El-Hamra Sarayı'ndaki ayetli ikaz!

İspanya'da Endülüs Devleti'nin bıraktığı sanat harikası El Hamra Sarayı'nın bütün duvarlarını süsleyen ilahi ikaz ve devrin emirinin Allah'la 'izzet' paylaşmaya kalkma cüreti.

El-Hamra Sarayı'ndaki ayetli ikaz!
El-Hamra Sarayı'ndaki ayetli ikaz!
GİRİŞ 06.04.2012 17:09 GÜNCELLEME 06.04.2012 17:09
Bu Habere 5 Yorum Yapılmış

Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma'nın 'Ah Endülüs' eserindeki El Hamra tahlili:

"Gırnata deyince insanın aklına ilk gelen şey şüphesiz Gırnata şehrine hâkim bir tepe üzerinde inşâ edilmiş olan el-Hamra Sarayı'dır. Hakkında onlarca kitap yazılan, yüzlerce efsane anlatılan el-Hamra, hakikaten bir sanat harikasıdır.

İnşasında kullanılan malzemenin kırmızılığından dolayı "el- Hamra" (Kırmızı) diye adlandırılan bu masal-saray, Endülüs Müslüman mimarlarının, emsali az görünür şaheserlerinden bir tanesi, belki en ünlü olanıdır.

Adı saray olmasına rağmen, onu küçük bir şehir-saray diye adlandırmak daha yerinde olur kanaatindeyim... Çünkü zamanında buradan idare edilmiş olan Benu Ahmer devletinin hemen bütün idari kompleksleri sarayın geniş arsasına yayılmış; kabul salonlarından, Sultanın özel odalarına; içinde kim bilir hangi güzel Endülüs yemeklerinin pişirildiği mutfaklardan, saray erkânı ve mukimlerinin namazlarını eda ettikleri camilere; o zamanların taşıt vasıtaları olan atların tavlalarından, Bâbil'in asma bahçelerini hatırlatan Gülşenlerinde uzanan hipodromlarına; enva-i çeşit ağaç dalları arasında işret yapan bülbüllerinden, Pervari'nin cennet çiçekleri arasında durmadan, usanmadan insanlar için şifa toplayıp bal petekleri dolduran arılara kadar...

Özellikle Nasiriler döneminde birçok bölümleri yapılmış olan el-Hamra ile Kurtuba'yı mukayese ettiğimizde, oldukça ilginç bir manzara ile karşı karşıya kalırız:

1) Kurtuba deyince akla ilk gelen şey Büyük Kurtuba camisidir,

2) Gırnata deyince de akla ilk gelen şey el-Hamra Sarayıdır.

kullan

Müslümanlar "cami merkezli" hareket ettiklerinde yükselmişler ve bunun tam aksine "saray merkezli" hareket ettiklerinde ise batıp gitmişlerdir.

Muhtemelen Kırmızı Sarayı / el-Hamra'yı yapan mimar da bunu çok iyi bildiği içindir ki sarayın her tarafına, süs olarak "kullan"Allah'tan başka galip yoktur!" ikazını yerleştirmiştir. Yerleştirmiştir ki Emîr, ya da Sultan bunu her gördüğünde, anlamı üzerinde düşünsün, "ben" deyip kibirlenmesin, kendine çeki düzen versin! Ne var ki Emirler bu parolaya fazla kulak asmadan, cihattan ziyade saray süslemelerine vakit ayırmışlardır.

Peş peşe gelen Nasr Emirleri, saraya ilaveler yaparak, benzerleri ancak masallarda anlatılan o süsleme harikasını meydana getirmişlerdir.

Dünyanın birçok yerindeki tarihi saraylar kaybolmasına ve Gırnata, Hıristiyanların eline geçtikten sonra yapılan onca tahribata rağmen, el-Hamra hâlâ o ihtişamını korumaya devam ediyor.

Sarayın, dantelâ gibi işlenmiş duvarlarını incelerken, şu hikmet dolu kitabeye rastlıyorum: kullan"Az söz selamete çıkarır!" Sultanlara, daha doğrusu o sarayı gezecek olan herkese yapılmış olan bu ikazı okuyor; kendi kendime, "İhsan Süreyya az konuş!" diye mırıldanıyor, duvarlarla konuşmaya devam ediyorum. İşte bir kitabe daha: kullan"Bekâ Allah'a, izzet Allah'a aittir" . Yani ebediyet ve sonsuzluk Allah'a aittir; izzet ve yücelik de sadece Allah'a aittir!..

Ve kendi kendime, "acaba burada Müslümanların sonunu hazırlayan âmil, karşımdaki duvara hakkedilmiş olan "kullan(İzzet, mevlâmız olan İbn Abdullah'a aittir) kitabesindeki zihniyet midir?" yoksa diye soruyor; dünyanın cilvelerini seyrede seyrede el-Hamra'mn salonlarında ilerliyorum.

 kullan

Bir tarafta, "Tek galip Allah'tır" yazar, öbür yandan da "izzet Mevlanamız İbn Abdullah'a aittir" yazdırır, izzeti Allah'la paylaşmaya kalkışırsan, elindeki izzeti "Reconquista" / yeniden fetih ile böylece kaybeder gidersin!

Elbette öyledir! Öylesine öyledir ki, başta mütevazı, sonradan da mağrur olan Müslümanlar, her türlü imkânlarını seferber ederek, icabında sürdürmekle mükellef olduklan cihadı bile aksatarak bu sarayı yaptılar; bugün ise onlarla savaşıp Gırnata'dan çıkaran Hıristiyan İspanyollar, saraylarını turistlere gezdirerek milyonları kazanıyorlar...

Sarayın odalarının birinde, müstesna taş işlemeciliğinin birer harikası olan pencerelerinden Sierra Nevada dağlarına dalıp, o dağların bir tepesinde, "Arabın son nefesini verdiği dağ"da, bir Gırnata'ya, bir de uzaklarda uzayıp giden Akdeniz'e bakıp mülküne ağlayan, bu manasız ağlama üzerine annesinden malum azarı işiten Ebû Abdullah'ın geride bıraktığı el-Hamra'yı seyrederken insanlık tarihinin garabetine şaşıyor ve kendi kendime Âl-i 'İmrân Sûresinin şu ayet-i kerimelerini okuyorum:

kullan

"De ki: Ey mülkün sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini azız edersin, dilediğini zelil edersin. Her şeyin en güzeli senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin." "Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye sokoarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin"

(Âli İmran Sûresi 26 ve 27'inci ayetler)"

KİTAP İLE İLGİLİ BİLGİLER

Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma’nın yeni kitabı Ah Endülüs yayımlandı.

Kitabın adı: Ah Endülüs
 
Yazar: Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma

Yayınevi: Beyan Yayınları

Yayın tarihi: Mart 2012

Sayfa sayısı: 176 sayfa

ISBN: 9789754735260

Kitap hakkında teknik bilgi almak ve sipariş şartları için bu linki kullanabilirsiniz

kullanİslam Tarihi konusundaki çalışmalarıyla tanınan ve bu güne kadar binlerce okuyucuya tarihi sevdiren Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma’nın Endülüs Emevileri’ni konu edinen kitabı nihayet yayımlandı. Ah Endülüs adıyla yayımlanan kitap, okuyucuyu Endülüs tarihi konusunda bir gezintiye çıkarıyor ve bu günkü Endülüs’le tarihi arasında bağlantı kurmamızı kolaylaştırıyor.

İlk dönem Müslümanlarının fethettikleri yerler arasında en önemlilerinden birini oluşturan Endülüs, İberia yarım adasının, yâni bugünkü İspanya ve Portekiz devletlerinin bulunduğu coğrafyanın güney bölgesine verilen isimdir.  Bu bölgeye verilen “Andalus”  ismi, büyük bir ihtimâlle daha önce burada yaşamış olan Vandallar’dan ötürüdür. Kuzey Afrika’da yaşayan Berberiler, buraya, “Vandallar’ın ülkesi” anlamına gelen “Vandalusia” demiş, bilahare bu kelime değişerek, “Andalusia” ve sonradan da  “Andalus” şeklini almıştır. Müslümanlar tarafından fethedildikten sonra da Arapçanın etkisiyle “el-Endelus” şeklinde ifade edilmiştir.

Endülüs, Akdeniz’in Atlas Okyanusu’na açılan stratejik bir bölgesinde bulunduğu için, tarih boyunca pek çok kavmin uğrak yeri olmuş ve bu yerleşmenin tabii neticesinde kültürünü, medeniyetini, dinini, geleneklerini de oraya taşımıştır. Bu nedenle tarihi çok eski asırlara kadar uzanmakta olan Endülüs, bugün hâlâ eski medeniyetlerden izler taşımakta, bu izler günlük yaşam tarzından, sokakta konuşulan dile kadar her alanda görülmektedir.

Bilindiği gibi Müslümanlar ilk defa üçüncü Halife Hz. Osman zamanında İslâm’ı tebliğ için Endülüs’e girmiş ve 1492 tarihine kadar orada kalmışlardır. Müslümanların, Medine’de bir devlet haline gelişinden çok kısa bir zaman sonra Kuzey Afrika üzerinden Endülüs’e kadar gidip oraları fethetmeleri, tüm dünyada tarih boyunca merak edilmiş, bunu sağlayan etkenler anlaşılmaya çalışılmıştır.

Şurası inkâr edilemez bir hakikattir ki, Endülüs’ün, tarih, kültür ve medeniyet açısından geçmişe ait en unutulmaz dönemleri, Müslümanların hâkimiyetlerinin olduğu dönemdir.  

Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma, bize Endülüs’ün Müslüman geçmişini anlattığı Ah Endülüs kitabını iki bölüm halinde hazırlamış: Endülüs’te Müslümanların tarihi ve Endülüs/İspanya’ya yaptığı seyahatlerde kaleme aldığı gezi notları.

İhsan Süreyya Hoca’nın tarihçiliği yanında son yıllarda yayımladığı gezi kitapları, onun seyyah kimliğini de ön plana çıkarmış bulunuyor. Bu nedenle Ah Endülüs kitabı hem tarih hem de bir gezi kitabı özelliği taşıyor. Kitabın, bizzat Hoca’nın çektiği fotoğraflarla zenginleştirilmiş olması da konunun anlaşılmasını kolaylaştırıyor.

Ülkemizde yeterince anlatılmamış ve anlaşılmamış konuların başında Endülüs Müslümanlarının tarihte eşine az rastlanır bir zulme tabi tutulmaları gelmektedir. İhsan Süreyya Hoca’nın kitabın başına koyduğu Amin Maalouf’un şu değerlendirmesi de konunun önemini anlatan çok önemli bir tespit olarak kabul edilebilir: “Hiç bir din müsamahasızlıktan arî değildir. Fakat birbirine “hasım” olan bu iki dinin (İslâm ve Hıristiyanlık) bir bilançosunu yapacak olursak İslâm, hiç de kötü görünmüyor. Şayet benim atalarım, Müslüman orduları tarafından fethedilmiş bir ülkede yaşayan Hıristiyanlar olma yerine, Hıristiyan orduları tarafından fethedilmiş bir ülkede yaşayan Müslümanlar olsalardı, zannetmiyorum ki on dört asırdan beri inançlarını koruyarak şehir ve köylerinde yaşamlarını sürdürebilmiş olsunlar. Sahi, İspanya Müslümanlarına ne oldu? Ya Sicilya Müslümanları? Bir tek kişi kalmayıncaya dek kayboldular, soykırıma tabi tutuldular, sürgüne ya da vaftiz olmaya zorlandılar.”

Ah Endülüs, böylesine önemli bir konuyu, Endülüs Emevileri’nin şahsında ümmetin yaşadığı en büyük acılardan birini dikkatimize sunuyor olması açısından önemli bir kitap olmayı hak ediyor.

Beyan Yayınları tarafından düşünce dünyamıza kazandırılan bu eser, kuşe kağıda dört renkli olarak basılmış. Bu yönüyle hem göze hem de gönüllere hitap ediyor.

HABER 7

YORUMLAR 5
  • ebruzer 12 yıl önce Şikayet Et
    Musteba Aplak. yurtdışına satış yapmıyorlar.girdiğin sitede tel.no dan ulaşabilirsiniz.ancak Türkiye içi sipariş verebilirsiniz malesef.iyi okumalar..
    Cevapla
  • Musteba Aplak 12 yıl önce Şikayet Et
    Lütfen Küçük Bir Yardım Lazım. Ben Avustralya'dan Yazıyorum. Endelus tarihine olan ilgim ve sevgim çok yukseklerdedir. Ama, maalesef, bu kitabı almak istiyorum, fakat verdiginiz sipariş sitesinden bir türlü kitabı alamıyorum (galiba bir teknik sorun olmalı). Bana Allah rızası için yardımcı olunuz.
    Cevapla
  • destan 12 yıl önce Şikayet Et
    Ah alemdaroğlu :)). sene 1999 avcılar kampüsü i.ü. kayıt larının olduğu ikna odalarının olduğu malum sene.i.ü. logolu tişörtler dağıtılmak için yaptırılmış; yapan firma kapının üzerindeki yazıyı muhtemelen uğraşmamak için tişörtün üstüne Besmele-i Şerif olarak basmış.tevafuk kayıt esnasında öğrencilerden biri bunu okuyup etrafına anlatıyor bu olay rektör hazretlerine iletiliyor hemen alel acele bu tişörtler toplanıp öğrenci işleri fon saymalığında özel olarak besmele-i Şerif kapatılacak şekilde mühürler yaptırılıp siyah boya ile baskı yapılarak kapatılıp tekrar öğrencilere dağıtılıyor.:))) Ne acı dimi arkadaşlar yaradının kelamından korkan kaçan bir rektör Bu ergenokon üyesi rektör beyfendinin marifetlerinden sadece biri Allah (c.c.) Hidayet versin
    Cevapla
  • Cem Can 12 yıl önce Şikayet Et
    NASIL,. Bizler Endülüsü anlamadan ümmetin problemlerini çözemekte çok ama çok zorlanırız, Endülüs gerçekten anlaşıldığında şükrün ve hamd etmenin ahh ifadesi olacaktır inşallah Cem
    Cevapla
  • ebruzer 12 yıl önce Şikayet Et
    mânidar. İstanbul Üniversitesi'nin ana giriş kapısındada FETH SURESİ nin ilk ayetleri yer alır CELİ SÜLÜS yazısı olarak.eskiler çok kullanırlarmış her alanda her yerde hat yazısını, ayetleri hâdisleri yazarlarmış.mesela hasta ziyaretine gittiklerinde ''buda geçer ya hu''yazısını çerçeveletip verirlermiş.İNŞALLAH bizlerde yaygınlaştıralım bu güzel hasletleri.
    Cevapla
DİĞER HABERLER
Son dakika: Kayıp Narin Güran'ın DNA’sının çıktığı araç ortaya çıktı!
Yerel seçimlerden beri bir ilk: Özgür Özel'in uykularını kaçıracak anket!