"28 Şubat’tan 15 Temmuz’a Darbeler ve FETÖ İhaneti" Paneli
Gazeteci Yazar Ekrem Kızıltaş, "FETÖ dediğimiz olayda aslında 70’li yıllarda İzmir Kestane Pazarı Caminden başlayıp 15 Temmuz’daki noktaya ulaşıncaya kadar Türkiye’ye yönelik tedbirlerden bir tanesi olarak gündeme geldi, büyütüldü, yetiştirildi." dedi.
Kültür Merkezi Lale Salonunda düzenlenen ve moderatörlüğünü televizyon programcısı Ertan Tan'ın yaptığı panelin ikinci oturumunda konuşan Ekrem Kızıltaş, birilerinin Türkiye ile sürekli olarak uğraştığına dikkati çekerek konuyu "enerji meselesi" açısından değerlendirdi.
Türkiye’nin petrol ve doğalgaz olarak kullandığı enerjinin yüzde 8’ini ürettiğini kalanını ise ithal ettiğini, yıllardır Türkiye’de petrolün olduğunu ancak 'çıkarttırmıyorlar' şeklindeki komplo teorilerine inanıldığını anımsatan Kızıltaş, "Hayatın acı gerçekleri bize şunu öğretti. Biz Irak’la komşuyuz ama Irak’ta kazmayı vurunca petrol çıkıyor Türkiye’de ise bu işi yapmak için bin metreyi delmeniz gerekiyor. Bunu delecek matkapta markette satılmıyor, var olan da size bunu vermiyor. İşin rengi başka. Türkiye çok önemli bir enerji noktasında bulunuyor. Biz ne kadar enerji açısından fakir olsak da enerjiyi üretenden ihtiyacı olan Avrupa’ya aktarma noktasında benzersiz coğrafi imkanlara sahibiz. Dolayısıyla çok önemli bir ülkeyiz. Başımıza gelenlerin ve getirilmek istenenlerin arkasında biraz da bununla ilgili hesaplar var diyebilirim." diye konuştu.
Kızıltaş, Akdeniz’de yapılan araştırmalarda büyük oranda doğalgaz rezervinin tespit edildiğini, büyük bir bölümünün kontrolünün ise İsrail’de olacağını belirterek, şöyle devam etti:
"1999 yılındaki ilk gaz tespitinden bu güne yapılan araştırmalarda orada büyük rezerv olduğu anlaşılıyor. Ama bu rezerv ne olacak? Kendileri kullanamazlar, Araplara satamazlar, kendisinin var, Avrupa’ya satacaklar. Petrolü tankerle taşımak uygun ama doğalgazı taşımak sıkıntılı bir iş. Boru hattı lazım. Akdeniz üzerinden boru hattı ile Avrupa’ya taşımak istediler ama Akdeniz’in zemini bunun için uygun değil. Anlaşma yoluna gitti. Türkiye’den geçerek Avrupa’ya satılacak 15 milyon metreküp doğalgaz var. Türkiye’de zayıf bir yönetim olsaydı, ‘ne var ki gelsin geçsin’ derdi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne bunun bir rayiç bedeli olması lazım. Bu boru hatları, doğalgaz, aktarılması bunların arka tarafı küresel şirketlerle alakalı bir konu. Küresel şirketlerin birinci maddesi daima kardır. Türkiye bu işten alacağı payı güçlü bir yönetim ile alabileceği en yüksek noktada alır. Türkiye’de zayıf bir yönetim olursa son derece ucuz bir bedelle yapabilir."
- 28 Şubat'tan 15 Temmuz'a
28 Şubat’tan başlayarak, 2007’de e-mıhtıra, sonrasında ergenekon, balyoz gibi operasyonların peşinden 7 Şubat 2012 MİT ile darbe girişimi ardından gezi eylemlerinin yaşandığını dile getiren Kızıltaş, gezi olaylarının ön tarafta üniversite öğrencilerinin küçük bir gösterisi gibi lanse edilse de, olaylar öncesinde Taksim’e biber gazlarına karşı sirke ve suların depo edilmesini, yabancı ülkelerin haber ajanslarının canlı yayın yapmak üzere canlı yayın araçlarını kiralamasını kimsenin açıklayamadığını vurguladı.
Kızıltaş, şu görüşlere yer verdi:
"28 Şubat, 15 Temmuz, bütün bu yaşananlar Türkiye Cumhuriyeti Devletinin konumunun önemi ve bu önemin canlarını sıkan dış güçler, bunlarla bağlantılı iç güçler konusunda biraz daha rahat davranan insanlarız. FETÖ dediğimiz olayda aslında 70’li yıllarda İzmir Kestane Pazarı Camisinden başlayıp 15 Temmuz’daki noktaya ulaşıncaya kadar, Türkiye’ye yönelik tedbirlerden bir tanesi olarak gündeme geldi, büyütüldü, yetiştirildi. Büyük ihtimalle şöyle inandırdılar, 7 Şubat’tan hemen sonra MİT müsteşarının ifadeye çağrılması, başbakanın çağrılması demek olduğu açıktı. O günlerde yazılıp çizilen şuydu, ‘Ne olmuş yanı Fatih Sultan Mehmet, kadı Hızır şahın huzuruna gitmiş.' Kıytırık bir savcı yardımcısının talebiyle başbakanın oraya gitmesini düşünmek bile aptallıktır."
AK Parti Konya Milletvekili Leyla Şahin Usta ise konuşmasında 28 Şubat’a sayılı günler kaldığını hatırlatarak, "28 Şubat ile 15 Temmuz arasındaki bağlantıyı genç olduğum için kuramıyordum ama şimdi kurabiliyorum." dedi.
28 Şubat sürecinde kendisi gibi başörtüsü takanların tehdit olarak görüldüğünü anımsatan Usta, "FETÖ’nün başındaki ‘başörtüsü teferruattır’ söylemi ardından başlarını açanlar oldu. O başlarını açanlar bizleri okul kapısından içeri sokmadılar. Başörtüsü birilerinin isteği ile takılıp, açılabilecek bir şey değildir. Süreç sadece başörtüsü yasağı değildi, işin içinde ekonomi patronlarının o 5’li çetenin, önde siyasi olarak görülen ama arkada cuntacıların işi yürüttüğü çok ciddi bir darbenin yaşandığı dönemdeydik. Basit bir başörtüsü yasağı olarak görmek yanlış olur." ifadesini kullandı.
Panelin sonunda katılımcılara çiçek ve günün anısına Manisa'yı simgeleyen çeşitli hediyeler takdim edildi.
YORUMLAR