Patronum yerine ben konuşuyorum
DÜN Başbakan Tayyip Erdoğan’ın AKP il başkanlarına yaptığı konuşmayı izlerken telefonlarım çalmaya başladı.
Açan herkes, 'Seyrettin mi, Başbakan size yükleniyor' diyordu.
Başbakan 'Yimpaş' olayıyla ilgili görüşlerini aktarırken bize, yani 'medyaya' yükleniyordu. Daha doğrusu 'medya patronlarına' sesleniyordu.
Bunun üzerine patronum Aydın Doğan’ı arayıp, 'Ne diyorsunuz' dedim.
'Gazeteyi yapan ben değilim, sizlersiniz. Sizler ne düşündüğünüzü anlatın' dedi.
* * *
Belki size ters gelecek, ama ben Başbakan’ın konuşmadaki yaklaşımını beğendim.
Başbakan, 'medya patronlarına' şu çağrıyı yapıyor:
'Varsa elinizde belge, alın bana getirin. Kapım size açık. Bizzat ben takip edeceğim.'
Bu sözleri okuyunca, Türkiye 'Yimpaş ayıbının' gereğini yapar ve cezasını mutlaka verir diye düşündüm.
Konuşmasında katılmadığım bir bölüm var.
'Medyanın, Yimpaş konusunda AKP’nin üzerine gelmeye çalıştığı' duygusuna kapıldığını hissediyorum.
Ben Hürriyet adına şunu söyleyebilirim:
Kesinlikle 'hükümetin üzerine gitmek, onu güç duruma sokmak' gibi bir art niyetimiz yoktur ve olamaz.
Biz sadece ve sadece gazetecilik yapıyoruz; on binlerce insanı mağdur duruma düşüren bir skandalı aydınlatmak, sorumlularını teşhir etmek istiyoruz. Art niyetimizin bulunmadığını göstermek için bir 'mutfak sırrımızı' da açıklayacağım.
* * *
Die Welt Gazetesi geçenlerde 'Yimpaş' olayını anlatan kapsamlı bir haber yayınladı.
Bu haberin özeti ertesi gün Hürriyet’te de yer aldı.
Haberde 'Yimpaş'ın direkt olarak AKP ile ilişkisinden de söz ediliyordu.
Biz bu bölümü kullanmadık.
Çünkü bu konuda elimizde somut belgeler yoktu.
Sadece bu bile bizim 'AKP’nin üzerine kasıtlı gitmek' gibi bir amacımız bulunmadığını gösterir.
Ama böyle bir ilişkinin somut belgelerine ulaşırsak, bir saniye tereddüt etmeden onu da yayınlarız.
* * *
Bir an için 'Yimpaş' olayının Mesut Yılmaz’ın başbakanlığı sırasında ortaya çıktığını düşünelim.
Yani o cenaze fotoğrafında Mesut Yılmaz ve bakanlarının bulunduğunu hayal etsinler.
Emin olun Hürriyet’in o nüshası, daha ertesi gün AKP’nin seçim afişi olurdu.
AKP’yi iktidara getiren rüzgárda, bazı eski siyasetçilerin 'aile fotoğraflarının' hiç mi etkisi olmadı?
O fotoğrafları hangi gazeteler yayınladı?
Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz, Yüce Divan’da yargılanırken, en önemli tanıklarından biri Hürriyet’in Ankara Temsilcisi Sedat Ergin’di.
Çünkü Ergin, Türkbank olayını en ince ayrıntısına kadar inceleyen, gündeme getiren gazeteciydi.
* * *
Önceki akşam CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın programında Yimpaş yöneticisinin halini ibretle seyrettim.
Başbakan, Türkiye’de samimi Müslümanlara en büyük zararı bu tür insanların ve şirketlerin verdiğini biliyor.
Geçmişte vatandaşlarımızı bu tür şirketlere karşı uyardı da.
Ben şahsen Başbakan’ın da bu insanların mağduriyetine derinden üzüldüğüne, sorumlularının ortaya çıkarılmasını gönülden istediğine inanıyorum.
Bütün birikimini bu dolandırıcılara kaptırarak sefalete düşen insanların durumu eminim onun da yüreğini sızlatıyordur.
'Yimpaş' ve diğerleri yakın tarihimizin en büyük ekonomik ve sosyal skandalıdır.
Eğer bütün Avrupa, on binlerce kişiyi dolandıran bir adamı arıyor ve Türkiye bu konuda hiçbir şey yapmıyorsa, emin olun bu hepimiz için büyük bir ayıptır.
Unutmayın, Almanya ve İsviçre bu adamları başkaları için değil, dolandırılan Türkler için arıyor.
O nedenle bu soygunu bütün ayrıntılarıyla ortaya çıkarmak için hepimiz elimizden geleni yapmalıyız.
Başbakan bu konuda 'Kapımız açık' diyor.
Biz de elimize ulaşan bilgileri, belgeleri yayınlıyoruz.
Ya Başbakan’ın dünkü konuşmasında medya hakkında söylediği o ağır sözler?
Hiç önemli değil.
Biz siyasetçilerin söylediği sözlere alışığız.
Önemli olan, bu skandalın ortaya çıkarılması için bizzat uğraşacağını vaat etmesidir.
* * *
Son bir nokta.
Bu haberi günlerdir Hürriyet, Milliyet ve Cumhuriyet ısrarla sürdürüyor.
Sorun Türkiye’nin sorunudur.
Dolayısıyla herkesin üzerine düşeni yapması gerekir.
(Hürriyet)
|