Fahrettin Altun: Dezenformasyon bir milli güvenlik meselesi

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, Yerel Medya Çalıştayı'nda dezenformasyonun bir milli güvenlik meselesi, küresel bir güvenlik sorunu halini aldığına da dikkati çekti.

GİRİŞ 11.05.2022 13:09 GÜNCELLEME 11.05.2022 13:09

Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Konferans Salonu'nda düzenlenen Yerel Medya Çalıştayı'nda yaptığı konuşmada, çalıştay ile yerel, ulusal ve küresel medyanın hakikat mücadelesine katkıda bulunmaya çalışacaklarını vurguladı.

Yerel medyanın geçmişten bugüne ülke için her zaman kritik bir fonksiyonunun olduğunu ifade eden Altun, Milli Mücadele döneminde hem Anadolu insanının sesi hem de Anadolu'ya ses olan yerel medyanın, milletin yaktığı bağımsızlık ateşini büyüttüğünü söyledi.

Türkiye'nin demokratik serencamında da yerel medyanın yine önemli ve kritik bir rol üstlendiğini anlatan Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İster yerel ister ulusal ölçekte olsun, yerli ve milli medya her daim önemli oldu. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde son 20 yılda her alanda ülkemizin katettiği ilerleme, ulusal medyada olduğu gibi, yerel medyadaki çeşitlilik ve büyümede de kendisini göstermiştir. Hiç kuşkusuz medya, dinamik bir alandır. Teknolojide yaşanan gelişim ve beraberinde ortaya çıkan dijital dönüşüm, medyada da hem üretim hem de tüketim boyutunda yansımalarını gösteriyor. Hatta teknoloji ve dijital gelişimin etkilerinin en fazla medya sektöründe görüldüğünü, hissedildiğini söyleyebiliriz."

- "YEREL MEDYANIN DEĞIŞIMDEN ETKİLENECEĞİ AŞIKAR"

Altun, gazete, televizyon ve radyo başta olmak üzere konvansiyonel medyanın bütün unsurlarıyla büyük bir dönüşüm yaşadığını ifade etti.

Yeni imkanlarla, içeriklerin çok daha geniş kitlelere ulaştığı göz önünde bulundurulduğunda, medya erişimi açısından sınırların ortadan kalktığı bir dönemi yaşadıklarına dikkati çeken Altun, bu noktada, yerel, ulusal ve uluslararası medyaya ilişkin coğrafi temelli ayrımlar ve tanımlamaların da geçerliliğimi yitirmeye başladığını aktardı.

Tecrübe ettikleri bu dönüşümün medyaya ilişkin tanımları değiştirmeye yönlendirdiğini vurgulayan Altun, şu bilgileri paylaştı:

"Sınırları ortadan kaldıran bir erişim imkanının olduğu günümüzde, şu an 'yerel medya' diye yaptığımız tanıma da yeni bir tanımlama bulmamız gerektiğini söyleyebiliriz. Diğer taraftan, yerel medyanın da bütün boyutlarda bu dönüşüm ve değişimden etkilendiği, etkileneceği aşikar. Yaşanan dijital dönüşüm, içerik üretiminden teknolojik altyapıya kadar etkisi olan yeni bir dönemi beraberinde getirmiştir. Dijital imkanlar elbette demokrasi ve katılımcılık açısından çok önemli fırsatlar sunmaktadır. Ancak pek çok yenilik ve gelişmenin yanında dijital dönüşüm, aynı zamanda bazı sorunlara, olumsuzluklara da yol açıyor. Bunlardan biri de bu çalıştayda ele alınacak başlıklar arasında yer alan dezenformasyon olgusudur."

- "İLETİŞİM ANALİZLERİNİN MERKEZİNDE DEZENFORMASYON BOMBARDIMANI VAR"

İletişim analizi yapanların uzunca bir süre enformasyon bombardımanından bahsettiklerini, bugün itibariyle artık dezenformasyon bombardımanıyla karşı karşıya olduklarını belirten Altun, iletişim analizlerinin merkezinde ne yazık ki dezenformasyon bombardımanının olduğunu dile getirdi.

Dezenformasyon bombardımanının hakikati tarif ettiği bir döneme geçildiğini anlatan Altun, "Bu dönemde hakikati savunmak, çok hayati bir anlam taşımaktadır. İçinde yaşadığımız post-truth, hakikat ötesi çağda, dijital mecraların da yaygınlaşmasıyla ölçeği ve boyutu genişleyen bir dezenformasyon tehdidiyle karşı karşıyayız. Bu tehdidin kamu güvenliğinden kişilik haklarına kadar geniş bir alanda etki potansiyeline sahip." diye konuştu.

Bireylere, toplumlara ve insanlığa büyük faydalar sunan teknolojik ve dijital imkanların, kötücül amaçlar için kullanıldığına da hep birlikte şahit olduklarını hatırlatan Altun, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bu durum pek tabii ki medya sektöründe ve habercilik anlayışında da yapısal bir dönüşümü zorunlu kılıyor. Özellikle sosyal medya mecraları bu sorunun en yoğun yaşandığı, hakikatin yerine yalanın, gerçeğin yerine tahrif edilmiş bilginin dolaşımda olduğu platformlar olarak karşımıza çıkıyor. Elbette, ulusal medya gibi yerel medyanın da yeni iletişim teknolojileri ve dijital dönüşüme ayak uydurması, yeniliklerden geri kalmaması gerekiyor. Ama aynı zamanda böyle bir ortamda bu dönüşümün en önemli unsurlarından olan dezenformasyon tuzağına düşmemek de kritik bir hal alıyor. İnternet ve sosyal medyanın yanı sıra, geleneksel medyada da görülebilen yalan haber ve dezenformasyonun, yerel medya dinamiklerinde nasıl karşımıza çıktığı ve bunun önlenmesi adına neler yapılabileceği, hep birlikte kafa yormamız gereken konuların başında geliyor."

Altun, medyanın gerçek fonksiyonunu, sadece ve sadece hakikatin peşinde koştuğu bir çabayla ortaya koyabileceğini vurguladı.

Bu hakikat gayretinin "medyanın gerçek yakıtı ve gücü" olması gerektiğini dile getiren Altun, "Güçlü bir medyanın, 'çağımızın dijital vebası' olarak nitelendirebileceğimiz dezenformasyona karşı etkin bir mücadele kudretine sahip olacağı da muhakkaktır. Biz de İletişim Başkanlığı olarak medyanın güçlendirilmesi, çalışmalarının kolaylaştırılması ve dezenformasyonla mücadele edilmesi noktasında sizlerle birlikte omuz omuza hareket etmeyi sürdüreceğiz. Çünkü, hakikatin sesinin daha gür çıkması için hem bizlerin hem de siz medya mensuplarının sorumluluğu bulunuyor." sözlerini sarf etti.

Altun, siyasetten ekonomiye, güvenlikten medyaya, bütün alanlarda ülkenin çok boyutlu bir saldırıyla karşı karşıya olduğunu söyledi.

Yalan ve dezenformasyona karşı verilen mücadelede, mesleki ve toplumsal sorumluluk bilincine sahip medya mensuplarının varlığının önemli bir avantaj olduğunu belirten Altun, "Güven veren gazeteciler, toplumun doğru bilgiye ulaşmasını sağlayarak hem mesleğe olan saygınlığı artıracak hem de demokrasinin sağlıklı işlemesine katkı sunacaktır. Yaşadığımız dönemin ruhu da bu konuda daha fazla gayret göstermemizi zorunlu kılıyor." görüşünü paylaştı.

- GÖÇMEN POLITIKASI

"Maruz kaldığımız sistematik dezenformasyon ve toplumsal mühendislik girişimlerinin son hedefi, ülkemizin göçmen politikası oldu. Devlet ve millet olarak, bu konuda insani ve vicdani değerlerden uzak şekilde kötücül hesaplarla siyasal menfaat devşirme girişimlerine hiçbir şekilde fırsat vermeyeceğiz" ifadesini kullanan Altun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Türkiye'nin bu konudaki pozisyonunu çok net bir şekilde ortaya koyduğunu belirtti.

En başından beri 'mazlumları katillerin eline teslim etmeyeceğiz' diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Suriye'de zulüm düzeni son bulsun diye 10 yıldır verdiği mücadelenin ortada olduğuna dikkati çeken Altun, bu mücadelenin bütün dünyanın, bölgesel küresel aktörlerin gözleri önünde verildiğini anımsattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu mücadeleyi verirken, zalimlerle iş birliği yapanların, onlara heyetler ve sempatik mesajlar gönderenlerin bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın onurlu mücadelesini eleştirmeye ve göçmen politikası üzerinden kaos ortamı oluşturmaya çalıştıklarını vurgulayan Altun, bu kötücül aktörlerin yaptıklarının herkesin gözleri önünde gerçekleştiğini ifade etti.

- "ÜLKEMIZE SIĞINANLARA SAHIP ÇIKMAK İNSANİ SORUMLULUĞUMUZDUR"

Suriye'de zulüm düzeni son bulsun, vatanlarından, yurtlarından koparılan insanların yurtlarına barış gelsin, vatan hasretleri bitsin, toprakların salimen dönebilsinler diye uğraştıklarını dile getiren Altun, şöyle devam etti:

"Elimizden geldiğince bu gayretlerimiz sürdüreceğiz. Canlarını kurtarmak için ülkemize sığınanlara sahip çıkmak bizim tarihi ve insani sorumluluğumuzdur. Biz bu soruna kalıcı bir çözüm bulmak için en başından beri çaba gösterdik. Suriye'nin kuzeyinde güvenli hale getirdiğimiz bölgelere şimdiye kadar 500 bin Suriyelinin geri dönmesini temin ettik. Bu sayıyı, güvenli, gönüllü ve onurlu geri dönüşlerle artıracak çalışmaları da sürdürüyoruz. Biz inanıyoruz ki milletimizin kalbinde geçmişten bugüne kök salan merhamet çınarı var. Devletimizin gerçekçi ve insani adımları da bu çınara yaslanmaktadır. Milletimiz zaten sistematik yalan ve dezenformasyon içerikli haber ve söylemlere asla prim vermemiştir, vermeyecektir. Bu konuda müsterihiz. Zira bu milletin toplumsal genlerinde ırkçılık ve nefret hiçbir zaman yer bulamamıştır. Art niyetli emeller, her zaman olduğu gibi beyhude bir çaba olarak karşımızda duracaktır. Biz biliyoruz ki canını ve onurunu korumak için vatanını terk etmek, gönüllü bir tercih değil bir mecburiyettir. Devletimiz göç konusunu ilgili bütün kurum ve kuruluşlarıyla yakından takip etmekte ve gereken her türlü tedbiri etkin şekilde almaktadır. Bu konuda herhangi bir düzensizliğe asla prim, izin vermediğimiz ifade etmek istiyorum."

Göç konusuyla ilgili yerel medyaya önemli görevlerin düştüğünü ifade eden Altun, bu tablonun yakın şahidi olan illerdeki medya mensuplarının, Türkiye'nin farklı illerindeki misafirlerle vatandaşların entegrasyonu ve uyumunu en doğru şekilde anlatacak kişiler olduğunu belirtti. Altun, yerel medyanın bu çerçevede yeterince görülmeyen, duyulmayan hikayeleri gündeme getirme noktasında öncü olabileceğini vurguladı.

- DEZENFORMASYON

Fahrettin Altun, dezenformasyonun bir milli güvenlik meselesi, küresel bir güvenlik sorunu halini aldığına da dikkati çekti.

Uluslararası alanda muhataplarıyla görüşmelerinde, özellikle sosyal medya şirketleri üzerinden yayılan dezenformasyonun demokrasilere nasıl zarar verdiğinin, üzerinde mutabık kaldıkları bir husus olduğunu söyleyen Altun, şunları kaydetti:

"Muhataplarımız, kamu düzenini temin etmekle mükellef aktörler, bugün sosyal medya şirketleri üzerinden yayılan dezenformasyon dalgasının her ülkenin demokrasisine ne kadar zarar verdiğini, kişisel, özgür, demokratik tercihleri nasıl etkilediğini açık ve net bir şekilde ortaya koyuyorlar. Ülkemize, devletimize yönelik kara propaganda çalışmalarına, algı operasyonlarına karşı hakikat cephesinde kararlı bir mücadele veriyoruz. Bu mücadeleyi uluslararası platformlarda da savunuyoruz. Her ne kadar bizim verdiğimiz bu mücadeleyi Türkiye karşıtlığı temelinde etkisiz kılmaya çalışanlar olsa da dezenformasyonun giderek etkisini artırmasıyla, bütün toplumları tehdit eder hale gelmesiyle Türkiye karşıtlığı yapanlar da dezenformasyon süreçlerini, bunları yöneten sosyal medya şirketlerini karşılarına almakta ve bunları sınırlandırmak için yoğun bir çaba içine girmektedir. Biz dezenformasyonun ve onun arkasındaki kirli ağın sadece ulusal değil küresel anlamda da barışa ve huzura dönük bir tehdit olduğunu düşünüyoruz. Hakikati savunmaya, dezenformasyonla mücadele etmeye aynı kararlılıkla devam edeceğiz."

- "YEREL MEDYAMIZ TÜRKİYE İLETİŞİM MODELİNİN ASLI PAYDAŞLARINDAN"

Altun, İletişim Başkanlığı olarak gerçek bilgilerle sağlıklı kamuoyunun oluşmasına katkı sunan basın mensuplarının her daim yanında olacaklarını aktardı.

Başkanlık olarak, etkin bir medya alanına katkı verme fonksiyonlarının bulunduğunu kaydeden Altun, şöyle devam etti:

"Bu doğrultuda, yerel medyadan ulusal medyaya, uluslararası medyadan yurt dışındaki Türk medyasına kadar geniş bir yelpazede birçok faaliyet yürütüyoruz. Bu alanlardaki her bir medya kurumunu ve temsilcisini paydaşımız olarak görüyoruz. Yayın yönetmeninden editörüne, kameramanından muhabirine, sesçisinden ışıkçısına, foto muhabirinden yazı işlerine her bir kademedeki medya çalışanı bizim için önemli ve değerlidir. Yerel medya ise ülkemizin dört bir yanında yerelin kılcallarına nüfuz etmesiyle ayrı bir öneme sahiptir. Yerel medyamız Türkiye iletişim modelinin asli paydaşlarından, unsurlarından biridir."

Altun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı olarak Basın İlan Kurumu başta olmak üzere ilgili tüm kurum ve kuruluşlarla yerel medyanın her zaman yanında olmaya devam edeceklerini, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatının da bu yönde olduğunu dile getirdi.

Bugün 19 bölge müdürlüğüyle yerel medyaya destek olmaya, onlara yönelik çalışmalarda bulunmaya devam ettiklerini aktaran Altun, yerel medyanın iletişim teknolojilerine daha uyumlu çalışmalar ortaya koymasını, çalışanların ve içeriklerin niteliğinin artırılmasını istedi.

Fahrettin Altun, bu yönde adımlar attıklarını, önümüzdeki dönemde ihtiyaçlar doğrultusunda şekillenecek çalışmaları hayata geçirmeyi sürdüreceklerini sözlerine ekledi.

KAYNAK: AA
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Maliye, kayıt dışı mal sevkiyatlarının peşine düştü
Bakan Fidan ve Ahmet eş-Şera Kasyun Dağı'nda! Şam'a karşı çay içtiler