İşte restore edilecek Harran Kalesi
8 asır sonra restore edilmesi için kollar sıvanan Harran Kalesini adım adım gezen arkadaşımız Yaşar İliksiz ve Muhammet Taşcılar sizler için görüntüledi:

Yaşar İliksiz'in haberi
20 Mart tarihli Kentten Köye, köyden ilçeye Harran başlıklı haberimizde sizlere Harran ile ilgili üç önemli projeden söz etmiş ve fırsat bulduğumuzda bu eserlerle ilgil detaylar vereceğimizi arç etmiştik. Büyük tarihi önem arz eden Harran Kalesi, Harran Surları ve Harran Ulucami'nin restoyasyon projeleriydi bunlar. Dün AA'nın servis ettiği Harran Surları 8 asır sonra onarılıyor başlıklı haberde, bizzat Şanlıurfa Valisi Celalettin Güvenç’in başkanlık ettiği toplantıda bu projenin hayata geçirilmesi ile ilgili önemli adımlar atılmış oldu.
Fırsattan istifade sizi kale tarihi hakkında bilgilendirirken, arkadaşımız Muhammet Taşçılar ile birlikte çektiğimiz resimleri de bu vesile ile sizlere sunuyoruz. Foto galerimizi gezerken kale içinde karşılaştığımız ve türünü belirleyemediğimiz, yuvadan düştüğünü tahmin ettiğimiz uçamayan yavru bir kuşa ait resimleri de renk katsın diye sizlerle paylaşıyoruz. Tedavi ettirmeyi düşündüğümüz kuş kale dışında psikolojisi yerine gelmiş olacak ki uçarak surlar arasındaki yuvasına gitmeyi başardı.
Harran'da Diyabakır gibi şehrin çevresini saran surlar vardı. Ancak bugün büyük bölümü hak ile yeksan edilmiş, insanların tuğlarınını ev yapımında kullanmasıyla neredeyse tamamen yok olmaya yüz tutmuş durumda.
Harran Kalesi bu surların içinde yer alıyordu. Bu yüzden de kaleye iç kale deniliyor...
Harran şehrinin güneydoğusunda şehir suruna bitişik inşa edilen iç kale, dikdörtgen planlı olup, köşelerinde onikigen kuleleri mevcut. İç kalenin Hititlerden başlamak üzere dört yapı katına sahip olduğu belirtiliyor.
Araştırmacılar kale içerisinde 50 koridor, 150 odanın bulunduğu ileri sürülmekte. Ancak mevcut kalıntılara bakarak bunu doğrulamak mümkün görünmüyor.
Kalenin ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmiyor çünkü Moğolların istilasından sonra neredeyse yerle bir edilmiş... 1951 yılında Türk -İngiliz ortak kazılan neticesinde ortaya çıkarılan doğu cephesindeki iki yanı aslan kabartmalı kapı üzerindeki Arapça kitabeden, kalenin H. 451 (M. 1059) yılında Fatimiler tarafından yenilenmiş olduğu anlaşılmakta.
Öte yandan kale içinde mabed olarak kullanılan odalar dikkat çekiyor. Bu odalardan birinin kilise gibi kullanılmış olma ihtimali bile söz konusu... Öte yandan Harran'da varlığı kesin olarak bilinen Sabilerin taptığı Ay Tanrısına ait Sin Tapınağı'nın yerinin Ulu Camii olduğuna ihtimal verilmekte birlikte, tapınağın bu kalenin yerinde olma ihtimali de söz konusu.
Sin; (Nanna) Sümer mitolojisindeki ay-tanrısıdır. Kadim inanışa göre kaderin tanrısı olarak da anılan Nanna, Enlil ve Ninlil'in oğlu. Nanna Sümerce "aydınlatıcı" mânâsına gelir. Kutsal şehri Ur'dur. Babil ve Asur'da ise bu tanrıya Sin denmiş, ve ona Harran'da da tapılmıştır. Kanatlı bir boğayı süren Sin'in lapis lazuliden bir bıyığı vardı.
Karısı Ningal olan Nanna/Sin, Utu (Shamash - Güneş) ve İnanna'nın (daha sonraları İştar) babasıdır. Bazı metinlere göre İşkur da onun çocuğu.
Takvimin ve bereketin de tanrısı olan Sin'in sembolleri hilal, boğa ve üç ayaklı bir iskemledir. Babil ve Asur'un büyük şehirlerinde tapınakları bulunan Sin'in iki ana tapınağı vardır; güneyde Ur ve kuzeyde Harran. Ur'daki baş tapınağının adı E-gish-shir-gal = "Yüce Işığın Evi", Harran'daki tapınağının adı ise E-khul-khul = "Zevklerin Evi" idi...
Kültür Bakanlığı'nın sitesinde bölge tarihi ile ilgili verilen bilgilere göre de; Assur Kralı Asarhaddon (saltanatı M.Ö. 680-669), M.Ö. 671 yılında Mısır’ın ele geçirilmesi ile sonuçlanan sefere giderken, Harran kenti dışında bulunan ve sedirden yapılmış Ay Tanrısı Sin Tapınağı’na uğrar ve ondan yardım diler. Zaferden sonra da tanrıyı ödüllendirmek için küçük çapta restorasyonlar yapar.
Mezopotamya’nın en eski ve ünlü tanrısına ait tapınağın yeniden yapılması, Asarhaddon’un oğlu Assurbanipal’in (saltanatı M.Ö. 668-626) döneminde gerçekleşir.
Harran’daki Tanrı Sin Tapınağı’nı yeniden yaptıran Assurbanipal, bir yazıtında küçük kardeşi Assur-etil-şame-irsitim-ballitsu’yu, Sin rahibi yaptığını şöyle anlatır: “.... En küçük kardeşim Assur-etil-şame-irsitim-ballitsu’yu, Harran’da oturan Sin’in huzurunda, İrigallu rahipliği için takdis ettim.”
Kalenin konumuna baktığımızda Sin Tapınağı'nın bu kalenin yerinde inşa edilmiş olunması ihtimalinin göz ardı edilmemesi gerekiyor...
Zaten kaynakların çoğu da kalenin yerinde bir Sabii mabedinin bulunduğundan söz etmekte.
İslâm kaynaklarında kaleden ilk kez bahseden el Mukaddesi (h. 4.-m. 10. asır) burasının Kudüs kalesi gibi taştan yapıldığını, güzel ve sağlam olduğunu söylemektedir.
XVII. yüzyılın ortalarında Harran'ı ziyaret eden Evliya Çelebi Harran Kalesi için, "Urfa'dan güney tarafında 9 saat giderek Harran Kalesi'ne geldik. Burayı da Nemrud yapmıştır. Çöl içinde gayet sağlam bir kaledir. Beşgen şeklinde olup sanki usta elinden yeni çıkmış gibidir" demektedir.
Düzensiz dikdörtgen planındaki Harran Kalesi'nin dört köşesinde onikigen birer kule bulunmaktadır. Bunlardan kuzey batıdaki kule tamamen yıkılmıştır. Güney doğudaki kulenin dış kısmı yıkılmış olup iç kısmı ayaktadır. Güney batıdaki ve kuzey doğudaki kuleler ise kısmen ayaktadır.
Şimdi size o muhteşem kaleden geriye kalan harabenin restorasyondan önceki son halini görmek için fotogalerimize davet ediyoruz... Resmi tıklamanız yeterli:
(Haber 7)