Yerel medya üvey evlat muamelesi görüyor
TGC Başkanı Orhan Erinç, yerel medyaya üvey evlat muamelesi yapıldığını belirterek yerel medyanın desteklenmesini ve partilerin yerel medyaya yönelik vaatlerini açıklamasını istedi.
Olcay Çelik'in haberi
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Konrad Adenauer Stiftung’un (KAS) ortaklaşa düzenlediği yerel basın seminerlerinin 58’incisi Muş’ta başladı. Seminerin açış konuşmasını Muş Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Emrullah Özbey, TGC Başkanı Orhan Erinç, Muş Belediye Başkanı Necmettin Dede ve Muş Valisi Ali Çınar yaptı.
TGC Başkanı Orhan Erinç konuşmasında Türkiye’de yerel medyaya üvey evlat muamelesi yapıldığını belirterek yaklaşan seçim döneminde partilerin mutlaka yerel medyaya vaatlerini açıklaması gerektiğini söyledi. Konuşmasında medyanın sınıflandırılmasına da değinen Başkan Erinç, şöyle konuştu:
“Yaygın, bölgesel, yerel gibi bir sınıflandırma var. Radyo TV için de ulusal yerel sınıflandırması var. Ama bunlar gerçeği yansıtmıyor. Çünkü gezdiğimiz ilçelerden, illerden biliyoruz ki yerelde yayın yapan gazetelerin de internet siteleri ve portalları var. O gazete portalları il ya da ilçeler düzeyinde değil dünya ölçeğinde izlenen yayın organlarına dönüşüyor. Bu açıdan baktığımız zaman yerel medya kavramının giderek kabuk değiştirmekte olduğunu görüyoruz. Zaten şunu da belirtmekte yarar var, yerel, yaygın, bölgesel medya var ama gazetecilikte böyle bir sınıflandırma yok. Çünkü gazetecilik uluslararası kuralları olan her yerde aynı koşullarla yapılan bir meslek. O açıdan yerel medya var ama yerel gazetecilik yok. Bu da bizim meslek içi seminerlerdeki göz önüne aldığımız noktalardan birini oluşturuyor.”
“YEREL GAZETECİLİK ATEŞTEN GÖMLEKTİR”
Açılış töreninde konuşan Muş Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Emrullah Özbey ise “gazetecilik ve en önemlisi de mahalli basın mensubu olarak görev yapmak tabiri caizse ateşten gömlek gibidir. Hakkı hakikati önde tutmak, aksaklıkları göz önüne getirerek kamu menfaatini ön plana çıkarırken zaman, zaman hakarete uğramakta ve akla gelmeyecek zorluklarla karşılaşmaktayız” diyerek şöyle konuştu:
“Ama şuna içtenlikle inanmanızı isteriz ki; Biz Muş’ta görev yapan medya mensupları her zaman ve her şeyden önce Muş ilinin menfaatlerini ve halkın menfaatini hep ön planda tutarak görev yapmaktayız. Gazetelerimizde yaptığımız araştırma ve yorumlarda kişisel husumetlere yer vermeden sadece halkın sesi ve işiten kulağı olmaya çalıştık. Basın Meslek İlkelerini esas alarak haber yapmaya azami gayret gösterdik. Bugün, gazeteciler düşündüğünü ifade edemez hale gelmiştir. Halkın sesinin kısılmasından, bilgi edinme hakkının engellenmesinden derin endişe duyuyoruz. Halka gerçekleri anlatan, araştıran, soran, eleştiren, meslek ilkelerine uygun nitelikli yayıncılığın önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Yargısız infazlara, hakaretlere, yalan ve iftiralarla değil, doğrulara, gerçeklere, bağımsız ve tarafsız yayıncılığa özgürlük istiyoruz. Gazeteciler, mesleki faaliyetlerini özgürce yapabilmeleri için, halka gerçekleri korkmadan anlatabilmeleri için yasalarla özel olarak korunmalıdır. Gazeteciler, tüm silahlı örgütlerin ya da çıkar gruplarının tehditlerine karşı da koruma altında olmalıdır.”
Medyanın demokrasinin daha iyi oturmasında daha iyi bir yönetimin oluşmasında çok etkili olduğunu belirten Muş Alparslan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat İnanç, şöyle konuştu;
“Demokrasinin daha iyi oturması, daha iyi bir yönetim, kaynakların çok daha etkin ve ekonomik kullanılması konusunda medyanın önemli bir denge unsuru olduğunu düşünüyorum. Elbette ki denge unsurunun çok önemli bir ayağını oluşturan medyanın taşıması gereken bazı özelliklerine burada dikkat çekmekte fayda görüyorum. Medya tüm kanatlarıyla, gazetecilikten, TV’den bütün boyutlarıyla olmazsa olmaz dediğimiz unsurları kendi bünyesinde bulundurması gerekiyor. Bunlardan birisi sorumluluk, sorumlu bir medya, tarafsız bir medya.”
HER MESLEĞİN EĞİTİME İHTİYACI VAR
Muş Belediye Başkanı Necmettin Dede ise herkesin özgür bir basını arzuladığını belirterek, “Gazeteciler yazarken mutlaka demokrasi olduğu gibi biraz da merhametli olması gerekir. Her mesleğin eğitime ihtiyacı var. Eğitim cümle olarak incelendiği zaman çok önemlidir. Zaten bunu her alanda söylemişler. Eğitimde ter dökmezseniz, savaşta kan dökersiniz. Her meslekte eğitim gerekir. Bu seminerinizin ilimizde olmasından dolayı basın mensuplarımıza teşekkür ediyorum” dedi. Muş Valisi Ali Çınar ise Muş’un hızla geliştiğine dikkat çekerek yerel medya seminerinin de bu gelişmeye katkı sağlayacağını vurguladı. Çınar, “Muş gelişmek istiyor, gerek sağlık, gerek eğitim, tarım, sanayi yönden, gerekse entelektüel düzeyde gelişmek istiyor. Bu gelişmeye sizlerin gerçekten büyük katkısı olacaktır. Bu seminer vesilesiyle birçok arkadaşımız bu zamana kadar bildiklerini pekiştirecek, eksiklerini görecek, sizin tecrübelerinizden faydalanacaklar” dedi,
Oturum başkanlığını Muş Valiliği Basın Yayın Müdürü Bülent Solmaz’ın yaptığı ilk oturumda Milliyet gazetesi yazarı Nail Güreli “Yeni Medya Üzerine Düşünceler”, Hürriyet gazetesi yazarı Tufan Türenç, “Medya ve Siyaset”, TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş “Gazetecilerin Örgütlenmesi” konularında konuşma yaptılar.
TGC Önceki Başkanı Nail Güreli konuşmasına Muş’un gelişen ve gelişmeye açık bir il olduğu belirterek şöyle konuştu:
“Gazeteci meslektaşlarıma bir soru yöneltmek istiyorum, benim için de çok faydalı olacak. İnternet kullanmayan var mı, yok. Facebook kullanan var, adına internet sitesi olan var, twitter kullanan var. Bir de bloklar var. Gazeteler endişelendi bizim satışlar düşecek, millet radyoyla tatmin olacak diye. Zaman içinde geçti, gazeteler radyolar kendi mecrası içinde devam etti. Aynı endişe TV geldiğinde başladı. Ama bundan yararlanmaya önce Milliyet başladı, tv sayfaları ve ilaveler verir hale geldi. Rekabet öyle bir hale geldi ki sonunda birbirlerine entegre oldular, birbirleriyle bütünleşerek kendi gelişimlerinde kendi yollarında devam ettiler. ABD Başkanı Obama 2009’da ilk toplantısını yaptığında ilk soruyu bir internet sitesinin temsilcisine veriyor. Herkes şaşırıyor ama bu ABD’de internet dünyasında bir kırılma olarak kabul ediliyor. Başkan Obama’nın ilk basın toplantısında medyanın kendisi haber olmuştu. Obama’nın göreve başlar başlamaz beyaz sarayda bir internet, yeni medya ofisi kurdu. Günümüzde birçok siyasimiz interneti kullanıyor. Bloklar konusuna gelince, bloklarda çok dikkat çeken halk ayaklanması sırasında etkisi görüldü. 2007’den itibaren Mısır’da faaliyette, son ayaklanmada da bloklar vasıtasıyla birbirleriyle haberleşiyorlar. Bunun örnekleri bizde de yaşanıyor. Örneğin sağlık çalışanlarının Ankara’daki mitingi de bloklar üzerinden geliştiği ortaya çıktı. Artık günümüzde internetsiz siyaset olmuyor.”
Hürriyet Gazetesi yazarı ve yazı işleri müdürü Tufan Türenç ise siyaset-medya ilişkileri konulu bir konuşma yaptı. Türenç, medyanın belki de cumhuriyet tarihinin en kötü, en zor dönemini yaşadığına işaret ederek sözlerine devam etti:
“Neden bu böyle oluyor. Şunun için oluyor. Türkiye’yi yönetenler medyanın kendilerine yönelik eleştiriler yapmasına çok sıcak bakmıyorlar. Yani bu eleştirilerin yapılmamasını istiyorlar. Ve ona göre bir medya dizayn etme çabasına giriyorlar. Biz yıllardan beri gazetecilik yapan insanlar olarak ki biz askeri dönemlerden gelip geçtik. O dönemlerin zorluğunu gördük. Ama inanın bu dönem o dönemlerden daha zorlu bir dönem. Bugün hangi gazeteci muhalefet yaparsa, eleştiri yaparsa, ona Ergenekoncu deniyor, deliller bulunuyor. O delillerin de çoğunun sahte olduğu anlaşıyor. Ama meslektaşlarımız cezaevine atılıyor. Soner Yalçın, Nedim Şener ve Ahmet Şık. Onların gözaltına alınıp sorgulanmaları ve tutuklanmaları Türkiye’de bardağı taşırdı. Çünkü bugüne kadar görülmemiş şekilde hem yurt içinden hem de yurtdışından çok büyük tepkiler geldi. Hem bu tepkiler sadece AKP iktidarına karşı olanlardan değil, AKP’yi destekleyen yazarlardan da geldi. Avrupalı kuruluşlar şunu hatırlattılar: özgür basın demokrasinin temel taşıdır. Ve bu konuda yönetime bunlara dikkat etmeleri gerektiğini, özgür basının zedelenmemesi gerektiği konusunda uyardılar. İktidar demokrasi değil, dikensiz bir gül bahçesi istiyor, yani dikensiz bir medya istiyor. “
Türkiye’de gazetecilerin sendikasız, iş güvencesiz, patron ve hükümet baskısı altında gazetecilik yapmaya çalıştıklarını vurgulayan TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, Türkiye’de gazetecilik en zor zamanlarından birini yaşıyor. Gazeteciler bugün hem sendikasız çalıştırılıyor olmaktan hem kendi çalıştıkları kurumlardaki patronlarının ticari ilişkileri nedeniyle baskı altında olmaktan hem de patronları hükümeti kızdırmaktan çok korktuğu için sıkıntıdalar. 2 bin gazeteci yargılanıyor, 4 bin gazeteci hakkında soruşturma yürüyor, 68 gazeteci tutuklu” diye konuştu. Halkın haber hakkına hizmet eden gazetecilerin işlerini yaptığını belirten Güneş, “Gazeteciler bugün görevlerini yerine getirdiği için yargılanıyor. Yasalardaki sorunlar her politik görüşteki gazetecinin hakkında açılan davalar nedeniyle işini yapamaz hale getiriyor. Yasalardaki TCK ve Terörle Mücadele Yasası’ndaki sorunlu maddelerin değiştirilmesini istiyoruz. Bu ülkede basın özgürlüğü sorunu olduğu için soluduğumuz havada oksijen tükeniyor. Bu konuda hem medyanın hem de hükümetin çaba sarf etmesi gerekiyor” diye ekledi.
(Bizim Gazete)