Müslüman hiç Hıristiyan olur mu!

Hıristiyan olan 25 genç üzerinde yapılan araştırmayı anlamak yerine, ‘Olmaz öyle şey’ yaklaşımı, CERN deneyine ‘Avrupalılar böyle boş işleri bıraksa da İslam’la fıkıhla ilgilense’ düşünce yapısıyla aynı istikamette gidiyor. İtirazlar ve itirazlara itirazlar…

Müslüman hiç Hıristiyan olur mu!
Müslüman hiç Hıristiyan olur mu!
GİRİŞ 31.03.2010 11:09 GÜNCELLEME 31.03.2010 11:09
Bu Habere 8 Yorum Yapılmış

Babanın acısını anlamadan katil yaftası yapıştırıp, ‘Oğlunun kafasına silah dayadı, kafasına sıktı’ gibi ifadelerle haber yaparken, birkaç kez düşünmek gerek. Üçüncü sayfa haberleri ve bir haber…

Haberde argo kullanılabilir mi? Bunun bir ölçüsü var mıdır? Mesela bir kazada ölenler için ‘Kamyon çocuğu biçti’ doğru bir başlık olabilir mi? Cevaplar aşağıda.

Türklük mü, Müslümanlık mı? Bu tartışmanın galibi olur mu?

Yazmak isteyenler için köşemizi açmıştık. Güzel yazılar arasından seçmek zor oldu. İlk konuk yazarımız Orhan Doğangüneş oluyor… Orhan Doğangüneş’in ‘Kurtuluş Savaşı bitti mi?’ başlıklı yazısını yazımızın en altında okuyabilirsiniz.

MÜSLÜMAN HIRİSTİYAN OLURSA…

Arif Aktaş’ın ‘Müslüman gençler niçin din değiştiriyor’ başlıklı habere itirazı var. Aktaş’ın itirazından bir kısmını aktaracağım.

Birinci itirazda Aktaş, ‘Haberin sunuşunda Hıristiyan tarafında mısınız?’ sorusu yöneltiliyor. Aktaş, “Müslüman bile oldukları şüpheli 25 kişi üzerinde yapılan şeyi genelliyorsunuz… Bu mu bilimsel araştırma?  Nereden biliyorsunuz huzur bulduklarını? Kaldı ki birisi buradan yola çıkıp dindarların takıldığı Haber 7 bile huzur Hıristiyanlıkta dese ne diyeceksiniz... Şu cümle hiç bir müslümana yakışır mı?” eleştirilerini sıralıyor.

Eleştiriler Haber 7’nin yayın çizgisi üzerinden devam edip, link bankası bölümünde magazin siteleri linkleri yayınlamamız ve bazı haberlerin fotoğraflarına kadar devam ediyor.

Çoğunluğunun müslüman olduğu bir toplumda, mevcut yayıncılık anlayışına göre muhafazakar bir çizgide yayın yaptığımız bir gerçek. Haber 7’nin din konusundaki temel konusu ‘milli ve manevi’ değerlere saygılı bir yayın yapmak. Ama bu farklı din ve mezhepleri yok saymak, karalamak anlamına gelmiyor.

Ülkemizde sık sık ‘misyonerlik tehlikesi’ diye bir tehlikeden bahsedilir. Herkesin dinini insanlara anlatmak için eşit şartlara sahip olması gerektiğine inanıyorum. Bir Müslüman gidip Avrupa’da ya da dünyanın dört bir yanında tebliğ yapıyorsa, bir Hıristiyan da misyonerlik yapabilmeli. Tabii misyonerlik adı altında başka şeyler yürütülmüyorsa…

Şimdi habere dönüp, itirazları inceleyelim. Haberde ilahiyatçı  Prof. Dr. Hayati Hökenekli'nin Çocuk, Genç, Aile Psikolojisi ve Din kitabındaki çalışmalardan bir kısım aktarılmış.  Okurumuzun itirazları araştırmanın bilimsel olmadığı yönünde ama duygusal itirazlar. ‘Din değiştirmeden önce Müslüman olduklarını nereden biliyorsunuz?’ diyor okurumuz… Araştırmada bunun cevabı var. Ne kadar dindar oldukları, ne kadar ibadet ettikleri cevaplarını haberde, daha fazlasını da kitapta bulabilirsiniz.

Bilimsel bir araştırmadan gerekli sonuçları çıkarmak yerine böyle bir itiraz gelmesi, araştırmanın özüne aykırı bir değerlendirmesi yapılması üzüntü verici. Müslüman din değiştirmez önkabulü yerine neden din değiştirdiklerini anlayıp, eksik noktalarda bilgilendirmeler yapmak çok daha faydalı olmaz mı?

Muhafazakar toplumda hoşa gitmeyen konuları anlamak yerine itiraz etmek daha kolay geliyor. Bakın dün yayınlanan bir haber vardı CERN’de büyük patlama gerçekleşti

Tüm dünyanın nefeslerini tutup izlediği bu büyük araştırmaya gelen yorumlardan biri şöyle:

Dünyevi
Keşke Avrupalılar böyle dünyevi işlerle uğraşmak yerine, İslam dini ve fıkıh ilmiyle meşgul olsalar.”

Bu yorumu okuduğumda, bilime böyle bir bakışla yaklaşılması karşısında hayrete düştüm. Neyse ki peşinden gelen başka bir yorum konuyu çok iyi özetliyordu: 

dünyevi yazan yorumcu
Avrupalılar senin gibi sadece fıkıh yaparsa yorumlarını Haber 7 ye güvercin ile yollarsın artık…

Haberin spotundaki “huzuru Hıristiyanlıkta buluyor?” ifadesinin yanlış anlaşılmalara neden olabileceğini kabul edelim. Bunun yerine daha farklı bir ifade kullanılabilirdi. Haberdeki ikinci sorun ise, tablo şeklinde aktarılan verilerin anlaşılmayacak kadar kötü sıralanması olmuş. Tablo şeklinde veri aktarma bu habere özgü bir sorun değil, Haber 7’nin temel sorunlarından biri…

‘BABA OĞLUNUN KAFASINA SIKARSA’

Gazetelerin üçüncü sayfalarında yer aldıkları için artık onlara üçüncü sayfa haberleri diyoruz. Birinci sayfaya giremeyecek kadar önemsiz, ama görmezden gelinmeyecek kadar dikkat çeken. Hepsi hayatımızın içinden… Ne kadar kullanmak istemesek de gün geliyor manşetten veriyoruz üçüncü sayfa haberlerini. Belki bize uzak! Ama bir o kadar gerçek. Cinayet, soygun, polis adliye olayları… Hepsi bu kategoride…

Sıkça tartışılan bir konudur üçüncü sayfa haberlerinin ne kadar ve nasıl kullanılması gerektiği. Özendirmemesi, örnek teşkil etmemesi gerekir… Yargısız infazda bulunmaması gerekir. Basın Meslek İlkelerinden birinde: “Şiddet ve zorbalığı özendirici, insani değerleri incitici yayın yapmaktan kaçınılır” denilirken Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde; “Gazeteci; her türden şiddeti haklı gösterici, özendirici ve kışkırtan yayın yapamaz” ifadeleri yer alır. Bunlara “Suçlu olduğu yargı kararıyla belirlenmedikçe hiç kimse "suçlu" ilan edilemez.”i de ekledik.

Tüm bunları hatırlattıktan sonra konuya giriyorum. Başlık Derse zorlarken oğlunun kafasına sıktı

Spot: “Adanalı baba Sultan Ersoy , ‘Çalış, yaramazlık yapma’ diye oğlunu korkutmak için kafasına silah dayadı. Silah patlayınca 3. sınıfta okuyan 9 yaşındaki Sabri öldü... Baba önce tutuklandı, 22 gün sonra da...”

Haberin detayını özetleyeyim; Babanın ifadesine göre silahı cebinden çıkartırken silah ateş alıyor, ailenin kızının ifadesine göre ise baba çocuğu korkutmak için silahı oğluna doğrultuyor ve silah ateş alıyor. Çocuk ölüyor. Mahkeme babayı tutuksuz yargılamak üzere serbest bırakıyor.

Bir babanın oğlunu derse zorlamak için kafasına silah dayayıp, evladını öldüreceğine ihtimal veren var mıdır bilmiyorum. Muhtemelen ortada bir kaza var ama nasıl olduğu henüz belli değil. Oğlunu hiç uğruna kaybetmiş baba serbest bırakılıyor, hakkındaki haber ‘Kafasına sıktı’ başlığıyla veriliyor. Gözü dönmüş cani bir insan değilse ve kaza sonucu evladını kaybetmişse babanın acısı ona zaten yetiyordur. Böyle bir başlıkla yarasına basılan tuz, yanan canını çok daha fazla yakmıştır zaten. Hem de mafya ağzıyla atılmış bir başlık ‘Kafasına sıktı’… Editör arkadaşımla yaptığımız değerlendirmenin ardından haberin başlığını “Derse zorlarken minik oğlunu öldürdü’ olarak değiştirildi.

Burada rahatsız eden sadece başlık değil. Çünkü spotta da ‘kafasına silah dayadı’ şeklinde bir ifade var. Haberin içindeki iki ifadede ise başa dayalı bir silahtan bahsedilmiyordu bile. Haberi dikkat çekici kılmak adına seçilen bu kelimelerin karşı tarafın acılarına acı katacağını düşünmeyecek miyiz? Sadece 10 saniye o babanın yerine kendimizi koyalım. Eminim ki ne o başlık atılırdı ne de ‘kafaya silah dayanırdı’… Editör arkadaşım başlığı değiştirirken, bir de spota bakıp rahatsızlık veren o ifadeyi kaldırsaydı keşke.

Bu köşede değerlendirmeler yaparken sık sık empati yapmamız gerektiğini vurguluyorum.  Kendimizi haber öznesinin yerine koyarsak, belki kısa vadede biraz okur kaybederiz ama uzun vadede kazanacaklarımız çok daha fazla olacaktır.

HABERDE ARGO

Haber 7’nin ilkelerinden biri de dilin düzgün kullanılmasını sağlamak. Dili doğru kullanırken argoya yer vermeli miyiz? Sıkça karşımıza gelen bir soru bu. Ben argonun, dile zenginlik kattığını düşünüyorum. Çok sık ve anlaşılmayacak biçimde kullanımına karşıyım ancak gerektiği yerde kullanılmasında da sakınca görmüyorum.  Haberlerimizde sıkça ‘biçti’ ifadesi kullanılıyor. ‘Kamyon adamı biçti, motosiklet kadını biçti gibi…’  ‘Biçti’ kelimesi Türk Dil Kurumu’nda kullandığımız şekliyle tanımlanmıyor. Mecaz anlamı “Yaylım ateşiyle öldürmek.” olarak tanımlanmış. Biz sözlükte olmayan bir anlamıyla kullanıyoruz ancak bu kullanım o kadar dile yerleşmiş ki günlük kullanımda sıkça rastlamak mümkün. Haberlerde bir aracın birini öldürmesi, parçalaması anlamlarıyla kullanıldığında rahatsız edici duruyor. Zaten ortada ölüm gibi soğuk bir durum var. Siz bunu ifade ederken ‘biçti’ derseniz bu da öncelikli olarak olayın muhataplarını rahatsız edecektir. Mümkün olduğunca bu ifadenin, özellikle kaza ve ölüm haberlerinde kullanılmamasından yanayım.

TÜRKLÜK MÜ, MÜSLÜMÜNLIK MI TARTIŞMASI

Balçiçek Pamir’in Haber Türk’te sunduğu ‘Karşıt Görüş’ programında Sosyolog Abdurrahman Aslan’a Pamir şu soruyu yöneltiyor: “Siz mesela, sorulduğu zaman kendinizi hangi kimliğinizle tarif edersiniz,  önce hangisini söylersiniz, Müslüman olduğunuzu mu Türk olduğunuzu mu?” Cevap şöyle: “Tabii ki önce Müslümanım derim. Zaten ben ölüp de mezara girdiğimde de aynı soru sorulacak ve ben de aynı cevabı vereceğim. İslamiyet ulus kimliğinin varlığını kabul eder ama dinin önüne geçmesine izin vermez. Türklüğü ancak ikinci olarak o da çok gerekirse söylerim.”

Haber 7 haberi ‘Önce Türklük mü, Müslümanlık mı?’  başlığıyla duyuruyor. Habere yaklaşık 600 yorum geldi. Tartışma içinden çıkılacak gibi değil.

Toplumu kamplaştıracak, gerecek, ötekileştirecek bu tür haberlerin sunumunun daha dikkatli yapılması gerekiyor. Yapılan her yorum karşı tarafı biraz daha, ötekileştirerek toplumda bölünmelere neden olabiliyor. Bence bu haber hiç verilmemeliydi, verilecekse de başlığı bu olmamalıydı. Birbirlerine kızan, birbirlerini kıran onlarca insan dışında elimize ne geçti?

22-28 MART TARİHLERİNDE EN ÇOK OKUNAN 10 HABER:

Bedelli askerlik için teklif edilen rakam  135,761

Ne kadar KEY alacağını öğren TIKLA 110,948

 Derbilerin derbisini Fenerbahçe kazandı 91,411

Harcırah almayan CHP'li üyenin milyarlık biletleri 90,890

7'si MHP'den 15 belediye AK Parti'li oldu 72,850

En beğenilen belediye başkanı ANKETİ 71,236

İşte AK Parti'yi harekete geçiren anket 65,269

Yüzyılın matematik problemini çözdü 54,142

Yazıcıoğlu mezarı başında anıldı GALERİ 53,111

Hasta adamın eşine nasıl göz koydun! 51,194

KONUK YAZAR

Geçen hafta yazınızı gönderin yayınlayalım demiştik. Gelen tüm yazılar birbirinden güzel ve anlamlı. Ancak burada hepsini yayınlama imkanımız şimdilik yok. Okurumuz Orhan Doğangüneş’in gönderdiği ‘Kurtuluş savaşı bitti mi?’ başlıklı yazısını aşağıda okuyabilirsiniz. Okurlarımıza yazarlık imkanı tanıyacağımızı sendeyazarsin.com’un çalışmalarının devam ettiğini bu vesileyle duyurmuş olalım.

***

Orhan Doğangüneş’in yazısı:

KURTULUŞ SAVAŞI BİTTİ Mİ?

Cumhuriyet’in ilk yıllarında, milletimizle batı müziğini tanıştırmak amaçlı bir organizasyon düzenlenir. Buna göre dönemin senfoni orkestrası, bazı şehirlere konser vermek üzere gönderilir. Uygulamanın ilk “kurban”larından olan Bayburt halkı, muhtarların zoruyla açık havada yapılan konser alanına doldurulur.

kullan Orkestra şefinin elindeki batonla bayan sopranoya işaret vermesini ve sanatçının biraz sesli bir şekilde eseri seslendirmesini“vay be, adama bak, kadını sopayla korkutuyor” diye yorumlayan halkımız, programın saatlerce sürmesine karşın, takdire şayan bir sabır örneği sergileyerek, konserin bitimine kadar itiraz etmeden bekler…

 Nihayet konser sona erer ve insanlar koşar adımlarla evlerinin yolunu tutar. Halkın, bu müziği nasıl karşılayacağını merak eden yetkililer, yoldan çevirdikleri birine konserin nasıl geçtiğini sorar. Nasrettin Hoca’nın torunu olması muhtemel kişinin verdiği cevap aynen şu şekildedir:

    -Valla gardaş ne diyeyim, Bayburt Bayburt olalı böyle zulüm görmedi!

   Bayburtlu amcamızın o gün verdiği cevap tarihe geçecektir ve yıllar sonra bile, ülkemizin çeşitli yerlerinde söylenecek, güldürecek, düşündürecektir…

Söylenecektir, çünkü halkımız balık hafızalı olarak anılsa ve “halkçıyım” diye geçinenler tarafından küçümsense bile, aslında çok iyi bir hafızaya sahiptir.

Güldürecektir, çünkü bu millet, her ne kadar birileri tarafından aşağılansa ve komedi adı altında ahlaksız ve rezil filmlerle yozlaştırılmaya çalışılsa da sağlam bir mizah ve eğlence anlayışına sahiptir.

En önemlisi de, düşündürecektir. Çünkü bu toprağın evlatları, eylemleriyle ve söylemleriyle her zaman tarihe geçmeyi bilmiştir. Bu millet, vatanına da, toprağına da, namusuna da, inancına da sahip çıkmıştır, yeniden çıkması gerekecekse de tereddütsüz çıkacaktır.

Memleketin en zorlu dönemlerinde, yabancıların vatanı sahiplendiği günlerde, “burası artık Türk memleketi değildir. Fransız müstemlekesinde peçe ile gezilmez!” diyen ve Müslüman kadınların örtüsüne el uzatan işgalciye “gâvur oğulları! Dokunmayın bacılarıma!” diyerek gürleyen Çakmakçı Saitler ve Sütçü İmamlar var olmuştur, kimsenin şüphesi olmasın ayni şartlar gerçekleşse yine olacaktır…

Olacaktır da işte sıkıntı da burada başlıyor zaten…

Dünya görmüştür ki “Türk milleti milli birlik ve beraberlik içerisinde güçlükleri yenmesini bilmiştir”  Yine dünya görmüştür ki vatana göz koyup gelenler, “geldikleri gibi gitmiştir.”

Ancak şu da var ki, önceden düşman, “düşman” gibi gelmiştir. Şimdi ise düşmanlar, dost gibi görünmektedir, evimize girmiştir!

Topla, tüfekle, silahla bu milleti sömürge yapamayacağını anlayan emperyalizm, önce kültürümüzü, sonra fikirlerimizi, sonra kişiliğimizi sonra da ülkemizi sömürmenin mücadelesini vermektedir.

Müslüman mahallesinde artık “salyangoz” şefin tavsiyesi haline gelmiştir. Başörtüsüne el uzatan düşmana karşıya gelmek artık “gericilik,” başörtüsüne dil uzatmak ise “ilericiliktir.”

Artık bu ülkenin gençleri kendi aralarında “Tarzanca” bir dil üretmiştir. Bu vatanın evlatları “aşk” diye ete kemiğe gönül vermiştir. Fatih’in yaşındakiler İstanbul’un fethini “işgal” sayacak kadar cahildir. Falanca ülkenin ikinci lig takımlarını bile ezbere sayan yeni nesil, kendi tarihinin büyüklerini, yazarlarını, düşünürlerini, sanatçılarını bilmeyecek kadar acizdir…

Bu satırların karamsarlık olduğunu düşünenler ve bardağın dolu tarafını görmemi isteyenler söylesinler, bardak mı kaldı Allah aşkına?

Evet, belki de Cumhuriyet’in ilk yıllarında yapılanlar iyi niyetli sayılabilirdi. Belki de o zamanlar devleti yönetenler bir milletin kültür anlayışını bir iki imzayla değiştirebileceğini zannetmekteydi.

Ya şimdikiler?

Evet, doğru ya da yanlış o dönemdekiler baskı ve emirle batılılaşmaya çalışmışlardı. Şimdikiler ise kendi istek ve arzularıyla doğu düşmanlığına kalkışmıştı. Ama onlar da haklıydı. Çünkü bu gençliğe belki de İslam medeniyeti, İslamiyet’in dostları tarafından değil, düşmanları tarafından anlatılmıştı.

Peki, ne yapmalıydı?

Peygamber Efendimiz bir cihadın ardından şöyle demişti:

-Şimdi küçük cihattan büyük cihada gidiyoruz.

Yani nefisle olan mücadeleyle baş başa kalıyoruz.

Bu millet “birinci” Kurtuluş Savaşı’nı başarıyla geçmiştir. Şimdi ise asıl mesele ikinci ve büyük Kurtuluş Mücadelesi’ni vermektir.

Televizyon dizileri diye önümüze sunulan ahlaksızlıkları, gazete diye masamıza konulan kağıt parçalarını, edebiyatçılığa soyunan “edep” yoksunlarını ve milletçiyim diye dolaşan millet düşmanlarını tanımanın ve tanıtmanın zamanı gelmiştir.

Hatta geçmektedir…

Orhan DOĞANGÜNEŞ
dogangunes_1987@hotmail.com

***

İhsan AYDIN - Haber 7
Okur Temsilcisi
ihsan.aydin@haber7.com 

 

YORUMLAR 8
  • sami sari 14 yıl önce Şikayet Et
    daha cok olur. bu ülkede ilahiyat proflarinin dialogcu gruplarin yahudilerde hristiyanlarda cennete girecek Kurana Islama girme sarti yok Muhammed Mustafa(sallallahualeyhivesellem)e tabi olmak gerekli degildir gibi hezeyanlari devam ettigi müddetce ve bu ülkenin diyanetide bunlara göz yumdugu müddetce Allateala korusun daha cok insanimiz dinden cikabilir.
    Cevapla
  • KAMİL CAN 14 yıl önce Şikayet Et
    islam ve bilim. kuranda ki ilk emirin oku olması, peygamberimizin ilim çinde de olsa gidip alın demesi bu dinin bilime karşı olmadığının ispatıdır. ancak öyle insanlar gelmiş ki bilimi yok saymışlar. algoritma biliminin kurucusu bir müslüman, tıpta halan farabinin ibni sinanın öğretileri hakim. peygamberimiz iki günü birbirine denk olan bizden değildir demiştir hergün kendimizi geliştirmemiz lazım.aynı zamanda doğan arkadaşıma çok teşekkür ediyorum güzel bir tespit yapmış.
    Cevapla
  • Hasan Seyre 14 yıl önce Şikayet Et
    kriptoculuğun varlığı.... Kendini gizleyen kriptocu hiristiyanlara kızmak elimden gelmiyor. özellikle sünnileşmiş rumlar ve anililer arasında çok yaygındır. Dedelerinin hiristiyan olduğunu öğrenen torunlar..tehcire ve mübadeleye duydukları kinlerini..dinlerini değiştirerek cevap veriyorlar..bir kısmıda En Müslüman yada En Türk gibi en uçlara takılarak kendilerini gizlemeye çalışıyorlar..onlara toleranslı olmak ve ellerinden tutarak sevgimizi göstermek zorundayız..onlar biz itidalli insanlara öyle ihtiyaçları varki..
    Cevapla
  • balıkesirli 14 yıl önce Şikayet Et
    teknolojinin gerçek sahipleri. Teknolojinin gerçek sahipleri aslında müslüman türkler olmuştur.Piri reisin dünya haritasını bu günün modern avrupası hala çözemedi,ibni sinanın kitapları avrupada okutuluyor,ilk denizaltı denemesi 1500 lü yıllarda osmanlı da yapıldı,ilk uçuş denemesi galatadan hezarfen ahmed tarafından yapılmadımı,tarihimizi yeteri kadar bilmiyoruz,islam hiçbir zaman bilime karşı olmamıştır,bugün bazı gafillerin beğenmediği o koca osmanlı teknolojide çok öndeydi biz uyutulduk,kandırıldık,sonrada herşeyi avrupa yaptı diyoz.
    Cevapla
  • A.Kerim Durmuş 14 yıl önce Şikayet Et
    :)). Amcamız güzel demiş:Bayburt,Bayburt olalı böyle zulüm görmedi ! Şimdiki dönem çok sancılı geçiyor. Bediüzzman Said-Nursi nin dediği gibi: Osmanlı avrupaya hamile Avrupada Osmanlıya hamile.Biz avrupalılar gibi olmaya çalışıyoruz onlarda İslamı seçmeye başlıyorlar. İyi Günlerr
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Meteoroloji’den ekim ayı alarmı! Bazı şehirlere hiç yağmadı
Bağcılar'da vandal saldırısı: Polis otosuna taşlı saldırı!