Bu ressamın parmaklarında sanat var!
Tuvali de yok, şövalesi de. Kırtasiyeden aldığı boyaları zeytinyağıyla karıştırıp çamur haline getirdiği boyası, süzgeç kağıdı, silgisi, meyve bıçağı ve parmaklarıyla resim yapıyor.
Her icat ihtiyaçtan doğar. Küçük Memik de ilkokula başlamadan önce içinde yeşerttiği resim tutkusuna karşı çıkan ailesine rağmen boya bulamadığı için kömürle duvarlara resimler yaptı. O resimler bugün onu kendini yetiştiren ve kendi tekniğini geliştiren bir ressama dönüştürdü.
Memik Kibarkaya, önceleri boş zamanlarını değerlendirdiği bu yeteneği zamanla tutkuya dönüşerek uyku bile uyumadan onu dinlendirmeye başladı. Ondaki bu parıltıyı gören Fikret Otyam'ın da ''çalıştığın yerden ya emekli ol, ya istifa et'' çağrısına uyan Kibarkaya, emekliliğinin tadını sanatla çıkarmayı seçti.
Sanat çevrelerince 'Türkiye'nin Van Gogh'u'' olarak da adlandırılan Kibarkaya, resimlerinde kullandığı boyayı, pastel boyayı ezerek, zeytinyağı ve bazı kimyasallar karıştırarak hazırlayıp kağıda parmak uçlarıyla sürüyor.
Kibarkaya, ''Araştırdım, bu tarz dünyanın hiçbir yerde kullanılmıyor'' diyerek bu sanata ve tarza sanat kurumlarının sahip çıkmasını istedi.
Resimlerinde parmak izlerini bıraktığı için her resmin yalnızca kendisini yansıttığını ve bu nedenle de kopyalanmasının da mümkün olmadığını savunan Kibarkaya, kendisi için resimdeki en önemli unsurun ''ruhu yakalamak'' olduğunu ifade etti.
-Apartman bodrumundaki sanat-
Başarıda tesadüfe yer yoktur. Kibarkaya, bugün pek çok ünlü koleksiyoncuda, önemli kurum ve kuruluşlarında, çeşitli müze ve galerilerde yer alan resimlerinin öncesinde, bulduğu her düzlükte resim yaptığını anlattı. Bu zamana kadar yüzlerce resmi yaptığını ve otobüste bile elinde kağıt yoksa kibrit kutusuna eskizler çizdiğini dile getirerek, ''Bu bir tutkuydu, aşktı sevdaydı, severek yapmak çok önemli. Sevdiğinde mutlaka başarırsın'' diye konuştu.
Kibarkaya resimlerini çoğunu evindeki küçük odasında yapıyor. Bu masada toplum vicdanında iz bırakan Turgut Özal, Muhsin Yazıcıoğlu, Sezen Aksu, Fikret Otyam, Ara Güler, gibi çok sayıda sanat ve siyaset adamının portresini tamamladı.
Bugüne kadar 45 sergi açan Kibarkaya, evine sığmadığı için çeşitli sergilerde yer verdiği eski yeni, çerçeveli çerçevesiz, peyzajlar, portreler rutubete meydan okuyarak apartman bodrumunda durduğunu ifade etti. Bir sanatçı olarak adına müze kurulmasını hayal ettiğini söyleyen Kibarkaya, onlarca resminin de böyle bir ortamda durmasına gönlünün razı olmadığını, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'dan resimlerini daha iyi muhafaza edebilmek için yardımcı olmasını talep etti.
-''Savaşı sona erdirecek olan sanattır''-
Kibarkaya, sanatçının toplumdan soyutlanmaması gerektiğini de düşünüyor ve hem Türkiye hem de dünya gündemini takip ediyor. Sanatın cumhuriyetle başladığını savunan Kibarkaya, ''Cumhuriyet sanatın DNA'sıdır'' diyerek cumhuriyetin insanları özgür düşünmeye yönelttiğini ve bu sayede sanat ürününün ortaya çıktığını belirtti.
Ortadoğu'daki savaş ortamını ve Arap Baharı'na da bir sanatçı gözüyle baktığını dile getiren Kibarkaya, ''Savaşı da sona erdirecek olan sanattır'' dedi.
Kibarkaya, ''Eğer cumhuriyeti yakalarsan sanatı da yakalarsın; bilimi de yakalarsın. Önemli olan Ortadoğu'da cumhuriyetin oluşması, egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olmasıdır. Bir kişi 'resim yapmayın' deyince yapılmayacaksa, o zaman sanat duruyor'' diye konuştu.
Kibarkaya, 21 Ocak'ta Başkentte sergi açacak.