'Boşuna sıkmayın, Kanal 7'ye kurşun işlemez'
Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan, bugünlerde bir tetikçinin kuru iftiralarına maruz kalan Kanal 7'yi yazdı.
Kendisinin de bir zamanlar çalıştığı kurum için, 90'lı yıllardan bugünlere nasıl geldiğini, hangi badireler atlattığını, 28 Şubat döneminde bitirilmek istenilmesine rağmen inanadığı davanın bir neferi olmaktan bir an bile geri durmayan ve geniş kitlelerin umudu olduğunu söyledi.
Özetle Kanal 7'nin, milletin desteğiyle her türlü ayakta kalmayı başardığını belirten Kılıçarslan, 'Eline geçirdiğin tüfeği yanlış hedefe doğrultuyorsun, Doğrultma' diyerek de Küçük Bey'e mesaj yolladı..
İşte İsmail Kılıçarslan'nın Yeni Şafak'taki köşesinde Kanal 7 için yazdıkları;
Boşuna sıkmayın, Kanal 7’ye kurşun işlemez
90'lı yıllarda Türkiye'nin bu mahallesi için en önemli medya kuruluşları Kanal 7, Yeni Şafak, Akit ve Milli Gazete idi. Özellikle Kanal 7, Türkiye medyasında kendini politik olarak ifade edemeyen Milli Görüş çizgisinin adeta can suyu olmuştu.
90'ların ikinci yarısında siyasal tercihlerini Milli Görüş çizgisinden yana kullanan geniş kitlelere 28 Şubat süreci adı altında her türlü baskı yapılırken 'dimdik ve ayakta' kalan kurumlardan biri de Kanal 7 idi. O yıllarda Kanal 7'nin ana haberini sunan Ahmet Hakan'ın bir yayını Pink Floyd'un meşhur The Wall şarkısıyla açmasını unutamam mesela.
Dönemin darbeci askerlerinin yönlendirmesiyle her türlü baskıya, soruşturmaya, takibata uğrayan Kanal 7, inandığı davanın neferi olmaktan bir an olsun geri kalmamış, geniş kitlelerin umudu olmaya devam etmişti.
Benim Kanal 7 ile yolum 1999 yılında keşişti. Çeşitli uzun aralar vermiş olsam da 2012 yılına kadar kurumda çalıştım. Mesleki tecrübemi de, sosyal çevremi de, olaylara tepki verme biçimimi de belirleyen bu kurum oldu desem yeridir. Özellikle Mustafa Çelik ağabey başta olmak üzere çok öğretmenim ve destekçim oldu Kanal 7'de. Zekeriya Karaman'ın da, Zahid Akman'ın da üzerimde emeği çoktur.
Hatırlayanlarınız olacaktır. Kanal 7, Aydın Doğan ile Petrol Ofisi ve benzeri bir takım şaibeli işleri yüzünden aktif bir kavga yürüttü 2000'lerin ortasında. Kamuoyu her gün Doğan'ın yeni bir skandalını öğrendi Kanal 7 ekranlarından. Dolayısıyla Deniz Feneri e.v ile Almanya üzerinden kuruma muazzam bir 'itibarsızlaştırma' operasyonu çekilmesine hiç şaşırmamıştım. Elbette, daha o dönemlerde farkına vardığımız paralel çetenin bu işte oynadığı aktif role de.
O günlerde muazzam bir siyasal gücü olan Bülent Arınç'ın Deniz Feneri hakkında yaptığı incitici açıklamalar da, şimdilerde Doğan medyasının ekranlarında sıkça gördüğümüz bir müteahhit-yazarın Deniz Feneri üzerinden kurumu yıpratmaya çabalaması da, sonradan AK Parti'den ayrılıp bir parti macerasına girişen eski bir bakanın adamlarının benden Deniz Feneri aleyhine bilgi istemeleri de dün gibi aklımdadır. Bana göre bu dava, ucunun Recep Tayyip Erdoğan'a dokunmasının istendiği esaslı bir kumpastı ve Kanal 7 yöneticileri de bu kumpasın mağdurları oldular o dönemde.
Diyeceğim odur ki 90'lardan bu yana Kanal 7 Grubu, çok badire atlattı. 2001'de yaşanan ekonomik kriz sonrası ayakta kalabilmek adına yayın ilkelerinden taviz vermek zorunda kalışını mı anlatayım, aynı yıllarda Milli Görüş hareketinde ortaya çıkan 'gelenekçi-yenilikçi' kavgasında arada kalmasını mı anlatayım, kurum Doğan ile kavga verirken oligarşik sermayenin uyguladığı 'reklam vermeyerek cezalandırma' politikasını mı anlatayım bilmem.
Bütün bunlar olurken iki özelliği hiç değişmedi Kanal 7'nin. Birincisi, bugün Türkiye medyasının ve siyasetinin çok önemli bazı aktörleri için hep bir okul olması. İkincisi ise, başına ne gelirse gelsin dayanmanın, ayakta kalmanın bir yolunu hep bulması.
Şimdi kendini 'keskin nişancı' olarak konumlandırmaya bayılan birileri ateş ediyor Kanal 7'ye. 'Karşısındayım' dediği Doğan medyasının yıllarca çiğnediği sakızlara tenezzül ederek ikinci el bir iftira kampanyası düzenlemeye çabalıyor.
Kartala 'niçin ağlarsın' diye sormuşlar; o da 'beni vuran ok kendi tüyümdendir' demiş malum. Bugün Kanal 7'yi oklayan birilerinin vaktiyle Kanal 7'nin haber portalında köşe yazdıklarını bilmek bende aynı duyguyu uyandırıyor. Üstelik bugün 'en birinci paralel örgüt düşmanı benim' diyen birilerinin o portala şimdi paralel çetenin resmi sözcülüğünü yapmaktan hiç çekinmeyen birileri tarafından yerleştirilmiş olması daha da artırıyor hikâyenin dramatik ve/veya trajikomik yanını.
Beyler. Eski, fakat eskimeyen bir Kanal 7 çalışanı olarak diyorum ki 'boşuna sıkmayın, sizin kurşununuz Kanal 7'ye işlemez. Bu kurum nelerini görüp nelerini atlattı. Sizin çakar almazlarınıza boyun eğeceklerini sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz demektir.'
Ne diyordu Merkel: 'Hafızım, canım, ciğerim; eline geçirdiğin o tüfeği yanlış hedefe doğrultuyorsun. Doğrultma.'