Sadri: 'Şöhret afettir'i yaşayarak test ettim
İbrahim Sadri, şöhret yolunda atlattığı badireleri anlatı. Sadri, "Geldiğim yeri bilen biri olarak ve inancımın bana verdiği duygularla bu süreci hafif atlattım." dedi.
Sabri Gültekin'in söyleşisi
Yıl 1985'ti. İbrahim Sadri ile ilk tanıştığımızda daha "şöhret"in basamaklarına tırmanmaya yeni başlamıştı. Herkes, bu çocukta iş var, geleceği parlak diyordu. Akçay Palas'ta sohbetlere katılıyor, ince nükteleriyle herkesi kırıp geçiriyordu. Sohbetlerini dinlerken, "abi sizin dükkanda bana göre bir iş yok mu?" dediğimde, "seni Sabri abime emanet edeyim" diyordu.
Nitekim Tophane Yokuşu'ndan aşağı ilerleyip, Kılıç Ali Paşa'nın boğazı öpen kubbesinin yanından geçerek beni Sabri ağabeye teslim ediyordu. Sabri ağabey "işte bizim ekmek teknesi" deyip besmele ile kepenkleri kaldırıyor, ben ise yeni bir hayatın içine dalıyordum. Elim ayağım tutuyor, artık para kazanıyordum. Hem de adına kitap yazılan (Paramız Yoksa da Haysiyetimiz Var) bir adamı, yani Yücebelenli siması sert, kalbi merhamet dolu Nail amcayı tanıyordum.
Bir Şubat sabahının dondurucu ayazında kepengin altından anahtarı ve şu notu bırakıyordum: "Sabri abi, hakkını helal et, ben bu diyardan gidiyorum..." Yıllar sonra dönüyordum, daha o zamanlar İbrahim Sadri'nin "Ah ulan Sabri abi" demediği Sabri ağabeyin cansız bedenini "sonsuzluk kapısı"na uğurluyordum... Sonra İbrahim Sadri'nin izini kaybediyordum... Bulmaya karar verdiğimde, iz sürüp Marmara FM'de buluyordum. Kalemi kenara bıraktığının 17. yılında "Millî Gazete'nin 'Kitap Çarşısı'na yazar mısın?" dediğimde, Ali Bab mahlasıyla kalemini kınından çıkarıyordu.
İbrahim Sadri buna benzer bir faaliyeti geçtiğimiz aylarda yine gerçekleştirdi. Tam 17 yıl sonra tek kişilik tiyatro gösterimiyle "Ah Güzel İstanbul"la tekrar sahnelere döndü. Sadri ile bu dönüşün yol hikayesini konuşmak için genel yayın yönetmeni olduğu Turkuaz Radyo'da buluşacaktık. Bir aksilik sâdır oldu. Biz de buluşmamızı, İstanbul Beyazıt Meydanı'nda devam eden 30. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı kapsamında düzenlenen şiir dinletisi programına denk getirdik. Sahnede birbirinden enfes naatı şerife dayalı "aşk güzellemeleri"yle sırılsıklam olan Sadri'yi biraz da biz terlettik. Kısa sohbette uzun bir yolculuğa çıktık. Akçay Palas'a, Ümit Nesline Selam'a, Çağrı Sahnesi'ne, İnsanlar ve Soytarılar'a, vefaya, vefasızlıklara dahası "hayat sahnesi"nin bizlere biçtiği rollere dokunduk.
"İnsanlar ve Soytarılar"la keşfedilen, "Adam Gibi" albümüyle şöhretinin zirvesine tırmanan İbrahim Sadri'yle hayat sahnesini konuştuk:
Eli kalem tutan, şiirden, sanattan ve hayata dair söyleyeceği şeyler olan bir insansınız. Bunca özelliğiniz arasından tekrar "sahne tozu"nu tercih etmenizin bir sebebi var mı? Başka bir ifadeyle sahne tozunu yutan bir daha iflah olmuyor mu?
Ulvi Alacakaptan'a yaptığımızın bir benzeri 17 yıl sonra kendi başıma geldi. Selam dergisinin "Afganistan Özel Sayısı"nda kaleme aldığım "İnsanlar ve Soytarılar" için tek gösterimlik bir oyun düşünüyorduk. Aklımıza tiyatroyu bırakmış olan Ulvi Alacakaptan geldi. Onun da ikna edilip oyuna dahil olmasıyla yeni bir yolculuğa çıktık. Daha sonra yine Selam dergisiyle (derginin yazı işleri müdürü sıfatıyla) vereceğimiz "Mute Destanı" bant tiyatrosu ile birlikte bir çok zorluğun bizleri beklediğini gördük. Kenan Yabanigül, Cahit Zarifoğlu, Mustafa Ruhi Şirin ve Ulvi Alacakaptan'ın öncülüğünde başlatılan çığır niteliğindeki bu bant tiyatrosu darbe sonrası bir dönemde insanlara ilâç gibi geldi. Sonra bu iş 1985 yılında Çağrı Sahnesi'nin kurulmasına kadar uzadı. Oyunlarımızı hemen hemen Anadolu'nun her köşesinde sergiledik. "İnsanlar ve Soytarılar" başta olmak üzere büyük beğeni toplayan oyunlarımız 1992'ye kadar devam etti. O dönem benim için çok kıymetli bir hâtıra... Tevâfuk bu ya ben de bu işlerden el çekmişken 17 yıl sonra tekrar tek kişilik tuluat gösterisi olan "Ah Güzel İstanbul"la seyircinin karşısına çıktım.
Muhafazakârlığımdan asla vazgeçmem
Tiyatrodan sonra özel radyonun ve radyoculuğun rağbet gördüğü bir döneme rastlayan 1993 yıllarında Akra FM sizin 'Eşref Saati'nizle özdeşleşti. Gizemli sesiniz insanları adeta TRT'nin 'Arkası Yarın' programlarının saatleri gibi iple çekilir oldu. Bu serüveniniz nasıl başladı?..
Askerlik sonrası ne iş yapayım diye düşünürken Akra FM'den teklif aldım. Eşref Saati ile kısa sürede büyük bir dinleyici kitlesine ulaştım. Bu serüven yaklaşık 2 yıl sürdü. Daha sonra televizyon dünyasına geçiş yaparak radyoda yaptığımız Eşref Saati'nin görüntülüsünü Kanal 7'ye taşıdık. Televizyon yayın akışının bitimiyle birlikte programa başlıyor, gecenin geç saatlerine kadar seyirciyi ekrana kilitliyorduk.
Edepli şeyler satmaya devam edeceğim
1994'lerde şov dünyasının önemli isimlerinden olan İbrahim Sadri uzun bir süredir ekranlarda yok. Şöhret, afete mi dönüştü?.."
Şu anda şov dünyasında hâlâ varlıklarını sürdüren arkadaşlara gösterilen patron destek ve alakası bana da gösterilseydi şimdi daha farklı yerlerde olurdum. Muhafazakâr çevreden gelmenin bedeli bana ödetildi. Fakat bütün zorluklara rağmen ben muhafazakârlığımdan vazgeçmedim, geçmem de. Güldürürken de, hüzünlendirirken de edepli olmaya devam edeceğim. Günümüzde her ne kadar "edepsizlik" rağbet görse de ben edepli şeyler satmaya devam edeceğim. Çünkü bir gün öleceğim ve Yaradanıma hesap vereceğim.
Hayatının evrelerine baktığımızda aslında hem tiyatro, hem de şov dünyasında yaptıklarınız "şiir yorumculuğu"nuzun yanında deyim yerindeyse çerez gibi kalıyor. Şiir yorumlarken adeta yüreğinizi koyuyorsunuz. 1998'de 'Adam Gibi' ile zirveye ulaştınız. Fakat bu alanda da duraklama dönemine girdiniz. Filmi kopardığınız bu dönemde neler oldu?
Benim yaptığım işlerin içinde zaten şiirsiz bir çalışmayı hemen hemen göremezsiniz. 1990'da başlayan şiir okuma serüvenim 1998'de "Adam Gibi" albümümle zirveye ulaştı. Albümüm 2 milyon sattı. Bununla birlikte farklı bir dünyanın kapılarının bana aralandığını farkettim. Sokağa çıktığımda insanların bana baktıklarını hissettiğimde ünlü biri olduğumu anladım. Fakat duruşumdan taviz vermediğim için çok sıkıntılı bir dönem yaşadım. Hem daha önce ait olduğum, hem de yeni tanıştığım camia hazımsızlık gösterdi. Bazı medya grupları hakkımda karalama kampanyası başlattı. Haaa hiç mi hatam olmadı? Muhakkak bu şöhret sınavında, hatalarım olmuştur. Fakat şükürler olsun, bu tehlikeli dünyadan yine de en az hasarla sıyrılmayı başardım.
Şiire dair söyleyecek şeylerim var
"Şöhret afettir"i yaşayarak test ettiniz yani. Peki etrafınızdaki kameralar, gazeteciler birden bire kaybolunca bunalıma girmediniz mi?
Evet, şöhret gerçekten de ateşten gömlek. Fakat asıl problemler şöhret bittikten sonra başlıyor. 'Kalabalıklar neden benimle ilgilenmiyor, kameramanlar, gazeteciler neden beni takip etmiyor' diye tedavi gören şöhretler var. Fakat ben geldiğim yeri bilen biri olarak ve inancımın bana verdiği duygularla bu süreci hafif atlattım. Çünkü ben tek düze bir insan değilim ki, elim kalem tutuyor; kitap yazıyorum, şiire dair söyleyecek şeylerim var; şiir albümleri çıkartıyorum, radyoculuğu özlemişim; Radyo Turkuvaz'dan insanlara sesleniyorum. Açıkçası kaldığım yerden devam ediyorum.
Nisan ayının başlarında açtığınız yeni tiyatro sayfasına dair neler söylemek istersiniz? Seyircinin ilgi ve âlâkasından memnun kaldınız mı?
17 yıl sonra tekrar sahnelere döndüğüm için mutluyum. Gazanfer Ülkü Özcan Tiyatrosu'nda her Çarşamba bizi izleyen insanları, düşündürmeye, eğlendirmeye ve güldürmeye çalıştım. Heybemdeki değerli şeyleri seyirciyle bölüşmekten memnunum. Şimdi yaz sezonunda ara verdik. Ekim ayında tekrar perde diyeceğiz inşaallahn
Yeni albüm hazır, sırada tv programı var
Ramazan ayına dair neler söylemek istersiniz? Ramazan boyunca sizi nerelerde göreceğiz, dinleyeceğiz?
Elbette Ramazan hepimiz için büyük bir ni'met ve fırsat. Giderek yalnızlaştığımız bu acımasız dünyada birbirimizi fark etmek, keşfetmek için büyük bir servet Ramazan. Ramazan'da radyo programlarımın yanı sıra Bilecik, Gaziantep, Eskişehir, Kahramanmaraş, Ankara, Denizli, Manavgat, Gölcük gibi farklı yerlerde ağırlığını naatların oluşturduğu dinletilerle sahnede olacağım inşaallah.
"Bugün Pazar"dan sonra kıymetli kalemlerin bir araya geldiği bir naat albümü hazırlığı içerisinde olduğunuzu biliyoruz. Bu albümünüzü ne zaman dinleme fırsatı bulacağız?
Albüm hazır. Ramazan içinde çıkmış olacak inşaallah. Ali Ulvi Kurucu, Arif Nihat Asya, Cengiz Numanoğlu, Yaman Dede gibi isimlerin yanı sıra Nurullah Genç hocanın da "Yağmur"dan sonra yazdığı yepyeni bir naat da var.
Sırada hangi projeler var?
Sırada uzun bir aradan sonra yeniden tv programı yapma arzusu var. Bununla ilgili olarak çalışıyorum. Umarım yeni bir formatla yeni sezonda tekrar izleyici karşısında olurum.
Şairin başından dert eksik olmaz!..
Okuduğunuz şiir yüzünden başınızın derde girdiği oldu mu?
Dertten ne anladığınıza göre değişir bu sorunun cevabı. Eğer kastettiğiniz emniyet, adliye ise 80'lerde sık sık görüşürdük. Özellikle tiyatro turnelerinde oyundan sonra ya otele ya nezarete gittiğimiz günlerimiz vardı tabii. Yok, eğer kastınız başka dertlerse, her şiir kendi başına potansiyel olarak bir derdi içinde barındırır. Şairin ya da şiir yorumcusunun başından dert eksik olmaz!
-
Pin 9 yıl önce Şikayet EtAllahim bizleri islah etsin ve hidayet versin.Selam ve dua ileBeğen
-
Metin Yazar 13 yıl önce Şikayet Etİbrahim Sadri bir değerdir. Altın yere düşmekle pul olmadığı gibi yiğit de düştüğü yerden ayağa kalkar.Armutun çöpü,üzümün çöpü demekten artık(başta ben olmak üzere) vazgeçelim.Sayıları az olan değerlerimize sahip çıkalım. Elin herifleri mahallelerindeki kaktüsleri,ayrık otlarını,insanlık müsvettelerini bile bir değer olarak pazarlarken,bizim kendi değerlerimizi geçmişteki kimi hatalarından dolayı toprağa gömerek recm etmeye kalkıyoruz.Bize bizden (eski dostmlardan) başka dost yok. Bugün bizim mahallede bizdenmiş gibi görünüp gezinenler, otlayanlar,yayılanlar,gevşenenler yarın tökezlediğimizde ilk tekmeyi atacak olanlardır.Beğen Toplam 4 beğeni
-
Metin Yazar 13 yıl önce Şikayet EtHangimiz günahsızıs ki?. İbrahim Sadri pişmiş,olgunlaşmış,aramıza inmiş...Beğen Toplam 4 beğeni