AK Parti ile Milli Görüş arasındaki farkı anlattı
Ak Partili Nureddin Nebati tarihe imza atacak bir kitap kaleme aldı
Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Nureddin Nebati, ‘Milli Görüşten Muhafazakar Demokrasiye’ adlı kitabında Ak Parti’nin Doğuşunu, gelişimini Milli Görüş hareketiyle farklarını anlattı.
Akademik bir çalışmanın ürünü olan kitapta “Yenilikçi” kanadın Milli Görüş’ten kopması ve hareketin tarihi, içinden çıktığı gelenek ve bu geleneğin dayandığı kod ve semboller analiz ediliyor.
İşte Milliyet'in Nebati ile yaptığı röportaj:
Milli Görüş’ün İslam ve demokrasi ile ilişkisi nasıldı?
Milli Görüş Hareketi İslamcı bir harekettir. Batı’nın modernleşme anlayışının ayrıştırıcı ve toplumu homojen bir bütün olarak kavrayan doğasına karşı, Cumhuriyet elitlerinin modernleşme mizacını, taklitçi yapısını eleştiriyor. İslamcı bir hareket olarak Milli Görüş’ün ütopyası gelecekte değil geçmişte yani ‘Asr-ı Saadet’ döneminde. Demokrasiyi ise tümel olarak yadsıdığı ya da olumladığı söylenemez. Demokrasinin Türkiye’de uygulanma şekline ve cumhuriyeti kuran İttihatçı zihniyete karşı.
‘Milli Görüş’ün sınırları var’
Ak Parti ve Milli Görüş partileri arasında nasıl bir ilişki var?
İki yapı arasında pek çok fark bulunmakla birlikte en temel farkın ‘şer ekseni’ üzerine kurulan siyasetin bırakılması olduğu söylenebilir. Milli Görüş’ün İslamcılığı, çağın ve bir ülkeyi yönetmenin gerekliliğinden ziyade kendisine bahşedilen sınırlar içinde dar bir siyaset kurma biçimidir, çatışmacıdır. Ak Parti’nin politikası Türkiye’nin uluslararası gücünü arttırmaya, diğer aktörlerle ilişkilerini geliştirmeye, aktif ve belirleyici bir aktör olarak varlık göstermeye dayalı çok boyutlu bir okuma içermektedir. Hem Batı’ya hem Doğu’ya açık kapsayıcı ve özgün bir dış politika dili var.
Ak Parti İslamcı mı peki?
Ak Parti Muhafazakar Demokrat Bir Parti. Kimlik partisi değil, kitle partisi. Ancak şunu da ifade etmek gerekir, Ak Parti, Milli Görüş geleneği içinden çıktı ve bu geleneğin izlerini taşıyor. Her hareket, kendi tarihinin belirlenimindedir. Ancak Ak Parti’nin yaptığı şey Milli Görüş tecrübesini iyi bir şekilde okuyarak, daha kapsayıcı bir dil kurmak oldu. Türkiye’nin partisi oldu bir anlamda. Ak Parti’ye oy verenlerin içinde çoğunlukla dindar insanlar olduğu gibi, farklı kimlik ve inançlardan insanlar da bulunuyor. Solcular var, liberaller var, çok geniş bir yelpaze tarafından destekleniyor.
‘Hayat tarzları aşağılanıyordu’
Türkiye muhafazakârlaşıyor mu?
Hayır, Türkiye muhafazakârlaşmıyor. Bu çok büyük bir yanılgı. Türkiye zaten muhafazakar bir topluma sahip. Türkiye’nin kendisi gibi olmasına ortam sağlandı sadece. Ak Parti kamusal alanda, birbiriyle çatışsa bile farklı kültürel taleplerin var olmasının yolunu açtı.
‘Muhafazakâr burjuva’ sınıfı oluştu mu?
Ak Parti’nin özel olarak ‘muhafazakâr burjuva sınıfı’ oluşturalım diye bir gayreti olduğunu düşünmüyorum. Toplum üzerinde olduğu gibi ekonomi üzerinde de laikçi-merkezci damarın dominasyonu ve Anadolulu iş adamlarını dışlayan bir eğilim vardı. Hem hayat tarzı ile aşağılanıyordu bu kesimler hem de ekonomik ağları kullanarak büyümelerine izin verilmiyordu. Bu baskı kırıldı, Anadolu’nun az gelişmiş sermayesinin önünü açıldı.
‘İnsanlarımızın çoğu dindar’
İhsanoğlu’nun adaylığını nasıl değerlendiriyorsunuz?
İhsanoğlu’nun adaylığının anti-muhafazakar siyasetin çaresizliği olduğu kesin. Özellikle CHP, Ak Parti sayesinde şunu gördü ki, her ne kadar hiç inandırıcı durmasa da bu toprakların dinamiklerini en azından anlıyormuş gibi yapmak zorunda. Bu topraklar böyle, insanlarımızın çoğu dindar ve muhafazakâr, bu gerçeğe arkanı dönersen güdük bir siyaset anlayışın olur, milletle temasını kaybedersin. CHP’nin bu milletle kurduğu ilişki sorunlu, dışarıdan yapılan birkaç makyajla, göstermelik hamleyle asırlık elitizm çözülmüyor.