Müşahitlikten bakan yardımcılığına...
Aile ve Sosyal Politikalar Bakan Yardımcısı Çiğdem Erdoğan Atabek kendi hakkında bilinmeyenleri anlattı.
Çiğdem Erdoğan Atabek, Türkiye'nin ilk başörtülü Bakan Yardımcısı. Çok genç yaşına rağmen dolu ve aktif yılları biriktirmiş. Siyasete ilgisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Tayyip Erdoğan'ın kente hizmetleri ve şehre yaptığı hizmetlerle sağladığı büyük dönüşümle olmuş. Kendi deyimiyle üniversite yıllarında sivil toplum örgütlerinde gönüllü olarak çalışmanın hazzına varan Atabek'in ilk siyasi görevi sandık müşahitliği olmuş. Yeni Şafak'tan Nil Gülsüm, Atabek'le müşahitlikten bakan yardımcılığı vazifesine uzanan hikâyesini ve bakanlık çalışmalarıyla ilgili merak edilenleri konuştu.
Sizi kısaca tanımakla başlayalım isterim. Neler söylersiniz kendinizle ilgili?
1981 İstanbul doğumluyum. İlk, ortaokul ve liseyi İstanbul'da okudum. Lisansı da İngilizce Fizik ve İngilizce öğretmenliği şeklinde okudum. Sosyal hizmetlerde yüksek lisansımı yaptım. Evliyim ve dört buçuk yaşında Asude isminde bir kız çocuğu annesiyim..
SİYASETE İLGİM TAYYİP ERDOĞAN'LA OLDU
Yolunuz siyasetle nasıl kesişti?
Ben İstanbul'da doğdum büyüdüm. Ve İstanbul'un o eski dönemlerini de yaşadığım için çok iyi biliyorum. Çöp yığınlarının olduğu, güvenliğin asgari düzeyde olduğu, ulaşım imkânlarının çok yetersiz olduğu dönemleri yaşadım. Sonrasında öyle biri İstanbul'a belediye başkanı oldu ki şehrin çehresi değişti. Problemler teker teker ortadan kalktı. Herkesin hayatına dokunan o kişi Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'dı. Benim de bu dönemle birlikte siyasete ilgim oluşmaya başladı. Tayyip Bey'in çalışma biçimine ve yaptığı yeniliklere duyduğum ilgi beni siyasete yönlendirdi.
İlk siyasi göreviniz ne oldu?
Üniversite yıllarımda gerçekleşen bir yerel seçimde sandık müşahidi olarak görev almıştım. Müşahitlik görevi çok önemsemiş ve kutsal bulmuştum. Çünkü sandığa sahip çıkmak, geleceğine sahip çıkmaktı. İlk siyasi görevim müşahitlikti aslında.
İLK SİYASİ GÖREVİM SANDIK MÜŞAHİTLİĞİYDİ
Sonrası nasıl gelişti peki?
Üniversiteyi bitirince Sakarya'ya yerleştik. O dönemde Adapazarı ilçemizin kadın kolları yeni kuruluyordu. Bana da kurucu başkanlık teklifi geldi. Ailemle istişare ederek görevi kabul ettim. Akabinde İl Kadın Kolları Başkanlığı vazifesi tevdi edildi. Son olarak da büyük kongreyle birlikte Sayın Cumhurbaşkanımız o dönem partimizin Genel Başkanı ve Başbakanımız'dı. Onun da teveccühüyle AK Parti MKYK üyeliğine seçildim. Seçildiğim dönemde de ekibin en genç üyesi bendim. Sonrasında kısa bir süreliğine de olsa Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu ile de çalıma fırsatım oldu. Bu vazifenin ardından da Bakan Yardımcılığı görevine getirildim.
Kadın cinayetleri ile ilgili Türkiye'nin dünya ölçeğinde durumu nedir? Yapılan çalışmalar neler?
Biz şiddetsiz bir Türkiye, şiddetsiz bir dünya istiyoruz. Kadına yönelik şiddetle mücadele hükümetimizin en önemli gündem maddelerinden birisini oluşturmakta ve kurumlararası işbirliği ile topyekun bir mücadeleyi gerektirmektedir. Bu sorunun çözümünde topyekun bir seferberliğe, bir zihniyet dönüşümüne ihtiyacımız var.
SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ EĞİTİMDE
Çocuk gelinlerle ilgili yeni çalışmanız var mı?
Bakanlığımız tarafından yürütülen Şartlı Nakit Transferi'nde kız çocuklarının eğitimlerine devam etmesine yönelik pozitif ayrımcılık yapılmaktadır. Bu eğitim yardımında kız çocuklarına daha yüksek miktarda destek verilmektedir. Ayrıca hazırladığımız 'Ulusal Çocuk Hakları Strateji Belgesi ve Eylem Planı'nda' erken yaşta evliliklerin önlenmesine yönelik hedef ve stratejiler bulunmaktadır.
ÇÖZÜM SÜRECİ DOĞU İLE BATI'YI KARDEŞ YAPTI
Kobani eylemleri gerekçesiyle sokaklarda şiddeti gördük. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu eylemleri?
Hem Gezi hem de Kobani eylemlerinde dışardan uzanan ellere maalesef içeriden de bazı eller karşılık veriyor. Fakat Türkiye'nin kaderi bu ellere hiçbir zaman terk edilmeyecek. İşin acı tarafı o eller bizim gencecik kardeşlerimizin beyinlerine uzanıyor ve sokağa çıkmış ruhu temiz ama aklı karışık gençlerimizin taş atmasına, etrafa zarar vermesine sebep olan bir eylem zinciri. Kobani eylemlerinde de Gezi sürecindekine benzer bir durum var. Gerçekten Doğu ile Batı'yı kardeş yapan bir çözüm süreci varken bunu hedef alan birtakım eylemleri görüyoruz.
BÖLGE ANNELERİ DİK DURARAK DESTEK OLDU
Çözüm sürecine anneler şimdiye dek nasıl bir katkı sağladı ve bundan sonrası için ne olur?
Hem annelerin gözyaşı hem de sokaklarda dökülen kanlar üzerinden siyaset devşirmiş insanlar bu eylemleri teşvik ediyorlar. Bölge anneleri çok dik durarak çözüm sürecine ciddi katkı sağladılar. Bu saatten sonra hiç kimsenin gücü çözüm sürecini bitirerek anaları ağlatmaya yetmeyecek. Bizim analarımız her zamanki ferasetleriyle çocuklarına sahip çıkıp sürecin zarar görmemesi için ellerinden geleni yapacaklar, buna inanıyorum. Birileri bunu bulandırmaya çalışacak ama başaramayacaklar.
Sandığa sahip çıktık
Üniversite yıllarında Sivil Toplum Örgütlerinin çalışmları içinde yer aldım ve gönüllülük ne demektir bunları o dönemde öğrendim. O yıllarda gerçekleşen bir yerel seçimde sandık müşahidi olarak görev almıştım. Müşahitlik görevi çok önemsemiş ve kutsal bulmuştum. Çünkü sandığa sahip çıkmak, geleceğine sahip çıkmaktı. İlk siyasi görevim müşahitlikti aslında.
DAHA İYİ YARINLARA GİDİYORUZ
90'lı yıllarda Türkiye'de başörtülü bir kadının bırakın bakan yardımcısı olmasını üniversite kapılarından girişine bile izin verilmiyordu. Bu dönüşümü nasıl değerlendirirsiniz?
Biz yıllardır bu manada hem eğitim hem de iş hayatımızda çok ciddi sıkıntılar yaşadık. Artık 'Yeni bir Türkiye'de yaşıyoruz ve toplumun tüm kesimleri Yeni Türkiye içinde daha iyi yarınlara doğru yol alıyor. İnsanların daha insan gibi yaşadığı, başörtülü-başörtüsüz ayrımının yapılmadığı, Kürt-Türk-Laz diye ötekileştirmelerin olmadığı yeni bir Türkiye'deyiz. Biz de artık Türkiye'de ayrıştırılmadığımızın, ötekileştirilmediğimizin hissiyatı içindeyiz. Bu hissiyat 'Yeni Türkiye'nin geldiği önemli bir noktadır.
Kaynak: Nil Gülsüm - Yeni şafak