Şevki Yılmaz: Durmak yok yola devam!

Şevket Kazan'ın kendisini RP'nin kapatılmasına sebep olarak göstermesini eleştiren Şevki Yılmaz, yumruk olaylarının adresini açıkladı, siyaset geri dönme ve Atatürk düşmanı ilan edilmesi konularına da değindi.

Şevki Yılmaz: Durmak yok yola devam!
Şevki Yılmaz: Durmak yok yola devam!
GİRİŞ 22.04.2010 16:05 GÜNCELLEME 22.04.2010 16:05

Nursel Tozkopran'ın Şevki Yılmaz'la yaptığı röportajın devamı...

28 Şubat postmodern darbesiyle birlikte iktidardan indirilen ve sonrasında da kapatılan Refah Partisi'nin önemli simalarından Şevki Yılmaz, suskunluğunu bozdu ve ilk defa Haber 7'ye konuştu. Yılmaz, salı günü birinci bölümünü yayınladığımız röportajda, Refah-Yol Hükümeti'nin Necmettin Erbakan'a kurulan bir tuzak olduğunu belirtmişti ve bu sözleri gündem olmuştu.

Şevki Yılmaz, Şevket Kazan'ın kitabındaki hakkında yer alan iddialar içinde çarpıcı açıklamalarda bulundu. Yılmaz 28 Şubat'ın ardından neden Avrupa'ya gittiğini, 7 yıl boyunca babasını vefat etmesine rağmen Türkiye'ye niçin dönmediğini anlattı. Yılmaz daha bir çok konuya da açıklık getirdi.

BİRİNCİ BÖLÜMÜ OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Şevket Kazan’ın bir kitabında sizinle ilgili geçen bir şey dikkatimi çekti. Refah Partisi’nin kapatılmasına neden olan isimlerden biri olarak sizin adınız da geçiyor. Kendinizi hakikaten sorumlu buluyor musunuz?
Bunları duyuyorum ve üzülüyorum. Adama sorarlar... RP’den önce Türkiye’de Milli Görüş çizgisinde olan iki  parti daha kapatıldı. 1971’de Milli Nizam Partisi kapatıldı. Biz o zaman 16 yaşındaydık. Küçük bir hatiptim o zaman. Milli Nizam sadece İzmit’te seçime girmişti ve kapatıldı. Peki onu kim kapattı? Şevki Yılmaz o zaman 16 yaşındaydı. Adama sorarlar... Milli Selamet Partisi kapandığında da Şevki Yılmaz yoktu. 1980’de hatiptim. Kocaeli’nde, Rize’de gayret gösteren biriydim. Milli Selamet Partisi’nin kapanmasına kim sebep oldu? Şevki Yılmaz var mıydı? Fazilet Partisi kapatıldığında Şevki Yılmaz Türkiye’de dahi değildi…

Sadece sizin değil 5-6 kişinin daha adı var. Sizce  neye binaen böyle birşey söyledi?
Bu tavır insanoğlunun açmazlarından biridir. Bir durumla karşılaştığında suçluyu kendi dışında aramak, başkalarını suçlamak, siyasi hareket içerisinde yapılan hizmetlerde olumsuz sonuçlarda suçlu aranmaz, sorumlu aranır. Eğer biz kul olarak o erdemi gösterirde sorumluluğu üstlenerek tevbe edersek Allah (cc) önümüzü açar ve yardım eder. Hz. Adem (as) suçu kendi nefsinde gördüğü için affedilmiştir. Yunus (as) da öyle. Yunus Peygamber; “La ilahe illa ente subhaneke innî kuntu minez-zalimîn" diyerek suçu başkasına atmıyor. “Ben zalim oldum” diyor. Adem (as) da, “Nefsime uydum” diyor. Bir dönem aynı safta mücadele ettiğimiz abilerimize göre hatalar hep başkalarının, başarılar ise kendilerinin. Kimi inandırabilirsiniz?

Biraz daha açarsak…
Şöyle; savcının hazırladığı iddianame misal 100 sayfa ise, Şevki Yılmaz’a ayrılan bölüm 3 sayfadır. Kapatma davasındaki iddianamede en fazla Erbakan Hoca’dan bahsediliyor.  Suçlu olduğu için mi? Tabi ki hayır! Kurt kuzuyu yemek istediğinde her zaman bahane bulur. Unutmayalım ki, İktidar partisinin kapatılarak başbakan ve bakanlarının idam edildiği bir ülkede siyaset yapıyorsunuz. Bu şartlar altında siyaset ve millete hizmete talip olanların en önemli erdemi vefa olmalı. Ancak görüyorum ki vefa sadece İstanbul’da bir semt adı imiş, bu açıklamalarla bunu görmek hakikaten üzücüdür. Vefaspor küme düşeli vefayı mumla arar olduk.

SU DEĞİL, SUYU TEMİZLEYEN ÇAKIL TAŞLARIYIZ

Refah Partisi’nin kapatılmasında suçlu gösteriliyorsunuz. Peki iktidara gelmesinde katkınız olduğunu düşünüyor musunuz?
Bütün bunlar Allah’ın takdiri ve lütfüdür. Bugünki ortamın oluşmasında çakıl taşı olabildiysek Allah’a hamd ederiz. Üstad Necip Fazıl’ın dediği gibi, “Biz su değiliz, suyun altında suyu temizleyen çakıl taşlarıyız.” Eğer çakıl taşı olmazsa su çamurlu akar. Türkiye’de siyasetin muslukları çoğu zaman çamurlu akmıştır. O konuşmalar çakıl taşı olmuştur. Su kısmen temizlenmiş ve temizlenmeye devam etmektedir. Ülkemiz siyaseti üzerinden artık kara bulutlar kalkmaktadır. Halkımızın uyanışı devam etmektedir. Bir nebze bunda katkımız olduysa bu övünme vesilesi değil, sadece Allah’a şükür ve hamd vesilesidir.

KAÇMADIM, FİKİR VE DÜŞÜNCELERİMİ GÖÇ ETTİRDİM

28 Şubat ile birlikte parti kapatıldı. Size siyasi yasak geldi. Ne yaptınız o sürede?
Erbakan Hocam ve arkadaşlarıyla birlikte beraber gülüp-ağladığımız,  beraber ıslanıp, beraber yürüdüğümüz bu kervanda bize hicret yolu gözüktü. Kaçmadım, sadece fikir ve düşüncelerimi göç ettirdim. Çünkü onlar Şevki Yılmaz’ın şahsına düşman değil. Bizim sakalımıza düşman olsalardı Fidel Castro’yu kucaklamazlardı. Castro’nun sakalı benden daha uzun. Onlar bizim söylem ve fikirlerimize düşmandı.

Hicret için niçin Avrupa’yı seçtiniz?
Aslında gönlüm Mekke ve Medine’de idi... Medine-i Münevvereyi çok özlemiştim. Hatta oradaki dostlarımız; “Yeter artık gel, Resulullah (sav) efendimizin manevi gölgesinde ilim ve huzur ortamlarında bulun” dediler. Ama Medine-i Münevvere’de sadece namaz aksiyonu vardı. Oysa Avrupa’da gurbetçi perişandı. Gurbetçinin çocukları esrar ve eroin bataklığındaydı. Gurbette hazırlanan kuyuların içinde imdat çığlıkları yükselirken biz Medine’de rahatı seçemezdik ve seçmedik. Dolayısı ile daha çileli bir mücadele için gurbet diyarını tercih ettim. Orada zaten yıllarca gurbetçiyle birlikte bir aile gibiydik. 15-20 sene gurbetçi kardeşlerimizle beraber olmuştuk. O camileri beraber kurmuştuk. 

kullan
Ofisinde Nursel Tozkoparan'ın sorularını yanıtlayan Şevki Yılmaz, 28 Şubat'ın ardından Avrupa'ya gittiğini ve 7 yıl zarfında babasını vefatı ve iki çocuğunun evlenmesine rağmen Türkiye'ye dönmediğini söyledi.

Ne kadar yurt dışında kaldınız?
Dolu dolu 7 yıl. Kendimi yeniledim bu süre zarfında. Kendime vakit ayırdım. Geçmişin muhakemesini yapma ve gerçek dostları tanıma fırsatım oldu.

7 yıl boyunca Türkiye’ye gelmediniz mi?
Hayır. Gittikten bir yıl sonra babam vefat etti. Onun cenazesine telefonla katıldım. Çocuklarım evlendi. İki yavrumun düğünlerine telefonla katıldım. En sonunda annem üzüntüden felç oldu. O zaman da 7 yıl dolmuştu. Davaların hepsi düşünce Türkiye’ye dönme imkanımız oldu elhamdulillah.

Türkiye’ye döndükten sonra tekrar siyasete atılmayı düşünmediniz mi?
Hiç dışında kalmadım ki! Zaten fikir, tavsiye ve telkinlerle siyasetin içindeyim.

MAKAMLAR ATEŞTEN GÖMLEKTİR,GİYENİ YAKAR

Aktif olarak siyaset yapabilirdiniz, mesela bağımsız milletvekili olabilirdiniz…
Çok rahat olurdum Allah’ın izniyle. Bağımsız milletvekili olma imkanımız her zaman var. RP döneminde milletvekilliği yaptığım süre 2 yıl 3 aydır. Belediye Başkanlığımız belki inanmayacaksınız 1 sene 10 aydır. Rizeli kardeşlerime sorsanız 20 sene zanneder. O kadar güzel hizmetleri Allah kısa sürede lütfetti.

İnsan koltuklara ne zaman talip olur?
Vadide tilkileri, milleti aldatanları görürseniz… Milli siyaset mücadelesini veren kimse yoksa, sahaya inersiniz. Daha çok gençlerin önünü açmak lazım. Yıllarca bunu savunduk.  Söylediklerimizi kendimizin yaşaması lazım. O açıdan siyasetin gençleşmesi çok mühim. Erbakan Hoca siyasete atıldığında gençti, Merhum Menderes gençti. Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul’u 21 yaşında fethetti. Gençlere güvenmemiz gerekiyor. Bugün CHP gibi bazı partilerde ki siyaset anlayışında gençlere layık görülen görev ve verilmek istenen sorumluluk sınırı, seçimlerde meydanlara parti bayrağı asmaktan başka bir şey değildir maalesef. Bu yanlışın terk edilmesi lazım, özellikle de internet çağında. Teknolojinin geliştiği günümüzde artık öğrenme yaşı küçülmüştür. Torunum benden iyi internet kullanıyor. “Gençler bilebilse, ihtiyarlar yapabilse” diye bir atasözü var.

O GÖMLEĞİ GİYMEKTEN DEVAMLI KORKTUM

- Bizlerin tecrübe ve birikimleri, gençlerin de yapma enerjisi var. Bunları birleştirsek tam takım olur. ‘’İlla sahada oynayacağım’’ demeye ne gerek var. Bu ülkeye, bu ülke insanlarına yön ver yeter ki. Sahada koşturan arkadaşlarımız aynı ideali, aynı gayeyi, aynı davayı paylaşıyorlarsa, Türkiye sevdasını, Türkiye aşkı davasını  yüreğinde taşıyorsa , sizin bu ateşten gömlek olan milletvekilliğine talip olmanız sadece hırstan ve nefisten başka nedir ki? Her zaman söylediğim gibi, makamlar ateşten gömlektir. giyeni yakar. O gömleği giymekten devamlı korktuk. Gece kalktığım zaman şu duayı yapıyorum; “Yarabbi  sorumluluk makamlarına gelen yöneticilerimize yanlış yaptırtma. ayaklarını kaydırtma. devamlı mazlum ve gariblerin yanında olanlardan eyle. Onları başarılı kıl ki bir daha bu ateşten gömleği bize giydirtme. ” .

Peki Şu an aktif olarak ne yapmaktasınız?
İlmi sahada nesil yetiştirme gayreti içindeyiz. Geleceğin şuurlu seçmenini ve yöneticilerini yetiştirmek için gayret ediyoruz. İnanın meşgale çok, vakit yok Kulturel ve ilmi sahada vakif hizmetleriyle egitime odaklanmanin daha verimli sonuclar doguracagini dusunuyor ve bu meyanda gayretler sarfediyoruz. Bu ara Avrupa’da programlarımız oluyor neredeyse her ay gidiyor, gurbetçi kardeşlerimizle hasret gideriyoruz.. Bir ayağımız orada diyebilirim, gubetçi kardeşlerimizle irtibatı kesmiş değiliz. Oradaki vefakar, samimi, sadık dostlarımızla, arkadaşlarımızla, sevdiklerimizle görüşüyoruz...

TERÖR ÖRGÜTÜ KURMAKTAN  YARGILANIYOR

Sizi bir kesim, Atatürk ve laiklik düşmanı olarak algılıyor ve iddia ediyor bu böylemidir?
Atatürkçü, laik, vatanperver diye millete yutturulan nice insanların bugün terör örgütü kurmak, üyesi olmak ve seçimle başa gelmiş meşru hükümeti silah zoruyla devirmek suçlarından yargılandığını görüyoruz. Hani medyaya göre bu adamlar Atatürkçüydüler? Hani laiklerdi? Hani vatanperverdiler? Ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz! Bu millet ben Atatürkçüyüm diyenlerle, Atatürk düşmanı olarak lanse edilenler arasındaki hizmet, zihniyet ve anlayış farkını görüyor ve bu teraneleri yutmuyor artık... Hep aynı nakaratlar... İlerici, gerici, çağdaş, çağdışı, laik, antilaik, irticacı gibi senfoni orkestrasının mozart müziği notaları. Milleti aldatmak için uydurulmuş kelimeler, tarlaya gizlenmiş mayınlar...

Sizin için söylenenlere gelirsek…
Biz bu mayınlara basmadık, basmayacağız. Vatanımızı ve milletimizi sevmemizin derecesini kimse ölçmesin çünkü başaramaz. Bu medya ve zihniyetleri aynı şeyi Merhum Şehid  Menderes’e de yaptı. 12 Eylül’de de aynı gerekçeleri kullanarak ihtilal yapmadılar mı? Bunlar bayatlamış şeyler artık. Biz neye karşı olup olmadığımızı icraatlarımızla, hayatımızla ortaya koyduk. Biz Türkiye’yi kalkındırmak istemeyenlerin oyununu bozmak için mücadele veriyoruz. Halkımızın yüzünü güldürmek isteyenlere mani olanlarla mücadelemiz var. Yüzyıl evvel Sultan Abdulhamid'i tahtan indirirken, din elden gidiyor diye halkı sokağa döken ittihatçı masonik zihniyetin günümüz temsilcileri de, kirli emellerine ulaşmak için her şeyi kullandılar. Günümüzdeki Ergenokoncular da, Kemalizm, laiklik ve Atatürkçülük maskeleriyle entrikalarını devam ettirmediler mi?

Sanırım Ergenekon’u kastediyorsunuz…
Evet. Boşuna demedim Ergenekon değil Engerekon diye. Tam bir yılan, deri ve kabuk değiştiriyor. Bir bakıyorsunuz tarikat şeyhi, bir bakıyorsunuz Atatürkçü, bir bakıyorsunuz, Komünist, bir bakıyorsunuz laik, bir bakıyorsunuz demokrat-aydın, bir bakıyorsun koyu dinci, bir bakıyorsunuz milliyetçi! Bazen Sünni, bazen Alevi...

Halk bunu ayırt edebiliyor mu peki?
Tabii. Şimdi maskeleri düşmek üzere ve gerçek yüzleri halkımızın sağduyulu bütün kesimleri tarafından görülmeye başlandı. Bu ülkeyi, bu milleti sevmek, hak ve adaletin hakimiyeti için çalışmak, bu milletin mutluluğu için uğraşmak bizim idealimizdir, rejimimizdir, düzenimizdir. Ülkemizin ve Milletimizin maddi ve manevi gelişmesini önleyen, hak ve adalet çizgisi dışına taşan her şey, adı ne olursa olsun, bizim yolumuz değil. Olmayacak da.

YUMRUKLA, POLİSE SIKILAN KURŞUN AYNI ADRESTEN

Son olarak Ahmet Türk’e yumruklu saldırıyla başlayan, iki polisimizin şehid edilmesiyle ivme kazanan ve Enerji Bakan’ı Tamer Yıldız’la devam eden saldırılar hakkında ki düşüncelerinizi öğrenmek isterim...
Siyasilere sıkılan yumrukla, polisimize sıkılan kurşun aynı derin merkezden verilen talimatla gerçekleştirilmiştir. Bütün bu saldırıları nefretle kınıyor, hain saldırıda şehid edilen polis kardeşlerimizi rahmetle anıyor, kederli ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum. Son yüzyıldır Ekonomik, siyasi ve hukuki sahada tıkanan ülkemizin nefes almasını sağlayacak Anayasal düzenlemelerin ve açılım hamlelerinin yapıldığı bu süreçte meydana gelen menfur olayların zamanlamasının çok anlamlı olduğunu düşünüyorum.. Bana, Danıştay saldırısının akabinde cenaze namazına katılan Bakanlara yapılan ve sonrasında ardında Ergenekon Terör örgütünün olduğu ortaya çıkan saldırıları hatırlatıyor. Ülkemizin yöneticilerine karşı bu cüretkâr saldırıların sorumlusu olarak piyonları değil bu piyonları devlet adamlarına karşı yalan-yanlış ve iftiralarla kışkırtan sorumsuz, lider görünümlü şahısları halkımızın vicdanına havale ediyorum. Biz bu tür siyasi söylemlerle 12 Eylül öncesi dolduruşa getirilip meydanlarda terör estiren nice kalabalıklar ve devlet adamlarına yönelik nice saldırılara şahid olmadık mı?

DURMAK YOK YOLA DEVAM

Bu olaylara karşı gösterilen tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gerek yumrukla ve gerek silahla bu milletin kanını akıtanların, açılıma karşı çıkarak rant yollarının açık kalmasını sağlamaya çalışanların ne kadar art niyetli olduklarını ortaya koyan bu son gelişmelerin kamu vicdanında gerekli yankıyı bulduğuna inanıyorum. Kürt-Türk, alevi ve Sünni tüm milletimiz artık oyunu görmeye olayları deşifre etmeye başlamıştır, can ve cenazelerimiz üzerinden kendilerine iktidar kurmak isteyenler için zor dönem başlamıştır, kürt ve türk siyasetçiler arasında derin yapılanmanın uzantıları halen mevcuttur. Mesele bu pisliklerden kurtulmaktır. Allah’ın izniyle bunu millet olarak el birliğiyle, kardeşçe, omuz omuza vererek başaracak, sevgi, barış, huzur ve hoşgörünün hâkim olduğu Türkiye idealini gerçekleştireceğiz. Durmak yok, yola devam inşallah. (Bitti)

KAYNAK: HABER 7