Kekilli: Amacım birini daha uyandırmak
Murat Kekilli. Milyonların sevgilisiydi... Dünyanın en güzel gözlerinin eşek gözlerini olduğunu pek çok kişi ondan öğrendi. Şimdi o pek çok kişi ama hiç değilse bir kişiyi olsun uyandırmak istiyor, uykusundan...
"Ben bu akşam ölürüm, beni kimse tutamaz..." parçası ile tanımıştı pek çok insan onu. Bir müddet zirvelerde yıldızı parlarken gördük onu, Eşek gözlüm parçası ile Türk halkı ona sevgisinin devam ettiğini gösterdi. Ama daha sonra ne oldu ise ortadan kayboldu Murat Kekilli. Hakkında medyada olumsuz bir yığın haber çıktı ardından. Ama o hiç konuşmadı. Kimse gerçeğin ne olduğunu bilemedi...
Aradan yıllar geçti...
Milyonların sevgilisi Murat Kekilli bu kez "Ben insanları uyandırırım, beni sistem tutamaz..." diyerek çıkageldi...
Eskisinden daha antiemperyalist ve üstelik bu kez daha mistikti... Rockçılığın doğurduğu asilikten zerrece taviz vermemişti ama mağrur değil, ağırbaşlı ve vakur şekilde meydan okuyordu sisteme...
Genel Yayın Yönetmenimiz Ünal Tanık ve Yayın Koordinatörümüz Yaşar İliksiz söyleşti Kekilli ile. İşte o keyifli söyleşinin yazıya dökülebilen kısmı:
Yeni albümünüz hayırlı olsun Murat Kekilli, Müzik piyasasında işlerin pek iyi gitmediği herkesin sektörün çöküşünden dert yandığı bir dönemde umarız bahtın açık olur…
Maalesef müzik sektörü çöküyor. Bunun başlıca iki nedeni var: Birincisi, müziği eğlence aracı haline getirilmesi. Oysa müzik eğlence aracı değildir. İkincisi, insanlar doydu veya doyduğunu zannediyor çünkü hani çok iddialı bir söylem olacak gene ama iki tane ritim ile müzik yapılıyor… İki ritm birleşince, çıs-tak çıs-tak al sana müzik deniliyor. O çıs-tak çıs-tak müzik parçası gibi lanse ediliyor. Ritimle müzik yapılıyor zannediliyor. Tabi o müzik, müzik olarak lanse edilince de sonuç kaçınılmaz oluyor. İnsanlar müzikten de soğur, her şeyden de soğur böylelikle…
Maalesef müzik eserlerinde mesaj olmadığı, müzik icra edenlerde birikim, donanım olmadığı için, müzik altyapısı olmadığı için sektör bitişe doğru gidiyor. Dinletilen müzikler yanlış her şey yanlış…
Sistem çökük! Sadece müzik sektörü değil tümüyle sistem çökük. Sistemi diriltmeye çalışıyoruz en azından müzik bölümünü… İnsanların duygularına hitap ederken akılla duygularını bileştirmeye çalışıyoruz.
İki tane çok iddialı söyleme imza attın. İlk olarak, “Müzik eğlence aracı değildir” dedin, nedenini biraz açar mısın?
Müzik eğlence aracı değildir, en azından tek nedeni eğlence çünkü… Eğer müzik bir eğlence aracı olsaydı annelerimiz bizi ninnilerle büyütmezdi. Kulağımıza gelen ilk müzik tınıları, annemizin ninnileridir. Kulağımız onların sesi ile tanışır notalarla. Annelerimizin sesi müzikal anlamda güzel de çirkin de olsa bize müzikle seslenirler… Çünkü anne sesi başlı başına güzelliktir. Anne sesi en güzel sestir.
Tarihin ilk çağlarından itibaren insanlar özlemlerini, kaygılarını, aşklarını dile getirmek için müziği kullanmışlardır. Naralarını bile notalar eşliğinde atmıştırlar. Müzik bu kadar derinlemesine insanın hayatındadır. Aşklarını, kavgalarını, kaygılarını dile getirirken şarkıları bizim hayatımızın bir parçası olarak algılayıp o şekilde sunmuştur. Şarkılarla söylemiştir kısaca yani. Derdini notalara yükleyip şarkıları o şekilde söylemiştir karşısındakine. Bu yüzden eğlence aracı değildir. Tek nedeni eğlence değildir.
"...çevremdeki insanları sorgulamaya başladım, sorgulamaya çağırdım. Parayla karşılığı bulunamayacak bir şey bu. Hepimiz uyuyor muyuz? Çoğumuz uyuyoruz ama içimizde uyananlar ve uyaranlar var. Ben uyandım. Herkes uyansın istiyorum..." |
Çünkü müzik iyi bir iletişim aracı çok çabuk ulaşabileceğimiz insanların kalbine vuran ulaşım aracı… İnsan duygularına hitap eden ulaşım aracıdır. Müzik mesajdır. Verilmesi gereken mesajdır. Müzik paylaşımdır. Müzik hayattır, topraktır.
Toprak derken?
Toprak derken neyi kast ediyorum, açayım. Biz müziklerimizi CD olarak sunuyoruz mesela piyasaya. O CD cansız bir metal parçası gibi görülmemeli. Her şey topraktan geldi. Ağaç topraktan, insan topraktan, tüm organizmalar topraktan… Her şey topraktan! Organizma olmayan da topraktan... Hepsi canlı. Aslında o CD’de canlı. Hayat var CD’nin içinde. Yaşam var. Onu siz eğlence aracı olarak görürseniz hata yaparsınız. Çünkü içi donanımlıdır, birikimlidir, mesajları vardır. Bir yığın mesaj içerir.
Müzik verilmesi gereken mesajdır ama müzisyen olarak donanımın yeterli değilse ne vereceksin? Donanımın yeterli değilse mesaj verebilir misin? Veremezsin, alırsın. Tüketirsin! Kazanırsın, harcarsın!
Son albüm için ben 5 yıldır hazırlanıyordum. Verilecek mesajlarım vardı. Çok önemli mesajlardı bunlar. Bu albümle birlikte ben çevremdeki insanları sorgulamaya başladım, sorgulamaya çağırdım. Parayla karşılığı bulunamayacak bir şey bu. Hepimiz uyuyor muyuz? Çoğumuz uyuyoruz ama içimizde uyananlar ve uyaranlar var. Ben uyandım. Herkes uyansın istiyorum...
İkinci iddialı sözünüzü soracağız bir de. Bizce orijinal ve yeni söylemler olduğundan özellikle sormak istiyorum. “Müziğe insanlar doydu ve doyduğunu zannediyor” dediniz. Yani eskiden müziğe ulaşmak daha zordu. Yüz yıl öncesine gittiğimizde kayıt yoktu. Müzik dinlemek isteyen canlı icra edildiği mekânlara gitmek zorundaydı. Şimdi her yerde istediğiniz sanatçıdan istediğiniz müzik parçasını dinlemeniz mümkün… Doymuşluğun nedeni bu mu?
"Bir misyonumun olduğunun farkına çok geç vardım. Herkesin övdüğü, yücelttiği dönemde oluşan kibir beni farklı noktalara yöneltmişti. Gidişin tehlikeli olduğunu fark ettiğim anda müziğe biraz ara verdim..." |
Kolay erişim bir etken. Doğru. Bunun dışında verimli müzik, toplum fikirlerine yön verebilecek düzeyde müzikler üretilmemesi de önemli etken. Bunun yerine ne üretiliyor. Günlük, popüler, acele tüketilmesi gereken parçalar üretiliyor, Acele, hemen tüketilmesi lazım. Çabucak, acilen tüketilsin ki yerine yenisi konsun… Tüketilsin ki yerine yenisi konsun… Tüketilsin yerine yenisi… Müzik tüketim aracı haline geldi. Üretim tüketim için yapılmaya başlandı. Üretim tüketim aracı haline geldi. Acilen tüketilsin ki acilen yenisi üretilsin…
Ben 1996 yılında Hürriyet gazetesinin reklam sayfalarında şöyle bir ilan gördüm: Acele, sesi güzel olanlar yetiştirilir ve acele sanatçı yapılır! Arkadaşlarıma gösterdim ve “Allah aşkına bakın, nereye gidiyoruz?” dedim. Aslında ta o gün ben bugün gelinecek noktayı arkadaşlarıma anlatmış ve “görün bakın, yakında kimse müzik dinlemeyecek” demiştim.
Hengâmenin ortasında Murat Kekilli nasıl bir yerde, ne durumda?
Kekilli dışarıdaki yolları tüketmekle meşgul. Tüketirken bir de hiç görmediği bir şey keşfediyor, kendi içine doğru yolculuğa çıkıyor… Detayları kaçırmamaya çalışıyor. Çünkü asıl güzelliğin detaylarda olduğunu görmemiş bugün kadar, artık görüyor. Kendi içimize bakmadan dışarıda yolcuklara çıkmışız. Kant okumuşuz, Hegel okumuşuz, Erich Fromm okumuşuz… Bunları içimize bakmadan okumuşuz. Oysa içimize baksaymışız görecekmişiz: “İlim ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir, sen kendini bilmezsen, bu nice okumaktır?” diyecekmişiz. Kendi içimizi yok saydık nereye gittik! Yanlış yerlerden beslendik…
Bu bağlamda doğru beslenme kaynakları neler olabilir?
Bizi besleyecek pek çok kaynak var, Karacoğlan’dan beslenebilirsiniz, Fuzuli’den beslenebilirsiniz, Dede Korkut’tan beslenebilirsiniz, Yunus Emre’den beslenebilirsiniz. Yok saydığımız kaynaklar var. Görmek istediğimiz ya da daha doğru ifade ile gösterilmek istenmeyen, onun yerine bu daha iyi denilen isimlerden beslenebilirsiniz… Mesela Sezai Karakoç'tan beslenebilirsiniz... Necip Fazıl'dan beslenebilirsiniz. Nazım Hikmet'ten beslenebilirsiniz. Nazım'ı gösterirler ama diğerini göstermezler. Hatta diğerlerini görenleri görmek bile istemezler... "Onu dinleme bu daha iyi derler"
Kendi istediklerine “Muhteşem” derler, “yeri göğü inletiyor, ortalığı yıkıyor” derler. Hepimizi ikna ederler. Hâlbuki on kişi vardır izlemeye gelen. O on kişiyi bin kişi gösterir, sizi ikna ederler! Bu yalanı ancak bireysel birikimle ortaya çıkartabilirsiniz. Sanat, toplumun hayat damarlarından biridir. Bu damar kirlenirse, iyi çalışmazsa, yavaş yavaş onun hastalığı diğer organlara sıçrar ve toplumun bünyesini hasta eder… Sanat, donanımlı olmalıdır, sanat verimli olmalıdır, sanat birikimli olmalıdır… Sanat edepli olmalıdır. Oysa edepli sanatın yerine koymak istenen belli. Saygılı sanat. Saygısızlık toplumu çökertir. Baba oğluna saygı duymazsa ne yapar? Onu ziyaret edeceğine, onunla internetten söyleşmeyi tercih eder. Eşler birbirine saygıyı kaybederse aynı evin içinde olsalar da internetten söyleşmeye başlarlar. Müzik bu anlamda bir uyarıdır aynı zamanda. Kaybedilmemesi gereken değerler konusunda insanları uyarır.
Bir misyonumun olduğunun farkına çok geç vardım. Herkesin övdüğü, yücelttiği dönemde oluşan kibir beni farklı noktalara yöneltti. Gidişin tehlikeli olduğunu fark ettiğim anda müziğe biraz ara verdim.
Murat, biz seni Rockçı olarak tanıyoruz. Öyle sevdik…
Eyvellah, Rockçıyım abi! Hem de baba bir rockçıyım çok şükür...
En başından beri antiemperyalist çizgidesin, bunu biliyoruz. Zamanla antiemperyalizmin yanı sıra mistik tavır da belirmeye başladı müziğinde, bu baştan böyleydi, biz mi fark etmedik, yoksa…
Teşekkür ederim, iyi takip etmişsiniz. Doğru gözlemler bunlar… Beslenme kaynaklarımı değiştirdim. Kendi içimde yolculuğa çıkmamın sebebi de buydu. Herkes kendi Kutsal kitabını okur, biz kendi Kutsal Kitabımızı bile okumayız. İncil'i öğretirler bize şarkılarla, filimlerle ama Kuran'ı unuttururlar. Kuran'ı merak ettirmezler. Bilmeyiz ayetlerini. Kuran’da şöyle yazıyormuş, varmış der geçeriz… Hatta Mevlana’nın öğretilerini bile yabancılar önemseyince fark ettik. Almanlar, İngilizler, Japonlar akın akın oraya geliyor. Biz de onlar büyük ilgi gösterdiği için önemini anca fark edebiliyoruz! Aptal mıyız biz diye sordum ben kendi kendime? Erich Fromm’u keşfetmişim ama Mevlana’yı keşfetmemişim. Etraf derya deniz ama bizim haberimiz yok…
"...Ama günün birinde bir gazeteci bana, 'seni biz yarattık' diyebildi! Çok affedersiniz 'çüş!' dedim bunu diyene..." |
İşte burada savaşmak gerekiyor mu, gerekiyor. Slogan atmak gerekiyor mu, gerekiyor. Ben hayatımda slogan atmamıştım, atmaya başladım. Müzisyenlik sıfatı bir elbisedir. O elbiseye giyince müzisyen oluyoruz. Ama o elbiseyi giyen bir insan var. O insanın duyguları, inançları var. Haksızlık karşısında dik durmak gerekiyor, eşitsizliğe isyan etmek gerekiyor. Biz bunları hep yabancı kaynaklardan öğrendik. Oysa bizim kendi kültürümüz de bize bunu söylüyor. Hatta bizim filozoflarımız, düşünürlerimiz onlara model olmuş ama biz görmüyoruz. Kör olmuşuz görmemişiz.
Gerçi Adanalılar şöhret olma yönünde diğer tüm illerdeki vatandaşlardan birkaç adım öndedirler ama senin şöhret olman o kadar kolay olmadı, o yönünün hakkını da verelim…
Allah razı olsun. Kolay olmadığı da doğru, müzik dünyasında başarılı olmamı sağlayan, yardımcı olan pek çok insan olduğu da! Kitle iletişim araçları hariç bir çok insanın faydası oldu bana. Ama günün birinde bir gazeteci bana, “seni biz yarattık” diyebildi! Çok affedersiniz “çüş!” dedim bunu diyene. “Ben size rağmen geldim yahu! Kafadan yasak koydunuz bana. Ne işin var senin bunlarla, sen ye, iç, yan gel yat, keyfine bak dediniz!”
Ben dünyanın geneline baktığımda bir insanın rahat yaşama lüksü olmadığına inanıyorum. Eğer insan isen dünyanın gidişatından rahatsız olman lazım derim. Eğer rahatsızlık duymuyorsanız, benim sizinle insanlığınızı tartışmam lazım. “Tüh, yazık” bile demiyorsan insanlığından söz edebilir miyiz? Ben rahatsızım. Hayatım boyunca da rahatsız oldum. Kendimi, varlığımı hissettiğim andan itibaren dünyanın gidişatına baktığımda her tarafta eşitsizlik olduğunu gördüm rahatsız oldum. Normalde 2 kere 2 dört eder ama eşitlik gibi gösterilene baktığımız zaman eşitliğin bir tarafında iki tane ekmek varken diğer tarafında çeyreğin bile zor olduğunu görüyoruz! Eşitliğin bir tarafı kayıp!
"Beni sistemin içine çekmeye çalışanlara ben o dönemde dedim ki; 'Aradığınız şeyi ben veremem, benim üzerimde düşlediğiniz şey hayalden ve düşten ibarettir. Düşünceden ibarettir. Kendi fişimi kendim çekerim, zamanı gelince de onu geri takmasını bilirim'. Ve o dağdan indim. Dağdan dibe kadar inen benim… |
Medya bir dönemden sonra mı set koydu, yoksa çıkış sürecinde mi öyle davrandı?
Çünkü seni el üstünde tuttukları bir dönem de vardı sanki! Özellikle bu akşam ölürüm şarkısının çıkış yıllarında…
O dönemlerde benimle röportaja gelenler bile “bak yücelttik bunu” falan diyorlardı. 1997’de çıktı o albüm aslında. Klip çekildi, olmadı. Bu akşam ölürüm parçasına da klip çekildi o da olmadı. Yasaklandı hepsi. 98’de Kuşadası’nda Müzik yarışmasına gönderdik parçayı ön elemeyi bile geçemedi. Ama aynı parça 2000’de birden parladı. İnsanları yönlendirirseniz, sansasyona getirirseniz her şey oluyor. Ama görmek istemedikleri zaman da görmek istemiyorlar.
Sen buna rağmen zirveye çıkmayı başardın. Bir dönem el üstünde tutuldun ama sonra ortadan yok oldun. Piyasanın dili ile söyleyecek olursak dibe vurdun!
Vurdum!
Ondan sonra genelde psikolojik olarak insan ne yapar? “Ulan siz görürsünüz. Ben o zirveye bir daha çıkacağım.”, hırsı vardır. Sen o duyguyu yaşandın mı ve onu yenmeyi başarabildin mi?
Soru muydu bu?
Soru!
İlginç!
Eğer soru olarak saymazsan cevap vermeyebilirsin…
Estağfurullah… Dibe vurduysam kendim vurdum. Beni kimse dibe vurdurmadı. Kendi fişimi kendim çektim. Beni sistemin içine çekmeye çalışanlara ben o dönemde dedim ki “Aradığınız şeyi ben veremem, benim üzerimde düşlediğiniz şey hayalden ve düşten ibarettir. Düşünceden ibarettir. Kendi fişimi kendim çekerim, zamanı gelince de onu geri takmasını bilirim” dedim. Ve o dağdan indim. Dağdan dibe kadar inen benim…
Bazen insan kaldırım boyunca yürür. Kaldırımda oturan insanlar vardır, çoğumuz fark etmeyiz onları. Dinlenmek için kaldırıma oturup yukarı bakarlar. Aşağıdan yukarıya bakmak nasıl bir duygudur bilmek gerekir. Hep tepeden bakmak ister insan. Tepeden bakarlar. O yüzden zaman zaman kaldırıma otururum ben. Arkadaşımı da alırım. “Gel aşağıdan yukarıya doğru insanlara bakalım, nasıl görünüyorlar” derim. İnsanların aşağıdan nasıl göründüklerine bakarım.
Biz yukarıda iken daha yukarısını bilemezdik. Çünkü yukarıdasın, aşağıdakileri görüyorsun. Sen teksin orada, öyle görüyorsun! Ya da sana öyle gösterirler. Orada iken aşağıdan nasıl göründüğünü bilmezsin. Nasıl göründüğünü görmek için oradan inmek gerekir. Seni oradan başkaları indirirse çok acı olur. Ama fişi kendin çekersen çok tatlı olur. Çünkü o zaman kendi inisiyatifin kullanılmış olur. Oradan indim. Bilerek indim.
İstediğim zaman fişi geri takar, çıkarırım. Hiç önemli değil bu benim için. Oraya çıkmak için neler yapılması gerektiğini biliyorum. Ufak bir sansasyon oluştururum. Çok fazla bir şeye gerek yok. Nasıl olsa yapılıyor böyle şeyler. Sansasyon oluşturdun mu hemen zirveye çıkarsın. Çok kolay bir iş bu! O kadar kolay ki! Ama amacım bu değil.
"Bundan 10-13 sene önce onların çektiği kliplere baktığınızda zaman 'Uf, nasıl klip çekmişler' diyorduk! Adamların ufukları çok geniş. O kliplerdeki hayaller teknolojik gerçeğe dönüşüyor. Biz burada hâlâ kavga ediyoruz… Daha dün yine şehitlerimiz oldu… Onlarca insanımızı kaybettik. Askerlerimiz şehit oldu. Bugün patlama oldu! Buyur! Biz bunlarla uğraşıyoruz…" |
Amacım ne biliyor musun? Amacım birisini daha uyandırmak. Hayat zirveden ibaret değildir. Hayat bir bütündür. Bu dünyada herkes bir bütünün parçası! Her şey bir bütünün parçası! Tümden gelimle baktığında amaç oraya ulaşmak… Tek amaç ulaşmak da değil. Ulaşırken kestiğinin, biçtiğinin, doğradığının, ezdiğinin, çektiğinin farkına varmak. Amaç oraya kimseyi incitmeden çıkmak… Dikkatle çıkmak.
“Birini daha uyandırmak” dedin de senin yaranı biraz daha deşeyim ben! Biz Türkler Rock Müziğini daha ziyade gruplarla sevdik. Anadolu Rock dediğimiz türün en büyük temsilcileri gruplarla öne çıktı. Kurtalan Ekspres ve Moğollar mesela… Barış Manço ve Cem Karaca büyük sanatçılardı, rock solistleriydi. Çok büyüktüler. Ama arkalarında Kurtalan Ekspress’in olması onların gücüne güç, ününe ün kattı. Halk onları da arkasındaki grupları da çok sever ve tanırdı.
Rock dünyasında bugün baktığımız zaman böyle halkın tamamının kucakladığı, bir solistin arkasına geçtikleri zaman gücüne güç katacak grup yok… Mor ve Ötesi, Çilekeş, Gripin vs gruplar kendi çaplarında gayret sarf ediyorlar. Duman’ı rockçı grup sayan var mesela… Arabeski gitarla icra etmek rockçılık ise o da rockçıdır tabi başka tartışma konusu da benim dikkat çekmek istediğim nokta şu, bugün grup halinde halkın tüm kesimleri tarafından kucaklanan, geniş kitlelerin sesi olabilen bir grup yok… Mesela Murat Kekilli’nin arkasında niye böyle güçlü bir grup yok? Sen kendini aydınlatmış, geliştir misin ama arkan yine boş! Niye boş?
Güzel, çok güzel şeyler söylüyorsun da toplum bu denli uyutulmuşken nasıl olsun? Çürüme kendi ailemin içine kadar sinmişken, benim Hacı Annem dizi filmlerin müptelasına dönüştürülmüşken nasıl olsun? Bireyler olarak boş şeylerle toplum olarak o kadar aptal işlerle uğraşıyoruz ki! Kılık kıyafetle uğraşıyoruz! ABD, 2030’da Mars’a uzay aracı göndermeye hazırlanıyor.
İnsanlar dünyada bu alanda farklı farklı klipler çekiyor. Onlar bizim çok önümüzdeydiler zamanında. Belki felsefe olarak değillerdi ama yaptıkları iş olarak önümüze geçtiler. Pink Floyd’un Krista Björk’ün Mega Death’in çektiği klipler vardı mesela… Bundan 10-13 sene önce onların çektiği kliplere baktığınızda zaman “Uf, nasıl klip çekmişler” diyorduk! Adamların ufukları çok geniş. O kliplerdeki hayaller teknolojik gerçeğe dönüşüyor. Biz burada hâlâ kavga ediyoruz… Daha dün yine şehitlerimiz oldu… Onlarca insanımızı kaybettik. Askerlerimiz şehit oldu. Bugün patlama oldu! Buyur! Biz bunlarla uğraşıyoruz…
İstiyorum ki böyle şeylerle meşgul edilmeyelim. Şahsen kurtarabildiğimi kurtarıp, “bak gerçek farklı, bizi bunlarla uğraştırıyorlar” demeye çalışıyorum. Bu tarz uyanmaya çağıran müzikleri çok irdelemek ve insanlara ulaştırmamız gerekiyor. Ulaştırmamız için de kitle iletişim araçlarını kullanmak zorundayız. .Ama kitle iletişim araçları bunları vermek istemezlerse ne yapacaksın? Al sana uzman sorusu! Şimdi kitle iletişim araçları; bu müzik, uyandırıcı müzik! İnsanları uyarıyor, insanları gerçekleri görmeye çağırıyor, bırak insanlar uyumaya devam etsinler” derlerse, ben ne yapabilirim, onu düşünmem lazım? Bir B planımın olması lazım.
"Maalesef, insanlara sisteme teslim olmayın diyen bir çok arkadaşımızın yolu tıkandı. F’nin önü tıkandı, M’nin önü tıkandı. Sistemin içine girip de onunla barışık yaşamaya çalıştığın zaman bir yere geliyorsun, Sistemin istediğini istiyorsan mutlaka getiriyorlar. Eğer ben, sistemin desteği ile bir yerlere gelirsem anlayın ki mutlaka sistemin içindeyimdir. |
B planın var mı bilmiyorum ama genelde Batıda bu tarz çağrıları yapan müzisyen arkadaşlar, sokağa inip, müziklerini sokaklarda icra ediyorlar…
Tamam işte. Benim de yaptığım bu! Konserlerde çıkıp durumu olduğu gibi izah ediyorum.10 kişi mi? 10 kişi. 1000 kişi mi? 1000 kişi. 10.000 kişi mi? 10.000 kişi. Hiç fark etmez. Teker teker uyanmaya çağırıyorum insanları. Çekilmiş fişlerini geri takmaya çalışıyorum onların...
Peki, Kekilli tekrar kendi fişini takmaya nasıl karar verdi? Ne oldu da bu kararı aldı?
O yolculuğumun tamamlanması gerekiyordu. Millete uyanmasını sağlamak için, benim de kalkıp, uyanın demem gerekiyordu. Tabi ki herkes çürük sistemin parçası değil. Hakiki dostlarımız da vardı, bizi sahiplenen dostlarımızın çağrısı da vardı. Albüm hazırlamıştım ama piyasaya çıkamıyordum. Bunu kendimiz dinleyelim, kimsenin uyanacağı yok, dürtüyoruz olmuyor” karamsarlığı yaşadığım dönemde oldu. Fakat dinleyen dost ve arkadaşlarım, “Çok güzel bir albüm oldu. Bunu herkes dinlemeli” diye diye bir müddet sonra bende de albüm çıkartma duygusu dayanılmaz hal aldı.
Onların da etkisi ile tekrar fişi takmaya da karar verdim. Tabi her şeyin vakti var. Hiçbir şey zamanı gelmeden olmuyor.
Bir insan niçin albüm çıkarır? Parasız kalmıştır, hadi para kazanalım diye çıkarabilir mesela. Ya da halkın beni duyması için yapıyorum diye de çıkarabilir, halk için yaparsın. Ya da sanat aşkı için çıkartabilir. Ya da kendisi içindir egolarını tatmin etmek için yapar. İnsanların şak şak şak edişini duymak için de albüm yapabilirsin. Hani dediniz ya zirvedeydin diye, ben oradan şak şaklama ne demek iyi bilir. Eğer o şak şaklar sürekli olsun istemeydim fişi çekmezdim, hep orada kalmak isterdim. İstedikleri tavizleri de verirdim. “Ben kralım. Verin bana dizi filmde bir rol, kaç para? 1.000.000 tamam, kabul” derdim… Ama çok şükür o şaşaa gözümü kamaştırmadı.
Zirveden dibe inmek pahasına büyük teklifleri reddettiğini ama büyük de tavizler istendiğini anlıyoruz biz bu cevaptan! Neler istemiştiler? O fişimi çekerim, bu bedeli ödemem dediğin şeyler neydi?
Mesela dizi film teklifleri oldu. Ben onların istediği dizi filmlerde rol almayacağımı söylediğimde “Ama büyük patron istiyor!” dediler. “Anlamadım” dediğim zaman da “ Büyük patron istiyor, biz elçiyiz” dediler. “Çeviremem” dedim. “Ama büyük patron istiyor dikkat edin Murat Bey! Sizin orada olmanızı o istiyor. Emir büyük yerden” dediler. Bu kadar… O zaman “ben bu dağlardan inmeliyim” dedim. Kendi ülkemin dağlarına çekilmeye karar verdim ve fişimi çektim. Güç bir tek şey ister. Güç, daha fazla güç sahibi olmak ister, istediği tek şey bu! Gücünü de hep güçsüzler üzerinde dener...
Senin kulvarında parlayan birkaç yıldız daha vardı, onların da yolları tıkandı, sanırız… Sistem sadece kendi istediğini söyleyenin yolunu mu açıyor…
Maalesef, insanlara sisteme teslim olmayın diyen bir çok arkadaşımızın yolu tıkandı. F’nin önü tıkandı, M’nin önü tıkandı. Sistemin içine girip de onunla barışık yaşamaya çalıştığın zaman bir yere geliyorsun, Sistemin istediğini istiyorsan mutlaka getiriyorlar. Eğer ben, sistemin desteği ile bir yerlere gelirsem anlayın ki mutlaka sistemin içindeyimdir. Sistemin bir yerlere taşıdığı kişi onun istediği kişidir. Ben bunu savunurum.
Murat Kekilli – Kalbimdeki Darp 01. Ver Bana Düşlerimi Ayrıntılı Bilgi için: Boğaziçi Müzik... İMÇ 6. Blok... 6543 Unkapanı İstanbul... 0212 512 94 00 - 0212 512 94 22 |
Sistem sizin kulvardan X’i çok parlatıyor bu ara. Bir ara sistemin dışında görüntüsü veriyordu ama eski çizgisinden eser yok. Artın sistemin içinde diyebilir miyiz?
Bence X de sistemin içinde. O da sistemin bir parçası. Sistemin medyasının onu yere göğe sığdıramamasının sebebi budur. Onun gibi bir sürü insan var sistemin içine karışan. Sistemin dışındaki sanatçı sayısı o kadar az ki.
Beş tane sayabilir misin bir çırpıda. Mesela, sistem sanatçılarına karşı bir halı saha maçı yapsanız, kadroda kimlerle oynamak istersin?
X grupdan Y kişi sistemin dışında mesela o kadroda yer almalı. Ama diğerlerini sayarsam kadro dışı kalan arkadaşlar alınacaklar… Alınsınlar pek önemi yok da… Yani böyle isim vererek pek hoş olmayacak… Yok, başka isim vermeyeceğim! Kasıldım! Halk kimin ne olduğunu biliyor merak etmeyin…
O zaman sinirlerini gevşetecek bir soruyla bitirelim bu güzel söyleşiyi, şu ana kadar aldığın tepkiler nasıl?
Şu ana kadar dinleyenler muhteşem olduğunu söylüyorlar. Uyanıp uyanmamaya kendileri karar verir, beni ilgilendirmiyor. Ben üzerime düşeni yaptım, tünelin çıkılacak ucunu gösterdim, çıkıp çıkmamaya karar verecek olan kendileri.. Uyandırabildiğim kadar insanı uyandırırım. Karanlığın inkara hazır olanlara gereken soruları sordum. Geçtiğim yollardan benden önce geçenlerin ellerinden öptüm. Eğer ben bu konuda yapılıyorsam, hata yaptı isem: Cem Karaca da Barış Manço da, Fikret Kızılok da, Ergüder Yoldaş da, Moğollar da hata yaptı diyebilirim.
Ortak bir payda buluşma ihtimalinin yüzde kaç olduğunu bilmiyorum? Ama ben yurdum insanından kurtarabildiğim kadarını sistemin elinden kurtarmaya gayret edeceğim. Bu benim üstüme vazife artık… İnsanları uyandırmaya ikna etmek kolay değil. Hele de rüya görüyorsa zor uyandırırsınız. Çünkü rüyada bile gördüklerinizi gerçek gibi algılarsınız. Rüya gören kimseyi, gerçeğin senin yaşadığının olduğuna ikna edemezsiniz. Ama gerçeğin yolunu görmeye tüm insanların ihtiyacı var…
Hayırlı yolcuklar Murat…
Eyvallah…
(Haber 7)
Kalbimdeki Darp Albümüne ait şimdilik amatörce çekilmiş bir klip var... Biz bu amatör çalışmayı da bu röportaja ekleyelim istedik...
-
nese lice 14 yıl önce Şikayet Etbuğra han soylu. kesinlikle katılıyorum arkadaşım.Beğen Toplam 1 beğeni
-
salih güngör 14 yıl önce Şikayet Etsadece söyle. Sadece sarki söyle,kendine garip misyonlar yükleme.Sarkicinin, sarkicilik disinda kendine misyon yükleyenini sevmiyoruz.Beğen
-
mustafa kulleliler 14 yıl önce Şikayet Et.... Ümmi Sinan (Hzleri) gel vasf eyle Gül ile bülbül derdini,Yine bu garip bülbülün ahü figanı güldür gül... Başarılar Kekilli. Gül ile bülbül derdini vasfeyle inşallah.Beğen
-
sami gökalp 14 yıl önce Şikayet Etsaglam ses. slm kekili de olan ses tc yok baska ses var adamda kekili nin yanin dan gecemiyecek sanatcilar var hayret okadar güzel okuyor dinler kenbile tüylerim diken diken oluyor basarilar kekili kardes yeni albüm yaparsan bana ulasmaya calis yillardir sakladigim bir iki bestem var sana yolarimBeğen
-
Buğra Han SOYLU 14 yıl önce Şikayet EtNEFİ adlı Yorumcuya. Bir Allah Dostunun nazarının aleme bedel olduğunu, hikmetli sözün insana devri alem yaptırdığını elhamdülllah biliyoruz. Bunun yanında uyandıracağım, insanları uyaracağı, diye başlayan ve "ben uyraıcıyım" diye devam edip "ben mehdiyim"e giden söylemler. bizi neden kuran ayeti bu kadar heyecanlandırmıyor. Neden çünkü yüz yıldır bize bu kompleks işlendi. Bir atesit yada batılı şarkıcı yada bizde popüler biri dini sözler söylerse islam dini sanki itibar kazanıyor. din AllahınBeğen Toplam 1 beğeni