Topçu: Başbakan'la gurur duydum!

Ersin Çelik'in röportajı

12 Haziran seçimlerinden sonra "yüzde 10 alamazsak istifa ederim" sözünü tutarak BBP Genel Başkanlığını bırakan Yalçın Topçu'yla yaptığımız söyleşiye devam ediyoruz.

Dünkü bölümde Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümüyle sonuçlanan helikopter hadisesiyle ilgili çarpıcı açıklamalar yapan Topçu'yla BBP Genel Başkanlığını neden bıraktığını, bundan sonra ne yapacağını ve Türk siyasetindeki görünümü de konuştuk.


Birinci bölümü okumak için resmin üzerine tıklayınız...

BAŞBAKAN DİKKAT ETMELİ

Seçim öncesi Ilgaz Dağı'nda Başbakan'ın konvoyuna yapılan saldırı sonrası “Şükür sayın başbakanımız o aracın içinde değildi” şeklinde açıklamanız oldu.  Bir endişeniz mi var?
Var tabi olmaz mı? Bu ülke hepimizin. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın öyle bir olay sonrasında hayatını kaybetmesi bu ülkenin -Allah muhafaza- ilerlememesi, geriye gitmesi demektir. Türkiye bütün argümanlarını kaybeder, saygınlığını, her şeyini yitirir. Başbakanı'nın bile hayat garantisi olmayan bir ülkeye kim nasıl bakar. Ama ne yazık ki bu siyaset insanları çok acayip noktalara getiriyor. O gün o bir terslikti. Konvoyda bulunanlardan biriside bizim yakın bir arkadaşımızdı, kardeşimizdi. Olayı dinledik... Konvoyun geçişi hesaplanarak saldırı düzenlenmiş. Belli ki hedef Sayın Başbakan'dı. Allah muhafaza, orada olsa ne olacaktı? Başbakan şuanda ters bölgesel taşları oynatıyor. Referandum, reform, milli anayasa, yeni sivil anayasa, kurumlar sorgulanıyor tekrardan düzenleniyor, devlet kurumları devletin oluyor, aynı zamanda da demokrasinin önü açılıyor.

Bu bir sahiplenme mi?
Doğruyu yapan herkesi sahipleniriz. Bu ülkenin Başbakanı, bizim Başbakanımız neden sahiplenmeyelim? Yanlış yaptığını zaman da sonuna kadar eleştiririz, eleştirdik de.

PASTALARI ELLERİNDEN ALDI

Başbakan’ı istemeyen, hatta düşmanı çok var mı size göre?
Tabii, Başbakan'ı içeride ve dışarıda istemeyen güçler var. Yıllardır başımızda çöreklenmiş “ayağı mestli (çarık benzeri ayağa giyilen giysi E.Ç) ağzı yaşmaklıların çocukları ne bilir bu işi? Biz onların adına biliriz” diyenler ve onların türevleri rahatsız oluyor. .  Bunlar sadece yerli mahsuller değil dışarıda da bağlantılar var.  Onlar da rahatsız oluyor. Pastaları elinden çıkıyor. Anadolu çocukları dünyanın dört bir yanında iş adamı oluyor. Halbuki onların istediği böyle değildi.

Ne istiyorlardı?
“Tarlasında tabanında kalsın, liseyi bitirsin gelsin bizim altımızda memur olsun, odacı olsun, motorcu olsun, kapıcı olsun memur olsun..." İşte o zaman problem yoktu.  Başörtülü problemine bakıyorsunuz. Eskiden bankalarda devlet dairelerinde çaycılık, temizlikçilik yapan kadınların başları örtülü olurdu, kimse rahatsız değildi. Ama ne zamanki başörtülüler üniversite okudu, avukat oldu, doktor çıktı, siyasete atıldı, başörtüsü de problem oldu. Şimdi farklı bir iklime girdik.

TÜRKİYE'Yİ KİMSE DURDURAMAYACAK

Tam da oraya gelecektim. Hem içerdeki reformlar hem de dış politikadaki söylemler Türkiye'yi yakın geçmişinden ileriye taşıdı. Bu ülkenin Başbakanlığına, idaresine talip olmuş birisi olarak geleceği nasıl görüyorsunuz?
Türkiye ilerlemesini kimse durduramayacak. Ama Tayyip Bey’le birlikte olacak –ki oldu da - Bu gidişi kimse durduramayacak. Türkiye yeni bir dünyaya yelken açtı ve hızla gidiyor.

Çok iddialı bir çıkış oldu. Neye dayanarak söylediniz bunu...
Bir kere jeopolitiğimiz buna uygun, insan potansiyelimiz buna uygun, tarihi misyonumuz buna uygun. Biz dünya için bir ihtiyacız. Birileri kırmış bitmiş bizi kenara koymuş ama Anadolu çocukları gelmiş bu bohçayı açmış.  Türkiye’nin mağdur olması dünyanın mağdur olması demek.  Yani Avrupalı dostlarımız bunu iyi okumalı, Fransa’sı, Almanya’sı, İngiltere’si falan. Neden Fransa çocuğu İngiltere çocuğu gitsin sömürge için kan döksün. Dünyayı hep beraber paylaşabiliriz.  İnşallah bu idrakte olurlar. Bu coğrafyada yapacağı her şeyde Türkiye’ye, Türk insanına, Türkiye cumhuriyeti devletine ihtiyacı var. Yeter ki biraz insan merkezli noktadan bakacak,  kan dökme yolunu terk etmesi lazım.

"VATAN SATILIYOR" DİYENLER BELGE KOYSUN

Ama içeride de  “vatanı satıyorlar, parselleniyor, yabancılara veriyorlar” şikâyetleri var. Özellikle milliyetçi kesimden... Siz bu tip düşüncelere katılıyor musunuz?
Devleti yönetmeye talip olmuş insanlar ayaküstü laf söylememeli. “Türkiye cumhuriyeti devletini satıyor” iddiasında olmak gerçekten siyaseten söylenebilecek en olumsuz, en gereksiz laf. Böyle bir belgen varsa ortada neden duruyorsun? Siyaseten insan Başbakanına suç atmaz. Siyasi etik olarak doğru değil. Bu ülke bunları çok çekti. Bu tip fütursuz siyasi saldırılardan bir Başbakan, iki bakan ipe gitti, bu acıları yaşamış insanların tecrübeleri var.

Yani halktan karşılık görmüyor mu artık?
Kavgacı, negatif siyasetin muhalefete faydası yok ki karşılık görsün. Pozitif,  yapıcı,  yol gösterici siyaset muhalefete kazandırır. Millet artık eskisi gibi değil kamplaşma siyaseti istemiyor.  Saldırıya dayalı, aka “kara” denilen siyasetten haz etmiyor millet. Bunu iyi okumak lazım… Günümüzde siyaset yapanlar değiştirsin kendilerini.

BAŞBAKAN'A DUACIYIZ

Erdoğan ve başında olduğu hükümet sizce başarılı mı?
Şuandaki görüntü başarılı diyor. Özellikle son dönemde dış politikadaki duruş Türkiye’yi var olması gereken önemli noktalara yönlendirdi. Mesela BM Genel Kurulu’nda Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın yaptığı konuşmayı bende her vatandaş gibi heyecanla izledim. Öznesi insanlık olan, yoksulları ezilenleri savunan her duruşun arkasındayız zaten. Avrupa’da Ortadoğu’da, Afrika’da mitinglerle karşılan, meydanlardaki halka hitap eden bir Başbakanımız var şükür. Duacısıyız da… Ama diğer taraftan eksiği gediği, eleştirilecek yönleri de var.  Zamanında bunları da dillendirdik. Gördüğümüzü de söylemeliyiz. Ama bunu saldırgan, çıkara, parti menfaatine yönelik olmamalı.



HEDEF TUTMADI AMA SÖZÜMÜ TUTTUM

Gelelim size… “Yüzde 10 alamazsak bırakırım” dediniz ve pat diye istifa ettiniz.
Ben bir partinin genel başkanıyım. Hedef koyacağım. Hedef koymayayım mı? Hedef tutmadı ama ben sözümü tuttum.

Şu konjonktürde zaten zor değil miydi yüzde 10’u aşmak?
Evet zor olduğunu biliyordum ama bir şey daha görüyorum. Seçim döneminde 160 bin kilometre yol yaptım ve hep halkın içinde oldum. Tüm yurdu baştan sona gezdim. Beni öpenler, bana sarılanlar resim çektirenler, ağlayanlar… “Biliyorum Tayyip Beyin liderliği, karizması, yaptıkları ettikleri tabii ki oy vereceksiniz. Bu ülke de MHP de var köklü bir CHP de. Onlara da oy vereceksiniz” dedim ve her evden bir tane oy istedim. “Bizim varlığımız devam etsin. BBP siyasetin kilit partisi. Biz olursak mecliste kavgalar olmaz farklı şeyler olur.” dedim. Her evden bir oy aldıktan sonra barajı aşmak gibi bir sorun olmuyor zaten. Neticede ben bir partinin genel başkanıyım bir parti meclise girmek için hedef koyacaktı yani. Ben inanacağım önce. İnandım koydum ama ne yazık ki millet böyle karar verdi,  bizde sonucunu okuduk.  

ÖLÜMÜ AKLIMDAN ÇIKARMAM BIRAKMAK ZOR OLMADI

Koltuğu bırakmak zor olmadı mı?
Hayır, çünkü biz siyaseti meslek olarak gören insanlar değiliz. Kalple, ahretle, gönül gözü ile gören insanlarız. İdealimiz dava. 54 yaşındayım. Ölümü aklımdan çıkarmam. Ölümü unutmayan insan zaten hırslı olmaz, hırsları törpülenir. Ben hizmet insanıyım. Evet, şuanda bir koltukta oturmuyorum. Bütün bu alışkanlıkların kırılması lazım. Bir insan bir yere oturduğu zaman kraliyet gibi ömrünün sonuna kadar yani tabutla gitmemesi lazım. 2 buçuk yıl var oldum, biz ortaya memleket meseleleri gibi projelerde koyduk. Anlattık kamuoyu da bize yer verdi, medyada konuştuk mitingler yaptık. Ama millet bizi rahmetli genel başkanımız kadar sevdi ama oy vermedi. milletin kararı da başımızın üzerine… Şuanda görevde olan arkadaşlarımız da bu hareketin çekirdeğinde yetişmiş insanlar rahmetli Yazıcıoğlu’nun misyonunu devam ettiriyorlar. Bize yakışan hizmeti, misyonumuza yakışan siyaseti devam ediyorlar. Bundan da memnunum.

Bağımsız aday olsanız meclise girebilir miydiniz?
Girebilirdik tabi. Yazıcıoğlu’nda bir engel yoktu ama benim vardı. Yazıcıoğlu bana siyasi bir emanet bırakmıştı ve o emanete Keş Dağları’nda kan bulaşmıştı. İstikbal peşine düşseydik Yazıcıoğlu ile olan o geçmişimize yazık ederdik.

Geldi mi böyle öneriler?
Ardahan için bir baskı ve talep oldu. Küçük bir yer olduğu için hemşerilik ağır basar. Tarihte ilk defa bir genel başkan çıkmış ve çok ciddi bir travma ile çıkmış. Bağımsız aday olmam istendi. Kürt köylerinden geçtiğimde Yazıcıoğlu’nun fotoğrafları asılı idi. Kimilerine göre ben sanki bir yetim, kutsal emanettim. Bana herkes öyle davranıyordu, “sen ağladın valla bende ağladım” diyorlardı.
Ardahan dışında da teklifler geldi ama kabul etmedim.

Siyasete aktif olarak dönme durumunuz var mı?
Yok. BBP var olduğu müddetçe yok. Ben kurucusuyum ayrıca, başkanımız çağırdı kurduk sonra kendinin arzusu ile izniyle memuriyete döndüm. Yine kendisinin arzusu ile  “sana ihtiyacım var” dendiğinde geri döndüm. Şimdi bırakmam gerekiyordu. Dönmek Yalçın Topçu’ya yakışmaz. Millet beni gördü, resim çektirdi, sevdi, ağladı ama “sen dur” dedi. Bunu gördüm ve tekrar dönem. Geçim kaynağım mı burası?

MEMURLUĞA DÖNMEK İSTİYORUM

Bundan sonra ne yapmayı planlıyorsunuz?
Devlete memur olarak tekrar dönme hakkım var. Çoluk çocuk okuyor onların geleceği önemli. Sahibi olduğum evim bile yok. Hizmet imkânı bulabilirsem memuriyete geri döneceğim.

Zor olmaz mı?
Niye zor olsun gardaş? Bazı şeyleri tabulaştırmamak gerek. Memuriyete dönmek de devlete, millete hizmet. İlla makam değil. Yeniden memur olduktan sonra ne görev verilirse de yaparım.

Yalçın Topçu Erdoğan ile neden gurur duyuyor?
BBP olmasa AK Parti'ye oy verir mi?
Cumhurbaşkanı'ndan Ardahan için ne istedi (Sayfa 2'de)

Siz Başbakan'ı ve icraatlarını genel anlamda takdir de ediyorsunuz. Benim için sıkıntılı bir soru ama BBP olmasa hayatınız da, AK Parti’ye oy verir misiniz vatandaş olarak?
Bunu ben söylesem BBP’liler diyecek ki ona verecek. BBP olmadığı zaman bakarız. Tayyip Bey ve Cumhurbaşkanımız Abdullah Bey ülkemize iki noktada ciddi kazanımlar getiriyor. Çağ evet kadro çağıdır, ekip çağıdır ama liderlik çok önemlidir. Şu anda Cumhurbaşkanımı ve Başbakanımızın uyum içinde olması, Türkiye’yi bilmeleri, topraktan yani halkın içinden geliyor olmaları çok önemli. Eksiği gediği hatası olabilir ama ülkemiz için iyi liderler.

BAŞBAKAN YAN GELİP YATMIYOR GURUR DUYUYORUZ

Her şeye rağmen her yol mubahla işimiz yok. Biz dik duracağız doğruyu söyleyip yürüyüp gideceğiz. Doğru ise doğru diyeceğiz, yanında olacağız. Hiçbir gocunmaya gerek yok. Başbakan bizi yurt dışında iyi temsil ediyor mu, ediyor! Tabii gurur duyuyoruz. Daha iyi olsun diyeceğiz, biliyorsak bir şey bakın bunu da söyleyin diyeceğiz. Diğerleri gibi bizim öyle anlayışımız yok.  Başbakan yan gelip yatmıyor. 75 milyon görüyoruz ki 21 saat çalışıyor, nerede o yan gelip yatacak.

MUHALEFETE DE MUHALEFET GEREKİYOR

Beni çok yadırgadılar, eleştirdiler “muhalefete muhalefet ediyor” diye. Türkiye’de asıl muhalefet meselesi var oysa.  Yeri geldiğinde muhalefete de muhalefet etmek gerekiyor bu ülkede. Muhalefet şuanda eğer çağa dünyaya okuyabilen bu değişime ayak uydurabilen bir muhalefet olsa ülke bundan çok daha iyi yerde olur.

ARDAHAN’A POLİS MESLEK YÜKSEK OKULU

Cumhurbaşkanı ile konuştum “Ardahan” dedim, Başbakan ile konuştum “Ardahan” dedim… Cumhurbaşkanımıza Ardahan’a Abdullah Gül Polis Meslek Yüksek Okulu çok yakışır“ demiştim “bakalım” dedi. Gerçekten Ardahan da bir polis meslek yüksek okulu olması çok şeyi değiştirir. Çünkü onun 2-3 bin talebesi oluyor ve ülkenin kırk bin yerinden insanlar gidiyor, serhat şehrinde yaşıyor,  o kültürü görüyor oraya kültür götürüyor katkı sağlıyor. Hem sosyal hem de ekonomi noktasında çok ciddi katkıları olur.

Haber 7