Aşırı korku toplumsal paranoyaya sebep olabilir
Uzmanlar, korkuların toplumsal bir paranoyaya dönüşebileceğini belirtti.
Nörolog Dr. Mehmet Yavuz, yaşanan korkuların, kişilerin psikolojik durumlarında bozulmalara yol açtığını ve toplumsal paranoyanın gittikçe yayıldığını dile getirerek, "Elbette ülkeler, zaman zaman hain ve sınır tanımaz güçlerin terörist saldırılarına maruz kalabilirler. Ve bu hain saldırıların etkisiyle insanlar sürekli tetikte ve her an bir saldırı gelecekmiş gibi bir ruh hali içine girebilirler. Bu yüzden ülke idarecileri ve medyanın, yatıştırıcı ve güven verici bir tutumla insanları teskin ve telkin etmeleri gerekmektedir.
Diğer taraftan güvenlik güçlerinin de olay ya da olaylara sebebiyet veren terörist odakları ortaya çıkararak, yapılanların cezasız bırakılmadığını göstermelidirler. Böyle bir tutumla hareket edilirse canilerin cezalandırıldığını gören halk rahatlayacak hem de teröristçe eylem hazırlığında olanlara caydırıcı unsur niteliğinde olacaktır. Diğer türlü failleri şeffaf bir biçimde ortaya koyulmaz ise bin çeşit komplo teorileri üretilecek bu karışık ve belirsiz ortam, toplumu tam bir paranoya ve kaos ortamına sevk edecektir" diye konuştu.
Medya terörist saldırıları yayınlama şekline dikkat etmeli
"Korku hissetmeyen kişiler, yasalardan ve cezalandırılmaktan korkmadıkları için şiddete dayalı davranışlardan çekinmezler. Korkunun çok yoğun olduğu durumlarda ise kişiler gereğinden fazla savunma içgüdüsü ile hareket ederler, sosyal ortamlara girmekten çekinirler. Bu insanların özgüvenleri yok denecek kadar azalmıştır. Paranoyanın asıl unsuru da başkalarının size zarar vereceğine dair gerçekçi olmayan bir inançtır.
Dolayısıyla paranoyanın da merkezinde korku vardır. Bu korku duygusu özellikle terör olaylarının tetiklemesi ile dalga dalga tüm topluma yayılmakta ve toplumsal paranoya şekline dönüşmektedir. Hiç şüphesiz bu konuda görsel ve yazılı medyanın söz konusu terörist saldırıları ele alış biçimi ve güvenlik güçlerinin güven ya da güvensizlik veren tutumları da etkilidir. Korku, zaman zaman bazı özel durumlarda hissedilmesi gereken bir duygu olsa da bunu hayatın her anına yaymak ve sürekli korku ile yaşamak doğru değildir. Gerçek tehlike ile paranoyanın ayırımını yapmak için sağduyulu ve mantıklı davranılmalıdır" ifadelerini kaydetti.
Tüm toplumu etkisi altına alabilir
Toplumsal paranoyanın aynı toplumsal depresyon gibi bir anda gerek yazılı ve sözlü medyada, gerekse sosyal paylaşım siteleri aracılığıyla ya da kulaktan kulağa fısıltı gazetesi şeklinde bir anda yayıldığını ve tüm toplumu etkisi altına aldığını anlatan Nörolog Dr. Mehmet Yavuz, şunları söyledi:
"İnsanları toplumsal paranoyaya asıl sevk eden unsurlar, nereden geleceği ve nasıl olacağı belli olmayan saldırı olasılığı, belirsiz ve güvensiz ortamlardır. Zira korku kademe kademe aynı bir salgın hastalık gibi tüm toplumu sarıp toplumsal bir paranoyaya dönüşecektir. Özellikle medyanın, güvenliğin yeterince güçlü olmaması gibi konular üzerinde durması son derece sakıncalı olup, toplumsal paranoyanın artmasına sebebiyet verebilir. Böyle bir durum olsa bile bunlar halka yansıtılmamalı, güvenlik güçleri ile konu paylaşılmalıdır. En korkulan durum da bürokratik zeminlerin, toplumsal paranoyanın etkisi altına girmesidir. Eğer bürokrat soğukkanlılığını kaybeder ve toplumsal paranoyadan etkilenirse, bu durumda çıkacak yeni genelgeler ve yönetmelikler toplumun hayat biçimini olumsuz etkileyebilir ve gereksiz yere bireysel özgürlükler kısıtlanabilir. Halkın güvenliği konusunda tedbirler alınırken diğer yanda özgürlükleri kısıtlayıcı uygulamalardan uzak durulmalıdır.
Toplumu söz konusu kitlesel paranoyadan çıkarmak için, medyanın hassas davranması, güvenlik güçlerinin zafiyetini hissettiren yayınlardan uzak durulması, yöneticilerin istikrarlı kararlı tutumları ve birey olarak herkesin sevgi, saygı ve hoşgörü çerçevesinde, birbirlerinin hak ve özgürlüklerine saygı göstererek ve bunu da bir yaşam biçimi haline getirerek ilişkileri sürdürmeleri gerekmektedir."