Ankara Şehir Hastanesi'nde çalışan 33 haftalık hamile sağlık çalışanı koronavirüs aşısı oldu

Ankara Şehir Hastanesi Kadın Doğum Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Özlem Moraloğlu Tekin, Türkiye’de uygulanan inaktif Covid-19 aşısının yapı itibariyle şuan gebelere ve emziren annelere uygulanan birçok aşı ile aynı olduğunu, dolayısıyla uygulanmasında bilimsel olarak bir sakınca görülmediğini söyledi.

Ankara Şehir Hastanesi'nde çalışan 33 haftalık hamile sağlık çalışanı koronavirüs aşısı oldu
Ankara Şehir Hastanesi'nde çalışan 33 haftalık hamile sağlık çalışanı koronavirüs aşısı oldu
GİRİŞ 13.02.2021 17:52 GÜNCELLEME 13.02.2021 17:54

Ankara Şehir Hastanesi Kadın Doğum Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Özlem Moraloğlu Tekin, hamile kadınların ya da emziren annelerin, ülkemizde uygulanan inaktif Covid-19 aşısı ile aşılanmalarının bilimsel olarak bir sakıncası bulunmadığını söyledi. Covid-19 ile ön safta mücadele eden ya da huzurevleri, bakımevleri gibi riskli alanlarda çalışan hamile kadınlar ya da emziren anneler, aşılama programında öncelikli grupta yer aldıkları için, kendileri istediği müddetçe aşı olabiliyor. Bu kapsamda öncelikli grupta yer alan 33 haftalık hamile sağlık çalışanı Zeynep Aslı Kaplan’da Covid-19 aşısını oldu.


 
“Elde kısıtlı bir veri var ve bu da tartışmalara sebep olmakta”

Hamile kadınların Covid-19 enfeksiyonuna karşı risklim grupta yer aldıklarının altını çizen Ankara Şehir Hastanesi Kadın Doğum Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Özlem Moraloğlu Tekin, “Covid-19 enfeksiyonu aslında bildiğimiz gibi gebe popülasyonunu da etkileyen, her ne kadar ilk başlarda gebelerde, diğer erişkin muadillerine göre aynı seyretmemesine rağmen, daha sonraki süreçte özellikle ek hastalığı olan gebelerimizde oldukça ağır seyrettiğini gözlemledik. Bu gebelerin yoğun bakım ihtiyaçlarının oluştuğunu, hatta mekanik ventilasyona kadar gittiklerini gözlemliyoruz. Dolayısıyla bugün aslında dünyadaki pek çok sağlık kuruluşu ve ülkemizde de gebelik, Covid-19 açısından riskli gruba girmiş durumda. Bu nedenle aşı ile ilgili tartışmalar emziren anne ve gebelerde çok fazla olmakta. Bunun sebebi de aslında aşı için yapılan Faz-3 çalışmalarına çok fazla gebe ve emziren annelerin dahil edilmemiş olması. Dolayısıyla elde kısıtlı bir veri var ve bu da tartışmalara sebep olmakta” ifadelerini kullandı.


 
“Bu aynı neye benziyor; tetanos aşısına ki onu da biz gebelerimize uyguluyoruz”

Şuan Türkiye’de uygulanan inaktif Covid-19 aşısının, halihazırda gebeler için uygulanan birçok aşı ile aynı özelliğe sahip olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Moraloğlu Tekin, “Bizim bugün ülkemizde uyguladığımız özellikle CoronaVac aşısı, inaktif yani ölü bir virüsün partiküllerinden oluşan ve onun vücuda verilmesi ile vücudumuzda immün sistemimizin harekete geçirilmesini sağlayan bir aşı. Bu aynı neye benziyor, tetanos aşısına ki onu da biz gebelerimize uyguluyoruz. Ya da bir influenza veya domuz gribine karşı yaptığımız aşıyla aynı hemen hemen mekanizması. Dolayısıyla güvenli olduğunu düşünüyoruz. Bugün influenza pandemisinden sonra aşılanmanın artmasıyla özellikle gebe popülasyonunda mortalite (ölüm) ve morbidite (hastalık) oranlarında ciddi bir düşüş sağladık. Bu da bize aşının önemini vurguluyor” diye konuştu. 


 
“Bu gruptaki gebelere ve emziren annelere aşıyı öneriyoruz”

Hamilelerin aşılanmasında önemli bir faktörün de nerede çalıştıkları olduğunu belirten Prof. Dr. Tekin, “Tabi ki gebe ve emziren annelerimize aşı ile ilgili öneride bulunurken nerede çalıştıkları da çok önem arz ediyor.  Özellikle riskli bölgelerde çalışanlar, bizim gibi sağlıkçı olanlar, sağlık kuruluşunda görev yapanlar veya yaşlı bakımevlerinde çalışanlar daha riskli gruptalar. Bu gruptaki gebelere ve emziren annelere aşıyı öneriyoruz. Aşının bu gruplar için elde yeterince veri olmamasına rağmen güvenli yanlarını ve olası kar zarar oranlarını anlatarak, kendi onamlarını alarak aşılıyoruz” şeklinde konuştu. 
 
“Ateş ihtimaline karşı özellikle gebelerde hamilelikten 3’üncü aydan sonraki dönemde aşılanmayı öneriyoruz”

Her aşıda olduğu gibi bu aşıda da olası yan etkilerin yer aldığını hatırlatan Prof. Dr. Tekin, “Tabi ki bu aşının normal erişkinlerde de gözlemlenen bazı yan etkileri olabiliyor. Ateş, kızarıklık, aşı yerinde şişme gibi veya çok nadiren de olsa alerjik reaksiyonlar olabiliyor. Bunlara karşı da yine gebe ve emziren anneleri uyarıyoruz. Ateş ihtimaline karşı özellikle gebelerde hamilelikten 3’üncü aydan sonraki dönemde aşılanmayı öneriyoruz. Yine gebe kalmayı planlıyorsa bir anne adayı, ona da mutlaka bu 2 doz aşısını yaptırdıktan sonra, 1 ya da 2 ay sonra gebe kalması gerektiğini tembihliyoruz” açıklamalarında bulundu. 
 
“Aşı olamamak daha büyük risk”

Covid-19 aşılarının insanları kısırlaştırdığı, kadınlarda erken menopoza yol açtığı şeklinde dolaşan haberlerin tamamen asılsız olduğunu ve bunun tam tersi olarak Covid-19’a yakalanan insanlarda yumurtalık ve sperm sayılarında azalmaların gözlemlendiğini vurgulayan Prof. Dr. Özlem Moraloğlu Tekin şunları kaydetti: “Bunlarla ilgili hiçbir şekilde, ne Faz-3 çalışmaları ne hayvan deneylerinde gösterilmemiş. Böyle bir veri yok. Aksine Covid-19 enfeksiyonu geçirmek direk üreme sistemi üzerine negatif etkiler bırakabiliyor. Bununla ilgili çalışmalar birikmeye başladı. Hem yumurtalıkta hem de erkeklerde sperm sayısında azalmaya kadar giden yan etkileri olabiliyor Covid-19’un. Dolayısıyla aşı olamamak daha büyük risk. Aşının böyle bir etkisi olduğuna dair hiçbir verimiz yok şuan da elimizde.” 
 
“Hem kendimi hem de bebeğimi korumak için koronavirüs aşısı olmaya karar verdim”

Ankara Şehir Hastanesi’nde Kadın Doğum Uzmanı olarak görev alan ve sağlık çalışanı olduğu için aşılama programında öncelik hakkı bulunan Zeynep Aslı Kaplan, “Şuan 33 haftalık gebeyim ve ilk aşımı 1 ay önce olmuştum bu ikinci dozum. Gebelikte Covid-19’un ağır geçme ihtimali olduğu için ve hem kendimi hem de çocuğumu riske atmak istemediğim için bu konudaki güncel tüm yayınları okudum. Aşıların günümüzde güvenli oldukları bilindiği için hiç tereddüt etmeden ilk gün randevumu alarak aşımı yaptırdım. Biliyoruz ki gebelerde bağışıklık anneden bebeğe geçer. Yapılan son çalışma ve vakalarda, anne kanından bebek kordon kanında da koruyucu maddelere rastlandığı için; hem doğumdan sonra kendimi hem de bebeğimi korumak için koronavirüs aşısı olmaya karar verdim” şeklinde konuştu. 
 
“Hiçbir yan etki yaşamadım ve normal hayatıma devam ettim”

Bebeğe hamilelik esnasında kordon kanı ile bağışıklık geçmesinin yanı sıra doğum sonrasında anne sütü ile de bağışıklık aktarıldığının altını çizen Kaplan, “Ayrıca anne sütünün de bebek için koruyucu olduğunu ve bağışıklık hücrelerinin aynı şekilde bebeği; doğumdan sonra da anneden geçen antikorla koruyacağını bildiğimiz için, koronavirüs aşısı olmayı gebelikte tercih ettim. Hiçbir yan etki yaşamadım ve normal hayatıma devam ettim. Gebelikte diğer olduğum tüm aşılar gibi bu da çok hafif, ağrısız ve sıkıntısız geçti” ifadelerini kullandı.

KAYNAK: İHA
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Francesco La Camera: 'Türkiye muazzam bir potansiyele sahip'
7.2 büyüklüğünde deprem uyarısı! ‘İstanbul yıkılırsa Türkiye altında kalabilir’