Reflü hakkında merak edilenler
Yemek borusundaki sorunlar nedeniyle ortaya çıkan reflü hastalığı nasıl anlaşılır, tedavi yöntemleri nelerdir? Bebeklerde reflü görülür mü?
GİRİŞ 27.03.2009 10:36
GÜNCELLEME 27.03.2009 10:36
Radyo 7’nin sevilen programcılarından Eda Çelebi’nin hazırlayıp sunduğu Eda’yla Gün Ortası programının dünkü konuğu Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Ali Durmuş oldu. Reflü hastalığının nedenleri ve tedavisi hakkında bilgiler verdi.
Bebekler reflü hastalığıyla beraber doğar fakat 2 yaşından sonra bunu atlatır. Anneler bu süreç içerisinde çocuklarını yakından takip etmeliler.
EDA: Toplumda genel olarak sağlık mesleği dışındaki kişilerin tanımladığı şekliyle Reflü hastalığını konuşacağız. Reflü nedir?
ALİ DURMUŞ: Genelde hastanın yakınması şöyle oluyor: hasta bize geldiğinde reflü diye geliyor ama esas yakınma ağızda acı bir su hissi, özellikle geceleri uyurken uyandıran, kişiyi göğsünde bir ağrıyla uyandıran, bazen acile gitmesine sebep olması şeklinde.
EDA: Bu durumda hasta göğüs sıkışmasını kalp krizi mi sanıyor?
ALİ DURMUŞ: Evet. Vücut açısından düşündüğümüzde yenilen yiyecek yemek borusundan aşağı doğru mideye geçtiğinde bu organın yemek borusunda 3 tabaka vardır, mide 4 tabakadır. Yediğimiz yemekleri eritebilmek için vücut asit salgılıyor. Vücudun salgıladığı asidi bir yere döktüğünüz zaman asit orayı parçalar. Ama mide buna dayanıklıdır. Yemek borumuz ise bu aside dayanıksızdır. O arada bir kapak vardır. Yemeği yedikten sonra normalde bu kapak kapanır. Mideyle yemek borusu arasındaki o kapak sayesinde yemek borudan geçer ama geri kaçmaz. Zaman içinde kapağın bozulmasından dolayı yenilen yemek asit ortamı olduğunda yukarıya doğru kaçar. Yukarıya doğru kaçtığı zamanda göğsün tam ortasında bir ağrı başlar. Bu ağrı bazı zamanlarda öyle bir hal alır ki eğer kişiler bunu bilmezse dâhiliyeye giderler. Buralarda kalp grafisi çekilir. Kalp krizi ağrısı gibi ağrılar olur. Araştırmalar sonucunda görülür ki bu bir reflü hastalığıdır. Ve tedavi olmaya başlar.
EDA: Reflü hastalığı neden ortaya çıkıyor?
ALİ DURMUŞ: Genelde şişman hastalarda, yemeği fazla yiyen insanlarda kapak bozulur. Bundan 30-40 yıl önce reflü hastalığı bu kadar yaygın değildi.
ALİ DURMUŞ: Genelde şişman hastalarda, yemeği fazla yiyen insanlarda kapak bozulur. Bundan 30-40 yıl önce reflü hastalığı bu kadar yaygın değildi.
EDA: Bilinmiyor muydu yoksa yaygın mı değildi?
ALİ DURMUŞ: Bilinmemesi tabi ki bir etken, ikinci sebep ise yemek alışkanlığımızın çok değişmiş olması. Kırsal toplumlarda reflü hastalığı çok sık görünmüyor. Metropollerde daha çok görülüyor. Çünkü hastaların genelde yemek türü değişiyor. Çalışan insanlar genelde fastfoodlarla besleniyorlar. Sabahları insanlar kahvaltı yapmadan sokağa çıkıyor. İşyerlerine gittiklerinde de bir poğaça ve çayla geçiştiriyorlar. Öğlen yemekleri yine hızlı olmak zorunda. İşyerlerinde sulu, sebzeli yemekler yapılmıyor.
EDA: Acele yemek yemekte etken midir?
ALİ DURMUŞ: Tabi oda etkendir. Bir yemeği ne kadar çiğnediğimize baktığımda toplamda 4 yada 5 defa çiğneyip yutuyoruz. Sindirim ağızda başlar. Sindirimin ağızda başlaması için yenilen şeyi çok çiğnememiz gerekiyor. Ağzımızda ki sıvının yediğimiz yemeği eritmesi lazım. Ama biz bu işlemi yapmadan 4. çiğneme de hemen yutuyoruz. Bu sefer iş mideye düşüyor. Midenin de belli bir kapasitesi var. Hızlı yutupta mideye iş düştüğünde midenin asit salgılaması daha yoğunlaşıyor. Umulandan fazla besin geldiği için asit miktarı fazla oluyor. ve bunun sonucunda yukarı doğru kaçaklar oluyor. İşte reflünün başlangıç sebeplerinden birisi bu. Hızlı yemek, çok yemek ve çok aralıklarla yemek.
EDA: Peki sabah kahvaltısının sıkı yapılması önemli mi?
ALİ DURMUŞ: O da önemli tabi. Ama son zamanlarda benim gördüğüm kadarıyla zaten onu yapan yok. Geriye dönüp baktığımızda köylerde sabahları çorba içilirdi. Çayla olsa bile bir yemek yenirdi. Ama şimdi ki toplumlarda, yeni yetişen nesillerde maalesef bu alışkanlık zamanla kaybediliyor. Reflü hastalığı bunun için çoğaldı. Alışkanlıklarımız değişti. Sebze yemekleri git gide azaldı. Eskisi kadar sebze yemiyoruz. Veya doğadan gelen besinleri kullanmıyoruz. Daha çok mayalı yiyecekleri tüketiyoruz ve bunları da sindirmeden yiyoruz. Biz hastalara 20 defa çiğneyin dediğimiz zaman bu hastaya zor geliyor. Ama normal olanı odur. Bizim oturup yemeğe bir saat ayırmamız gerekiyor. Ve artık metropollerde insanlar hızlı yemek zorundalar. Ve bunların sonucunda da reflü hastalığı iyice çoğaldı. İkinci olarakta eskiden midesi ağrıyan bir sıkıntısı olan doktora gidemezdi doktora ulaşmak zordu. Ama son yıllarda her tarafta sağlık ocakları açıldı. Şimdi doktorlara ulaşmak çok kolay. Doktorlara ulaşınca insanlar sıkıntılarını da söylemeye başladı. Bundan bir 10 yıl önce endoskopi yaptırmak istendiğinde randevular anca bir yıl sonrada veriliyordu. Ama şimdi İstanbul’da midem ağrıyor endoskopi olmak istiyorum dediğiniz zaman sosyal bir güvenceniz varsa aynı gün içinde yaptırabiliyorsunuz. Böyle bir sistem onuca da insanların doktora ulaşması, sağlıkta böyle bir işlemin yapılması ve bununda ücretsiz olması insanlara cazip geliyor.
EDA: Hastalar erken tanıyla da tedavi olabiliyorlar mı?
ALİ DURMUŞ: Eğer reflüde kapak bozukluğu yeni başlamışsa bu basit ilaçlarla hastaya diyet programı vererek düzeltilebiliyor. Ama hastanın sıkıntıları devam ettiyse, ilaçları kullanmadı veya doktora gelmediyse bunun sonucunda özefagus kanserleri başlıyor. Bir yer devamlı tahriş oluyor. Aynı asit aynı yeri tahriş ede ede tahriş olan yer zaman içerisinde kendi dokusunu kaybedip başka bir dokuya dönüşüyor. Çok uzun reflülerde baret özefagus olduktan sonra orası zaman içinde kanser dokusuna dönüşüyor.
EDA: Yani reflünün yol açtığı tahribat gırtlak ve yutak kanserine mi yol açıyor?
ALİ DURMUŞ: Hayır bu daha aşağıda yutak borusunun alt kısmını kanser ediyor. Tabi kanser yapması çok uzun bir süreyi gerektiriyor.
EDA: Sürede herhangi bir ölçü var mı?
ALİ DURMUŞ: 20 yıl gibi bir süre sonra kansere dönüşüyor. Hasta eğer yatkınsa kansere dönüşme ihtimali var. Ama bu sistemle gerçekten son zamanlarda reflünün kansere dönüşmesi ihtimali zayıf. Çünkü tedavileri çok, hasta rahat ulaşabiliyor, tedavisini oluyor. son zamanlarda beslenmeden dolayı insanlarda 20’li yaşlarda reflü hastalığı oluyor. O kişilere diyet veriyoruz. Bu hasta hem genç olduğu için hem de diyeti uyguladığı için çok çabuk düzeliyorlar.
EDA: Erken tedaviyle kanserin önüne geçebiliriz diyebiliyoruz o zaman
ALİ DURMUŞ: İnsanlarda şöyle bir inanç var. Kansere bıçak değerse daha çok yayılır. Esasında söylenen söz doğrudur ama şöyle doğrudur: bir reflü hastası düşünün, tedavi olmamış, kansere yatkınlığı da var, dokusu değişmiş, kansere dönüşmüş. Bu hasta bize geldiğinde diyor ki: ‘artık ben su bile içemiyorum’ sorduğumda 5 yıldır böyleyim diyor ve 5 yıl boyunca bu kişi bu düşünceyi işlemiş. Biz de hastayı ameliyat ettiğimizde artık o kişiye alet geçmiyor, kanser ilerlemiş durumda. Ve bizim artık bu kişiye yapabilecek fazla bir şeyimiz olmuyor. Bu durumda hastanın karnını açıyoruz. Oraya bir boru takıyoruz. Veya karnını delip oradan beslenmesini sağlamaya çalışıyoruz. Çünkü yemek yiyemiyor hasta. Bu ileri safhalar olduğu için halk arasında o kişi ameliyat olmuş gözüküyor. Bu aşamadan sonra zaten hastanın yaşam süresi 6 ayla 1 yıl arasında.
EDA: Bu sadece ihmalkârlık mıdır? Yoksa vücuda çabuk mu yayılıyor?
ALİ DURMUŞ: Yurtdışında 50 yaşını geçipte bir sigorta yaptırmak isterseniz orada hastaya endoskopi yapmadan, bağırsak sistemine bakmadan insanlara sağlık sigorta yapmıyorlar. Çünkü böyle bir hastalığın çıkma ihtimali var. Bu hastalığın tedavisi de masraflı bir iş. Onun için toplumlarda erken tanı çok önemli. Bir kanser hastasının tedavisi yaklaşık 36 bin lira. Devlet bütçesi açısından bir endoskopinin maliyeti 200 TL iken hastayı erken tanıyla yakaladığınız zaman kemoterapi görmüyorsunuz, radyoterapi görmüyorsunuz. Hiçbir şey görmeden hayatınıza devam ediyorsunuz. Erken dediğimiz konu bu. Yani hastanın bu hastalığı başlamadan işlemi bitirmesi gerekiyor. Böylece sorun kökünden halledilebilir. Ama kanser ilerlemiş, dokuya, kana yayılmışsa bundan sonraki işlemlerde ne yaparsanız yapın kanser oradan çıkmazsa başka yerden çıkıyor. Bunun önlemini alamıyorsunuz.
EDA: Türkiye nüfusunda yaklaşık yüzde kaç oranında reflü görülüyor?
ALİ DURMUŞ: Bu konuda Türkiye’de yapılmış bir araştırma yok. Ama toplumun yaklaşık %1 inde reflü hastalığı görülüyor. Bu Türkiye’de yapılan bir araştırma değil dış araştırma. Hasta reflüsü için bir ilaç kullanmak zorunda. Eğer kişi ilacı kullandığı sürede rahatsa tedaviye rağmen ilacı bırakır bırakmaz reflüsü yeniden başlıyorsa hastayla ilgili önümüzde iki tane seçenek oluyor. Böyle bir durumda hasta ya ömür boyu bu ilaçları kullanacak ya da ameliyat olacak. Reflü hastalarının ameliyattan bir gün sonra çok rahatladıklarını görüyorsunuz. Hasta yediği yemekle asit miktarı arttığı an yediğine lanet ediyor, keşke yemeseydim diyor. Bundan dolayı ameliyat şu durumda korkutucu gözükebiliyor ama yeni sistemde ameliyat ortalama bir saat sürüyor. Eskisi gibi karın bölgesinde iz olmuyor, kapalı ameliyat yapıyoruz. Aynı günün sabahında hastaya yemek veriyoruz. Genelde ben ilk gün sabahları hastalarıma muz veriyorum. Çünkü muz yumuşak olduğu için boğazdan geçerken bir sorun oluyor mu olmuyor mu, ameliyat başarılı geçmiş mi, geçmemiş mi ona bakıyoruz. Hasta birinci günün sonunda yemeğini yiyor. Biz kapağı yenilediğimiz ve asit yukarı kaçmadığı için hasta kesin derecede rahatlıyor.
EDA: Ameliyattan sonra özel bir yemek programı var mı?
ALİ DURMUŞ: Ameliyattan sonra yok. Ama ameliyattan sonra 15 gün boyunca sulu şeyler yemesini öneriyoruz. Mesela 45 yaşında bir hastayı reflüden ameliyat ediyoruz. Hasta önceki yemek sistemine alıştığı için yemeği yediğinde altta kapak olmadığı için yemek direk aşağı gidiyordu. Ameliyattan sonra bir bekletme süreci olacağı için 15 gün vücudun alışması için böyle bir yemek diyeti öneriyoruz. Ama 15 gün sonra diyet önermiyoruz.
EDA: Reflü şikâyetleri başka hastalıkları da çağrıştırıyor mu?
ALİ DURMUŞ: En önemlisi kalp hastalığını çağrıştırır. Gastritle çok karıştırılır. Genelde hastalar bize reflü şikâyetiyle gelir. Bakarız midesinde gastriti de vardır. Onu da tedavi etmeye çalışırız.
EDA: O ülsere doğru bir başlangıç mı oluyor?
ALİ DURMUŞ: Tabi bu ülsere doğru bir başlangıçtır. Gastrit oluyor daha sonra yara oluşmaya başlıyor. Son zamanlarda helikobakter pilori adında bir mikrop buldular. Hatta bunu bulan kişi Nobel ödülü aldı. Şimdi onu da tedavi etmeye çalışıyoruz. Ama reflüde yaptığımız iş şu: mide asiti oluyor, midede oluşan asitin geri kaçmaması için bizim verdiğimiz ilaçların hepsi asiti nötralize ediyor. Yine kaçakta oluyor ama en azından ağrı olmuyor. Ama hasta ilacı bıraktığı zaman yine kaçak ve yine ağrı oluyor. Bu seferde hasta ya ömür boyu bu ilaçları kullanıyorlar ya da ameliyat oluyorlar. Bunun başka tedavileri de var. Mideye radyo frekans yöntemiyle bir aletle giriyoruz oraya ışın tedavisi verip kapak oluşturuyoruz. Fakat bunun başarı şansı %60 ve maliyeti yüksek. Doğal olarak %60 başarıyı bile hasta istemiyor. SSK da şu an bu ameliyatı ödemiyor. Onun için bunu Türkiye’de uygulamak zor. Ameliyatta ise %98 gibi bir başarı elde ediyorsunuz. Her ikisi de bir buçuk saat sürüyor. Tam reflüsü olan hastalara ameliyatı tavsiye ediyoruz.
EDA: Her reflü hastalık mıdır?
ALİ DURMUŞ: Reflü bir hastalıktır tabi. Ama bunun tanısını iyi koymak gerekiyor. Ben hastamı ameliyata almadan önce mutlaka endoskopisini yapıyorum. Reflüyü görüyorum. Gerekirse oradan parça alıyorum. Onunla da kanaat getirmezsem 24 saatlik bir test var. Onu uyguluyorum. 24 saat boyunca reflüsünü ölçüyorum. Bazen psikiyatrikte olabiliyor. Bakıyorum gerçekten reflü mü yoksa değil mi diye. Emin olduktan sonra tedaviye başlıyorum.
EDA: Sürekli endoskopi yapmak gerekiyor mu?
ALİ DURMUŞ: Her hafta endoskopi yapmak gerekiyor.
EDA: Endoskopi nasıl bir işlem?
ALİ DURMUŞ: Endoskopi eskiden çok korkutucu bir işlemdi. Hasta uyutulmadan yaklaşık 0,5 santimlik ışıklı bir boruyla boğazdan giriyoruz. Eğer hasta uyanıksa bu boruyu hissediyor. Çünkü iki tane boru vardır. Bir yutak borusu bir de nefes borusu vardır. Yutak borusuna girmek zorundasınız. Girdiğiniz zaman hasta nefes alabiliyor ama boru onu çok rahatsız ediyor.
EDA: Hasta yarı baygın mı oluyor?
ALİ DURMUŞ: Genelde artık tüm dünyada yarı baygın yapılıyor. Bir anestezi doktoruyla hastayı hafif uyuşturarak hastanın en azından o dönemi hatırlamaması sağlanıyor. Normal insani kurallar böyledir. Bazı yerler de canlı yapıldığını duyuyoruz. Evet, canlı yapılan yerlerde var. Ama genelde hafif anestezi yapıldığında hasta bir şeyi hatırlamadığı için yapanda yapılanda rahat oluyor.
EDA: Çocuklarda da reflü hastalığı oluyor değil mi?
ALİ DURMUŞ: Tabi oluyor. Bu hastalık çocuklarda daha sık görülüyor. Çocuklara da ilaç veriliyor. Aynı testler, endoskopi onlara da yapılıyor. Eğer reflü olduğu tespit edilirse çocuklar da ameliyat oluyor. 23 yaşlarında reflüden dolayı ameliyat edilen hastalarda var.
EDA: Bebeklerde de oluyor mu?
ALİ DURMUŞ: Çocuk zaten doğuştan reflüyle doğuyor ama 2 yaşından sonra bunu atlatıyor.
EDA: Özellikle bebekler için ne gibi önlemler alınması gerekiyor?
ALİ DURMUŞ: Annelerin sütü nasıl vereceği çok önemli. Çocuğun nasıl yatacağı önemli. Anne bu kurallara uyduğu zaman hastanın genetik olarak reflüsü yoksa çocuklarda çok görülmüyor. Genelde beslenmeye bağlı ama eğer genetik yatkınlık varsa, ailede reflü varsa mutlaka bir çocuk cerrahla görüşülmesi gerekiyor. Endoskopi gerekiyorsa onun yapılması gerekiyor. Testlerinin yapılması lazım. Bir de küçük çocuklar derdini anlatamaz. Annenin hastalığın farkına varması lazım.
EDA: Anne bunun farkına nasıl varacak?
ALİ DURMUŞ: Çocuk kusuyorsa, sürekli gece yatırdığınız zaman bağırmaya başlıyorsa ve verilen sütü içmiyorsa tedbirlerinin erkenden alınması gerekiyor. Zaten çocukta bir rahatsızlık varsa cerrah hemen çocuk cerrahlarına yönlendiriyor.
KAYNAK: HABER 7