Erdoğan'ın Suriye'ye ultimatomu ne anlama geliyor?
Esed rejiminin İdlib'de askerlerimize yönelik saldırılarına sert tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, önümüzdeki süreçte Türkiye'nin saldırılara karşı hiçbir şekilde taviz vermeyeceğini vurguladı. Kanal 7 Ankara Temsilcisi ve Haber7 yazarı Mehmet Acet, Erdoğan'ın Suriye'ye verdiği ultimatomu irdelediği yazısında dikkati çeken değerlendirmelerde bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün AK Parti grubuna yaptığı konuşmada, Esed rejiminin saldırılarına karşı izlenecek yol haritasını açıkladı. Erdoğan'ın, Suriye'ye ultimatom vermesinin ardından, Türkiye'nin önümüzdeki günlerde atacağı adımlar da merakla bekleniyor.
Kanal 7 Ankara Temsilcisi ve Haber7 yazarı Mehmet Acet, bugünkü köşe yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarını değerlendirdi.
Acet'in "Ultimatom" başlıklı yazısı şöyle:
-Askerlerimize en küçük zarar gelmesi halinde, rejim güçlerini her yerde vuracağımızı ilan ediyorum.
-İdlib’te uçan uçaklar artık rahat hareket edemeyecek
-Şubat sonuna kadar rejimi, gözlem noktalarımızın gerisine çıkartmakta kararlıyız.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Salı günü, bir gün sonra (dün) Suriye ile ilgili kapsamlı bir açıklama yapacağını dile getirince, gözler dünkü Meclis Grup Toplantısı’ndaki konuşmasına çevrilmişti.
Erdoğan’ın beklenen konuşmasını bir kelime ile özetlemek gerekirse ‘ultimatom’ ifadesi bu konuşmayı tanımlıyor.
Yukarıda aktardığımız üç ana başlık, bu ultimatomun ana çerçevesini çiziyor.
Bu sözler, iki temel konuda son derece kritik bir sürece girdiğimizi işaret ediyor.
Erdoğan, Suriye’deki Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarına herhangi bir yeni saldırı yapılması halinde, buna bire 10, bire 50, bire 100 misliyle karşılık verileceğini ve bu misillemenin sadece İdlib bölgesi ile sınırlı kalmayacağını söylüyor.
Ultimatomun çerçevesi sadece karşı taraftan gelebilecek muhtemel saldırılara karşı yapılacak misillemeyi içermiyor tabi.
Bir de 5 Şubat’ta Erdoğan’ın yine Meclis Grup Toplantısı’nda açıkladığı, dün de tekrar ettiği “Şubat sonuna kadar” verilen süre meselesi var.
Rejimin, 2018 Eylül ayında Soçi’de sağlanan İdlib mutabakatının çizdiği sınırlara çekilmesi isteniyor.
TSK’ya ait gözlem noktalarının birden fazlası şu anda rejim birlikleri tarafından kuşatılmış durumda.
Şam rejimi, karadan ilerleyerek, 2018’de çerçevesi çizilen ‘çatışmasızlık bölgelerinin’ yarıdan fazlasını ele geçirmiş durumda.
Erdoğan’ın ortaya koyduğu irade, rejimin bu bölgelerden çekilmesi, TSK’ya ait gözlem noktalarının etrafındaki kuşatmanın kaldırılması ve 2018 Eylül sınırlarına dönülmesi talebini içeriyor.
Ve bu talep bir takvime bağlanmış durumda.
GÖZLER MOSKOVA İLE YAPILACAK YENİ MÜZAKERELERDE
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünkü grup toplantısına gelmeden önce Rusya Devlet Başkanı Putin’le bir telefon görüşmesi daha yaptı.
Ardından, bu son görüşmenin daha pozitif şekilde geçtiği yönünde bir hava yayıldı.
Hiç kuşkusuz, İdlib özelinde yaşanan bu son gerilim eğer sona erecek ve mesele ‘masada’ çözülecekse, bunu sağlayabilecek en önemli enstrüman Türk ve Rus heyetleri arasında yapılacak olan müzakereler/pazarlıklar olacak.
Ankara’nın taleplerinin karşılanması biraz da karşı tarafın talepleriyle ikisinin ‘uyumlu hale gelmesi’ ile mümkün olabilir.
Bundan sonra yapılacak görüşmelerde Türk heyeti, rejimin geri çekilmesini talep ederken, Moskova’nın karşı talebinin ne olacağını da az çok kestirebiliyoruz.
İdlib’de boy gösteren Rusya ve rejimin ‘terör unsuru’ olarak kabul ettiği bir takım ‘radikal grupların’ denklem dışına çıkartılması.
Erdoğan’ın rejime dönük ‘ultimatom’ niteliği taşıya konuşmasının içeriğinde bu bağlama giren bir takım açıklamaları da vardı.
Şu iki ifadeye dikkat çekelim:
“Bölgedeki muhalif gruplardan, başıbozuk hareket ederek, rejime saldırı bahanesi verenlere de, artık tavizsiz davranacağımızın mesajını ilettik.”
“Geldiğimiz noktada artık kimsenin taşkınlığına, bağnazlığına, satılmışlığına, provakasyonlarına göz yumacak değiliz.”
Bu ifadelerden nasıl bir sonuç çıkartılabilir?
Sanıyorum şöyle bir değerlendirme yapılabilir:
İdlib’deki gerilimin yatıştırılması için Ankara ile Moskova arasında rejimin geri çekilmesi ile İdlib bölgesindeki HTŞ yapılanmasının devre dışı çıkarılması anlamında bir müzakere yürüyeceği anlaşılıyor.
Bu müzakerelerden nasıl bir sonuç çıkacağını ya da, sorunun bu yöntemle çözülüp çözülemeyeceğini önümdeki günlerde daha rahat anlayabileceğiz.
-
Mehmet Emin 4 yıl önce Şikayet EtBirinici Dunya Savas TIYATROSUNUN SON SAHNESI OYNANIYOR ve bizim bundan KACACAK IMKANIMIZ MAALESEF YOK.Allah [cc] ne yazdiysa o olacak,GORELIM MEVLAM NEYLER,NEYLERSE GUZEL EYLER....Beğen
-
lokman 4 yıl önce Şikayet Etbiz rejimle savas kararı alırsak ki almışızdır rus savaş ve çıkarma gemileri boğazdan nah geçer...!!!Beğen Toplam 2 beğeni
-
Şaşkın 4 yıl önce Şikayet EtRusya’ya Güvenilmez 1 Rusya'ya asla güvenilmez. Rusya sürekli oayalayacak ve tekrar tekrar vuracaktır. Aynısını tarihte çok yaptı. Osmanlı ile anlaştı. Her şartı kabul etti. Osmanlı ordusu çekilince daha beterini yaptı. Osmanlı, 140 bin kişilik büyük bir ordu ile Rus birliklerini, kuşatmıştı. Deli Petro da bu kuşatmanın arasında esir düşenlerden biriydi. Savaş teknik olarak kazanılmıştı.Beğen Toplam 3 beğeni
-
Ahmet Dilek 4 yıl önce Şikayet Etamerika,rusya ve taşörenleri iran yahudiye kukla...Beğen Toplam 2 beğeni
-
Hıdır BUDUR 4 yıl önce Şikayet EtTürkiye ile Rusya arasında pürüz çıktığını gören Amerika Türkiye'yi yanına çekmek için çabalıyor. Ne ABD ne de Rusya Esed'in gitmesini istemiyor. İkiside PYD'yi destekliyor. Çünkü Esed Rusya sayesinde ayakta. ABD'de Irak Kürdistanı ardından Suriye petrol sahalarına konma ve İsrailin vadedilmiş topraklarını "İŞİD Masalı" anlatarak enişletme derdinde! Türkiye şu anda ne ABD ne de Rusya ile ortak hareket etmiyor.Madem bu ikili verdikleri sözde durmadı. ÇAĞIRIN ÇİN'İ. YERLEŞTİRİN BATMANA. AFRİKALARDA NUFUZ ELDE ETMEYE ÇALIŞACAĞINA " AKDENİZ, KIBRIS, LİBYA DENKLEMİNDE BİZE YARDIMCI BİR MÜTTEFİK DAHA YARATIN..Musluğun başında olan biziz bunu unutmayın!Beğen Toplam 7 beğeni
-
Hıdır BUDUR 4 yıl önce Şikayet EtMehmet Gardaşım, çok güzel dersin deee... bedelli askerlikle al parayı deyip "sabahlara kadar discoda,akşama kadar denizde beachde yüzerek, babalarının son model arabaları ile sürat yapan ZENGİN gençlerlerle mi yapacaksın bunları..? Hani 1 askerin 1 saatlik nöbeti 100 alimin 100 gün duası gibiydi? Hani Her Türk asker doğardı? Hani "ben de şehit olmak isterdim" diyordu herkes..sen ben "kerpiçten camsız evlere bayrak asmaya devam ederkenn Artık senin/benim gibi düşünenlerde azaldı ? "asker ölmek için para alıyor" deyiveriyorlar...Beğen
-
Mehmet Emin 4 yıl önce Şikayet EtKardes sen saniyormusun ki devlet bunlari dusunmuyor,inan ki bizim dusundugumuzden cok daha incelikle ve taktikle savassiz bir cozum icin ellerinden gelen hersey yapilyor ,TC tarihinde boyle calisan bir hukumet yok,ben hayret ediyorum Baskanimiz bu enerjiyi nerden buluyor ne zaman uyuyor,dinleniyor ,masaAllah ,Allah [cc] basimizdan eksik etmesin, guc kuvvet versin herkotulukten korusun.Kardes Siyonistler azdi ,DURMAYACAK, BIZ TESLIM OLMADIKCA SALDIRACAK ,sapik inanclari TANRIYI KIYAMETE ZORLAMAK ,,buyuk ITraili kurmak,VE MAALESEF BASKA YOLU YOK BU MILLET HAKKIN,ADALETIN TEK TEMSILCISI,BU ORDU ISLAMIN SON ORDUSU ,GERI ADIM ATMAK YOK,SAVASSA SAVASS, SEFER BIZDEN ZAFER ALLAHTAN[CC].Beğen
-
Serhat 4 yıl önce Şikayet EtIki dusman varken uc olur bence cin meselesindeki gorusun yanlis digerleri dogruBeğen