Başkan Erdoğan'dan Biden'a çağrı

Başkan Erdoğan, Suriye'deki iç savaşın 10’ncu yıldönümü dolayısıyla Bloomberg'e bir makale kaleme aldı. Erdoğan yazısında "Barış ve istikrarın sağlanmasının en sağlam yolu Ankara'dan geçiyor" ifadelerini kullandı. Erdoğan ayrıca, ABD Başkanı Joe Biden'a da seslendi ve seçim vaatlerini yerine getirme çağrısı yaptı.

Başkan Erdoğan'dan Biden'a çağrı
Başkan Erdoğan'dan Biden'a çağrı
GİRİŞ 15.03.2021 11:38 GÜNCELLEME 15.03.2021 11:52
Bu Habere 18 Yorum Yapılmış

Suriye krizinin 10. yıldönümü dolayısıyla, Cumhurbaşkanı Erdoğan Bloomberg için makale kaleme aldı. Suriye'deki iç savaşın bitirilmesi konusunda Türkiye'nin çabasına yardım edilmesi gerektiği vurgulanan makalede şunlar dile getirildi:

  • Gururla söylüyorum ki Türkiye'nin pozisyonu, Suriye iç savaşının başlangıcından itibaren hiç değişmemiştir.
  • Barış ve istikrarın sağlanmasının en sağlam yolu Ankara'dan geçiyor
     
  • Batı Türkiye’nin iç savaşı bitirmesine yardım etmeli.
     
  • Biden yönetimi, kampanya döneminde verdiği sözleri tutarak, Suriye'deki trajediyi sonlandırmak  için bizimle birlikte çalışmalı.
     

Son dakika: Almanlar haddini aştı! ABD'yi kışkırtma çabalarına başladılar...


İşte Erdoğan'ın kaleme aldığı o yazı:

"Türk ordusu, geçtiğimiz yılın bu dönemlerinde Suriye'de muhalefetin son kalesi olan İdlib'e yönelik yeni bir saldırıyı durdurmak ve masum insanların yerlerinden edilmesini veya öldürülmesini engellemek amacıyla Suriye rejiminin pozisyonlarına müdahale etti. Böylece milyonlarca hayat kurtardık. Bu dönemde Türkiye'ye övgüler yağdıran ülkeler, kısmen koronavirüs salgınının etkisiyle, Suriye'de yaşanan insani krizi unutuverdi. İç savaş, Batı'nın bir sonraki vicdani krizine dek 'bayat haber' statüsüne geri döndü.

Demokrasi, özgürlük ve insan haklarının yeniden moda olduğu şimdilerde insanlığın Suriye'deki icraatları, samimiyetimizin nihai ölçüsü olacaktır. Bölgede barış ve istikrarın yeniden tesis edilmesinin, Batı'nın Türkiye'yi samimi ve güçlü bir şekilde desteklemesine bağlı olduğuna inanıyorum.

Suriye krizinin onuncu yıldönümünde, sadece demokrasi, özgürlük ve insan haklarını talep ettikleri için yüz binlerce insanın öldürüldüğünü ve işkenceye maruz bırakıldığını, milyonların ise yerlerinden edildiğini hatırlamalıyız. Esed rejiminin ve destekçilerinin bu meşru talepleri yok etme girişimi, terör ve düzensiz göç gibi korkunç sonuçları beraberinde getirmiştir. Birçok ülke, çeşitli neden veya bahanelerle Suriye ihtilafına müdahil olmuşlarsa da yaşanan trajedinin çıkış noktasını ıskalamışlardır. Neticede Orta Doğu'nun en önemli ülkelerinden biri, asla bitmeyecek gibi görünen bir katliamın ortasında yapayalnız bırakılmıştır.

GURURLA SÖYLÜYORUM Kİ...

Gururla söylüyorum ki Türkiye'nin pozisyonu, Suriye iç savaşının başlangıcından itibaren hiç değişmemiştir. Türk milleti, tüm Suriyelileri temsil kabiliyetine sahip bir siyasi sistem kurulmasının, barış ve istikrarın yeniden tesisi için şart olduğuna inanmaktadır. Suriye halkının en temel insan onuru taleplerini karşılamayan tüm planları reddediyoruz. Zira bu tür seçenekler krizi ancak derinleştirecektir. Aynı zamanda barışçıl ve kalıcı bir çözümün, Suriye'nin toprak bütünlüğüne ve siyasi birliğine saygı gösterilmemesi hâlinde mümkün olamayacağını vurguluyoruz.

Hükümetim, geride kalan on yıllık dönemde sözlerini icraatlarıyla tahkim etmiştir. Türkiye, bir yandan milyonlarca mülteciyi ağırlarken, diğer yandan DEAŞ başta olmak üzere Suriye'de faaliyet gösteren terör örgütlerine karşı muharip güçlerini kullanan ilk ülke olmuştur. Terörden temizlenen yerlerde güvenli bölgeler kurduk; orada umudu yeniden yeşertmek için sabır ve kararlılıkla tüm gerekli adımları attık. Maalesef, yerel ortaklarımız olan ılımlı muhalifler, DEAŞ'ın ve bir diğer terör örgütü olan PKK'nın yenilgiye uğratılması sürecindeki emek ve fedakârlıklarına rağmen organize bir karalama kampanyasının hedefi olmuşlardır.

BATI'NIN ÖNÜNDE 3 ŞEÇENEK VAR

Türkiye'nin yerel unsurlarla birlikte oluşturduğu güvenli bölgeler, komşumuzun geleceğine olan bağlılığımızın kanıtıdır. Bu bölgeler, hem barış ve istikrar adaları, hem de kendi kendine yeten ekosistemler hâline gelmiştir. Buralarda kolluk kuvvetlerini oluşturmak ve eğitmek, elektrik ve su gibi altyapı unsurlarını iyileştirmek, okullar ve hastaneleri yeniden açmak gibi temel projeleri hayata geçirdik.

Türkiye, aynı zamanda, 2019 yılında BM Genel Kurulu'nda açıkladığım plan uyarınca Suriye'de kalıcı barınma merkezleri inşa ederek, bölgede uzun zamandır yaşanan barınma sorununu ortadan kaldırmaktadır. Ülkemiz, tüm bu tedbirleri alarak, Avrupa'yı düzensiz göç ve terörden korumuş, NATO'nun güneydoğu sınırını güvence altına almıştır. Yaptıklarımız, değerlerimizi yansıtmakta; Türkiye'nin mazlumların umudu, masumların hamisi ve çözümün anahtarı olduğu iddiamızı desteklemektedir. Bugün Batı'nın önünde üç seçenek bulunmaktadır.
 

Balistik füze saldırısı sonrası MSB'den açıklama: Belirlenen hedefler ateş altına alındı


İlk seçenek, Suriye'de yaşananları tribünden izleyerek daha fazla masum insan hayatını kaybetmesidir. Bu yaklaşım, yalnızca Batı'nın ahlâki iddialarını zayıflatmaz, aynı zamanda terör ve düzensiz göç gibi yeni tehditler ortaya çıkararak, uluslararası güvenliğe ve Avrupa'nın siyasi istikrarına zarar verir.

İkinci seçenek, kalıcı bir çözüm için gereken tüm askeri, ekonomik ve diplomatik çabaları sarf etmektir. 10 yıldır hiçbir ciddi adım atmayan Batılı liderlerin böyle bir niyeti olduğuna inanmak için bir neden bulunmamaktadır.

TÜRKİYE'NİN YÜKÜ PAYLAŞILMALI

Son ve en makul seçenek ise Batı'nın Türkiye'yi desteklemesi, asgari maliyet ve azami etkiyle Suriye'de çözümün parçası hâline gelmesidir. Burada somut beklentimiz açıktır. Batı'nın öncelikle güvenli bölgelere saldıran ve eli kanlı rejime payanda olan YPG'ye karşı net bir tavır takınması gerekmektedir. Bunun yerine meşru Suriye muhalefetine gerekli destek sağlanarak barış ve istikrara yatırım yapılmalıdır. İlaveten, Batılı ülkelere insani krizin sonlandırılması noktasında üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirme çağrısında bulunuyoruz. Türkiye'nin yükünün paylaşılmaması, Avrupa'ya yönelik yeni göç dalgaları ortaya çıkarabilecektir. Son olarak, Batı'nın Suriye içerisindeki güvenli bölgelere yatırım yapmasını ve bu barış projesini net bir şekilde desteklemesini talep ediyoruz. Suriye için demokratik ve müreffeh bir gelecek alternatifi olduğunu tüm dünyaya göstermek zorundayız.

BIDEN'A ÇAĞRI

Türkiye, insani yardımlara öncülük ederek, terör örgütlerine karşı ön safta yer alarak ve diplomatik süreçlere aktif katkı sunarak Suriye'de gerekeni yapabilecek tek ülke olduğunu kanıtlamıştır. Biden yönetimi, kampanya döneminde verdiği sözleri tutarak, Suriye'deki trajediyi sonlandırmak ve demokrasiyi müdafaa etmek için bizimle birlikte çalışmalıdır. Türk milleti, Suriyeli komşularının çıkarlarına hizmet eden, bölgesel barış ve istikrara katkı sunan her girişimi desteklemeye hazırdır.".

YORUMLAR 18
  • Hans 3 yıl önce Şikayet Et
    İlk defami söz vermişler yaw sende Reiss...
    Cevapla
  • HIDIR BUDUR 3 yıl önce Şikayet Et
    TRUMPT : "-- DAEŞ'i Obama ve Hillary kurdu.." Nokta..
    Cevapla
  • dostt birr 3 yıl önce Şikayet Et
    abd neden hala suriyedeki.. işit suriyede gitti yok...abd işit nere gitti onu bulmaya gitsin. herkes vatanına dönsün. yok abd burası benim diyorsa o zaman lafımız yok.Eset satmış vermiş olabilir. nede olsa babasının malı
    Cevapla
  • muammer 3 yıl önce Şikayet Et
    Ne bekliyorsun bacından,bacın ölüyor acından. Abi Amerika da demokrasi mi var ki Suriye ye geçirecekler.
    Cevapla
  • Kenan 3 yıl önce Şikayet Et
    Maalesef Ahmet Davutoğlu'nun Suriye ve göçmenler politikası hükümete ve ülkeye büyük zararlar verdi. Artık yoğurdu üfleyerek yemekten başka çare kalmadı. Her adım dikkatli atılmalı, küresel aktörlere güvenilmemeli ve sayıları 400 bini bulan geri dönüşleri hızlandırmalı...
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Çin'e karşı tarihi hamle, 'Voltran' için imzalar atıldı! Dünyanın üçüncü büyüğü olacak
Trump'tan tartışmalı Grönland ve Panama yorumu