Takip edenler hatırlayacaktır.

Başlıktaki ifade, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un 31 Mart seçimlerinde kullandığı reklam filmlerinin birinden alıntı.

Bana göre Kurum’u en iyi özetleyen bir cümle bu.

Bakanlıktaki ilk döneminde, Elazığ/Malatya, İzmir ve en son 6 Şubat Kahramanmaraş Merkezli depremlerden sonra, orman yangınları, sel felaketlerinden sonra gösterdiği güçlü performans, her kesimden insanın takdirini toplamıştı.

Bir yerde bir afet olduğunda oraya gidip gelme teamülü yerine, gidip yaralar sarılana kadar orada kalma gibi yeni bir tarz geliştirdi Murat Kurum.

O nedenle, bir sorun varsa çözüm için ben hazırım anlamına gelen o reklam spotu, Kurum’un yaptıklarıyla, performansıyla, nitelikleriyle örtüşüyor.

Murat Kurum, İstanbul’a ait trafik, depreme hazırlık başta olmak üzere pek çok devasa sorunun üzerine üzerine gidip, etkili çözümler üretebilecek kabiliyette bir isim olmasına rağmen seçimleri kaybetti.

31 Mart’ta Türkiye genelinde olduğu gibi, enflasyon problemi, emeklilerin protestosu, Mayıs 2023 seçim sonuçlarını yerel seçimle dengeleme güdüsü gibi faktörler ön plana çıktı ve İstanbul bu şansını kaybetti.

“İstanbul bu şansını kaybetti” ifadesini bilinçli olarak kullanıyorum, çünkü bu benim samimi görüşümü yansıtıyor.

Milletin, seçmenin tercihi tabi, ona kimsenin diyeceği bir şey de olamaz.

“2025 SONUNDA HER DEPREMZEDENİN KENDİ EVİNE GİRMESİNİ HEDEFLİYORUZ”

Perşembe günü Kanal 7 Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Karahan beyle Murat Kurum’u makamında ziyaret ettik. Bu arada ben de kendisiyle kısa bir röportaj yapma imkanı buldum.

Bizim kendisiyle görüştüğümüz gün, deprem bölgesinde hak sahiplerine teslim edilen konutların sayısı 102 bine ulaşmıştı.

Hak sahiplerine teslim edilen konutların bir önceki sayısı 76 bin idi.

“Yıl sonuna kadar 200 bin rakamına ulaşmak, 2025 sonunda da her depremzedenin kendi evine girmesi temel hedefimiz” diyor Bakan Kurum.

Toplamda 441 bin hak sahibinin evlerine kavuşması anlamına gelecek bu.

Deprem bölgesine yaraların sarılması anlamında yapılan işlerle alakalı “Tasarruf tedbirleri bizim için geçerli değil, ihtiyaç neyse yerine getiriyoruz” diyor Murat Kurum.

Benzer bir cümleyi bir önceki bakan Mehmet Özhaseki’den de duymuştum.

2023/2024 ve 2025 bütçelerinden deprem bölgesi için ayrılan ödeneğin 3 trilyon lira civarında olması, Erdoğan hükümetinin tasarruf tedbirlerinden deprem bölgesini muaf tutma yaklaşımını teyit ediyor.

“Bir ayağımız sürekli orada olacak” diyen Kurum, “Vatandaşlarımızla el ele oradaki konutları bitireceğiz” taahhüdünde bulunuyor.

Bir takım tartışmalara yol açan rezerv alanlarla alakalı olarak Kurum, bu bölgelerin ihtiyaçlara uygun olarak değerlendirileceğini, daha önce o bölgede kimler yaşıyor idiyse, hangi esnafın dükkanı varsa, bu alanların onlara ait olacağını, ticaretin devamlılığını esas alan bir yaklaşımla hareket edeceklerini dile getiriyor.

Şunu da ekliyor:

“Bu bölgelerde vatandaşlarımızın çoğunluğunun istemediği bir şey varsa yapmayacağız.”

MANSUR YAVAŞ’LA DA GÖRÜŞECEK

Geçen hafta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Bakanlıkta bir görüşmesi olmuştu Kurum’un.

İyi bir görüşme olmuş.

“İstanbul’la alakalı taleplere kayıtsız kalmayız. Bakanlık olarak yapabileceğimiz ne varsa, her türlü işleme destek vereceğimizi söyledik. Bu anlamda, İstanbul’u diğer belediyelerden ayırmayız” diyor.

Kurum’un 31 Mart seçimlerinde rakip olarak yarıştığı İmamoğlu’na karşı bu yaklaşımı, siyasi kompleksten uzak yapıcı tutumu önemli.

Buna mukabil, bu yaklaşımın İmamoğlu için yeni bir sınav kapısını araladığı da bir başka gerçek olarak tebarüz ediyor.

Zira kendisinin “Engelleniyorum” şeklindeki bahanesi, Kurum’un bu yaklaşımı sonrası anlamını biraz daha yitirmiş oluyor.

İmamoğlu’ndan sonra Mansur Yavaş’ın da Kurum’dan randevu talebi olmuş.
Bu görüşmenin de Salı günü gerçekleşmesi bekleniyor.

Bizim ziyaretimizin hemen ardından Murat Kurum’un bir başka CHP’li başkan, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’la randevusu vardı.

Tabi bu temaslar oldu diye, CHP’li belediyelere kendi sorumluluk alanlarındaki sorunları, bakanlığın üzerine yıkıp kenara çekilme gibi bir hak doğmuş olmuyor.

O zaman işlerini bihakkın yerine getiren, getirmeye çalışan belediyelere de haksızlık olur.

Mesela geçenlerde Haber 7’de okudum.

AK Partili Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, İzmit Körfezi’ni (İzmir değil, İzmit, doğru okuyorsunuz) temiz tutmak için, kendi imkanlarıyla çok önemli bir çalışma yürütüyor.

İzmir’in bir numaralı gündemi de, İzmir Körfezi’nden yükselen kokular, toplu balık ölümleri…

Bu durumda, İzmit Körfezi’nde tonlarca balık kıyıya vurmuyor da, İzmir Körfezi’nde bu niçin oluyor, bu kirliliğin müsebbibi kimdir diye sormak gerekmiyor mu?

Şurası açık:

İzmir’deki bu durumun bir numaralı müsebbibi de 25 yıldır şehri yöneten CHP’li belediyeler.

Bu böyle iken, Cemil Tugay bey, işin kolayına kaçıp, Körfez’deki kirlilikle alakalı sorumluluğu Bakanlıklara yıkan açıklamalar yapmıştı.

Kurum’un Tugay’la görüşmesinden sonra yaptığı açıklamada geçen “Yerel yönetimlerin bu konudaki sorumluluğunu hatırlattık.” İfadesi, Tugay’ın daha önceki sözlerine de bir cevap niteliği taşıyor.

Mehmet Acet / Haber7