Sayın Bahçeli’nin açtığı “Barış Kapısı”ndan girmek için her geçen gün iklim olumlu gelişiyor.

Konunun muhatapları olumlu mesajlar veriyor.

En son Sırrı Süreyya Önder, Meclis Başkanlık Koltuğu’ndan, “Gönül indirmek”ten söz etti. “Barış adına gönül indirenlere..” diye devam etti. Erdoğan ve Bahçeli’yi teşekkür etti.

“GÖNÜL İNDİREN” SADECE BAHÇELİ VE ERDOĞAN OLMASIN

Sırrı Süreyya Önder’in Erdoğan ve Bahçeli’nin “iç çephe” vurgulu açıklamalarının ardından yaptığı açıklamaya, DEM’lilerin de destek verdiğini görünce umutlanıyoruz.

Gerçi DEM sözcülerinin fikir birliği yapmışcasına, “Muhatap İmralı’dır” demesinin meselenin nereye çekilmek istendiğinin işareti olduğunu biliyoruz.

Buna rağmen, DEM’lilerin “pazarlık” görüntüsü de vermeden, “Barış kapısını açma teşebbüsünde bulunan” Sayın Bahçeli ve Erdoğan’ın elini görmeye çalışmasını da anlıyoruz.

Halk Tv’de dün gece yayına çıkan Ahmet Türk’ün, Kobani yargılamaları ile ilgili salvolarını… Ya da “Çözüm Süreci”nin akamete uğramasından Erdoğan’ı sorumlu tutmasını bir kenara bırakarak, “Demokratik çözüm önerisi” başlığı altından anlattıklarını birçoğunu gerçekleşmiş olmasının altını çizerek…

“Elinde silah olanla konuşulsun” demesinin Öcalan’ı işaret etmesinin… Ve Selahattin Demirtaş ile partisinin yöneticileri arasında bir dönem “kırgınlık yaşandığını” ikrar etmesini önemli buluyoruz.

Fakat Sırrı Süreyya Önder’in Bahçeli ve Erdoğan için kullandığı “Gönül indirme” tabirinin sadece onlarla sınırlı kalmaması gerektiğini de kayıtlara geçiriyoruz.

YAKIN TEHLİKEYİ GÖREN BAHÇELİ VE ERDOĞAN, İÇ ÇEPHE TAHKİMİ İÇİN EN KIRILGAN FAY HATTIMIZI ONARMAK İÇİN ÇABALIYOR

Sayın Devlet Bahçeli, yaklaşan büyük tehlikeyi görüp, Türkiye kamuoyunun önüne Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştükten sonra bir şey koyuyor.

O koyduğu şeyi her geçen gün müşahhaslaştırıyor. Daha da görünür, belirgin hale getiriyor.

Meclis’in açıldığı gün DEM’lilerin yanına gidere onlarla selamlaşarak, “Türkiye Partisi olun, Meclis içinde oturup tartışalım” dedi.

MHP’nin yasama yılının ilk Grup Toplantısı’nda, Birinci Meclis’e atıf yapıp, “Farklı etnik gruplardan, farklı meşreplerden olup aynı mefkurede buluşan” ilk Meclis’in mebuslarını hatırlattı. Bütün etnik grupları “Türk Milleti” potasının içinde tanımladı.

İkinci grup toplantısında, unutulmaya yüz tutmuş bir “sözü” hatırlatarak, Öcalan’ın tek taraflı olarak PKK’ya silah bırakma çağrısı yapmasını söyledi.

Dahası da var ama gerek yok.

Sayın Bahçeli, Çözüm Süreci gibi bir süreçten bahsetmiyor. Daha farklı bir şeyden söz ediyor. O şeyin yakın gelecekte çok daha belirginleşeceğine şahit olacak.

Bizi sevindiren ise, Bahçeli’nin bu çıkışına, İyi Parti’nin sert üslubu bir tarafa tamamen karşı çıkan Meclis’te grubu bulunan parti neredeyse yok.

CHP’nin tavrı da makuliyetini koruyor.

ÇÖZÜM SÜRECİ’Nİ DE ŞU ANKİ ÇABAYI DA AYNİ GEREKÇEYLE DESTEKLİYORUZ

Toparlayalım. Çözüm Süreci’nin desteklemiş biri olarak Türkiye’nin köklü meselesine, köklü bir çözüm bulma çabasını yine destekliyoruz.

Bu meselenin İmralı ile olan bölümünde Sayın Bahçeli “ev ödevi”ni çoktan verdi. Öcalan’ın ne yapacağını göreceğiz. DEM’e el uzattı. Bu elin havada kalmadığını gördük. Peki DEM, Öcalan ile Selahattin Demirtaş arasında kalır mı?

Sanmam. Zira son dönemde Demirtaş’ın da Öcalan lehine geri çekildiğini düşünüyoruz.

O halde, “terör meselesi”nin en azından Türkiye sınırları içindeki kısmını bir hale vakte koyma çabamız, Öcalan’ın ev ödevini bir an önce çalışmasına bağlı görünüyor.

Bütün bunlar olup biterken, PKK’yı, Öcalan’ı ve terörü bugüne kadar “destekleyen, fonlanan, yol veren” dış aktörlerin (Amerika gibi) ne yapacağını da takip etmekte yarar var.

BAHÇELİ, ÖCALAN’A EV ÖDEVİ VERDİ. BAKALIM GEREĞİ YAPILACAK Mİ?

Bir kez daha hatırlatarak bitirelim.

Ortadoğu’da 4 ülkeye yayılmış Kürt halkı yaşıyor. Dört ülkeden ikisi şu anda fiili olarak parçalanmış durumda; Suriye ve Irak. İran ve Türkiye ise tehdit altında.

Biliyoruz ki sınırımızın dışındaki Kürtlerin çoğunluğu tarihsel olarak Türkiye’ye daha yakın. Sınırlarımızın içindekiler zaten bizim insanımız.

Bu yüzdendir ki “durum” bugün bizi bir şeye zorluyor. Ya İran’dan sonra sıramızı bekleyeceğiz ve bize dayatılan “parçalanmayı” göze alacağız. Ya da içimizdeki sorunları konuşup, tartışıp halledeceğiz.

Sahi, Bahçeli, Öcalan’a neyi hatırlatmıştı?

Paketlenip uçağa konduğunda değil belki ama, uçak Türkiye semalarına geldiğinde, “Devlete her türlü yardımı yapacağını” değil mi?

SES Partisi Genel Başkanı Ayhan Bilgen dün gece bizim de olduğumuz canlı yayında bir şey hatırlattı. “Amerikalılar Öcalan’ı Türkiye’ye teslim ederek, iç savaş çıkartmak istedi. Türkiye bunu Sayın Bahçeli’nin de basireti ile önledi. İdam cezasını kaldırarak” dedi.

O halde, Sayın Bahçeli’nin açtığı “Barış kapısı”nı daha da aralama çabasında olanları desteklemek, o kapıyı kapatmak isteyenlere karşı mücadele etmek boynumuzun borcudur.

Hasan Öztürk / Haber7