Ahmet Özer gündemi / CHP çok fena kaynıyor!
- GİRİŞ01.11.2024 08:47
- GÜNCELLEME02.11.2024 11:39
Esenyurt’un DEM’e yakın CHP’li Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanması ve Belediye’ye kayyım atanması sürecinde yaşananlar, CHP içindeki çekişmenin boyutlarını ortaya koydu.
Ekrem İmamoğlu’nun gelişmelerden istifade öne çıkmaya çalıştığını gördük bu süreçte.
Özgür Özel’in “iki forvetimden biri” dediği Mansur Yavaş ise “temkinli” tarzını korudu.
Uzun süre bekledikten ve tepkileri gözledikten sonra “tabii tabanı”nın tepkisini çekmeyecek kıvamda bir açıklama yaptı.
Esenyurt’taki “Ahmet Özer’e destek” buluşmasına gitmeyerek de, “farklı tavır” sergiledi Mansur Yavaş.
“Nasıl bir tutum takınacağı” merak edilen Kemal Kılıçdaroğlu’dan ise dikkat çekici bir çağrı sâdır oldu; “sine-i millet” çağrısı.
CHP’li vekillerden, Meclis’i terk etmelerini istemek suretiyle Genel Merkez’i sıkıştırmak isteyen Kılıçdaroğlu’na ilk cevap, Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın’dan geldi:
“Kaç milletvekili var Meclis’te, 600. Bizim ise 128 milletvekilimiz var. Hepimiz istifa edelim, sonra ne olacak? Bizim boşalttığımız için ara seçim yapılacak. Ara seçim ile erken seçim arasında fark var.”
Ardından da Özgür Özel, “Sine-i millet çağrısı bize tuzaktır!” diyerek noktayı koydu.
Vatandaşa “sokak çağrısı”nda bulunan kimi Genel Merkez ağır toplarının, iş kendilerine yapılan “sokak çağrısına” gelince, oralı olmadıkları görüldü böylece.
Vekiller, özlük haklarını “tam olarak” elde edinceye kadar yerlerinden kıpırdamak istemezler!
Meclis’teki muhalifler, tabanlarının gazını almak için “erken seçim” istediklerini söylerler ama çoğu için bir sonraki seçimde listeye girememek gibi bir “tehlike” de vardır.
Üstelik,
“Sine-i millet” derken, “sille- millet”i yeme ihtimali hiç de az değildir.
Dolayısıyla, çok konuşurlar ama yapamazlar.
Politika dünyasında öncelik, “kişisel” hesaplardadır.
CHP’de bu hesaplar fazlasıyla sırıtıyor.
Ekrem İmamoğlu’nun “Hadise’li” Cumhuriyet Bayramı kutlamaları vesilesiyle yaptığı konuşma, “Ben Cumhurbaşkanı olacağım, kimse önüme çıkmasın!” kıvamındaydı.
“Türkiye’nin Zelenski’si” olarak nitelendirdiğim Ekrem İmamoğlu, bu arzusunu Belediye Başkanı oldu olalı ortaya koyuyor.
Bir kış günü, İstanbul kar esaretini yaşarken, İngiltere Büyükelçisi ile, üç saatlik buluşması ortaya çıkmıştı Ekrem İmamoğlu’nun.
Buluşmaya dair iddialar sosyal medyaya düştüğünde, CHP Genel Merkezi’nin hemen yalanlama yoluna gittiğini…
Olayın iyice ortaya çıkmasından sonra ise, İmamoğlu’nun âşina olduğumuz rahatlığıyla, “İki ülke arasındaki ilişkileri konuştuk, gizli saklı buluşma değildi, eşlerimizle birlikte gittik. Balık lokantasının her tarafında da camlar vardı!” dediğini hatırlarsınız.
Bir de Londra Seyahati var kendilerinin; oradan da “Endişeli yatırımcıları yatıştırmaya geldim!” mesajını vermişti.
Ülkeler arasındaki ilişkileri konuşuyor, endişeli yabancı yatırımcıları yatıştırmaya çalışıyor, İstanbul’un Belediye Başkanı!
Unutmayalım;
Roma, Paris, Atina da, İmamoğlu’nun görüntü yolladığı yerlerden.
Her birinin özel anlamı var.
Dışarıya, “Batı’nın istediği aday benim, Türkiye’nin ekseni kaydı, ben yerli yerine oturtacağım!” mesajını veriyor kendileri.
Yurt içi programları da, Cumhurbaşkanı Adaylığı hazırlığıyla ilgili.
Dahası, İstanbul’daki ekipleri, İstanbul için değilse de, Cumhurbaşkanlığı için harıl harıl çalışıyor…
Aday olabilmek için izlenmesi gereken stratejilerin yanı sıra, Cumhurbaşkanlığı Makamı’nda hangi politikaların uygulanacağını bile masaya yatırıyorlar.
Ekrem İmamoğlu cephesinde bu hesaplar yapılırken, Mansur Yavaş ve Ekibi’nin de “derinden derine” çalıştığını biliyoruz.
Bazı anketlerden “açık ara birinci” çıkması, tamamen bir “algı çalışması” olarak değerlendiriliyor Ekrem İmamoğlu cephesinde.
Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş’ı ciddi bir rakip olarak görüyor mu?
Evet, görüyor ve bundan dolayı da, bir araya geldikleri bazı ortamlarda, esas rakibiyle birlikte Genel Başkan’ı Özgür Özel’e de “patronaj bende” mesajını veriyor.
Mansur Yavaş ise, tıpkı Tüzük Kurultayı’nda yaptığı gibi, “kenara itilmeye” tahammül göstermeyeceğini ortaya koyuyor.
Dikkatli, temkinli…
Gerektiği yerde de, tırnaklarını göstermeye hazır!
Yukarıda da belirttiğim gibi, Ahmet Özer’in gözaltına alınması ve tutuklanmasının ardından uzunca bir süre sessiz kaldı Mansur Yavaş…
Havayı kokladı.
Neden sonra da, “Ne şiş yansın ne kebap!” kıvamında bir tepki ortaya koydu.
Gayet dikkatli gidiyor Mansur Yavaş; CHP tabanının desteğini kaybetmeden, “milliyetçi” tabanı da küstürmeden…
Sessizliğin gücünü kullanarak…
Ortalıkta gereğinden fazla görünmeyerek, alttan alta yol almaya çalışıyor.
Bu süreçte en fazla zorlanan CHP’linin Özgür Özel olduğu şüphe götürmez.
Kendisine yakın zamanda ne korkunç bir iftiranın atıldığını hep birlikte ve ibretle izledik değil mi?
İftira ile verilen mesajın ne olduğunu tahmin etmek zor değil.
Birileri “Rahat dur, yerini bil!” diyor Özgür Özel’e.
Ben o mesajı verenlerin hangi çevreler olduğunu bilmiyorum ama, eminim ki Özgür Özel çok çok iyi biliyordur!
Neresinden bakarsanız bakın, Özgür Özel’in durumu çok zor.
Genel Başkanlık koltuğunuz, üstüne oturmanızda büyük katkısı bulunanlar tarafından altınızdan çekilebilecek kadar kaygansa, her adımınızı bin dikkatle atmak mecburiyetinde kalırsınız.
“Parti hiyerarşisine” hiç de uygun düşmeyen muameleleri bir süreliğine sineye çekmek, “hesaplaşmayı” yeterince güçleninceye kadar ertelemek mecburiyetinde olursunuz.
Partilerde en güçlü isimler, birbirleriyle mutlaka çekişirler ve günün birinde karşı karşıya gelirler.
Mücadele mümkün olduğunca alttan alta yürütülür ama bir noktadan sonra, gerilen iplerin kopması kaçınılmaz olur.
Politikada vefa yoktur, dün yoktur.
Çevredekiler, en üst noktaya kendi adamlarını çıkmasını isterler, kişisel çıkarları gereği.
Ekip çatışmaları görülür partilerde…
Kuyular kazılır…
“Partiden dışlanmışlar” da, kendilerine bunu yapanlardan “intikam” almak için ellerinden geleni yaparlar…
Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir süredir açığa vurduğu rahatsızlıklar ve “Ahmet Özer Olayı”nın ardından CHP’li vekillere “sine-i millet” çağrısında bulunması, “dışlanmışlığın intikamı”nı alma arzusunu gösteriyor.
Böyle yaparak, Genel Merkez’i sıkıştırmaya çalışıyor Eski Genel Başkan.
Bir vakitler “evlâdım” dediği Ekrem İmamoğlu’na ve elinden tutup bir yerlere getirdiği Özgür Özel’e çok kırgın, kızgın Kılıçdaroğlu…
Kemal Kılıçdaroğlu’nun ekibindeki gazetecilerle, CHP’nin bazı eski ağır topları da her vesileyle Özgür Özel’e yükleniyor…
Oralardan, “Sıkışmış vaziyetteki İktidar’ın üzerine gitmek yerine, ona hareket alanı açıyor, can simitleri atıyor, oyuna geliyor!” yollu tepkiler yükseliyor...
CHP’nin içi kaynıyor yani, fokurtuları uzak olmayan gelecekte iyice duyarız.
Bazı yorumculardan, Ahmet Özer’in gözaltına alınması, tutuklanması ve Belediye’ye kayyım atanması sürecinin İktidar’ı iyice yıpratabileceği yönünde görüşler işitiyorum.
Çok kestirme değerlendirmeler bunlar.
CHP içindeki “kavgaları” göz ardı eden bir bakış açısı.
Ben, sürecin CHP açısından gittikçe sıkıntılı hale geldiğini, oradaki çekişmelerin iyice artacağını…
Sürecin Mansur Yavaş’ı CHP’den kopma noktasına getirebileceğini düşünüyorum.
Özgür Özel ile Ekrem İmamoğlu’nun “açıktan” atışmaları da sürpriz olmaz benim için.
Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibini de yabana atmamak lâzım bu arada. Kırgınlık, kızgınlık insana her şeyi yaptırabilir…
Muharrem İnce’yi bile yakından takip etmek gerek.
Memleketin “Ana Muhalefet sorunu” uzun bir süre daha devam edecek gibi görünüyor özetle!
Yorumlar42