Meclis Başkanı Kurtulmuş Bahçeli'nin Öcalan çıkışıyla ilgili ne düşünüyor?
- GİRİŞ11.11.2024 08:57
- GÜNCELLEME13.11.2024 14:09
Önümüzdeki hafta Brezilya’da yapılacak olan G-20 liderler zirvesinin parlamento başkanları versiyonu olan P20 toplantıları geçtiğimiz hafta içinde aynı ülkenin başkenti Brazilya’da (Brasilia) yapıldı.
Ülkemizi temsilen zirveye katılan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’a Türkiye’den 4 gazeteci eşlik ettik.
Sabah Gazetesi yazarı Yavuz Donat, Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Kapan, Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Didem Özel Tümer ve bendeniz.
G20 Parlamento Başkanları Zirvesi’nin birinci ve ikinci günkü toplantılarında söz alıp konuşmalar yapan Kurtulmuş, Türkiye’nin dış politikası ve uluslararası konularla alakalı görüşlerini dillendirdi.
Bu görüş/tekliflerden birisi İsrail’in Gazze’deki soykırım ve işgali nedeniyle BM üyeliğinin askıya alınması önerisi idi ki, bu, bir uluslararası zirvede ilk defa dillendirilen bir görüş olarak kayıtlara geçti.
“ULUSLARARASI BİR KAMUOYU OLUŞMASI İÇİN ÇALIŞIYORUZ”
Bu tür platformlarda önerilerin sonuç bildirisine dönüşmesi için bütün katılımcıların onay vermesi gerekiyor.
Bu tabi mümkün olmadı.
Ancak bu görüşlerin uluslararası toplantılarda gündeme getirilmesinin uluslararası kamuoyunu etkileme gibi bir etkisi var.
Brezilya dönüşü uçakta sohbet ettiğimizde Meclis Başkanı Kurtulmuş meselenin bu yönüne işaret ederek şunları söyledi:
“Sonuç bildirilerinde Türkiye’nin görüşlerini yansıtan ifadelerin yer alması için çaba gösterdik. Birçok toplantıda, sonuç bildirileri için müdahalelerimiz oluyor. Brezilya’da 6-8 Kasım tarihlerinde düzenlenen P20 Zirvesi ortak bildirisine Orta Doğu ve özellikle Gazze konusunda bir paragraf koydurmak istedik. Tabi bu tür platformlarda üye ülkelerin arasında ittifak olması lazım.
Brezilya Temsilciler Meclisi Başkanı Arthur Cesar Pereira De Lira ile yaptığımız ikili görüşmede bu konunun başkanlık açıklaması (chair’s statement) vasıtasıyla kayda geçirilmesini talep ettik. Nitekim zirvenin kapanış oturumunda Brezilya Temsilciler Meclisi Başkanı tarafından yapılan başkanlık açıklamasında, Orta Doğu’daki gelişmeler, Gazze’deki vahşet ve Lübnan konularında bazı üye ülkelerin görüşlerini dile getirdikleri, diğer bazı üye ülkelerin ise bu tür konuların P20’de yer almaması gerektiğini söyledikleri ifade edildi. Netice itibarıyla üyesi olduğumuz her platformda tüm imkanları kullanarak ülkemizin görüşlerini savunuyoruz ve Filistin meselesinde uluslararası bir kamuoyu oluşması için gayret sarf ediyoruz.”
Meclis Başkanı Kurtulmuş, Gazze konusunda bu tür toplantılarda ilk dönemlerde birçok ülkenin İsrail’den fazla İsrailci gibi davrandığını ancak İsrail’in katliamları artınca, kamuoylarından gelen baskıların da etkisiyle İsrail’i savunmaktan vazgeçmeye başladıklarını söylüyor.
Türkiye açısından sevindirici olarak nitelendirdiği bir başka hususu da, kendisinin de zirvenin ikinci günkü toplantısında gündeme getirdiği “Dünya beşten büyüktür”, “Yeni bir dünya kurulmalıdır”, “Dünyada yeni bir siyasi mimariye ihtiyaç vardır” şeklindeki tezlerin artık çok daha fazla dinlenmesi” olarak anlatıyor.
TRUMP’IN ORTADOĞU’DA NASIL DAVRANACAĞI TÜRK AMERİKAN İLİŞKİLERİNİ DOĞRUDAN ETKİLEYECEK
Salı’yı Çarşamba’ya bağlayan gece biz Brezilya yolunda iken, hızla sonuçlanan ABD seçimlerini Donald Trump’ın ezici bir zaferle kazandığını öğrendik.
Dönüş yolunda yaptığımız sohbette Meclis Başkanı Kurtulmuş’a “Türkiye ile ilişkiler, bölgesel konular ve küresel meselelere ilişkin Trump’ınyeni döneminin artıları ve eksileri neler olabilir?” şeklinde bir soru yönelttim.
Kurtulmuş’un daha önceki görevlerinden de gelen geniş bir devlet tecrübesi var.
Başbakan Yardımcılığı, hükümet sözcülüğü yaptı. MGK’ toplantılarına katıldı.
Türkiye’nin dış politikasını ‘içeriden’ bilen bir isim olarak bu konuda söyleyecekleri ayrıca önemliydi.
“Kim seçilirse seçilsin Türkiye’nin, ABD ile ilişkilerinde köklü bir değişiklik meydana gelmez.” Şeklinde bir değerlendirmeyle söze başlayan Kurtulmuş, devamında,
“Zaten Türk-Amerikan ilişkileri yıllar içerisinde, hiçbir zaman tekdüze devam etmedi. İnişli çıkışlı oldu, kopma noktasına geldiği zamanlar oldu, çok yakın durduğumuz zamanlar oldu. Hem bölge politikaları itibarıyla hem küresel meselelere bakışta karşılıklı ortak çıkar ilişkisi çerçevesinde müzakerelerimiz ve anlaşmalarımız oldu. Önümüzdeki dönemde özellikle Orta Doğu siyasetinde Amerika’nın nasıl davranacağı Türk-Amerikan ilişkilerini doğrudan etkileyecektir.” İfadelerini kullandı.
Sonra Trump döneminde ABD’nın izleyeceği muhtemel dış politikaya sözü getirerek “Öyle görünüyor ki, Trump’ın ilk başkanlık dönemin sonunda ilan ettiği üzere ABD, Orta Doğu’daki mevcudiyetini mümkün olduğu kadar azaltmak ve Uzak Doğu’ya yoğunlaşmak istiyor.” değerlendirmesini yaptı Kurtulmuş.
Kurtulmuş’un değerlendirmelerinden anladığım Türk Amerikan ilişkilerinde Trump döneminin en önemli dosyası Suriye ve Suriye’deki PKK/YPG yapılanmasının geleceği olacak.
Meclis Başkanı Kurtulmuş bu bağlamda şöyle bir değerlendirme yaptı:
“Tabii burada Amerikalıların karar vermesi gereken temel konulardan birisi, bölgede NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip olan, uzun yıllar içerisinde ABD ile inişli çıkışlı da olsa önemli ilişkileri bulunan Türkiye’yle mi işbirliği yapacaklar, yoksa bölgedeki birtakım terör örgütlerine destek vermeye devam mı edecekler? Bence aramızdaki ilişkiyi belirleyecek olan temel nokta budur. Zaman zaman Türkiye’yi rahatsız eden politikalara destek verilse bile ABD yönetiminde kim olursa olsun Türkiye’nin endişelerini dikkate almazlık edemeyeceğini düşünüyorum.”
“DÜNYADA ÇOK KUTUPLULUK BAŞLAMIŞTIR”
Numan beyin, dünyanın gidişatına uluslararası düzenin işleyişine ve gidişatına dair de dikkat çekici ve değerli bulduğum görüşleri var.
Kendisi, Berlin duvarının yıkılmasından sonra ABD hakimiyetinde oluşan tek kutuplu dünya düzenin artık sona geldiğini, çok kutuplu bir dünya düzenine girmekte olduğumuzu bunun Türkiye için de büyük bir avantaj sağlayacağını düşünüyor.
ABD’nin Afganistan’dan çekilmesini bu anlamda bir milat olarak değerlendiriyor ve şunları söylüyor:
“Esasında ABD’nin Afganistan’dan apar topar çekilmesiyle birlikte hem Amerikan siyaseti hem de dünya siyaseti bakımından yeni bir dönemin başladığını düşünüyorum. İçeride kendi görüş farklılıkları nasıl gerçekleşir bunu zaman gösterecek ama sonuçta nasıl Berlin duvarının yıkılması iki kutuplu dünya sisteminin sonu ise ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi de 1990’lardan sonra ortaya çıkan ve ABD hakimiyetinde olan tek kutuplu dünya sisteminin sona erdiğini gösteriyor. Artık hiçbir ülkenin tek başına dünyayı yönetmesi mümkün değildir. Sadece Amerika odaklı bir dünya okuması dönemi geride kaldı, çok kutupluluk dönemi başlamıştır. Bu gelişmeler Türkiye’ye büyük bir avantaj sağlıyor. Dünyadaki farklı güç merkezleriyle ilişki kurabilecek kabiliyete ve kapasiteye sahip olan ender ülkelerden birisiyiz. Bunun da gereğini yapıyoruz. Türkiye ile ilgili söylenen eksen kayması meselesi hakkında biz ısrarla, “Türkiye’nin bir tane ekseni var, o da kendi milli eksenidir” diyoruz. Yani Türkiye, doğuyla batıyla, kültürel farklılıklara sahip olan bölgelerle çok çeşitli ilişkileri olan bir ülke, ayrıca itibarı olan bir ülke. Bütün yurt dışı temaslarımızda ve son olarak Brezilya’da da bunu gördük. Bu özellikler Türkiye için önemli bir siyasi güç. Dolayısıyla Amerika’nın, müttefiki Türkiye’nin bu gerçeğini kabul etmesinin ilişkilerimizin geleceği bakımından önemli bir faktör olduğunu düşünüyorum. Çünkü bizim bölgedeki gelişmemiz, hiçbir ülkenin aleyhine değildir.”
Meclis Başkanı Kurtulmuş’la sohbetimizde iç gündem de önemli bir yer tuttu.
Yeni Anayasa konusunda “Partilerimiz müzakere yöntemlerini iyi tespit eder, önyargısız, “Ben istemem, kapıyı kapatıyorum” demeden bu konuya yaklaşırlarsa sonuç alınabileceğini düşünüyorum.” Diyerek umudunun devam ettiğini beyan ediyor.”
BAHÇELİ’NİN ‘ÖCALAN’ TEKLİFİ İLE İLGİLİ SORUMA KURTULMUŞ’UN CEVABI
Sohbetimizde Meclis Başkanı Kurtulmuş’a MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim’de yaptığı ve geçen Salı günkü grup toplantısında ‘ısrarlıyım’ dediği teklifi ile alakalı bir soru yönelttim.
“22 Ekim’de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, terörün bittiğini ve PKK’nın lağvedildiğini açıklaması karşılığında Abdullah Öcalan’ın gelip Meclis’te DEM Grubunda konuşabileceğini söyleyerek çok dikkat çekici bir açıklama yapmıştı. Son grup toplantısında da devam etti. Siz Bahçeli’nin teklifiyle alakalı ne düşünüyorsunuz?” şeklinde bir soruydu bu.
Kurtulmuş bu soruma cevap verirken, yine engin tecrübesi ve geniş bir perspektif ile, iyi düşünülmüş, bağlamı iyi oluşturulmuş bir yaklaşımla dikkatle okunması ve ciddiye alınması gereken bir mesaj verdi.
Biraz uzun ama önemine binaen, araya girmeden ve kısaltmadan bu cevabı aktarmak istiyorum:
“Bölgemizde emperyalizm senaryosunu adım adım gerçekleştirmeye çalışıyor, Siyonizm’in de desteğiyle…
Amerika'nın Irak’ı işgaliyle başlayan süreç aslında iki fay hattı üzerinde ihtilafları derinleştiriyor. Bunlardan birisi etnik, diğeri de mezhebi çatışmalardır. Ne yazık ki “Şöyle bir durum ortaya çıkabilir, şu iç çatışmalar olabilir” dediğimiz hemen hemen her şey gerçekleşti. Irak bölündü, Suriye bölündü, Yemen bölündü, Sudan bölündü, Libya siyaseten bölündü, Lübnan yönetilemez bir ülke haline getirildi, Mısır yeni yeni siyasi türbülansın içerisinden çıkıyor.
Hedef çok açık, emperyalizmin hedefi çok açık. Ne Türkleri ne Kürtleri ne Arapları ne Acemleri ne Şiileri severler ne de Sünnileri... Kullanabilecekleri gruplarla, böl-parçala-yönet politikalarının gerçekleşmesi için çaba gösterirler. Şimdi, oynanan oyunu görüyorsak, üzerimize düşen; bölgedeki ayrışmaları, farklılıkları, çatışmaları artıracak söylemler, politikalar üretmek değil, tam aksine entegrasyonu, işbirliğini, dayanışmayı, dostluğu arttırmaktır. Kaldı ki Türkiye, sadece Irak’ın işgaliyle birlikte artan terörden değil, ondan önceki süreçte de terörden fevkalade mustarip olmuş, büyük bedeller ödemiş olan bir ülkedir.
Tabi ki siyasetin önemli görevlerinden birisi de topraklarımızdaki terörün sıfırlanmasıdır.
Bir karar vermek zorundayız. Ya emperyalizmin kurbanı olarak herkes kendi sırasının gelmesini bekleyecek ya da hep birlikte, demokratik yöntemler ve süreçler çerçevesinde Türkiye'de terörün ortadan kalkması için her türlü çabayı ortaya koyacağız. Burada yıllardır söylediğimiz şeyi bir kere daha teyit etmek isterim. Bir eli silahta, bir eli sandıkta siyaset olmaz. Siyasetin sandıktan başka hiçbir yere el atmaması, milli iradenin haricinde başka hiçbir iradeden emir, talimat almaması, onların güdümünde hareket etmemesi lazım. Bu konuda atılacak adımlar Türkiye'yi rahatlatır. Bütün bu müzakerelerin yapılacağı yer de milli iradenin tecelligahı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Ümit ederim ki terörün konuşulmadığı, terörün sıfırlandığı bir döneme geçeriz. Milletçe çok büyük bedeller ödedik, yeter artık.
Türkiye terörü bitirecek; kardeşliği, dayanışmayı, birlikteliği oluşturabilecek bir iradeye sahiptir. Çok şükür halkımızın arasında, Türklerin ve Kürtlerin arasında en ufak bir düşmanlık söz konusu değildir. Alevileri ve Sünnileri arasında bir düşmanlık söz konusu değildir. Bütün ayrıştırma çabalarına rağmen milletimizin dirayetle ortak değerlerde buluştuğunu görüyoruz. Bu büyük bir imkandır.”
Mehmet Acet / Haber7
Yorumlar10