Erdoğan DEM Parti’ye neden rezerv koydu?
- GİRİŞ28.11.2024 07:57
- GÜNCELLEME28.11.2024 07:57
MHP lideri Devlet Bahçeli, 22 Ekim’deki Öcalan çağrısının üzerinden 5 hafta geçtikten sonra, önceki gün yeni bir açıklama yaptı.
“İmralı’yla DEM Grubu arasında yüz yüze temasın gecikmeksizin yapılmasını bekliyor, çağrımızı kararlılıkla tekrarlıyoruz” dedi.
Bu açıklamanın hemen akabinde DEM Parti’nin Eş Başkanları Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları İmralı’ya gidip Öcalan’la görüşmek için Adalet Bakanlığı’na başvurdu.
Dün AK Parti grup toplantısı öncesi gazetecilere açıklamalarda bulunan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, bu talebin değerlendirmede olduğunu ifade etti.
Öte yandan, Bahçeli’nin önceki günkü yeni çağrısının ardından gözler bir kere daha Erdoğan’ın yapacağı Grup konuşmasına çevrildi.
Hem, bir gün önce Cumhur İttifakı’ndaki ortağının gündeme getirdiği yeni öneriyi nasıl karşılayacağı merak edildiği için, hem de o önerinin içinin doldurulması anlamında bir gelişme olup olmadığını öğrenmek için.
Erdoğan, beklendiği için gibi yine ‘Terörsüz Türkiye’ hedefli bu gündemle alakalı olarak Cumhur İttfakı’nın mutabakat halinde olduğunu, uyumlu ve eşgüdüm içinde hareket ettiklerini dile getirdi, Bahçeli’nin teklifinin ‘ezber bozucu’ niteliğine vurgu yaptı:
"Sayın Bahçeli, esasen temsilcisi olduğu misyon adına gerçekten cesur ve ezberleri bozan bir teklif ortaya koymuştur" dedi.
Bu sözlerini daha da pekiştirecek şekilde ve 22 Ekim çağrısına atıfla, "Geçtiğimiz haftalarda MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli'nin kendisinin ve partisinin yarım asrı aşkın siyasi kariyerini ortaya koyarak yaptığı cesur çağrının Cumhur İttifakı'na şaşı bakanların iştahını kabarttığını görüyorum" ifadelerini kullandı Erdoğan.
“KURUMLARIMIZ ÇALIŞMALARI YÜRÜTÜYOR”
Erdoğan’ın konuşmasında, 22 Ekim sonrası Bahçeli’nin çağrısının altını dolduracak türden bir çalışmanın olup olmadığı ya da başlatılıp başlatılmadığı sorusunun da bir cevabı vardı.
Şu şekilde:
"Kurumlarımız değerlendirmelerimize zemin teşkil edecek çalışmaları hiçbir detayı atlamadan, efradını cami ağyarını mani bir anlayışla devlet ciddiyeti ve büyük bir hassasiyetle yürütüyor. Bunu da kumarbazlara özgü 'El artırıyorum' sorumsuzluğuyla değil, (Özgür Özel’in sözlerine bir gönderme var burada M.A) omuzlarımızda taşıdığımız yükün ağırlığının gerektirdiği titizlik, sükûnet ve soğukkanlılıkla yapıyoruz."
“DEM’DEN GELEN AÇIKLAMALAR ÇOK DA UMUTLU OLMAMIZA İZİN VERMİYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Meclis Grup konuşmasında dikkatleri üzerinde toplayan değerlendirmelerinden biri de konuşmasının en sonunda yer verdiği, DEM Parti ile alakalı sözleri oldu.
Evet, bir hareketlilik başlamış görünüyor, evet bu hareketliliğin bir ayağında DEM Parti’nin olacağı anlaşılıyor.
Ancak hem çözüm süreci boyunca yaşanan hayal kırıklıkları, hem de Bahçeli’nin 22 Ekim çağrısına DEM Parti adına verilen cevap, Erdoğan’ın şu anda yürütülen çalışma ile ilgili daha temkinli davranmaya ittiğine işaret ediyor.
Bahçeli’nin 22 Ekim çağrısına karşı cepheden verilen cevaba değinen Erdoğan, şöyle dedi:
“Sayın Bahçeli’nin tarihi çağrısından sonra DEM’den gelen açıklamalar aynı kafada olduklarını işaret etmiştir. Karşımızdaki tablo çok da umutlu olmamıza izin vermiyor. Tüm bunlara rağmen geleceği odaklanan perspektifle neler yapılabileceğini mütalaa ediyoruz.”
HEM ERDOĞAN, HEM BAHÇELİ ‘ZAAFİYET’ ŞEKLİNDE YORUM YAPILMASINA İZİN VERMİYOR
Gelinen nokta itibarıyla ilk gündeme geldiği dönemde ‘sis bulutlarının’ arasında bir süre gezinen ‘Terörsüz Türkiye’ inisiyatifinin daha anlaşılır hale geldiğini görebiliyoruz.
Bozulma işaretleri artan kurala dayalı uluslararası düzen, artan savaş tehditleri, havada uçuşan nükleer tehdit açıklamaları, Güneyden gelen tehlikeler muvacehesinde, Cumhur İttifakı’nın ortak aklı ile gün be gün tekemmül etmekte olan bir yeni inisiyatif önümüzde duruyor.
Bu muhataralı dönemde birinci hedef, Türkiye’de yaşayan Kürtlerin emperyalist ve Siyonist çevrelerden gelen telkinlerin aksine, kendi geleceklerini ve aidiyetlerini Türklerle ve Türkiye ile görmelerini temin etmeye dönük bir girişim bu.
Bu perspektifin içinde DEM Parti de bulunuyor.
PKK ile, terörle olan ve kendi başlarına yapma imkanlarının olmadığı ayrışmayı, Öcalan üzerinden sağlama gibi bir amaç burada kendini belli ediyor.
Ancak bütün bunlar yapılırken, Erdoğan’ın işaret ettiği gibi titizlik, sükunet ve soğukkanlı bir şekilde çeşitli senaryolar üzerinde durulurken, bu çağrıların bir ‘zaafiyet’ üzerine gelişmediğini göstermek adına hem Bahçeli’nin hem de Erdoğan’ın titizlik gösterdiğini görüyoruz.
Sonuç itibarıyla Türkiye son 9 yıl içerisinde PKK terörüne karşı çok önemli kazanımlar elde etti.
Kürtlerin yaşadığı şehirlerdeki PKK baskısı ortadan kaldırıldı.
On yıllar boyu terör eylemleriyle anılan, haberlere konu olan ve çoğu kimsenin gidip görmese bile adını ezbere bildiği yerler terörden arındırıldı.
Sınırlar içerisinde net bir şekilde yenilgiye uğratılan PKK’nın, sınır ötesinde yapılan operasyonlarla Türkiye’ye dönük tehdit üretme kapasitesi büyük ölçüde giderildi.
Önceki gün Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in yaptığı açıklama ile Zap bölgesinde de terör unsurlarının elimine edildiği ve orada da teröre karşı ‘kilidin’ vurulduğunu öğrendi kamuoyu.
Erdoğan’ın dünkü açıklamalarından da öğreniyoruz ki, bu mücadele böyle devam edecek.
Bu da demek oluyor ki, ‘Terörsüz Türkiye’ hedefiyle yürütülen girişim, terörle mücadelede ortaya çıkan bir zafiyet üzerine gelişmiş bir girişim değil.
Erdoğan’ın dünkü konuşmasında işaret ettiği DEM Parti adına Bahçeli’nin 22 Ekim çağrısına cevap niteliği taşıyan açıklama, karşı cephede tam da öyle bir algının ortaya çıktığına işaret ediyordu.
Marksist/Leninist ideolojinin koyu bir rengiyle renklendirilmiş olan o açıklamada, sanki Türkiye’yi yönetenler çaresizce böyle bir yönelim içerisine girmek zorunda kalmışlar gibisinden bir hava vardı.
Aynı hava devam eder mi?
İhtiyatla izlemekte fayda var.
Yorumlar3