İstismar siyaseti ve terörsüz Türkiye çabaları…
- GİRİŞ04.03.2025 07:26
- GÜNCELLEME06.03.2025 08:43
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ilk adımı attı, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan kararlı bir duruş sergiledi, Türkiye Yüzyılı hedefi için “Terörsüz Türkiye” çabaları başladı.
Kuşkusuz ki, burada 40 yılı aşkın süreden beri varlığını sürdüren, binlerce insanımızın hayatına kasteden, trilyonlarca dolar kaynağın heba olmasına yol açan, ülkemize ve insanlarımıza başkalarının nam ve hesabına takoz olmaya çalışan bölücü-yıkıcı terör örgütünün tasfiyesi elzem idi…
Sahada büyük başarılar kaydedildi. Kahraman Mehmetçik, güvenlik güçleri, istihbarat teşkilatı; şehitlerimiz ve gazilerimiz pahasına Türkiye sathında terörü sıfıra indirdi, Irak’ta Pençe-Kaplan, Pençe-Kilit ile örgütü hezimete uğrattı. Suriye gelişmeleri ile örgüt bitkisel hayata girdi. Elbette bunda siyasal istikrarın, kararlılığın, dışa bağımlılıktan kurtulmuş savunma sanayiinin, bilimde, teknikte sağlanan gelişmelerin, ekonomik güçlenmenin etkisi çok büyüktür…
Nitekim daha fazla dayanamayacağını, dünyanın eski dünya olmadığını, Türkiye’nin eski Türkiye olmadığını gören terör örgütü elebaşı, örgütüne çağrı yapmak durumunda kaldı.
Tıpkı Bahçeli’nin çağrısında olduğu gibi, örgütün lağvedilmesini, silahların bırakılmasını istedi…
Tıpkı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifade ettiği gibi, hiçbir masa kurulmadı, pazarlık yapılmadı, müzakere olmadı, kayıtsız ve şartsız bir şekilde terör örgütü elebaşı tarafından kendi kurduğu örgütünün tüm paydaşlarına, Irak’taki kısmına da, Suriye’deki kısmına da, Avrupa’daki yapılanmasına da, siyasi uzantısına da bu çağrı gerçekleştirildi…
Elbette Sayın Efkan Ala’nın ifadeleri ile “neticelere bakacağız…” Devlet, başka türlü de davranmaz, davranamaz…
Kandil’den de bir cevap geldi. Teröristbaşının değerlendirmelerinin kabul edildiği açıklandı…
Ancak, bundan en fazla rahatsız olanlar ise bizi yine şaşırtmadı… Soldan, sağdan sahipleri adına seslerini çıkarmaya başladılar…
Siyasal ikballerini terör örgütünün varlığı üzerine bina edenler, hızlı bir istismar kampanyasına girdi… Cumhurbaşkanımızı, Devlet Bahçeli’yi, Efkan Ala’yı bu kıymetli yaklaşımları nedeniyle kutlayacaklarına, akılları sıra eleştirmeye, iftiralara yeltendiler…
Bilindiği gibi, istismar kelimesi, sömürü, kötüye kullanma anlamına gelir.
Siyasal istismar, olayları kendi lehine çevirme ve gerçekleri çarpıtma olarak karşımıza çıkar. Bunlar genellikle toplumsal olaylar, krizler veya duygusal hassasiyetler üzerinden güç kazanma amacı taşır. Bu tür manipülatif yaklaşımlar aşağıdaki yöntemlerle gerçekleştirilebilir:
Siyasal fırsatçılık (Political Opportunism) en yaygın olanıdır… Burada, şartlara göre pozisyon değiştirme vardır… Bir siyasetçinin menfaatlerine göre fikir değiştirmesi, dün savunduğuna bugün karşı çıkması örneğinde olduğu gibi…
Toplumsal krizlerden faydalanma vardır… Ekonomik krizler, doğal afetler, savaşlar veya toplumsal huzursuzluklardan politik avantaj elde etme çabası gibi… Deprem turistleri gibi…
Keza, Siyasal istismar (Political Exploitation) sık karşılaşılan durumlardandır… Bunların en büyük marifeti halkın halisane duygularını kötüye kullanmaktır… Milliyetçilik, din, etnik kimlik, mağduriyet gibi duygusal konuları propaganda aracı hâline getirme gibi. Masa altı siyaseti, kent uzlaşıları gibi…
Mağduriyet söylemiyle güç kazanmaya çalışırlar… Siyasi liderlerin veya grupların, sürekli olarak mağdur olduklarını iddia ederek destek toplamaya çalışması gibi… Bir belediye başkanımız gibi…
Seçim popülizmi o kadar yaygındır ki, seçim öncesi olmadık ekonomik vaatlerde bulunup, seçimden sonra yerine getirmemek veya halkın duygularını okşayarak oy devşirmeye çalışanlar, iş sözlerini yerine getirmeye gelince hızla araziye uyarlar… Nerede emekliye, dargelirliye yardımlar? Bedeva yemek yardımları bile kent lokantaları oldu…
Olayları kendine yontma (Framing & Spin Politics) ile her gün karşılaşabiliriz… Ekerken yoktur, biçerken yoktur ama yemeye gelince ortaktırlar… Metro yapmaz, yol yapmaz, kavşak yapmaz, yapılanların önünde poz verirler…
Bunlar gerçekleri kendi lehine bükme ustasıdırlar… Olumsuz bir gelişmeyi bile kendi başarısı gibi göstermek konusunda mahirdirler…
Medya manipülasyonunu mükemmel yaparlar… Medyayı kullanarak belirli olayları sansürlemek, yönlendirmek veya olduğundan farklı göstermek en başarılı oldukları alandır. Tek taraflı bilgi yayma doğuştan yetenekleri arasındadır… Gerçeklerin sadece işine gelen kısmını vurgulamak, olumsuz yönlerini gizlemek işleridir. Saraçhane medyası gibi…
Gerçekleri ters yüz etme (Gaslighting & Disinformation) ile de her an karşılaşabiliriz…
Algı yönetimiyle gerçekleri değiştirmeye çalışırlar… Halkın yaşadığı sorunları inkâr etmek veya onları suçlu gibi göstermeye uğraşırlar… Yalan bilgiler yayma uzmanıdırlar. Asılsız haberler ve propaganda yoluyla kamuoyunu yanıltmak bunların işidir…
Tarihi ve gerçekleri çarpıtma konusunda kimse ellerine su dökemez… Geçmiş olayları farklı anlatmak, yanlış bilgilerle toplumu yönlendirmek üzerine ihtisaslıdırlar…
Demagoji ve popülizm, örneklemek istersek yüzlercesini buluruz… Halkın duygularına oynamak isterler… Rasyonel tartışmalar yerine duygusal argümanlar kullanarak kitleleri etkilemeye çalışırlar…
Basitleştirilmiş çözümler sunarlar ama karşılıksız çek gibidir… Karmaşık sorunları sanki tek bir çözümle halledilebilecekmiş gibi illüzyona girerler. Biz ve onlar ayrımı ile yol alırlar…
Bu siyaset tarzları artık hiçbirimize yabancı gelmiyor…
Yorumlar13