Dün Türkiye güne, İstanbul’dan gelen geniş çaplı bir soruşturma ve operasyon haberiyle uyandı.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun örgüt liderliğiyle suçlandığı soruşturma da 99 kişiye yönelik, “Suç örgütü yöneticisi olmak”, “Suç örgütüne üye olmak”, “İrtikap”, “Rüşvet”, “Nitelikli dolandırıcılık”, “Kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek” ve “İhaleye fesat karıştırmak” suçlarından göz altı kararı verildi.

Bunun dışında Kent Uzlaşısı süreciyle alakalı bir terör soruşturması yürüyor.

İstanbul Başsavcılığının yaptığı açıklamaya bakıldığında soruşturma konusu edilen hususların, çok vahim iddialar içerdiği görülüyor.

Başsavcılık açıklamasında bu iddiaları tek tek sıralanmış.

Mesela şöyle şeyler olmuş:

-Burada suçlanan kişiler, İBB’ye ait 4 firma; MEDYA A.Ş, KÜLTÜR A.Ş, KİPTAŞ VE İSFALT’tan hileli yöntemlerle ihaleler almışlar.

-Sonrası daha vahim. İddiaya göre, belediyeye ait bu 4 firmadan ihale alan kişiler, elde ettikleri paraların bir bölümünü Ekrem İmamoğlu’na ait inşaatlara aktarmışlar.

-Ya da kendilerine ait şirketlere mal devri yapmışlar.

Başka?

Bu suçlar işlenirken, bir işbirliği yapılan işadamları, bir de mağdur edilen işadamları grubu oluşturulmuş.

Mağdur işadamları, belediyeden açık ihalelerle iş aldıktan sonra yaptıkları iş karşılığı hak edişleri geldiğinde bu ödemeler kendilerine yapılmamış.

Ya ne olmuş?

Bize şu kadar elden para vereceksin, vermezsen paranı alamazsın denmiş onlara. (Kamu görevini kötüye kullanmak suretiyle menfaat temin etmek anlamına gelen ‘İrtikap’ suçu bu minvalde gündeme getiriliyor)

Daha başka?

Yine Başsavcılığın açıklamasına göre bir de ‘örgüt kasası’ olarak kullanılan işbirlikçi işadamları grubu var.

Bunlar ne yapıyor?

Rüşvet ve irtikap eylemleri neticesinde elde edilen gayrimenkullerin örgüt kasası olarak kullanılıyor.

Daha daha başka?

Suçlanan kişilerin, hali hazırda faal olan bir çok iş yerinde rüşvet talep ettiği, kabul etmeyen mağdurlar hakkında Belediye Encümenlerinden aldırılan kararla zorla para alınmaya çalışıldığı iddia ediliyor.

Belediye imkanlarının kişisel ve örgütsel amaçlar/çıkarlar doğrultusunda kamu kaynakları üzerinden zenginleşme maksadıyla kullanıldığına dönük ciddi ve vahim iddialar bunlar.

Hepsini buraya almadım, dahası da var tabi.

Demem o ki, CHP’nin siyasi operasyon argümanıyla örtemeyeceği kadar ciddi, kamuoyundan, toplumdan saklanamayacak kadar vahim unsurlar içeren bir soruşturmayla karşı karşıyayız.

MÜFETTİŞ RAPORLARI… MASAK RAPORLARI…VERGİ UZMAN İNCELEMELERİ…TANIK BEYANLARI…

Başsavcılık açıklamasından anlıyoruz ki, 31 Mart seçimleri öncesi gündeme gelen ve birkaç ay boyunca tartışması yapılan ‘Para Kuleleri’ görüntüleri üzerine savcılığın resen başlattığı soruşturma bugüne gelen sürecin başlangıç noktası olmuş.

Devamında yukarıda sıralanan suç isnatlarıyla alakalı tanık beyanları dinlenmiş.

Bu arada Mülkiye Müfettişlerinin yine İBB ve iştirak şirketleri tarafından yapılan açık hava reklamlarına ilişkin ihaleler, hizmet alımları ve muvazaalı sözleşmelerde usulsüzlük olduğu tespitinden yola çıkılarak soruşturmaya başlanmış.

Bu arada MASAK raporları, vergi uzmanı incelemeleri gibi yöntemler devreye sokulmuş.

Anlaşılıyor ki, savcılığın zihninde, tanık ifadeleri ile bu hesap raporları birbirini teyit ettiği için, suç işlendiği kanaati kesinleşmiş ve hareket geçilmesine karar verilmiş.

İMAMOĞLU BEŞİKTAŞ BELEDİYESİNE OPERASYON YAPILDIĞINDA, İŞİN NERELERE UZANACAĞINI FARK ETTİ VE SORUŞTURMAYI DEĞERSİZLEŞTİRMEYE DÖNÜK BİR KAMPANYA BAŞLATTI

Geride kalan iki ay içerisinde siyaset gündemine bir “Turpun Büyüğü” tartışması girmişti hatırlatalım.

Ocak ayında Beşiktaş Belediyesine düzenlenen ve Belediye Başkanı Rıza Akpolat dahil çok sayıda ismin tutuklandığı operasyonun yapıldığı ilk gün İBB Başkanı İmamoğlu, bu işin ucunun kendisine dokunacağına dair beyanlarda bulundu.

İlk günden ön alıp, yürütülen yolsuzluk soruşturmalarını değersizleştirmeye, dosyaların içeriğinin konuşulmasını engellemeye çalışan bir tutumla hareket etti.

“Senin zihnin çürümüş” dediği başsavcı Akın Gürlek'i doğrudan hedef almaktan da geri durmadı.

Turpun büyüğü bu diyerek bilirkişiyi kameralar önünde tahfif etmeye çalıştı.

Bütün bunlar, yaklaşmakta olan ve odağında kendisinin bulunduğu bu büyük operasyonu sulandırmaya/önemsizleştirmeye matuf hareketlerdi.

MASUMİYET KARİNESİ…

Böyle anlarda peşin hükümlerle hareket etmemek, intikam duygularıyla düşünmemek, masumiyet karinesini akılda tutmak, ‘adalet’ duygusuna önem veren herkesin koruması gereken hususlar.

Yargı mekanizması içinde yapılan/yapılacak hatalar varsa, bunların düzeltileceği merciler yine üst yargı mekanizmalarıdır.

Evet çok ciddi, çok vahim iddialara sahip olduğu anlaşılan, savcıların tabiriyle içeriği ‘dolu’ intibaı veren bir dosya üzerinden bu süreç yürütülüyor.

Detaylarında suçlu olanla suçlu olmayanın, az suçlu olanla çok suçlu olanların itinayla bir diğerinden tefrik edilmesi beklenen süreçlerdir yargı süreçleri.

Ayrıca, yargının hükmü kesinleşinceye kadar kimseyi suçlu ilan etmeye kimsenin hakkı olamaz.

Herkesin aklında tutması gereken bir ilke olarak bunu da hatırlatmak istedim.