Tutuklamaya itiraz var, “hırsız değiliz” yok!
- GİRİŞ08.04.2025 08:10
- GÜNCELLEME08.04.2025 08:10
İBB başkanlığı koltuğunda oturan Ekrem İmamoğlu tutuklanıyor.
Saraçhane’ye öğrenciler dolduruluyor.
CHP’li militanlar, polise saldırtılıyor..
Bekliyorsunuz ki, tutuklama kararına, hemen ertesi günü itiraz edilsin..
“Biz bir şey çalmadık. Hemen tahliye kararı verilmeli” denilsin..
23 Mart’ta tutuklama kararı verilmiş..
İki haftanın sonunda..
İtiraz için gerekli yasal sürenin son gününde.. Dört avukat dilekçelerini ancak dün verebiliyorlar..
Samimi itirafta bulunayım..
Gazete olarak, televizyon olarak binlerce ceza davasına, tazminat davasına muhatap olduk.
İş yoğunluğundan, biraz da mükemmeliyetçilik hastalığından..
Cevap dilekçelerimizi, itiraz dilekçelerimizi, istinaf-temyiz dilekçelerimizi, hep son gününde veririz.. Adeta son gün, davanın temelini değiştirecek bir içtihad bulacağız, onunla davanın seyrini değiştireceğiz gibi bir algı ile.. Hep son gün dilekçelerimizi veririz.
Ama el insaf..
“Ben masumum hakim bey” diyen bir büyükşehir belediye başkanı tutuklanıyor.
Avukat dersen, tonla..
Destekçi dersen, yığınla..
Para dersen, milyarlarla..
Ama öyle alangirli işlere imza atılmış olmalı ki..
Dört tane avukat..
Yanısıra onlarca akademisyen hukukçu toplanmışlar..
İki haftadır, bir itiraz dilekçesini, daha yeni tamamlayabilmişler..
Oysa akılları sıra alay ediyorlardı..
Ekrem İmamoğlu’nun emniyet ifadesindeki “Bu soruyu muhatap almıyorum” cevapları üzerinden, “İçi boş isnatlar” diyerek, iddiaları itibarsızlaştırıp, algı üzerine algı yapıyorlardı..
Nitekim, savcılıkta bazı isnatları muhatap almaya başlamıştı .
Hakimlikte ise, “İş yaş. Ahmak dedik, ‘ona değil, buna dedim’ diye yırtmaya çalıştık. 6 yıldır mahkemeler bile henüz net bir karar veremedi.. İt dedik, ‘basit’ diye tevil ettik. 5 senedir kesinleşen bir karar yok. İşimiz iş idi.. Atlatıp gidiyorduk.. Ama bu sefer işler ters.. Yolsuzluk diyorlar.. Şimdi ben bunu nasıl savunacağım. Üç villa diyorlar.. Şimdi bunu nasıl kitabına uygun hale getireceğim” moduna geçip, küçük küçük cevaplar vermeye başlamıştı..
Hakimlik ifadesi de geçti. Tutuklama kararı çıkı.. Şimdi sırada tutuklamaya itiraz var.. Bekliyorsunuz ki..
Dolu dolu bir itiraz dilekçesi olsun..
Çatır çatır savunmalar yapılsın. İddialar çürütülsün..
“Yolsuzluk mu dediniz.. Kıyısından geçmedik..” denilsin..
“Üç villa avantası mı dediniz. Yanına bile uğramadık..” denilsin.
İlk gün Özgür Özel’e de yutturmuş, söyletmişlerdi ya...
“Ekrem bey üç villayı kredi ile almış. Kapora olarak yollanan parayı, savcılık tüm satım bedeli gibi düşünmüş.. Oysa villalar, banka kredisi ile alınmış.. Savcı da, sorduktan sonra öğrenmiş. Ah-vah etmiş..” şeklinde bir senaryo ile yolsuzluğun savunmasını yapıyorlardı..
Sonraki günlerde o konuya hiç girmediler.. Ne peşinatı? Ne kaporası?
Daha vahim yanları çıktı. Meğerse Ekrem efendi, 5 milyon TL’ye aldığı villayı, 6 milyon tl bir yıllık kira bedeli ile, çoktan kiraya bile vermiş.. Yani villayı alıyorsunuz.. Ertesi ay bir yıllık peşin kirayı tahsil ediyorsunuz. Satıcıya tapu devri için 5 milyon TL’sini veriyor, kiradan 1 milyon da cebinizde bırakıyorsunuz. Hem tapu sahibi oluyorsunuz. Hem de 1 milyon TLnin sahibi oluyorsunuz..
Ne güzel iş değil mi?
Ama bu işler öyle kolay değil..
Parayı dağıtmayı, bileceksiniz.
Villayı 80 cm yüksek yapmayı, bileceksiniz. Ama bundan daha önemlisi, doyurduğunuz ahlaksız gazeteciler eli ile “Bula bula, 80 cm yüksek inşaatı mı buldunuz” diye yazdıracaksınız..
24 tane villa.. 80 Cm’den hesaplayın..
Kaç milyon lira, bir çırpıda haram olarak, boğazdan geçiyor..
Bulduğunuz fark, kaç asgari ücretlinin, tüm hayatı boyunca aldığı maaşın kaç kat fazlası..
Haydi bakalım yapın hesabını..
Siz farkı hesaplarken, biz gelelim, Ekrem İmamoğlu’nun avukatlarının tutuklamaya itiraz dilekçelerine..
Avukatlar, tutuklamaya itiraz dilekçelerinde, işin esasını ön plana alırlar.. “Suç yoktur” savunmasını yaparlar..
Kıldan tüyden itirazlar dediğimiz, şekli kurallara aykırılık noktasındaki savunmaları, “Biz masumuz. Hemen tahliye kararı vermeniz gerekir..” temeli üzerinden hazırladıkları esasa ilişkin dilekçedeki itiraza, “Her şeye rağmen.. Küçük küçük bize hatalı işlemler isnatlarınız varsa.. Onlara da şekli kurallara aykırılık sebebi ile itiraz ediyoruz” diyerek ekleme yaparak gündeme getirirler..
Bu mantıkla, Ekrem İmamoğlu’nun itiraz dilekçesini okumaya başladım.
“Soruşturmayı başlatan ve yön veren ifadeyle belirtmek gerekirse, itiraf edelim ki tutuklama gerekçeleri içinde turpun büyüğü Ekrem İmamoğlu’nun ‘kaçacağı ve saklanacağı’ tespitidir. Bahsedilen kişi, İstanbul’da yaşayan on altı milyon insanı temsil eden ve yapılacak ilk seçimde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı’nın en güçlü adayıdır. Bu yapanın bile inanmadığı tespit, soruşturmanın hukuk normlarına uygun olarak değil siyasi saiklerle, bağımsız ve tarafsızlığını yitirmiş yargıç ve savcılar tarafından yürütüldüğüne ilişkin tüm beyanlarımızı tek başına kanıtlar niteliktedir. Hazindir.”
Abi..
Biz “yolsuzluk” diyoruz.
Sen hala Cumhurbaşkanlığı adaylığın hayalini yazıyorsun..
Biz “hırsızlık” diyoruz.
Sen “siyasi saikler” diyorsun..
Biz “rüşvet” diyoruz..
Sen “yapan bile inanmıyor” diyorsun..
Niye kendinizi yoruyorsunuz. Niye kendinizi hırpalıyorsunuz.
Bakın çok basit.. Savunmanız şöyle olmalı:
“Üç villa satın alınmıştır. Satın alım tarihi itibari ile, bilirkişilere yaptırılan değer tespiti şu miktardır. Bu miktar satıcıya ödenerek, tapuda devir yapılmıştır/şirket noterden satın alınmıştır. Satın alınan villanın bir yıllık kira bedeli, satın alım miktarından daha yüksek değildir.. İddialar; gerçeklerle, tapu kayıtları ile, emsal değerlerle uyumsuzdur. İsnatlar iftira mahiyetindedir.. Tutuklama kararı derhal kaldırılmalıdır.”
Abi, savunma böyle olur..
Şöyle devam edersen, “aliyyül ala bir itiraz dilekçesi yazılmış’ derim:
“Üç villayı satın aldığım müteahhit, İBB’den herhangi bir ihale almamıştır. İhale alan firmalarla bir para ilişkisi olmamıştır.. Buna yönelik para trafiğindeki isimlerin kimlik numaralarına bakıldığında, isim benzerliği üzerinden suçlama yapıldığı anlaşılacaktır. Masumiyeti açık olan şüphelinin hemen salıverilmesi gerekir.”
Var mı böyle bir cümle, itiraz dilekçesinde yok..
Durun, acele etmeyin. İlk cümle üzerinden kanaat bildirmiyorum.
İtiraz dilekçesinin devamına bakıyorum..
“Onlarca milyon insanımızın da farkında olarak tepki gösterdiği, başından sonuna kadar hukuken yasak usullerle yürütülen soruşturma neticesinde tutuklanmasına karar verilen Ekrem İmamoğlu’nun tutukluluğunun kaldırılması ile tahliyesine,”
Abi..
Birisi hırsızlık yapsa. İki kilo baklava değil de.. Tonlarca baklavayı çalarsa.. Bir miktarını da hırsızlıktan hebersiz sokaktaki vatandaşlara dağıtırsa.. Sokaktaki insanlar, hırsızı hayırsever sanıp, “Tahliye edin” derse..
O kişiyi, tahliye mi etmek gerekir?
Siz hırsızlığı anlatın..
“Hırsızlık yoktur” deyin..
“Yolsuzluk asla aklımızdan bile geçmemiştir” deyin..
Boşverin milyonların itiraz ettiğini..
Biz biliyoruz, siz kaç kişisiniz.
Cumhuriyet mitinglerinde sorup duruyordunuz, “Biz kaç kişiyiz. “ diye..
2007 seçimlerinde, hepinizi tek tek saydık..
AK Parti’nin oyu, 2002’de % 34 idi, 2007’de bir saydık, baktık ki % 47 imiş..
Boyunuzun ölçüsünü aldık.
Ama utanmıyorsunuz.. Utanmaya niyetli de görünmüyorsunuz..
Yeni Akit
Yorumlar63