Satılmış: Kürtler herşeyi itiraf ediyor

Mustafa İltekin'in Ülkü Ocakları Genel Başkanı Alışan Satılmışla yaptığı çarpıcı söyleşi:

Satılmış: Kürtler herşeyi itiraf ediyor
Satılmış: Kürtler herşeyi itiraf ediyor
GİRİŞ 03.03.2005 15:11 GÜNCELLEME 03.03.2005 15:11
Ülkü Ocakları Genel Başkanı Alişan Satılmış, Ülkü Ocakları'nın Müslüman Türk milletinin varlığının teminatı olduğunu belirterek, 'Bugün dost-düşman şunu kabûl etmektedir ki, yeryüzündeki son Ülkücünün cesedini çiğnemeden, Türk milletinin varlığını ortadan kaldırmak mümkün değildir. Bu, ateşle, kanla, zulümle sınanmış, bilinen bir gerçektir' dedi. Ülkü Ocakları Genel Başkanı Alişan Satılmış, Türkiye'yi yakından ilgilendiren iç ve dış meselelerle ilgili olarak arkadaşımız Mustafa İltekin'in sorularını cevaplandırdı. n Sayın Genel Başkanım, söyleşimize Irak seçimleri ile başlamak istiyorum. Irak'ta seçim gündeme geldiği zaman, 'Amerika, Irak'taki Kürtlere ve diğer işbirlikçilerine meşruiyet sağlamak için seçim yaptırıyor' demiştiniz. Şimdi durumu nasıl görüyorsunuz?

Irak'ta ABD'nin Kürt kartı

Önce, seçim niçin yapılır, bunun cevabını vermek lazım. Demokrasinin vazgeçilmez enstrümanı, seçim sandıkları değil mi? Seçimin temel gayesi, halkın özgür iradesini sandığa yansıtmaktır. Eğer bir seçimde halkın özgür iradesi sandığa yansımıyorsa, orada demokrasinin işlerliğinden bahsedilemez. Irak'ta son derece amatörce bir oyun sahneye konuldu ve maalesef Türkiye'yi yönetme iddiası ile işbaşına gelenler, bu amatörce oyunu sadece seyretmekle yetindiler. Olaya hiçbir zaman, hiçbir yerinde, hiçbir şekilde müdahil olmadılar, olamadılar. Bunun sebeplerini biz de biliyoruz, kendileri de biliyor. Türk bölgelerinde oy kullandırılmak üzere başka bölgelerden getirtilerek, Kerkük stadyumuna yerleştirilen Kürtlerin fotoğraflarını gazetelerde görmüşsünüzdür. 'Para vaat edilerek getirildiklerini' söylüyorlar. 'Vaatlerini yerine getirmediler, kandırıldık' diyorlar. Her şeyi itiraf ediyorlar. Diğer yandan, Türklerin yoğun olarak bulundukları bölgelere 'oy pusulaları' gönderilmedi. Böylece Türklerin oy kullanmaları engellendi. Zaten bu durumun ipuçları, Kürtlerin, Türklere ait nüfus ve tapu kayıtlarını yaktığı zaman görülüyordu.

Dayatma seçimi

Bu söylediklerime sanırım kimse itiraz edemez. Şimdi soruyu ben sorayım: 'Irak'ta halkın özgür iradesi sandığa yansıdı mı?
Iraklı Türklerin, Sünni Arapların ve diğer muhalif unsurların iradesi sandığa yansıdı mı? Bu insanları kim temsil edecek, varlıklarına kastedenler mi?' Bu sorulara kim olumlu cevap verebilir?.. Dolayısıyla Amerika, Irak halkının büyük bir bölümünü 'yok sayan' bir anlayışı hayata geçirmiştir. Amerika'nın 'Büyük Ortadoğu Projesi' kapsamında, bölgeye 'demokrasi'getireceği beklentisi içerisinde olanlar, onun nasıl bir 'demokrasi' getireceğini de böylece, somut olarak görmüş oldu.

İnsanlık havarileri nerede?

Yani Irak seçimlerini 'kabul edilemez' buluyorsunuz? -
Amerika tarafından dayatılan bu 'de facto' durumu, bu 'oldu - bitti' yi bırak 'kabul edilemez' bulmayı, direkt olarak reddediyorum, tanımıyorum. Bir halk yok sayılıyor bugün Irak'ta. Nerede insan hakları havarileri, nerede demokratlar, aydınlar? 'Türkler 30 bin Kürdü, bir milyon da Ermeni'yi öldürdü'diyen konuşma özürlü nerede; nerede ona destek veren post-modernistler? Ey insanlık, sen neredesin?.. Ya sen neredesin 'Yahudi cesaret ödüllü', 'Kürdistan'dan gelen haberlerle mutlu olan'başbakan? Diyojen'in gündüz vakti fenerle adam aradığı gibi, biz de demokrat, aydın, devlet adamı arıyoruz. Fakat eldeki malzemeye bakınca, aradığımızı bulacağımızı sanmıyorum.

Türkiye'ye ültimatom

Geçenlerde ABD Savunma Bakanlığı 'Pentagon'un üç numaralı yetkilisi Douglas Feith, Türkiye'de Amerikan karşıtlığının yükseldiğini ve Amerikan karşıtlığının kamuoyuna yayıldığı ülkelerle ilişkilerinin gerçek anlamda sürdürülebilir olamayacağı mesajını vererek hükümetten, kamuoyunda yükselen bu Amerikan karşıtlığını engellemesini istedi. Bu isteği nasıl yorumluyorsunuz? -
Hayır, bu bir istek değil. İstek kelimesi, burada çok hafif kalır. Bunun adına, dünyanın her yerinde 'ültimatom' derler. Amerika, AKP'ye, 4. sınıf memuru aracılığı ile resmen 'ültimatom' verdi. Aslında Amerika, bu ültimatomla AKP'ye, 'ölümü gösterip, sıtmaya razı etmeye' çalışıyor.

O halde Amerika neyin peşinde?
Amerika, AKP'de bir yetersizlik, bir beceriksizlik ve suçluluk duygusunu hakim kılarak, onu töhmet altında bırakıp, bundan sonraki isteklerine açık hale getirmek istiyor. Biliyorsunuz, 'suçluluk psikolojisi' altındaki insanlar, itiraz etmeden itaat ederler.

Yani meselenin bir de psikolojik boyutu var
Zaten bu apaçık görülüyor. Amerika, AKP'de 'psikoz' oluşmasını sağladı. Artık AKP, psikozun etkisiyle 'doğru anlama ve yorumlama' yetisini kaybetmiş durumda. Psikoz'da hasta, 'dışardan kontrol ediliyormuş' hissine sahip olur. AKP de bundan sonra, herhangi bir olayda, Amerika müdahil olsa da, olmasa da bu duyguyla hareket edecek. Amerika'nın kontrolünü 'Demokles'in kılıcı' gibi üzerinde hissedecek.

Başkanım, 'kamuoyunda yükselen Amerikan düşmanlığı' meselesine tekrar gelmek istiyorum.
Gerçekten de sadece Türkiye'de değil, bütün dünyada bir 'Amerikan düşmanlığı' hortlamış durumda. Artık Amerika' ya karşı muhalefeti örgütleyen -komünizm gibi- bir ideoloji de ortada kalmadığına göre, dünyada yükselen Amerikan düşmanlığı, hangi temeller üzerinde yükseliyor?

Dünya ABD'ye muhalif

11 Eylül olaylarından sonra Amerika, Afganistan'a saldırdığı zaman, elinde iyi bir kozu vardı. 'Terörizme karşı' savaştığını söylüyordu ve bu 'hümanist' bahanesi, bütün dünyada kendisine yandaş bulmasını sağlıyordu. Oysa Irak'ta durum farklı oldu. Irak, bütün insanlığın Amerika'yı tanımasını sağlayan 'doğal bir laboratuar' işlevi gördü. Afganistan'a saldırı sırasında 'This is crusade' yani 'bu bir Haçlı seferidir' sözünü ağzından kaçırarak Müslümanları 'ajite' eden, uyanmasını sağlayan Bush, Irak'ta iyice pervasızlaştı. Ebu Gureyb cezaevinden yansıyan insanlık dışı işkence görüntüleri, sivil halkın çoluk -çocuk, genç - ihtiyar demeden katledilmesi, işgalci askerlerin Iraklı kadınlara ve kızlara tecavüz sahneleri, tüm dünyaya Amerika'nın gerçek yüzünü gösterdi. 'Kadir gecesi' camilerin bombalanması, 'Cuma namazı' kılan insanların üzerine ateş açılması, işin tuzu - biberi oldu. Oluşan 'Amerikan aleyhtarlığı'nı, saydığım bu olaylar tetikledi, bu temeller üzerinde 'Amerikan muhalifliği' yükseldi. Hatırlarsanız, bunları zaman zaman, çeşitli platformlarda hep dile getirdik. Onun için, Amerika'nın, Müslümanların ve insani hassasiyetlere sahip dünya kamuoyunun kendisine 'sempati duymasını isteyen' bir beklenti içerisinde bulunması, tamamen mantıktan uzaktır. Amerika, bir toplumun bilincinin kazınamayacağını, zihninin formatlanıp, bir 'tabula rasa' haline, yani boş bir tablo haline getirilemeyeceğini bilmiyor mu? Bu yükselen dalga, ancak Amerika'nın saldırgan politikalarından vazgeçmesiyle durdurulabilir. Ben öyle düşünüyorum.

Peki, Amerika, bu saldırgan politikasından vazgeçer mi?
ABD halkına dahi düşmanlık arttı - Amerika'nın bu saldırgan politikasından vazgeçmesi için, 'neo-con' denilen bu faşist kliğin iktidarına son verilmesi gerekir. Çünkü gerçekten de Amerikan aleyhtarlığı sadece İslam aleminde değil, bütün dünyada tehlikeli bir noktaya, 'Amerikan düşmanlığına'doğru gidiyor. Kendisini 'Haçlı Ordusu Komutanı' olarak gören bir başkana sahip Amerikan vatandaşlarını başkanları ile özdeşleştiren ve dinine düşman olarak algılayan, dini hassasiyetleri gelişmiş bir Müslüman'dan, tepkisini doğru hedeflere yöneltecek şuurlu bir davranış beklenemez. Bu sebepten dolayı, hiçbir güç, dünyanın herhangi bir yerindeki, herhangi bir Amerikan vatandaşının can güvenliğini garanti edemez. Bu durumda bütün iş, biraz önce de söylediğim gibi Amerikan halkına düşüyor. Amerikan kamuoyu, bir an önce iç dinamiklerini harekete geçirmeli ve etkili bir muhalefet oluşturarak, iktidarı adeta gaspeden bu 'oligarşik' kamburu sırtından atmalıdır.

Ülkücüler siyonistlere karşıdır

Başkanım, son zamanlarda 'Ülkücüler, Musevilere, özellikle de Hıristiyanlara karşı 'din düşmanlığı' yapıyor' deniliyor. Bu doğru mu? - Asla!.. Ülkücüler, inancından dolayı kimseye düşmanlık etmediği gibi, onların inancı sebebiyle zarar görmesine de karşıdır. Fakat şu nüansı iyi ayırt etmek gerekir: Biz, Musevi'ye değil, Siyonist'e karşıyız. Biz, Hıristiyan'a değil, Yunan yayılmacılığının merkez üssü gibi çalışan Fener Rum Patrikhanesine karşıyız. Amblemi, çift başlı Bizans kartalı olan Fener Rum Patrikhanesi, bu tespiti Kurtuluş savaşı sırasında doğrulamış, ülkemizi işgal eden Yunanlılara her türlü desteği sağlamıştır. O zaman ki İzmir metropolitinin, işgalci Yunan askerlerine hitaben söylediği 'Türk kanı içmek helaldir' sözü, sanırım bunların gerçek yüzünü göstermeye yeter. Biz ülkemizde ister görevli, ister turist, her ne sebeple bulunursa bulunsun diğer Hıristiyanlara değil, ülkemizde İslam düşmanlığı yapan, milli birliğimizi ve bütünlüğümüzü parçalamaya çalışan misyonerlere karşıyız. Ülkü Ocakları Dergisinin geçen sayısında, Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü sayın Sevgi Erenerol ile yapılan bir söyleşiye yer verdik. Eğer din düşmanı olsaydık, bu söyleşi dergimizde yer bulabilir miydi? Gitsinler, Türk Ortodoks patrikhanesine 'Ülkücüler sizlere düşman mı?' diye sorsunlar, ondan sonra bu sözleri sarf etsinler. Velhasıl-ı kelam, bize bu sözü söyleyenler ya cahildir, ya da Fener Rum Patrikhanesi ve misyonerler gibi 5. kol faaliyeti içerisindedir. Bunun başka bir izahı olamaz.

Türklüğün teminatıyız

Son derece faydalı olacağına inandığım bu söyleşide sözü, izninizle 'Ülkü Ocakları'na getirmek istiyorum. Herkes tarafından merak edilen soru şu: Ülkü Ocaklarına nasıl bir perspektif çizdiniz; hedeflerinizi bize anlatır mısınız?
Ülkü Ocakları, Müslüman Türk milletinin varlığının teminatıdır. Bugün dost - düşman şunu kabûl etmektedir ki, yeryüzündeki son Ülkücünün cesedini çiğnemeden, Türk milletinin varlığını ortadan kaldırmak mümkün değildir. Bu, ateşle, kanla, zulümle sınanmış, bilinen bir gerçektir. Ülkü Ocakları, bugün de bu bilinçle hareket etmektedir. Milletimizin varlığına ve onun değerlerine yönelen tehdit nereden gelirse gelsin, onunla kora-kor mücadele vermektedir. Dün Sovyet Rusya'dan gelen bu tehdit, günümüzde Siyonist destekli Amerika'dan gelmektedir. Onun için Amerikan emperyalizmini ve işbirlikçilerini milletimize teşhir ederek, gerçekleri görmesini sağlıyoruz. Bu bağlamda, gerek içerden, gerekse dışardan hareketimize yönelik komplolar ve provokasyonlar tezgahlanmaktadır. Bu komplolara ve provokasyonlara karşı dikkatli olmalı, bu girişimler şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da boşa çıkarılmalıdır. Bütün Ülküdaşlarım, bu konuda özellikle dikkatli ve hassas olmalıdır. Dikkatli olmamız gereken bir diğer husus ise, bizi manipüle ve oryante etme çabalarıdır. Fakat unutulmamalıdır ki, Ülkücü hareket, kendisini çıkarları için kullanmaya ve yönlendirmeye çalışanlara karşı kesinlikle taviz vermeyecektir. Buradan son kez uyarıyorum; hiç kimse, bizim üzerimizden hesap yapmaya ve tepkimizi sınamaya kalkmasın. Çünkü son zamanlarda Türk milletinin hareketimize olan ilgisi, çığ gibi büyümektedir. Yapılan eylemlere, düzenlenen gecelere katılımın artması, dergimizin tirajını dörde katlaması, bazı çevrelerin ağzının suyunun akmasına sebep olmaktadır.
Bize zaman ayırdığınız ve aydınlattığınız için teşekkür ederim Genel Başkanım. -
Ben de sizlere ve bütün Ülküdaşlarıma teşekkür ederim. Hepiniz Allah'a (cc) emanet olun.

Söyleşi: Mustafa İltekin
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Sabiha Gökçen Havalimanı'nda iniş yapan uçaklara kuleden 'deprem' uyarısı
Gemiler evlerin çatılarına bindi! Böylesi görülmedi: İşte tarihin en büyük depremleri...