Erzurum Kongresi'nin gizlenen gerçekleri
Erzurum Kongresi tutanaklarının saklanan tutanakları açıklandı.
Erzurum Kongresi tutanaklarının Nutuk’ta sansürlendiği ortaya çıktı. Ders kitaplarında ezberletilen Erzurum Kongresi kararlarının gerçek tutanaklarla hiçbir ilgisinin olmadığını Erzurum Kongresi’nin 96. yılında Derin Tarih dergisi açıkladı.
Prof. Mustafa Budak Erzurum kongresi tutanaklarından çok önemli bilgiler paylaştı.
Erzurum Kongresi raporunda özellikle Türkler ve Kürtlerin kader birliğine dikkat çekiliyordu. Propaganda edildiği üzere Ermeniler ile Kürtlerin aynı ırktan olmadıkları gibi, Ermenilerin Hıristiyan, Kürtlerinse Müslüman oldukları, Kürtler ile Türklerin tarihî, dinî, siyasî ve kültürel yönlerden birbirlerine daha yakın bulundukları ortaya konulmuştu. Bu husus, raporda şu veciz cümleyle ifade edilmişti: “Vilayât-ı Şarkiyye’de Türk Kürtsüz, Kürt Türksüz yaşayamaz”. Bu yakınlığın deyim yerindeyse “çimentosu” İslam diniydi. Millî Mücadele tarihi literatüründe üzerinde pek durulmamış olan bu rapor, birçok noktadan dikkat çekicidir. Bu kongre Erzurum ile Trabzon’un Rum ve Ermeni iddialarını reddettiğini açık bir şeklide tüm dünyaya haykırmıştır. Bu da tutanaklara “Osmanlı anavatanından ayrılmazlığı” olarak da yansımıştır.
Sadece Türk - Kürt birlikteliğine vurgu yapmakla kalınmamış, bu iki kavmin geçmişte olduğu gibi gelecekte de yaşayacakları coğrafyanın sınırlarını çizmekten geri kalınmamıştı. Şöyle ki: "Musul'un cenubundan başlayarak Urfa'ya, haleb'e ve Bahr-i Hazer'den başlayarak Anadolu'ya kadar uzanan arazide Türkler ekseriyeti teşkil etmekte ve Kürt mecmuaları bu iki hat arasında ve aynı zamanda Türklerle karışık bir halde bulunuyorlar"
Bu sözlerle Türk - Kürt ayrılığı reddedilmekte, yaşadıkları coğrafyanın sınırları çizilmekteydi. Bunun iki anlamı vardı:
1 - Doğu vilayetlerinde Türkler ve Kürtler çoğunluk halinde yaşadıklarından dolayı bölgeyle ilgili Ermeni iddiaları geçersizdi.
2 - Tam olamamakla beraber Türkler ile Kürtlerin yaşadıkları coğrafyaya işaret etmek suretiyle Misak-ı Milli'de kriter olarak belirtilen sınırlar veriliyordu. Daha açık söylersek, Türkler ile Kürtlerin birlikte yaşayacakları ortak hayat alanını ortaya koymaktaydı.
-
menduh 9 yıl önce Şikayet Etyani bu günü konuşurken geçmişi atlamamak lazım inkar asimilasyon asıl o zaman yapılmış bugün yaşadığımız bölünme o gün yapılmışBeğen
-
serdar 9 yıl önce Şikayet Etgaliba bazı kürtler ermenilerle aynı sodan olduğunu düşünüyorBeğen
-
Nalçacı 9 yıl önce Şikayet EtEE NE YAPALIM anlamadık?Beğen Toplam 1 beğeni
-
oren 9 yıl önce Şikayet Ethasta olan adam osmanlıya enjekte edilen son zehir laiklik.ve miliyetçilik.Beğen Toplam 12 beğeni
-
Bozok 9 yıl önce Şikayet EtBu ülkeye demokrasiyi getiren Atatürk'e dua etmediğiniz sürece silinip gideceksinizBeğen Toplam 5 beğeni
-
Ah Bozok! 9 yıl önce Şikayet EtCumhuriyet ve Demokrasi birbirinden farklı anlam ve içeriğe sahiptir. Atatürk'ün önderliğinde meşrutiyetten Cumhuriyete geçildiği doğrudur ama bu Cumhuriyet Demokratik bir Cumhuriyet (hatta çok partili) değildi. O dönemin sosyo-kültürel ve ekonomik şartlarının demokratik bir cumhuriyet için uygun olmadığını söyleyebilirsiniz ama bu yinede yukarıda belirttiğim durumu değiştirmez. Demokrasi ve Cumhuriyet birlikte olursa güzel olur.Laiklik ve demokrasi de farklı kavramlardır ve İslama uygundur veya değildir tartışması da bir cümlelik bir tartışma değildir.Beğen Toplam 7 beğeni
-
oren 9 yıl önce Şikayet Etlaiklik ve demokrasi islama uygun olmayan izimlerdir.Beğen Toplam 10 beğeni
-
yılmaz 9 yıl önce Şikayet Etne alakası varBeğen Toplam 1 beğeni