CERN'de Türkiye'nin gururu oldu
CERN'de Türkiye'yi temsil eden ve CERN kurullarından PECFA'nın geçen hafta Türkiye adına genel kurul üyesi olan KTO Karatay Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayben Karasu Uysal, yaklaşık 15 yıldır ALICE Deney Grubu'nda başarılı çalışmalar yürütüyor.
Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN) bünyesinde çalışmalar yürüten ALICE Deneyi Türkiye Takımı Liderliği yapan Konya Ticaret Odası (KTO) Karatay Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayben Karasu Uysal, hayatında büyük öneme sahip ALICE Deneyi Grubu'nda başarılı çalışmalar yürütüyor.
Uysal, CERN Ortak Üyeliği kapsamında, European Committee for Future Accelerators (ECFA) Komitesi Genel Kurulu olan PECFA'da Türkiye'yi temsil edecek.
Fiziğe olan sevdası çocukluğunda başlayan Uysal, "Hayatım" dediği ALICE Deney Grubu'nda önemli çalışmalara imza atıyor.
Henüz 40 yaşında genç bir profesör olan ve 3 yıl önce dünyaya gelen kızına ALICE Deney Grubu'nun hayatındaki önemi dolayısıyla "Alis" ismini veren Ayben Karasu Uysal, 2002 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Fizik Bölümü'nden birincilikle mezun olduğunu, yüksek lisansını Türkiye'de, doktorasını da İsviçre CERN'de yaptığını anlattı.
Doktorasını yaptığı yıllarda ALICE Deneyi'nde çalıştığını dile getiren Prof. Dr. Uysal, "2006 yılında ALICE Deneyi'nin bir çalışanı oldum. Doktoram tamalandıktan sonra ALICE Deneyi'nde araştırmacı olarak çalışmaya devam ettim. 2012'de Karatay Üniversitesinde çalışmaya başladım. Bu geçişimde temel görevim ALICE Deneyi ile KTO Karatay Üniversitesi arasındaki iş birliğini kurmaktı. Yaklaşık bir yıl KTO Karatay Üniversitesini ALICE Kolaborasyonu'na da üye yapabilmek için hazırlık çalışmaları yaptık. 29 Kasım 2013 hayatımdaki en önemli günlerden bir tanesidir, KTO Karatay Üniversitesi ALICE Deneyi'ne tam üye oldu. Bu üyelik de yaklaşık 300 kişinin oylamasıyla gerçekleşti. Biz oylamada hiç ret almadık, oy birliği ile kabul edildik. Bu başarı ALICE Deneyi için de tarihi bir andı. Bir üniversitenin 300 farklı enstitünün oy birliği ile kabul edilmesi herkes için sürpriz oldu." diye konuştu.
Prof. Dr. Uysal, parçacık fiziği ağırlıklı çalışmalar yaptığını, aynı zamanda bilgisayar bilimleri, elektronik bilimleri, elektronik mühendisliğiyle ilgili ortak çalışmaları olduğunu dile getirdi.
Fizik aşkının çocukluğundan geldiğini belirten Uysal, şunları kaydetti:
"Babam bana küçükken ansiklopedi alırmış, ben orada hep fizikle ilgili yerlere bakarmışım. Kendi hatırladığım ilk bilimsel bilgi, okul çocuk ansiklopedisinde dünyanın çekirdeğinin olduğuydu. 'Bizim bildiğimiz çekirdekten başka bir çekirdek daha varmış.' diye düşünmüştüm. Matematiği de çok severim, aynı zamanda matematik mühendisliği de okudum ama fizik hep benim hayatımdaydı. Ben hobimden dolayı maaş alan, para kazanan bir insanım. Bu yüzden kendimi dünyanın en şanslı insanlarından biri olarak hissediyorum. Bugüne kadar ders verirken ya da fizikle ilgili herhangi bir konu çalışırken yorulduğumu hatırlamıyorum. Tabii ki yoğun ve stresli günlerim oluyor ama 'Ben çok yoruldum, keşke bunu yapmasaydım.' dediğim bir gün bile olmadı."
Bu yıl iki proje yürüttüklerini anlatan Uysal, bu projelerden birinin 500 bin lira bütçeli Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) projesi olduğunu söyledi.
Uysal, bu projede ALICE Dedektörü için yeni bir alt dedektör tasarlamaya çalıştıklarını anlatarak, "Çarpışma sonucu üretilecek parçaları bir saniyenin trilyonda biri kadar bir zaman aralığındaki parçacıkları ölçmek için kullanılacak bir dedektör tasarlama çalışmasına başladık. Bu proje TAEK tarafından kabul edildi. Aynı zamanda ALICE Deneyi'nde de ön çalışmalarını hazırladık. Testleri yapılıyor. Projenin ilk yılındayız." dedi.
Yapay zeka hem ülkemizin hem dünyanın geleceği
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) tarafından 660 bin lira bütçeyle desteklenen ikinci projesine değinen Uysal, proje hakkında şu bilgileri verdi:
"Tesadüf ki geçtiğimiz nisan ayında profesör olduğumu öğrendiğim gün TÜBİTAK projesi kabul edildi. Bu projede yapay zeka kullanarak parçacık analizleri yapmayı düşünüyoruz. Yapay zeka artık hem ülkemizin hem dünyanın geleceği. Dolayısıyla ülkemiz de yapay zeka çalışmalarına çok önem veriliyor. Bu projede ana fikri şuydu, biz 'ALICE Dedektörü'nün topladığı parçacıkları kendimiz klasik yöntemlerle değil de bilgisayara öğreterek analizini yapalım.' istedik. Eğer çok yüksek enerjili parçacık çarpışması gibi karmaşık bir süreç sonucunda çıkan parçacıkların nasıl evrildiğini analiz edebilirseniz, bu geliştirdiğiniz algoritmayı sağlıktan bankacılık hesaplamalarına, meteorolojiden Kovid-19'un nasıl yayılacağına ya da okullar açıldığında neler olur ya da Kovid-19 nasıl biter gibi konularla ilgili tahmin yapmak gibi birçok alanda kullanılanabilirsiniz."
Eşinin de bilgisayar mühendisi olduğunu ve Google'da çalıştığını anlatan Uysal, şöyle devam etti:
"Ben 2006'dan beri ALICE Deneyi'nde çalışıyorum. Bu 15'inci senem. ALICE Deneyi ilk verisini 2009'da aldı. ALICE Dedektörü'nün sorunsuz çalışması ve deneyin gerçekleşmesi, deneyde çalışan bütün bilim insanları ve benim için çok önemliydi. ALICE Deneyi ile evrenin yapı taşlarını bulmaya çalışan bir makine yaratmaya çalışıyorsunuz. 'Bu evren nasıl oluşmuştur?' diye bir soru sorduğunuzda buna hiçbir makine doğrudan cevap veremez, bu makineyi oturup siz yapacaksınız. O makineyi yapmaya çalıştığınızda da o kadar ilginç şeylerle karşılaşıyorsunuz ki. Dolasıyla ALICE Dedektörü hayatımın çok önemli bir kısmını kapsadı. Bir insan bir makineye aşık olur mu? Evet olursunuz çünkü onun her şeyiyle siz uğraşıyorsunuz. Kızım olduğunda da ALICE benim için o kadar önemliydi ki onun adının da Alis olmaması tuhaf olurdu. Kızım Alis 3 yaşında."
Gençlere hedeflerinden asla vazgeçmemelerini öneren Uysal, insanın isteyerek yaptığı hiçbir işte başarısız olmayacağını sözlerine ekledi.