Tek kişilik 'eh işte' performans: Anna Karenina tiyatro oyunu
Tolstoy gibi derin analizleri olan bir yazarın dev eserlerinden biri olan Anna Karenina'yı tek başına oynamak nereden baksanız cesur bir hamle, peki oynanan bu kumar tutmuş mu ona bakalım...
Duygusal yoğunluğu, çatışmaları, psikolojik analizleri ve büyüleyici diliyle başyapıt sayılan Anna Karenina'yı izlemeye giderken tedirginliğim yüksekti. Böylesine güçlü bir eseri tek kişi nasıl çıkaracak diye düşünüp durdum. Nitekim oyun başladığında düşüncelerimde pekte yanılmadığımı gördüm. Açıkçası oyun ve oyuncu salonun azizliğine uğramış desek yanılmış olmayız. Evet sonuçta bir cep tiyatrosu ama kesinlikle salon daha iyi olabilirdi. Oyunu izlediğiniz ortamda rahatsız hissetmek odaklanmanızı kesinlikle etkiliyor. Havasız ortam ve soğuk sizi oyundan sıyırıp 'Ne yapıyorum ben burada?' düşüncesine itebilir.
19.yy aristokrasisinde geçen roman evli ve soylu bir kadın olan Anna'nın, Kont Vronski ile yaşadığı aşkı konu alıyor. Başlangıçta tutkulu ve sürükleyici olan bu aşk bir süre sonra iki aşığı içerisinden çıkılmaz olaylara sürüklüyor. Kendilerini toplumsal baskının ortasında bulan ikili toplumsal çöküşü irdelerken kendi içsel bunalımlarıyla yüzleşiyor.
Oyunda Anna'yı canlandıran oyuncunun, kötü sahne yeri ve neredeyse hiç olmayan dekorla bu oyunu ne kadar ilerletebilirdi diye düşünmeden edemiyor insan. Belki de etrafında ona yardım eden ufacık bir dekor olmaması sebebiyle büyük büyük oynayarak bu boşluğu kapatmaya çalışmış olabilir ancak bu durumun 50 dakika süren performansta dahi izleyenleri yorduğunu söyleyebilirim. Özellikle Tolstoy'un ustalık eseri Anna Karenina'nın tek bir oyuncuyla, 50 dakikada, hiç dekor kullanmadan verilebileceğini düşünmek neresinden baksanız Pollyannacılık.