Çayın 5 bin yıllık öyküsü
Her sabah kahvaltının vazgeçilmezi olan, her gün buluşan insanların sohbetini tatlandıran, yorgunluk atmak, soğuklarda içinizi ısıtmak, sıcak günlerde ise serinlemek için aradığımız çayın 5 bin yıllık bir geçmişi olduğunu biliyor musuz?
Filiz Oymak'ın haberi
Küçük, masum bir ağaççıkken dini ritüellerin, sayısız kültürün temeli oluverip, imparatorluğun kaderini tayin eder..Buruk demi ve binlerce yıllık öyküsü ile işte 'ÇAY'..
Çayın menşeinin Çin yahut Hindistan olduğunu iddia eden çeşitli görüşler vardır. Bazı araştırmacılar ilk defa Hindistan'ın Assam bölgesi ormanlarında ortaya çıktığına inanırlar. Başka bir kısım araştırmacılar ise Çin'in Fukien bölgesindeki Boheon dağlarını çayın ilk bulunduğu yer olarak belirlerler. Ayrıca, Çin'in Seşuan bölgesindeki Yangçe Vadisi'ni çayın ilk memleketi olarak gösterenler de vardır.
Çin efsaneleri çayın tarihini M.Ö. 3000 yıllarına kadar götürür. Efsaneye göre ziraatın ve bitkisel ilaçların da mucidi sayılan imparator Sheng Nung, yanlışlıkla çay yapraklarını kaynayan suyun içine düşürüp bunu içince çayın da mucidi olmaktaydı.
Bir başka efsane, çayın tarihini Zen Budizmini Japonya'dan Çin'e taşıyan Bodhidarma'ya dayandırır. Buna göre 9 yıl bir duvara bakarak meditasyon yapan Bodhidarma, gözleri bir an kapanınca, meditasyonu bozulmasın diye göz kapaklarını keserek atar. Göz kapaklarının düştüğü yerde bir bitki büyür ve ona çay adı verilir. Bu efsanenin çayın uykuyu kaçırması özelliğine vurgu yaptığı anlaşılmaktadır.
Efsaneler, masallar bir yana, kesin olan Çinliler'in 220-316 yılları arasındaki Üç Krallık döneminde çay içtiğidir.
M.Ö. 3.yy.'a kadar yaş çay yapraklarının kaynatılması yoluyla çay yapılmakta iken, bu tarihten sonra çayın kurutularak işlenmesi söz konusu olmuştur. Kurutma işlemi, çayın, yılın her döneminde içilebilmesi imkânını getirdiğinden, onun günlük bir içecek olmasını da sağlamıştır.
Çayın günlük bir içecek olarak iyice yerleştiği M.S.5.yy.'da, çay tüketme alışkanlığı Çin'den güneye ve kuzeye doğru hızla yayıldı. Çin kaynaklarına göre bu dönemde (M.S. 476) Türk Boyları, kendi aralarında ve Çin ile yaptıkları takas ticaretinde çayı yaygın olarak kullanmaktadırlar. Demek oluyor ki, Türklerin çayla tanışması çok eski tarihlere dayanmaktadır.
Tang Hanedanı döneminde (M.S. 618-907) çay içmek bir sanat haline geldi. Bu dönem çay içmenin altın çağı olarak adlandırıldığı gibi, yaygınlaşmasında da etkili olmuştur. Ortadoğu'dan Çin'e giden ticaret kervanları ipek ve porselenin yanı sıra çay da almaktaydılar.
Çay konusunda ilk geniş çaplı araştırma M.S. 733-804 yılları arasında yaşayan Lu Yu'ya aittir. 'Çay Kitabı' adlı eserinde, çay hakkında; üretiminden tüketimine, sistemli ve kapsamlı bilgi vermektedir. Böylece çay üretimi ve tüketimi daha da yaygınlaşma imkânı bulmuştur.
Çaya ilişkin Japon kaynaklı bilgilere ise, ancak 593 yılından itibaren rastlanmaktadır. Çay özellikle soylular ve rahipler arasında yaygındır. Budist rahiplerin uykuya karşı koymak, böylece tanrısal birtakım güçlere sahip oldukları izlenimini verip saygınlık kazanmak amacıyla içtikleri çayın Japonya'ya ulaşması da Budizmle olur. 810 yılında çay bitkisini ülkesindeki saraya götüren, Japon Budist rahip Dasjsy'dir.
1610 yılında Japon adası Hirado'dan yeşil toz olarak satın alınan çay Felemenk Hindistanı kumpanyasının gemileriyle Avrupa'ya getirlir. İlk olarak Kraliyet ailesi tanışır çayla. Bedford Düşesi'nin saat dört sıralarında konuklarına ikram ettiği çay bir alışkanlık haline gelir ve '4 çay'ı' adıyla, az çok kurallara bağlı geleneksel İngiliz çay seramonisi haline gelir ve Avrupa'da yaygınlaşmaya başlar.
Çayı Hollandalı tüccarlar 17.yüzyılın başlarında Avrupa'ya taşımışlardır. Hollanda'ya ilk geldiğinde çok pahalı olan çay, aristokrat içeceği olarak tanınmıştı. Hollanda'nın en iyi ailelerinin katıldığı çay partilerinde misafirlere kekle birlikte çay servisi yapılırdı.
Çay, bütün dünya dillerinde iki şekilde isimlendirilmiştir: Bunlardan biri 'çay', diğeri ise 'tea' (ti)'dir ve her iki kelime de Çin kaynaklıdır.
Önceleri dinlendirici, keyif verici ve ısıtıcı bir içecek olarak değerlendirilen çay, ihtiva ettiği kafein, thea-flavin bileşikleri, bakır, demir elementleri, B.E. ve diğer vitaminlerden dolayı gıda maddesi olarak da önem kazanmış ve tüketimi her geçen yıl artmıştır.
Porselen demlik, kireçsiz su ve kaliteli çay 'iyi bir çay' içmek için yeterli değil. En önemlisi pişirme süresi. Çay suyu kaynarken demliğin üzerinde olması ve ısınması gerekir. Her bardak için bir çay kaşığı kuru çay atmak yeterlidir. Kaynayan su demliğe konur ve buharın çıkmasını önlemek için üzerine bez örtülür. Dem için 15 dakika beklenmelidir.
Dünyada 43 derece kuzey ve 27 derece güney enlemleri arasında, aralarında ülkemizin de bulunduğu 40 kadar ülkede çay tarımı yapılmaktadır.
Dünya kuru çay üretimi (siyah ve yeşil çay olarak) yaklaşık 2 milyon 600 bin tondur. 1997 rakamlarıyla; Hindistan 785 bin tonla birinci, Çin 633 bin tonla ikinci, Sri Lanka 277 bin tonla üçüncü, Kenya 221 bin tonla dördüncüdür. Türkiye ise 155-160 bin ton arası tahmini üretimi ile Endonezya üretimine çok yakın bir üretim miktarına sahiptir.
Her ne kadar Türkler M.S. 5.yy.'da çay ticareti yapmış iseler de, tarihi göçlerle çayın Anadolu'ya getirilmediği anlaşılmaktadır. Bu yüzden olacak Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde köklü bir kahve tüketim alışkanlığı yerleşmiştir. Anadolu'da çay içme alışkanlığı başlangıcının 17.yy.'a kadar gittiği bilinmektedir. Çay üretimi için ilk girişim 1888 yılında zamanın Ticaret Nazırı (Bakanı) Esbaki İsmail Paşa tarafından yapılmış, Çin'den getirilen çay tohumları Bursa'da ekilmiş ancak ekolojik nedenlerle bu çalışmalardan sonuç alınamamıştır.
1917 yılında Halkalı Ziraat Okulu Mühendislerinden Ali Rıza ERTEN, Batum ve Kafkasya'da incelemelerde bulunmuş, aynı toprak yapısı ve bitki örtüsüne sahip olan Doğu Karadeniz Bölgesi'nde çayın yetiştirilebileceğini bir raporla o zamanın hükümetine bildirmiştir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında, Doğu Karadeniz Bölgesi'nde yaşanan ekonomik ve sosyal krize paralel olarak ortaya çıkan yoğun işsizlik sebebiyle meydana gelen kapsamlı göçe çare aranırken bu rapor dikkate alınmış ve çayın bu bölgede yetiştirilmesi çalışmalarına hız verilmiştir. Bu çalışmalardan olumlu sonuç alınması ile birlikte 1924 yılında 407 sayılı kanun çıkarılmıştır. Bu kanunla başlatılan çay üretimi çalışmalarının başına Ziraat Umum Müfettişi Zihni DERİN getirilmiş ve Rize vilayeti ile Borçka kazasında çay fidanı yetiştirilmeye başlanmıştır.