Diyarbakırspor'un Türkiye ile yaptığı maç ve sonrası

Güneydoğu bölgesinde tırmandırılan ayrılıkçılık hareketinde birileri konuyu nereye kadar taşıdı. Bunu görmek için çok az geriye gitmek yeterli. Şimdi ise yeni bir dönemin temelleri köklü biçimde atılıyor. Dr. Saim Şendil'in gözlemleri.

Diyarbakırspor'un Türkiye ile yaptığı maç ve sonrası
Diyarbakırspor'un Türkiye ile yaptığı maç ve sonrası
GİRİŞ 10.03.2008 13:47 GÜNCELLEME 10.03.2008 13:47
Bu Habere 2 Yorum Yapılmış

Sağlık Mensupları Derneği yöneticisi ve Hekim Hakları Derneği Kurucu üyesi Dr. Saim Şendil'in yazısı:


AĞLAMA DİYARBAKIR

Geçenlerde bir TV kanalında Güneydoğu sorunlarımızın konuşulduğu bir programda, bir katılımcının Diyarbakır’la ilgili bir gözlemine şahid olmuştum. Diyarbakırspor’un maçını seyretmekte olan bir çocuğa Diyarbakır kiminle oynuyor diye sorulduğunda “Türkiye ile” cevabını aldığını aktarıyordu. Bu gözlemin o anda tüylerimi diken diken ettiğini ve gözlerimi üzüntü ile yaşarttığını söylemeliyim.

Bu olayın gerçek olmadığını veya gerçeği yansıtmadığını, ferdi ve lokal bir yorum olmasını dilediğimi belirtmeliyim.Çünkü hiç gitmediğim ama nedense Diyarbekir diye telaffuzuna alıştığım bu ilimize hissettiğim ünsiyet ve yakınlığın karşılığı olduğunu bilmek istiyordum.

Ahmet Kaya’nın “Ağlama Diyarbakır” diye seslendiği dizelerde “dağlarında kızıl ateş” diye tasvir etmesinin hep içimi acıttığını ve Ahmet Kaya’nın ağlama nidasına Diyarbakır’ı, Muş’u, Sivas’ı, Erzurum’u, Samsun’u, Kütahya’sı, Edirne’si ile tüm Anadolu’yu, mazlum milletimizi ve milletleri katarak katıldığımı hatırlıyorum.

Bu sırada hastanemiz hekimlerininde olduğu bir grupla Diyarbekir’e bir ziyaret nasip oldu. Sağlık mensupları derneği (SAMEDER) hekimleri tarafından düzenlenen bu ziyarette, Diyarbakır’a gidilecek, köylerde muayene yapılacak ve biriktirdiğimiz ilaçları hastalara verecektik. İstanbul’da yoğun kar yağışı sebebiyle arabalarımız kar içinde neredeyse kaybolmuştu. Herkesin evinde sıcak yatağında yattığı, fırtınanın göz açtırmadığı bir sabah, hava aydınlanmadan zincirli taksi araştırmasına girdikten sonra razı edebildiğimiz bir taksi ile havaalanına gittik.

Uçağın kalkıp kalkmaması, kalksa da inip inemeyeceği belli olmadığından evdekileri mahzun ve tedirgin bıraktığımızı söylemeliyim. Ancak bundan sonra bütün olumsuzlukların bir tılsımla düzeldiğini hep beraber yaşadık. Uçağımız fazla gecikmeden kalktıktan sonra Diyarbakır’da seması açık, gülümseyen bir gökyüzü ile karşılaştık. Parantez içinde ifade edersem Diyarbekirimize uçaktan bakarken yollarının, şehirciliğinin ne kadar kötü ve bakımsız olduğunu düşünmeden edemedim.



Hele uçağımız indiğinde bizi karşılayan Diyarbekir lilerin sıcaklığı ekipteki tüm hekim arkadaşlarımızın zihnine unutulmaz bir hatıra olarak nakşedildi. Evet Diyarbekir’de İstanbuldan heryönüyle sıcak bir hava bizi karşılamıştı.Yazının başında ifade ettiğim gözlemin gerçek olmadığı yönünde umutlarım giderek artmaya başlamıştı.



Diyarbakır Hantepe köyüne Hantepeli Şeyhmuz adında bir gencin arabasıyla vardık. Köyün Erzurum Korucuk’tan gelen genç, nuryüzlü imamı ve köylülerle karşılama sırasında bir kucaklaşma yaşadığımızı söyleyebilirim.



Cami minaresinden yapılan anonsun ardından köylüler muayene yapılan yere akın ettiler. Gelenlerle gönül diliyle anlaştığımız ve kucaklaştığımız duygulu anlar yaşadık. Her hallerinden gelmelerine sebep iyi olmak veya ilaç almaktan ziyade İstanbul’dan kendilerine gelen bu ziyaretçi doktorları görmek ve onlarla kucaklaşmak olduğu anlaşılıyordu. Diyarbakır’a uzaktan duyduğumuz ilgi ve sevginin karşılıksız olmadığını, Kurtuluş savaşında omuz omuza savaşmış bu milletin evlatlarının kucaklaşmaya teşne bulunduğunu yerinde görmüş olduk.



Ecdadı Çanakkale şehitliğinde yanyana yatan bu vatan evlatlarının kolayca kaynaşabileceğini, geçmişte ne yaşanmış olursa olsun her türlü önyargıyı atarak kucaklaşabileceğini yaşamış olduk. Şeyhmuz’dan dinlediğimiz dağa çıkış öyküleri içimizi kanatırken, yapılan eğitim faaliyetleri ile gönlümüz aydınlandı. Şeyhmuz’dan Diyarbakır’ın tarihinin Ebubekir (r.a) zamanlarına dayandığını ve Diyarıbekir olduğunu dinlerken gözlerimiz yaşardı. Şubeleri İstanbul’da da olan Kaburga lezzetini tadarken,ne kadar ortak yönümüz ve ortak kaderimiz olduğunu düşündük.

Türkiye’nin kenetlendiği ve ortak hedeflere doğru omuz omuza yürüdüğü, insanlığa medeniyet dersi vermiş bu aziz milletin devletler muvazenesinde hak ettiği yeri aldığı günlerin hayali hülyalarımızı bir kez daha süsledi. Gelecek günlerin her yönden daha iyi olacağı ümidimiz artarak İstanbul’a dönüyoruz.

Bu duygularla
”Ey fırtınalı bayır,
Ey mazlum Diyarbakır
Ağlama artık gül” diyorum.

YORUMLAR 2
  • mehmet kahraman 17 yıl önce Şikayet Et
    heval amedi. evet arkadaş sana katılıyorum. bunun altında da mutlaka bir hinlik vardır.
    Cevapla
  • heval amedi 17 yıl önce Şikayet Et
    bırak yağcılığı. her diyarbakıra giden aynı şeyi söylüyor kim bilir içinden ne küfürler ediyorlardır biz gelen konuklara düşmanımız bile olsa çok iyi davranırız bide ağlama diyarbakır demiş; göz pınarlarımız kurudu artık ağlamıyoruz biz dostumuzu düşmanımızı iyi tanıdık kimsenin aklına ihtiyacımız yok. ha bide çocuk diyarbakırspor türkiye ile değil türk takımıyla oynuyor demeye çalışmış sen anlamamışsın
    Cevapla
DİĞER HABERLER
"Bedava traktör" yalanından sonra "bedava traktör" şovu!
Trump'tan Kovid-19 adımı! Çin'e karşı yeni hamle! Tartışmaları alevlendirecek