2021 Ramazan ne zaman başlıyor? Ramazan Bayramı tatili kaç gün?

Ramazan rahmet ayıdır, Kur’an ayıdır, 11 ayın sultanıdır. Bin aydan daha hayırlı olan Ramazan’a sayılı günler kaldı. Peki 2021 Ramazan ayı ne zaman başlayacak?

2021 Ramazan ne zaman başlıyor? Ramazan Bayramı tatili kaç gün?
2021 Ramazan ne zaman başlıyor? Ramazan Bayramı tatili kaç gün?
GİRİŞ 20.02.2021 09:08 GÜNCELLEME 22.02.2021 11:58

11 ayın sultanı Ramazan rahmet ayıdır, Kur’an ayıdır. Oruç ise; temizler, arındırır, eğitir, değiştirir, yüceltir ve korur. Peygamber Efendimiz, Ramazanda orucu bozmayı mubah sayacak hatta bazen mecbur kılacak sebep, illet ve mazeret­lerden uzak olduğu halde onu tutmayanların büyük zararda ve manevi zi­yanda olduklarını zaman zaman bildir­mekten geri kalmamıştır. Efendimiz; "özürsüz, marazsız, Ramazan’da bir gün oruç tut­mayan, sonra bütün zamanını oruçla geçirse dahi o günün mükâfatını ala­maz.” buyurarak, Ramazanın feyzinden oruç, taat ve ibadetleriyle müstefid ve müstefiz olamayan kişileri yer­miştir. Peki müslüman aleminin sabırsızlıkla beklediği 2021 Ramazan ne başlıyor?

2021 RAMAZAN NE ZAMAN BAŞLIYOR?

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yayınladığı takvime göre; 2021 Ramazan ayı 13 Nisan'da başlayacak ve 12 Mayıs'da son bulacak. 13 Mayıs'ta ise Ramazan Bayramı'nın birinci günü idrak edilecek.

2021 RAMAZAN BAYRAMI NE ZAMAN?

  • Ramazan Bayramı Arefesi: 12 Mayıs 2021 Çarşamba

  • Ramazan Bayramı 1.gün: 13 Mayıs 2021 Perşembe

  • Ramazan Bayramı 2.gün: 14 Mayıs 2021 Cuma

  • Ramazan Bayramı 3.gün: 15 Mayıs 2021 Cumartesi

ÖNEMLİ BİR AY, ÖRNEK BİR KİŞİ

Mübarek hayatı ve mübarek vü­cudu Kur’an-ı Kerimin fiili tefsiri ma­hiyetinde olan, sözleri de vahiy mah­sulü olduğu bildirilen Hz. Peygambe­rimizin, Ramazan ayında ibadetler üze­rinde daha büyük hassasiyet gösterdiği; rahmet, mağfiret ve cehennemden âzâd edilme olarak günlerini bizzat üç bölü­me ayırdığı bu ayda, Allah ve resulüne itaat etmeye, verdiği va’zları ve irad buyurdukları hutbeleriyle insanları bu­na davet ve teşvik ettiği bilinmektedir. Hatta Ramazan Ayı gelmeden bu ayı karşılamak, buna karşı bütün gönülleri açmak, maddî ve manevi olarak ona hazırlanmak, mali ve bedeni, farz ve nafile cinsinden gücün yettiği kadar bütün taât ve ibadetler için âdeta sefer­berlik ilân edercesine Ramazan Ayı’nın engin feyzinden istifade etmelerini sağlamak için çalışmışlardır. 

Bu konu­da Selmani Farisi Hazretlerinin rivayet ettiği hadisi şerifte şöyle buyurmak­tadır: Selman (R.A.) diyor ki: "Resulullah (S.A.S.) Şaban Ayının son gününde bizlere bir hutbe irad ederek: ‘Ey insanlar! Sizi büyük mübarek bir ay gölgesi altına almaktadır. İçinde bir aydan daha hayırlı Kadir Gecesi vardır. Orucu farz, kıyamı (teravihi) sünnettir. Onda nafile bir ibadet yapan farz sevabını, farz işleyen de yetmiş katını alır. Karşılığı cennet olan sabır ve ihsan ayıdır. Müminlerin rızkı onda çoğalır, bir oruçlunun orucunu açtıra­nın günahlarını Allah bağışlar ve hiç bir şey eksiltmeden onun sevabını kendisine de verir. Hepimiz bulamayız, di­yenlere de bir hurma ve bir yudum su ile de açtırana aynı sevabı verir. Evveli rahmet, Ortası mağfiret, sonu da cehen­nemden âzâd günleri olan Ramazanda ikisi rıza-i ilâhiyeyi tahsil, ikisi de müstağni olamayacağınız dört haslette çok bulunun. Bunlar şehadet kelimesi ve istiğfar ile cenneti talep, cehennem­den istiazedir. Oruçluya iftar zamanı su içireni de Allah’a Teâlâ, içtiği takdirde cennete girinceye kadar susaması mümkün olmayan havza Kevser’den içirir." Buyurdu.

Bu hutbeleriyle Hz. Peygamber, insanların bu ayda yapa­cakları taat ve ibadetlerin ne kadar fazi­letli olduğuna işaret buyurmuşlardır. Senesi dolduğunda, senenin herhangi bir zamanında verilmesi mümkün olan zekâtın verilişinin, genelde Ramazana tesadüf ettirilmesinin sebebi de budur. Ramazanda eda edilen her farz gibi ve­rilen zekâtın, diğer aylarda verilenden ecir yönünden yetmiş misli sevabı mu­cip olması zekât erbabını bu ayda zekâtlarının edasına büyük ölçüde sevketmiştir. Fakat bundan, verilen bin li­ranın yetmiş bin lira yerine kayim ola­cağı anlaşılmamalıdır. Ayrıca farz ibadetler sadece Allah’ın emri olması hasebiyle ayrı bir özelliği haiz olup, kişinin memur olmadığı ve mükellef tutulmadığı, nafile olarak işlediği iba­detlerden daha üstün tutulmuşlardır. Ama Ramazan Ayı öyle bir aydır ki onda işlenen nafile bir ibadetin farz ibadet kadar, makbul ve sevabı mucip olacağı bu hutbe-i Peygamber’den an­laşılmaktadır.

Asrı saadette Ramazan Ayına hazırlanmak ve Peygamberimizin ön­derliğinde Ramazanı yaşamak; Resulullahın hutbeleri va’zu nasihatleri Kur’an tilavetleri, teravih namazları, oruçları ile sahur ve iftarları, bu vakit­lerde ikram ve infakları, teşbih, dua ve niyazları, Ramazanda Peygamberimi­zin itikâfa girmeleri, Ramazan Orucu­na, Şaban Ayında diğer aylara göre en çok oruç tutmalarıyla hazırlanmaları ve orucu vitir bayramından sonra da Şevval Ayında devam ettirmeleri, bu arada beşeri münasebetlerinde ve sosyal hayatında seferlere, cihada ve muhare­belere varıncaya kadar hiç birini ihmal etmemeleriyle insanlık için tam ma­nasıyla ve en kamil ifadesiyle bir mek­tep, bir medrese, ahlâk ve terbiye müessesesi teşkil etmiştir. Ramazan, bu hususiyetini, şimdiye kadar hiç bir devirde ve hiç bir İslam ülkesinde kay­betmemiştir. Her işte, her zemin ve za­manda olduğu gibi Ramazanı yaşama mevzuunda da Resullullah Efendimizi numune-i imtisâl edinenler, dünyada mutsuz, ahirette umutsuz olmayacak­lardır. Zira Allah’u Teâlâ "Ey insanlar; and olsun ki sizin için Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok anan kimseler için Resul­lullah en güzel örnektir." buyurmuş­tur.

İnsanı, hayvan veya melek ola­rak değil, insan olarak ele alan ve ona bu gözle bakan dinîmiz ve onun mübelliği aynı zamanda yegâne müme­ssili olan Peygamberimiz, insanlardaki zaafları dikkatten uzak tutmamış ney­in, ne kadar ve ne zaman yapılacağının uygun olacağını takip ettiği sünnet-i seviyesiyle ve tatbik ettiği İlahi emir­lerle İnsanlara göstermiştir.

RAMAZANDA AİLEVİ İLİŞKİLER

Peygamberimizin zevcât-ı tahirâtından Hz. Âişe ki, Resulullah’tan en çok hadis rivayet eden ashabın bil­ginleri arasında yer alan bir sahabedir. Rivayet ettiği hadis-i nebevilerle Resulullah’ın Ramazandaki ailevî ilişkile­rine açıklık getiriyor ve buyuruyor ki; "Oruç Ayında Resulullah nefsine her­kesten çok malik bulunduğundan iki­mizde oruçlu olduğumuz halde beni takbil ederdi.

Kendisine takbil hakkında soru soran bir ihtiyara mah­zuru olmadığını bildirmesine rağmen, aynı soruyu soran bir gence de bunun mahzurlu olduğunu cevaben beyan etmiştir. Bunun gibi oruçlu olduğu halde bazı zevcelerini takbil ettiğini, Hz. Âişe tebessüm ederek ifade etmiş­tir. Bu konu kişilerin yaşları ve nefsanî durumlar ile çok yakından ilgili olduğunu anlamak lâzımdır. Geceleri cima veya ihtilâm olmak suretiyle, Ramazan’ın gündüzünde cünüp olan bir kişinin yıkanmasında, yıkanmayı icap eden rüya halinin oruçlu iken vukuu bulduğu takdirde yıkanması sa­kıncalı görülmemiştir. Ümmü Seleme Hazretleri de: "Peygamber (s.a.s.) İhtilâmdan değil, geceleyin cimadan do­layı cünüp olurdu; orucunu bozmaz de­vam eder ve kazâ da yapmazdı." buyurmuştur.(16)

Peygamberimiz Ramazanda başı­na hararetten mütevellit su döktüğünü ve yıkandığını ashabı kiramdan birçokları rivayet etmişlerdir. Ancak ağız, burun gibi kanallardan içeri suyun kaçmaması için abdest ve gusüllerde mazmaza ve istinşakta oruçlu iken mübalağa edilmemesini öğütlediği bi­linmektedir.

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Putin'den son dakika savaş duyurusu: Küresel boyut kazandı! Kritik 'Oreşnik' hamlesi
Francesco La Camera: 'Türkiye muazzam bir potansiyele sahip'